Memleket olarak öyle büyük ve lüzumsuz acılar yaşıyoruz ki uzun zamandır, bireysel mutluluk kavramını da bu acılarla gömdük toprağa. Başka birinin canı yanarken, bizim ne gülmeye, ne sevinmeye, ne saçmalamaya ne de sadece öylesine yaşamaya hakkımız var. Sevinmek ayıp, blog yazmak ayıp, mutlu olmak, mutluluk paylaşmak ayıp gibi. Vicdan artık soyut bir kavram değil de, kaşlarını çatmış hep karşımızda oturan kızgın yaşlı bir halimiz kadar gerçek. Her eksilen hayatla, her havaya kalkan el, çatılan kaş, öfkeyle titreyen sözcük, her akşam haberleri, her sabah gazetesi, mutlu olabilme yetimize bir darbe. Ne uğruna böyle debelendiğimizi anlasak belki acımız hafifler. Çünkü kovaladığımız mutluluk, bir ahşap kapı, kapıya sarkmış bir dal begonvil görüp sevinmek kadar basit ve yakın(dı).
Showing posts with label hotiç. Show all posts
Showing posts with label hotiç. Show all posts
Thursday, September 12, 2013
Geçmiş zaman.
Labels:
alaçatı,
ben.kendim.,
çeşme,
dantek etek,
H/M,
hotiç,
tatil,
zara
Wednesday, August 15, 2012
Yazıyla Beş
Merhaba.
Sonunda memleket topraklarından sesleniyorum.
Kuaföre kızıl olmaması için tehditkar uyarılarda bulunmama rağmen kızıla çalan saçlarım ve üst dudağımda botoks etkisi yaratan, ağzımı kapatmaya çalışırken beni komik durumlara düşüren sevgili diş telim ile benim bile kolay kolay alışamadığım bir Funda'yım bu aralar.
Ama asıl acıklı olan, -artık nasıl bir kamufle yeteneğim varsa- size mızırdanmaya başladığımdan beri verdiğim 5 kiloya rağmen nerdeyse gözle görülür hiçbir değişikliğe ev sahipliği yapamamam.
Meğer o meşhur fazla 5 kilo var ya, o 5 diilmiş.
Alert!
Tshirt:Twist, Jeans:Zara, Ayakkabı:Hotiç, Çanta:Asos
Tuesday, November 15, 2011
Prague in black. Prague in white.
Prag'da ikinci gün hava kapalı, ben de sadece siyah&beyaz giymişim, fotoğrafların siyah beyaz olması için bütün koşulları sağlamışız.
Prag'ın kalbi Vlatava nehri üzerindeki, Charles köprüsündeyiz. Köprü üzerinde müzik yapan amcaların seslerine Prag'ın deli ayazı eşlik ediyor.
Üst:Twist, Tayt&bere:H&M, Çizme:Hotiç, Eldiven:9West(Ertesi gün konser salonunda unutup kaybedeceğim kendisini, vedalaşın)
Yazarın notu: Bu postu bikaç gün sonra yapmayı planlarken, şahane siyah beyaz fotoğraflar yayınlayıp iştahımı kabartan pek sevgili Ahsen'e selam ederim.
Saturday, November 12, 2011
Bratislava
Bratislava, Slovakya'nın başkenti.
Hayatımda gördüğüm en küçük başkent.
Hem de heybetli Viyana ve Budapeşte'nin tam ortasında. Sanki Alaçatı'nın daha soğuk ve pek tarihi bir versiyonu gibi.
Şimdi böyle baya Bratislava anlatcak gibi başlayıp bir ne giydim postu gibi devam edicem diye bozulan olmaz di mi?
Ne tatlısınız ya, valla çok saolun:)
Bu topraklarda bir rock bara verilebilecek en başarılı isim bu. Çok sevdim.
Ve ben.
Aklımda bavulda taa buralara bir umut taşıdığım topuklulular; ayağımda mecburi istikamet, en rahat çizmelerim; yürünecek kilometrelerce yol; düz tabanlı ayaklara bile bir süre sonra eziyet olan taş sokaklar.
Subscribe to:
Posts (Atom)