Bir Ege'ye ilan-ı aşk yayını ile yine karşınızdayım. Resmen koca yaz neredeyse her haftasonu bir yerlere gittik durduk ama yetmedi. Şimdi sırada yağmurlar evden dışarı çıkmayı imkansız hale getirecek kadar yağmadan birkaç sonbahar gezisi yapmak var. İşe Kaz Dağları'ndan başladık ve 2 günlük kısa bir tatille Yeşilyurt ve Adatepe köylerini gezmeye çalıştık. Yeşilyurt köyünde Manici Kasrında kaldık ve otele dair ne varsa her şeyi çok çok sevdik. Normalde seyahatlerimizi pek otel tatili gibi planlamadığımız için sabah otelden çıkıp akşam uyumaya geliriz. Bu sefer de öyle olur diye düşünüyordum ama otel de odamız da o kadar keyifliydi ki resmen ayrılmak istemedik. Bu taraflara gelmek isteyenlere ısrarla tavsiye ediyorum.
İki köy de, hatta Adatepe'yi ararken yanlışlıkla gittiğimiz Adatepebaşı köyü de o kadar güzeldi ki. Yemyeşil orman, ormanın arkasında uçsuz bucaksız deniz ve dünyanın en sempatik ve samimi köyleri. İnsanın gözü sadece yeşil ve maviyi görüyor, benim pembe yeleğim gibi parlak renkler de resmen bu dinginliğin içinde göz yoruyor:) Ah bir de kokular. Adaçayı, biberiye daha bilmediğimiz bir sürü otun kokusu sokaklarda yürüdükçe burnunuza geliyor. Köy bakkalında da herşeyden çok bu otlar, zeytin, zeytin yağı ve ev yapımı reçeller satılıyor. Biz burayı o kadar sevdik ki, önümüzdeki ilkbahar için planlar yapmaya başladık bile. Ve hatta dönüşte Demir'in bir hafta hasta yatması bile Kaz Dağları'nı kötü hatırlamamıza sebep olamadı. Napıyoruz o zaman? Çocuğumuza biraz daha dikkat edip, memleketin cennet köşelerini gezerek kendimizden geçmeye devam ediyoruz. Haydi sağlıcakla!