9 Ağustos 2015 Pazar

2015 Yaz Okuma Şenliği - Durum Raporu

 Efendim herkese merhabalar. Bildiğiniz gibi yerli bloglar üzerindeki (benim gördüğüm kadarıyla) en geniş katılımcıya okuma etkinliği Pinuccia'nın Kitapları bloğunun düzenlediği mevsim temalı okuma şenlikleri... İlk etkinlikten beri elimde okunmayı bekleyen kitaplardan hangisini daha önce okuyacağımı bu temalara uydurarak seçme işine bayıldığımı da biliyorsunuzdur. Bu seferki şenlik için de şimdiye kadar ilk kez çevrimiçi bir şekilde değil de bayağı evdeki bir deftere not ederek okuma listesi yapıyordum. Şimdi ilk durum raporumuzu paylaşma vakti gelmiş:

 Avukat olduğumdan beri roman okuma hızımın düştüğünü de bu son iki etkinliktir fark ediyorum. Okunması gereken birsürü dilekçe, mesleki ıvır zıvırlar, içtihatlar, makaleler oldukça aralarda romanlara kaçış için elbette her esaslı okur gibi vakit buluyorum ama bu vakit eskiye nazaran biraz daha az oluyor. Üzüntüyle başlıyoruz:

Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap Listesinden Bir Kitap



 Paul Auster'ın Yanılsamalar Kitabı, Can Yayınları tarafından basılmış, 306 sayfa uzunluğunda bir roman. Eşini ve çocuklarını (üstelik kendi elleriyle ucu ucuna yetiştirdiği) bir uçak kazasında kaybeden akademisyen David Zimmer'ın önce hayattan kopuşunu ve daha sonra da hayata tekrar tutunabilmek için kendisine bir amaç edinişini ve bu amacın sonunda ortaya çıkan eserin hayatını değiştirişini anlatan, okudukça hakikaten ölmeden önce okunması gereken kitaplardan biriymiş diye içimden sıklıkla geçirdiğim muhteşem bir öyküyü, oldukça güzel bir üslupla anlatıyor. Hatta kendime ders çıkardığım birkaç bakış açısı dahi yakaladım kitapta, spoiler olayına çok uygun bir hikaye olduğundan şimdilik kendime saklıyorum, kitap hakkında konuşmak isteyen tüm arkadaşlarıma "Yahu şurada geçen şu durum beni nasıl da aydınlattı..." diye anlatabilirim. :) Kitabı, Goodreads kayıtlarıma göre 14 Temmuz ile 27 Temmuz arasında okumuşum. Fakat esasında kitaba başlayıp "Bu güzel bir şeye benziyor," dedikten sonra arada başka bir şeyler de okuduktan sonra yeniden elime aldığım zaman bir gecede bitirdim. Gönül rahatlığıyla her zevkten okura da tavsiye edebilirim.

 Herkesin Tüm Kitaplarını Okumasını Gönlünüzden Geçirdiğiniz Bir Yazarın Bir Kitabı



 Hemingway'in herkes tarafından okunmasını isterdim. Fakat Oda Yayınları tarafından basılan 239 sayfalık romanı Ya Hep Ya Hiç, şimdiye dek okuduğum Hemingway romanları içinde benim gözümde ne yazık ki en zayıf kalan oldu. Kötü olduğundan değil, aşina olduğumuz Hemingway karakterleri, konuşmaları, karakterlerin sıkıntıları, alkol, aşk, cinsellik, yaşlılık, gençlik, para, silahlar, yaralanmalar, fiziksel acılar, her şey yine yerli yerindeydi ama belki de yanlış bir zamanda okudum, belki de gerçekten Hemingway'in zayıf romanlarından biriydi, bilemeyiz. Ama işin özü, etkinliğin bu teması için kitaplıkta okunmayı bekleyen romanlar arasında en uygun bulduğum buydu, herkesin en az bir kere Hemingway okumasını gönülden isterdim. Edebiyatın, gerçek hayatı en basit ve en yalın şekilde hikaye anlatarak yansıtmak olduğunu ve bunun için herhangi bir roman karakterinin tüm hayatını, tüm düşüncelerini ve tüm duygularını bilmemize gerek olmadığını, herhangi bir anı anlatırken karakterlerin yaşadığını hissettirebildiğini tatlı tatlı gösteren savaşçı, avcı, alkolik, denizci bir adamın öykülerine herkes bir kere göz atmalı. Kitabı Goodreads kayıtlarına göre 15 Temmuz ile 18 Temmuz arasında okumuşum. 

İlk Baskısını 2013'te Veya Daha Sonra Yapmış Bir Kitap


 Akhil Sharma'nın April Yayıncılık tarafından basılan 196 sayfa uzunluğundaki romanı Aile Hayatı, pek çok ödüle sahip bir roman, 2014'ün en iyi on romanından biri seçilmiş, 2015 Folio Ödülü'nü almış ve basıldığı her ülkede büyük övgüyle karşılanmış. Açıkçası ben de kitabı April Yayıncılık'ın Twitter üzerinden düzenlediği bir çekilişten kazandığımda bu kadar iyi bir şey okuyacağımı tahmin etmiyordum fakat kazandığı ödülleri bayağı bir hak etmiş. Hindistan'da yaşayan bir ailenin Amerikan rüyası ile başlayan, Amerika'ya göçmeleri ve bu göç ile birlikte kendi kültürleri ile Amerikan kültürü arasındaki çatışmayı anlatan hikaye, daha sonradan ailenin hayatına bir anda çöken bir felaket ile daha değişik, daha gerçekçi ve acımasız bir dille devam ediyor. Akhil Sharma'nın bu romanı yarı otobiyografi niteliğindeymiş, açıkçası bazı romanları okurken yazarın gerçek hayatında çekmiş olduğu üzüntüleri, acıları buram buram hissedersiniz ya, bu romanda çoğu ağır üzüntünün bu kadar sade ve gerçekçi bir biçimde anlatılmasının, yazarın bunları birebir yaşamadan imkansız olduğunu da hissedeceksiniz. Romanın en etkileyici iki yanından biri, tüm olayların bir çocuğun gözünden anlatılırken hiçbir şekilde yapaylık hissetmiyor olmanız, çünkü çocuklar çoğu zaman muhteşem hayal güçleri ve oyunculuklarının yanında çok da acımasızdır. İkincisi de, yine bu etkinlik kapsamında bir kez daha Hemingway'den bahsedecek olmamız: Akhil Sharma'yı yazmaya iten kişinin Hemingway olduğunu romanın sonlarına doğru apaçık bir şekilde görüyoruz. Yaşadığı dramla, ancak yaşadıklarını yazarak yüzleşebileceğini keşfeden küçük kahramanımız Hemingway'le tanıştıktan sonra her acıya "Bunu ileride tam olarak böyle yazabilirim o yüzden şu anı hafızamda en net şekilde tutmalıyım," diyerek bakmaya başlamış. Bir de kahramanımızın Hemingway okumaya başlamadan önce Hemingway'in hayatını ve yazarlık hikayesini okuyarak gözünde idol haline getirdiği Hemingway'in bir hikayesini ilk kez okuduktan sonra hiç beğenmeyip "Bir halta benzemiyordu, bu muymuş?" dediği kısımda kıkırdadım. Uzun lafın kısası iyi ki o çekilişe katılıp kazanmışım yoksa bu kitabı keşfetmem çok zor olurdu dedirten kitaptır efendim. Yine Goodreads kayıtlarına göre kitabı 19 Temmuz ile 31 Temmuz arasında okumuşum ki yine birçok kitaba bir anda başlayıp ruh halime göre o an okumak istediğim kitapla devam ettiğimi fark ettirdi. :)

Bir Çizgi Roman Veya Foto Roman



 Beyrutlu çizer Zeina Abirached tarafından yazılıp çizilmiş olan Kırlangıç Oyunu: Ölmek Gitmek Dönmek, Sırtlan Kitap tarafından basılmış ve 192 mükemmel sayfadan oluşuyor. (Söz konusu olan böyle güzel bir grafik roman olunca her sayfanın önünde mükemmel sıfatı olması gerek.) Açıkçası bu kitabı da okumak henüz aklımda yoktu ve çok tatlı bir tesadüf sayesinde okumuş oldum. Goodreads'te karşıma çıktığında kapağı ilgimi çektiği için "Bir ara bunu da okuyayım," diye düşünmüştüm fakat herhangi bir yakın gelecekte gidip de satın almayı düşünmüyordum, bir ara, karşıma çıkarsa, fırsat olursa okuyacaktım. Daha sonra Çizgi Roman Okurları Platformu'nun sekizinci yaşını kutlarken okurların da yazı yollamasını istediğini görüp ÇROP'un bloğuna The Underwater Welder adlı grafik roman hakkında bir tanıtım yazısı yollamıştım ve o yazı yayınlandıktan sonra, yazısı yayınlanan her yazara bir çizgi roman ya da grafik roman yollayacaklarını bildiğim için muhtemelen bir Marvel ya da DC çizgi romanı yollarlar diyerek çok da heveslenmemiştim. Mükemmel bir tesadüf olarak bana bunu yolladılar. Pakedi açtığımda bununla karşılaştım ve resmen sevinç çığlıkları attım (şahidim var, abartmıyorum), açıkçası Deadpool Edebiyat Karakterlerini Öldürüyor'u falan bekliyordum ve daha güzel oldu. ^.^ 


 Böylece hemen hemen bir iki saatte (ve okurken Beirut dinleyerek) bitiriverdiğim bu dünyalar güzeli grafik romanı da türün tüm severlerine önerebilirim. Persepolis sevenlere daha da şiddetle öneririm. Bu arada kıyamam, çizerin de en büyük handikapı kendisi gibi kadın bir çizer olan Marjane Satrapi ile kıyaslanmak oluyormuş, ikisi de kendi memleketlerinin hikayelerini anlatıyorlar, kötü zamanlardan bahsediyorlar, ama bunca benzerliğe rağmen ikisinin de birbirinden çok ayrı üslupları var, Marjane Satrapi belki daha iyi bir hikaye anlatıcısı ama Zeina Abirached de tanıştığımız kadarıyla daha yoğun ve daha kısa bir şekilde anlatmak istediğini anlatmış. Bir de belirtmeden geçemeyeceğim, Gezi zamanlarını yaşamış nesil olarak da çalkantılı ülkelerin çalkantılı dönemlerini anlatan hikayelere karşı empati yapma yeteneğimiz de artmış, açıkçası bu çizgi romanı okurken belki de daha rahat, daha dertsiz bir ülkede yaşıyor olsaydım duyduğum his daha değişik olurdu. Kitabı, Goodreads'e göre 6 Ağustos günü okumuşum. 


Ve şimdilik etkinlik kapsamına sokabileceğim okuyup bitirdiğim sadece bu dört kitap var, aslında "isminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yaz mevsiminde geçtiği bir kitap" kategorisine uyabilecek bir kitap seçip ona da başlamışım ve "polisiye/gerilim/korku türünde bir kitap" kategorisinden bir kitabı da şu an okuyorum ama henüz bitirmediğim için onlardan bu durum raporunda bahsetmiyorum, başka zaman...




23 Mart 2015 Pazartesi

Bahar 2015 Okuma Şenliği


Pinuccia'nın Bahar Okuma Şenliği başlamış, uzun zamandır katılamadığım bu etkinliğe yeniden katılmaya karar verdim ve bu yazıyı, şenlikte ilerledikçe düzenleyerek listemi oluşturacağım.


5. Kategori (10 puan): Mizahi türde, eğlenceli bir kitap.

22 Mart - Gargantua - François Rabelais - Cem Yayınevi - 264 sayfa



Tam da dün okumaya başladığım Gargantua'yı bu kategoriye dahil edebilirim. Kitap, sıkı durun, 1534 yılında yayımlanmış ve Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisiyle şu dizelerle başlıyor:


Bu kitabı okuyan okur dostlar
Atın içinizden her türlü kuşkuyu
Okurken de irkilmeyin sakın 
Ne kötülük var içinde ne müdürlük
Doğrusu güldürmeden başka da 
Bir hüner bulamayacaksınız pek
Başka yola gidemiyor gönlüm
Sizleri dertler içinde görürken 
Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
Gülmektir çünkü insanı insan eden


22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.


30 Mart - Kör Baykuş - Sadık Hidayet - YKY - 100 Sayfa



Tema olarak ismi bir sıfat tamlaması oluşturan kitapları seçiyorum ve bu kategorinin ilk kitabı Kör Baykuş oluyor. 

2 Nisan - Eski Bahçe - Eski Sevgi - Tezer Özlü - YKY - 119 Sayfa


Sıfat tamlamalarından oluşan kitap isimlerine devam ederken bir yandan kitap seçimlerimi Yapı Kredi Yayınları'ndan sürdürdüğümü de fark ettim, diğer iki kitaba hala karar vermedim, onları da YKY'den bulursam iyice kompleks bir tema yaratmış olabilirim. :) Tezer Özlü'nün okuduğum ilk kitabı olan bu öykü kitabına bugün başladım.


2 Nisan - Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez - Can Yayınları - 119 Sayfa

Tezer Özlü'nün kitabını duruşma beklerken ve yemek yerken neredeyse bitirmiştim ve eve geldiğimde yarım kalan işimi de bitirmiş oldum, bir sonraki şenlik kitabı olarak yine bir sıfat tamlaması olan Kırmızı Pazartesi geliyor.


5 Nisan - Yeşil Peri Gecesi - Ayfer Tunç - Can Yayınları - 472 Sayfa


Kırmızı Pazartesi bugün bitti ve Yeşil Peri Gecesi'ne başlayacağım. Yıllar önce Ayfer Tunç'un Kapak Kızı adlı romanını okumuştum ve bu kitap, onunla bağlantılı bir hikayeyi anlatıyormuş, ne yazık ki Kapak Kızı'nı çok fazla hatırlamıyorum ama yazarı, kitapların birbirlerinden bağımsız olarak da okunabilen iki roman olduğunu belirtiyormuş. Bu konsepte uygun düşecek başlığıyla birlikte Yeşil Peri Gecesi de kendi seçtiğim temanın son kitabı olacak.


21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Karakterlerin bulundukları kitaba isim verdikleri dört kitap.

11 Nisan - Pedro Paramo - Juan Rulfo - Can Yayınları - 118 Sayfa


Dün gece Yeşil Peri Gecesi'ni bitirdim ve açıkçası içinde bulunduğum ruh halinden de olsa gerek, kitabı okurken kaç kere ağlama krizine tutuldum sayısını unuttum. 

Bugün karakter isimleri konseptinin ilk romanı Pedro Paramo'ya başlıyorum.


16 Nisan - Hannibal - Thomas Harris - İnkılap Yayınevi - 473 Sayfa


Kitabına isim veren karakterler temasında ikinci kitabım Hannibal. Hannibal Lecter'ın isim verdiği roman, aslında Hannibal serisinin sanırım üçüncü kitabı, hatta kapağında da kocaman "Kuzuların Sessizliği devam ediyor..." yazıyor ama olsun, karakteri biliyoruz, hikayeyi filmlerden, dizilerden biliyoruz, serinin yalnızca bu kitabını okusam olur diye düşündüm, kitaplığa göz atarken "Aa bu kitabı da ne zamandır okuyacaktım," diye bu temaya uyduruvermeye karar verdim. 


12 Mayıs - Locke Lamora'nın Yalanları - Scott Lynch - İthaki Yayınları - 584 Sayfa


Kitabına isim veren karakterlerden üçüncüsü Locke Lamora oluyor. Dün kitaba yolda başladım. 


19 Mayıs - Perlmutter Ailesi - Panait Istrati - Oda Yayınları - 134 Sayfa


E-kitap okumanın en büyük dezavantajı, tabletimin şarjının yarı yolda bırakma ihtimali oluyor. Bu nedenle Locke Lamora'nın Yalanları'nı e-kitap olarak okurken dün tablete güvenmeyip Perlmutter Ailesi'ni de yanıma almıştım. Bir yerde tableti şarj etmek gerekince bu kitaba da başladım. 


1. Kategori (10 puan): Yaşar Kemal'den bir kitap. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ustaya saygı kategorisi.

17 Nisan - Ağrıdağı Efsanesi - Yaşar Kemal - YKY - 120 Sayfa


Normalde bir kategoriyi bitirmeden diğer bir kategoriye başlamamaya çalışıyorum fakat cumartesi günü ekstra bir durum olup da Ege Üniversitesi Hastanesi içindeki Kit-Vak Misafirhanesinde kalmam gerekince misafirhanenin kütüphanesinde de bu kitabı bulunca araya sıkıştırıverdim.

2. Kategori (10 puan): Bir çizgi roman veya foto roman.

7 Mayıs - This One Summer - Mariko Tamaki - First Second - 320 Sayfa 


Ben galiba Hannibal'i hiç sevmedim, Hannibal bitmeden araya birsürü kitap sıkıştırıyorum. This One Summer aşırı tatlı bir çizgi roman bu arada, e-kitap versiyonunu okuyorum.


4. Kategori (10 puan): 1001 kitap listesinden bir kitap.

8 Haziran - Acı Çikolata - Laura Esquivel - Can Yayınları - 221 Sayfa




Zaman daralıyor, bu şenliğin performansı bayağı kötü. 


...derken bu kitap iyi geldi, resmen bir oturuşta okudum sayılır. Çok sevdim, çok fazla sevdim, zaten blogumuzun diğer yazarı Sycorox'un çok sevdiğini gördüğümden beri okumak istiyordum, hiç hayal kırıklığına uğramadım.

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.

12 Haziran - Boğa Güreşi - Roddy Doyle - Sel Yayıncılık - 205 Sayfa


21 Eylül 2014 Pazar

Yaz Okuma Şenliği Sonuçları

http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/2014/09/evet-kitap-dostlar-bir-uc-ay-daha.html Bağlantıda görebileceğiniz üzere bugün itibariyle Yaz Okuma Şenliği bitmiş bulunuyor.

Her ay ayrı birer yazı hazırlamayıp aylık sonuçlarımı Pinuccia'nın bloğunda yorum aracılığıyla kendisine iletmiştim fakat şenlik boyunca neler okuduğumu kısaca bir gözden geçirelim. :)

Şenlik boyunca hangi tarihte hangi kitabı okuduğumu şu bağlantıdaki yazıda kayda geçirmiştim: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/06/yaz-okuma-senligi.html Sadece en sondaki Küçük Şeylerin Tanrısı'nı henüz bitiremediğim için yazıdaki kitaplardan sadece o sayılmayacak. Buna göre puanlama ve okunan kitaplar listesi şu şekilde:

14. Kategori (10 puan): Kütüphaneden veya bir tanıdığınızdan ödünç aldığınız veya sahaftan aldığınız bir kitap.

Amcam Oswald, Roald Dahl, Can Yayınları, 216 sayfa.

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.

Dünyaya Orman Denir, Ursula K. LeGuin, Metis Edebiyat, 130 sayfa.

13. Kategori (10 puan): Aynı zamanda çevirmenlik de yapan bir yazar tarafından yazılmış bir kitap.

Akışı Olmayan Sular, Pınar Kür, Can Yayınları, 222 sayfa.

29. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

Otlakçı, Memduh Şevket Esendal, Bilgi Yayınevi, 226 sayfa.

Kuşatma, Füruzan, Bilgi Yayınevi, 307 sayfa.

Nedjma, Kateb Yacine, Can Yayınları, 240 sayfa.

Başka Dünyalar, Nadine Gordimer, Can Yayınları, 291 sayfa.

23. Kategori (10 puan): Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap.

Üç Harfli Kelime: Aşk, Çeşitli Yazarlar, Siren Yayınları, 239 sayfa.

2. Kategori (10 puan): Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap.

Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan, Yapı Kredi Yayınları, 108 sayfa.

4. Kategori (10 puan): Adında bir sayı geçen bir kitap.

Kırk Oda, Murathan Mungan, Metis Edebiyat, 162 sayfa.

6. Kategori (10 puan): Nobel ödüllü bir yazardan bir kitap.

Pastoral Senfoni & Dar Kapı, Andre Gide, Cem Yayınevi, 264 sayfa.

16. Kategori (10 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap.

Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, Philip K. Dick, Altıkırkbeş Yayın, 289 sayfa.

15. Kategori (10 puan):Bir masal kitabı.

Dünyanın Dört Bucağından Masallar - Hint Masalları, Tunç Tayanç, Dipnot Yayınları, 153 sayfa.

21. Kategori (10 puan): Bir aşk romanı.

Bir Garip Aşk Öyküsü, Carl-Johan Vallgren, Metis Edebiyat, 309 sayfa.

1. Kategori (10 puan): İsminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yazın geçtiği bir kitap. 

Deniz Feneri, Virginia Woolf, Kırmızı Kedi Yayınları, 228 sayfa.

3. Kategori (10 puan): Bir şiir kitabı.

Üç Kadın, Sylvia Plath, Artshop Yayıncılık, 62 sayfa.

7. Kategori (10 puan): Fransız edebiyatından bir kitap.

İklimler, Andre Maurois, Güven Yayınevi, 266 sayfa.

28. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 60 puan): Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden 3 kitap.

Kirpinin Zarafeti, Muriel Barbery, Turkuvaz Kitap, 276 sayfa.

Dava, Franz Kafka, Karaca Yayınları, 256 sayfa.

30. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 50 puan, toplamda 80 puan): 17., 18. ve 19. yüzyılda yazılmış birer kitap.

Oblomov, Ivan Aleksandroviç Gonçarov, Antik Yayınevi, 528 sayfa.

26. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 15 puan, toplamda 45 puan): 3 kitaplık bir seri veya aynı seriden 3 kitap.

İkinci Cins - Evlilik Çağı, Simone de Beauvoir, Payel Yayınevi, 247 sayfa.

İkinci Cins - Bağımsızlığa Doğru, Simone de Beauvoir, Payel Yayınevi, 189 sayfa.

12. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.

Mio, Benim Mio'm, Astrid Lindgren, İthaki Yayınları, 176 sayfa.

22. Kategori (10 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap.

Golem ve Cin, Helene Wecker, Doğan Kitap, 638 sayfa.


Toplam okunan kitap sayısı 24 olduğu için kitaplardan gelen puan: 240.
29. kategori için gelen puan: 30.
Toplam okunan sayfa sayısı 6022 olduğu için gelen puan: 60.
Toplam puan: 330.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Kirpinin Zarafeti, Muriel Barbery



Pinuccia'nın Okuma Şenliği'nde Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesinden üç kitap okuma kategorisi için okuduğum ilk kitap Kirpinin Zarafeti'ydi. Aslında bu kitabı Sycorox da fazlasıyla okumak istiyor, Rafların Arasından bloğu olarak en çok okumak istediğimiz kitaplardan biriydi ve piyasada bulunmaması nedeniyle bir türlü okuyamıyorduk. Bir gün kitabı ilçe halk kütüphanesine yeni gelen kitaplar arasında görünce hemen aldım ve kitabı şenlik kategorilerinden birine saydırabilip saydıramayacağıma baktığımda Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesinde bulunduğunu gördüm. Listeye göz atmak isteyenler şuradan listeyi inceleyebilirler: https://www.goodreads.com/list/show/952.1001_Books_You_Must_Read_Before_You_Die

Kitabı resmen çok güzel bir yemek yer gibi, çok iyi bir arkadaşımla usul usul dertleşip şakalaşır gibi, tatlı tatlı uyuşukluk yapar gibi okudum ve hiç abartmadan söyleyebilirim ki okuduğum en güzel kitaplar arasına girdi. Hatta çok ciddi anlamda kütüphaneye kitabı geri verirken zorlanacağım çünkü ilerde tekrar okumak isteyeceğimi biliyorum ve kitap piyasada bulunmuyor, çevrimiçi kitap satış sitelerinde stok dahilinde değil ve çevrimiçi satış yapan sahaflar da kitaba, bulunmadığı için 35 - 40 lira arası fiyat biçiyor. Umarım bir gün yeniden basılır, piyasada bol bol bulunur, böylece tekrar satın alıp okuyabileceğimiz hale gelir. Tabii ben de piyasada bulmanın zor olduğu bir kitap hakkında yazı yazarak ve iştahınızı kabartarak kötü bir şey yapıyorum, farkındayım ama bu kitaptan kesinlikle bahsetmem gerekiyor, o kadar çok sevdim ki kitabı, mutlaka hakkında bir şeyler yazmalıyım.

54 yaşındaki kapıcı Renee Michel, yoksul bir aileden gelmiş, başından bir evlilik geçmiş, eşini kaybettiğinden beri de birlikte çalıştıkları kapıcı dairesinde tek başına çalışmaya devam eden, kendi halinde bir kadındır. Apartmanın rutin işlerine bakar ve mesaisi bittikten sonra Lev adındaki kedisiyle birlikte kendisini dairesine kapatır, apartman sakinlerinin gözünde neredeyse görünmez olan Renee'nin, herkesten sakladığı bir sırrı vardır ki o da değme filozoflara, edebiyatçılara ve sinemacılara taş çıkaracak kadar yontulmuş, biçimlendirilmiş bir kültür düzeyine sahip olduğudur. En büyük zevki kafasının içini doldurmak olan Renee, sürekli olarak kütüphaneden ödünç aldığı kitaplar ve filmler ile hem boş vakitlerini değerlendiriyor, hem de içinde bulunduğu yaşam hakkında oldukça güzel tespitler yapıyor, klasik bestecileri, Uzakdoğu sineması yönetmenlerini, modern filozofları, Rus edebiyatçılarını seviyor ve tüm bunların sıradan bir kapıcı tarafından gerçekleştiriliyor olması nedeniyle kendini olduğundan daha değişik bir konuma koymamak için kimseye bu gizli zevkleri hakkında hiçbir ipucu vermiyor, sıradan bir kapıcı gibi yaşamayı, sahip olduğu entelektüel düzeyin kendisine bir beklenti katmamasını istiyor, bu nedenle de kapıcı dairesinde gizleniyordur.

Aynı apartmanda parlamento üyeleri, ünlü hukukçular, sosyetik aileler de yaşamaktadır ve parlamentodaki sosyalist üyelerden birinin 11 yaşındaki kızı olan Paloma Josse, içinde bulunduğu sahte, abartılı, gösterişçi ve amaçsız yaşamdan oldukça sıkılmış olup 12. yaşgününde kendini öldürmeyi planlamaktadır. Bu planını adım adım şekillendirip ölüm yöntemleri üzerine düşünürken bir yandan da son bir yılını nasıl geçirdiği hakkında iki günlük tutmaya karar verir, günlüklerden biri Paloma'nın düşüncelerini yansıtacak olan Derin Düşünce adında, diğeri de Paloma'nın gündelik hayatında yazılmaya değer olan olayların kaydını tutacak olan Dünyanın Hareketi Günlüğü adında iki döküman olacaktır. Böylelikle Paloma, kendisini intiharına yönlendiren sebepleri daha net görebileceğini düşünmekte, bir yandan da geride bırakacağı günlükler sayesinde toplumu sarsmayı planlamaktadır. İçinde bulunduğu hayatta kendi özünü korumakta zorluk çeken Paloma, büyük bir sıkışmışlık içinde, büyüdüğü zaman ailesinin hayatını sürdürmek istemeyen fakat bu sıkışmışlıktan nasıl kurtulacağını da bilemeyen bir kızcağızdır.

Renee gizli gizli zevkleriyle uğraşıp apartman içerisindeki hayatı kendi gözünden yorumlayadururken aynı çatı altında Paloma da apartmandaki hayattan kurtulmaya çalışır ve birbirlerinden tamamen habersiz olan bu ikilinin bir araya gelmesini sağlayacak ve ikisinin de hayatını tamamen değiştirecek olan kişi, dairelerden birinin sahibinin ölümü üzerine o daireye yerleşecek olan Japon beyefendi, Kakuro Ozu'dur. Kakuro Ozu, batının insanı sürekli koşuşturmaya zorlayan o modern dünyasının aksine dinginlik içinde yaşamayı öğütleyen doğu kültüründen geldiği için etrafına ve olaylara daha dikkatli bakabilecek ve hem Renee'yi, hem de Paloma'yı içinde bulundukları "görünmezlikten" kurtarabilecektir.

Romanın her şeyi çok güzel, resmen roman anlatımı, dili, felsefi altyapısı, tekniği (roman genellikle Renee'nin ağzından anlatılıyor olsa da Paloma'nın tuttuğu günlükler de kronolojik olarak bölüm bölüm, ilgili yerlerde karşımıza çıkıyor) ve hatta adıyla, her şeyiyle beni kendine sımsıkı bağlarla bağladı. Hakkında internette yapılmış bazı yorumları okuduğumda "Yazar ders notlarını bir roman haline getirip bastırmış," diyen insanları da gördüm. Muriel Barbery, romanı yazdığı sıralarda genç bir felsefe eğitmeniymiş, gerçekten zaman zaman modern felsefeyle ilgili pek çok düşünce ve bilgiye de yer vermiş romanında ama bu, romanı kesinlikle sıkıcı bir hale getirmiyor, tek bir sayfasında bile sıkılmadım, aksine sonlara yaklaştıkça yavaş yavaş kitabın bitiyor olmasından dolayı üzüldüm ki ben normalde "Kitap bitmesin diye yavaş okuyorum," diyenlerden ziyade elindeki kitap bitince bir sonraki okuyacağı kitabı düşünenlerdenim.

Uzun lafın kısası, bu blogda size bu kadar şiddetle başka bir kitabı önermemiş bile olabilirim, kesinlikle ama kesinlikle okumalısınız, dünyanın en güzel kitaplarından biri Kirpinin Zarafeti olabilir.

Bir de kitaptan uyarlanmış, Le Herisson isimli bir film de var: 



Filmi de henüz izlemedim ama izleyenlerin yorumları da oldukça güzel film hakkında. Karakterler, tam gözümde canlandırdığım gibi seçilmişler onu söyleyebilirim. Belki kitabı hiç bulamıyorsanız en azından filmle yerini doldurabilirsiniz gibi, kitaba oldukça sadık kalındığını da okudum ama tabii gönlümüz her zaman kitaptan yana.

7 Ağustos 2014 Perşembe

Bir Garip Aşk Öyküsü, Carl-Johan Vallgren


Kapak resmi, Goya'nın bir tablosu olan kitabı yine sadece Metis Yayınları'nın basmış olmasına güvenerek ve Pinuccia'nın Okuma Şenliği'nde bir aşk romanı okuma kategorisine uyduracak kitabım olmadığı için kütüphaneden, hakkında hiçbir şey bilmeden, ismine ve kapağına bakarak alıvermiştim. Metis sağ olsun yine beni hayal kırıklığına uğratmadı.

Metis Yayınları'nın daha önce de bir Norveçli yazar - müzisyen olan Ketil Björnstad'ın Müzik Uğruna ve Düşüş'ünü basmasıyla birlikte Müzik Uğruna'yı okurken bir de muhteşem bir müzisyen keşfetmiş bulunmuştum, bu yüzden kitapların yazarla ilgili bilgilerinin bulunduğu sayfayı atlamamak gerekiyor, her yazarın, yazarlık yapmaya başlamadan önce uğraştığı mesleğini öğrenmekten çok büyük zevk alıyorum. İskandinav ülkelerinden sesini duyuran yazar - müzisyenler de Metis Yayınları'nın ilgisini çekiyor olsa gerek (iyi de oluyor!) ve İsveçli Carl-Johan Vallgren de müzisyen olarak da çok başarılı bir yazar, mutlaka albümlerine de göz atın derim.

Bir Garip Aşk Öyküsü, başrolünde bir ucubeyi barındırması, genelevlerin mekan olarak kullanılması, toplumdan dışlanmışlığın içinde büyüyen sapkın bir aşktan bahsetmesi yönlerinden hem Patrick Süskind'in Koku'suna, hem de Michel del Castillo'nun Gitar'ına benziyor fakat aşk kavramına ikisinden de daha çok eğiliyor. Bir genelevde dünyaya gelen, kolları işlevsiz, sırtı yoğun ve sert kıllarla kaplı, dudağında büyük bir yarık bulunan, çatal dilli, kör ve sağır bir bebek, çevresinde "Şeytanın Oğlu" olarak bilinecek, doğumu, annesinin ölümüne neden olduğundan, aynı gün, aynı genelevde doğum yapan başka bir kadın tarafından yetiştirilecektir. Üstelik aynı gün dünyaya gelen diğer bebek de güzeller güzeli, bir bakanın bir daha bakmaya kıyamadığı bir kız çocuğudur. Neredeyse kardeş gibi yetişen iki bebeğin, daha bebekken bile birbirlerine çok güçlü bağlarla bağlı oldukları bellidir. Fakat zaman ilerleyip de oğlan, çirkinliği nedeniyle genelevdeki işleri aksattığı gerekçesiyle ortalarda gezinmekten mahrum bırakılıp da kız da güzelliğine güzellik katarak serpilip henüz erginlik çağında bile pek çok müşteriyi sıraya sokmaya başladıkça ikilinin aşkı zor bir yola girecektir. Bu arada kör ve sağır olmasına rağmen telepat özellikleri gösteren oğlan, doğaüstü yetenekleriyle de çevresindekilere ne olduğunu anlamadıkları deneyimler yaşatmaktadır.

Gerçekten adından da anlaşılacağı gibi çok garip bir aşk öyküsü olan roman, sürükleyici diliyle ve beklenmedik hikayesiyle oldukça ilgi çekiyor. Yazarın albümlerine de mutlaka göz atmanızı bir kez daha rica edeceğim, oldukça kendine özgü bir tarzı olan Carl-Johan Vallgren, hem melankoliyi, hem de mizahı aynı potada o kadar güzel eritiyor ki, hem müzik tarzı ve yazın tarzı birbirini tamamlıyor, hem de okuyan ve dinleyenin ufkunda yeni çığırlar açıyor.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Üç Kadın, Sylvia Plath


Pinuccia'nın Okuma Şenliği'nin şiir kitabı okuma kategorisine dahil etmek için okuduğum Üç Kadın, aslında Sylvia Plath tarafından, radyo oyunu olmak üzere yazılmaya başlanmış bir öykü. Daha sonra bir oyun için nispeten kısa haliyle noktalanan Üç Kadın, Ted Hughes tarafından Sylvia Plath'in toparlanan işleri ile birlikte basılmış, Türkçe baskısı da Artshop Yayıncılık'tan Gürkal Aylan çevirisiyle bizlerle buluşmuş. Çeviriyi oldukça beğenmekle birlikte yine de bir ara yabancı dildeki haliyle de okumayı düşündüm, sonuçta çeviri şiir olduğundan bir de öyle göz atmak güzel olacaktır.

Üç Kadın, bir doğumhanede geçiyor, üç farklı kadının doğumla, yaşamla, erkeklerle, kadınlıkla ilgili düşüncelerinden oluşuyor. Üç farklı bakış açısıyla, istenmeyen gebelik, düşük nedeniyle gerçekleşemeyen annelik, evlatlık gibi kavramlar inceleniyor ve Sylvia Plath'in zarafeti, en sert konulardaki bakış açılarını bile yumuşatıp insanlaştırıyor. Sylvia Plath'i seviyorsanız mutlaka Üç Kadın'ı da okuyun derim.

27 Temmuz 2014 Pazar

Pastoral Senfoni ~ Dar Kapı, Andre Gide

 


Andre Gide'in Pastoral Senfoni ve Dar Kapı isimli eserleri, Cem Yayınevi tarafından birlikte basılmış. 

Pastoral Senfoni, ismini Beethoven'ın aynı isimli bestesinden almakta. Hikayesi başlarda kesinlikle The Enigma of Kaspar Hauser filmini anımsatan Pastoral Senfoni, daha sonra çok daha değişik bir yöne gidiyor. Bir rahip, bir gün yolundan döndürülerek ölmek üzere olan bir yaşlı kadının son anlarına huzur vermek için metruk bir eve götürülür. Bu metruk evde, yaşlı kadın öldüğünde tamamen kimsesiz kalacak olan bir genç kız olduğunu fark eden rahip, genç kızın üstelik kör ve dışarıyla iletişim kuramayacak bir ruh hali içinde olduğunu da öğrenince kızcağızı yalnız bırakmak istemeyip kendi evine götürür. Genç kız sadece sobanın yanında dizlerine sarılarak oturmakta, saatlerini başka hiçbir şey yapmadan geçirmekte, kimseyle konuşmamakta, konuşulanları anlamamakta, kendi kafasının içindeki dünyada yaşamaktadır. Rahip, Gertrude adını verdiği  bu kayıp ruhu ilk başta kurtarılması gereken bir yükümlülük olarak kabul ederken daha sonra kızın iç dünyasına ulaşabilmek için elinden geleni yapacak, genç kızın saflığını, duruluğunu keşfettikçe bu günahsızlığa karşı büyük bir hayranlık duymaya başlayacaktır. Çevresini göremeyen genç kıza doğanın güzelliğini Pastoral Senfoni aracılığıyla anlatan rahip ile Gertrude'un ilginç hikayesi çok güzel bir hikaye, şiddetle tavsiye ederim.

Dar Kapı ise belki Pastoral Senfoni'nin güzelliğinin yanında sönük kalıyor olabilir. Aslında olanaklı iken birtakım olaylar sonucunda umutsuz bir aşka dönüşen bir ilişkinin hikayesinin anlatıldığı Dar Kapı, özellikle "kafada yaratılan birini sevmek" olgusunu çok güzel örnekliyor. Dar Kapı'yı da beğendim fakat Pastoral Senfoni benim için okuduğuma daha mutlu olduğum bir hikaye oldu.

30 Haziran 2014 Pazartesi

Akışı Olmayan Sular, Pınar Kür


Pınar Kür'ü daha önce Oriana Fallaci'nin Doğmamış Çocuğa Mektup kitabının çevirisiyle tanımıştım ve kullandığı duru Türkçeye hayran kalmıştım. Okuma şenliğinde çevirmenlik yapan bir yazar tarafından yazılmış bir kitabın okunacağı bir kategori olduğunu görür görmez aklıma Pınar Kür'ün kitaplıkta okunmayı bekleyen bu kitabı gelmişti. Akışı Olmayan Sular, çok güzel bir öykü kitabı, içinde beş öykü var ve öyküler kısa öykü niteliğinde değil, neredeyse birer roman inceliğinde yazılmış, karakterleri çok ayrıntılı bir şekilde anlatılmış, çok güzel öyküler. Çevirisinde Türkçesine hayran kaldığım Pınar Kür, kendi öykülerinde de dili o kadar yalın kullanmış ki kitabı okurken aklımdan geçen şeylerden biri şu olmuştu: Son zamanlarda okuduğum Türk yazarların çoğunda belki de dile hakim olduğunu göstermek için eski Türkçe, Osmanlıca, Farsça sözcüklerin kullanımı gözüme çarpıyordu, Pınar Kür'ün ise yine öykülerinden birindeki çevirmenlik yapan bir karaktere de söylettiği bir cümle, eğer bir sözün Türkçe karşılığı varsa mutlaka onu kullanmaya dikkat ettiğiyle ilgiliydi. Dupduru, yapyalın, su gibi akıp giden öykülerin toplandığı kitabın adının Akışı Olmayan Sular olması da şimdi yazıyı yazarken gülümsetti.

Beş öyküden sonuncusu hariç hepsinin baş karakteri ya da anlatıcısının erkek olması ve Pınar Kür'ün bir kadın yazar olarak, erkeklerin dünyasıyla ilgili karışık durumları, derin hisleri çok net bir şekilde, çok doğal bir anlatımla okuyucuya yansıtabilmesi de çok beğendiğim bir diğer konuydu. Son zamanlarda okuduğum öykü kitaplarının ve Türk yazarların eserlerinin arasında en beğendiğim kitaplardan biri bu kitap oldu.

26 Haziran 2014 Perşembe

Dünyaya Orman Denir, Ursula K. Le Guin


Normalde okuduğum her kitap hakkında Rafların Arasından'a yazı yazmaya çalışmıyorum ama Pinuccia'nın Okuma Şenliği için bu blogda kayıt tutmaya başladığımdan beri daha disiplinli olsun diye şenliğe dahil her kitap hakkında yazmaya çalışacağım. Bu kitabı, bilim kurgu kitabı kategorisi için okumuştum ve sadece 130 sayfalık bir kitap hakkında çok fazla bir şey yazamayacağımı bile bile bu yükün altına girmiş bulundum.

Athshe gezegeninin adı, yerlilerinin dilinde hem orman, hem de dünya anlamına gelmektedir ve Arz gezegeninden gelen insanlar, Athshe gezegeninde koloniler kurar, yerlileri işgücü için bedava kullanır ve ormanları yok etmeye başlar. Athshe gezegeni yerlilerinin insan ırkından hem fizyolojik, hem de zihinsel olarak çok büyük farklılıkları vardır ki uyanıkken bile bilinçli olarak düş görebilme özellikleri bu farklardan en belirgin olanıdır. Selver adındaki Athshe yerlisi, yanında çalıştığı Lyubov adındaki Arzlının kıvılcımlarını yarattığı bir kaosun içindeyken o zamana dek varlığından bile haberdar olmadıkları savaş ve cinayet kavramlarını öğrenmekte, tüm bunların uzun zaman önce yitirdiği düş görme kabiliyetinin kendisine oynadığı bir oyun olmasını dilemekte, öyle olmadığını kabul ettiğinde de artık savaş ve cinayet kavramlarını öğrenmiş bir toplumun eskisi gibi olamayacağının da acı içinde farkına varmaktadır.

Bu romanı okurken Goodreads sayesinde keşfettiğim şeylerden biri de bu romanın Mülksüzler, Karanlığın Sol Eli, İçdeniz Balıkçısı ve Rocannon'un Dünyası ile birlikte "Hainish Cycle" adındaki bir serinin bir parçası olduğuydu, daha önce Mülksüzler'i okumuştum, Rocannon'un Dünyası'nı da okumayı düşünüyordum, birbirleriyle alakalı olduklarını bilmeden ayrı kitaplar olarak da okunabilen bir seri gibi görünüyor fakat yine de bir bilgi olarak burada bulunsun, belki tüm seriyi okumak isteyenler olur, ben de açıkçası bu bilgiyi edindikten sonra tüm seriyi okumak istedim.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Amcam Oswald, Roald Dahl


Kapağında bir çift kadın bacağı ve arka planda Albert Einstein, Freud ve George Bernard Shaw portreleri olan bir resim olan Amcam Oswald, kapaktan bekleyebileceğiniz her şeyi veren bir romandı.

Roald Dahl, Amcam Oswald'da yetişkinler için bir güldürü yazmış, erotizmi eğlenceli bir şekilde anlatan, hatta erotik bir kitap olmayı hiç de hedeflemeyerek doğrudan güldürüye yoğunlaşan, yer yer kahkahalar attıran bir roman olan Amcam Oswald, Woody Allen'ın Midnight In Paris filmini sevenlerin mutlaka çok beğeneceği bir kitap olsa gerek. Çünkü bu kitapta da eski dönemlerdeki ünlü isimlerin gündelik alışkanlıklarına, cinsellik karşısında nasıl tepki verdiklerine değiniliyor, dönemin ünlü dahileri, sanatçıları, yazarları, bestecileri ve politikacıları Roald Dahl'ın elinde tabiri caizse maymuna dönüyorlar fakat okuması da bir o kadar eğlenceli oluyor...

Romanımız Oswald'ın öyküsünü anlatıyor. Oswald Cornelius, oldukça zengin bir iş adamı ve ünü oldukça yayılmış bir çapkın olarak öldükten sonra yeğeni, Oswald'ın günlüklerini bulur. Oswald'ın para kazanma öyküsünün çok çarpıcı ve ilham verici olduğunu düşündüğü için biz okuyuculara günlüğün bir kısmını olduğu gibi anlatır.

Oswald Cornelius, henüz 17 yaşında dünyanın ilk iktidar hapını yapan, bunu yapabilmek için Afrika'nın tehlikeli bölgelerinden cinsel uyarıcı etkisi yapan bir sineğin kanatlarının ezilmesiyle elde edilen bir tozun peşine düşen, kendisini heyecanlandıran fikirlere büyük bir coşkuyla yaklaşan ve aklına koyanı yapan bir delikanlıdır. İktidar hapları büyük bir başarıyla işe yaramaya başladığında bu hapları etrafındaki tüm soylulara ve zenginlere fahiş fiyatlardan pazarlamaya başlar fakat dünyanın cinsel açlığını ve insanların çiftleşme ve üreme konusundaki görgüsüzlüğünü kendi yararına kullanıp bu işten daha büyük bir servet elde etmek istemekte, iktidar hapları piyasada normalleşmeye başladığında adım atabileceği ayrı bir sektör aramaktadır. Aradığı sektörü, ünlü bir kimya profesörü olan Arthur Woresley sayesinde bulmakta gecikmeyecek, dünyanın ünlü dahilerini, sanatçılarını teker teker gezmekten ve yardımcısı Yasmin ile birlikte dünya üzerinde başka kimsenin girişmediği bir işe balıklama atlamaktan da hiç çekinmeyecektir.

Sizi bol bol güldürecek, bol bol eğlendirecek bir şeyler okumak istiyorsanız, Amcam Oswald kesinlikle doğru bir seçim olacaktır.

21 Haziran 2014 Cumartesi

Yaz Okuma Şenliği


Merhabalar sevgili okuyucular! Daha önce de bahsettiğimiz gibi Rafların Arasından'da göreceğiniz yeni köşelerden biri de Okuma Şenliği yazıları olacak. Sycorox'un da dahil olduğu Kitap Oburları topluluğundan da tanıyacağınız kitap bloğu yazarı Pinuccia, tam bir yıldır mevsimlere göre kategorileri değişen okuma şenliklerini büyük bir başarıyla organize ediyor, devamlı katılımcıları olan bu okuma şenlikleri, kitap blogları arasında resmen toplu bir kitap kulübü, bir okuma grubu görevi görüyor ve katılımcılar belirli kategorilere göre kitaplar okuyup birbirleriyle paylaşıyorlar. Daha önce bu okuma şenliklerine ben kendi kişisel bloğumla katılıyordum, bundan böyle bu okuma şenliklerinin yeri aslında Rafların Arasından olmalı, Rafların Arasından'da bu şenliklerin de kendi yazıları olmalı diye düşünerek kitap listelerimi buraya taşımaya karar verdim.

Sizler de bu şenliğe katılmak isterseniz, Pinuccia'nın Kitapları bloğunda yer alan katılım koşullarını ve kategorileri buradan takip edebilirsiniz: http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/2014/06/yaz-okuma-senligi.html

Ben daha önce kendi kişisel bloğumda da yaptığım gibi, yine şenlik kategorilerine göre okuduğum kitapları başlama tarihlerimle birlikte bu yazıda listeleyeceğim ve her kitabı okuduktan sonra ayrı bir yazıyla tanıtmaya çalışacağım. Yaz okuma şenliğine Sycorox da katılmadığı için (kendisini sonbahar şenliğine dört gözle beklemekteyim) bu şenlikteki tek Rafların Arasından yazısı bu olacak gibi görünüyor, sürekli olarak yenileyeceğim ve şenlik dahilinde okuduğum kitaplar için yazdığım yazıların bağlantılarını da bu yazıda toplayacağım. Öyleyse başlıyoruz...

21 Haziran - Amcam Oswald (Roald Dahl)

14. Kategori (10 puan): Kütüphaneden veya bir tanıdığınızdan ödünç aldığınız veya sahaftan aldığınız bir kitap.


Şenliğe yakın zamanda yaptığım bir sahaf alışverişinden satın aldığım Amcam Oswald ile başlıyorum. Roald Dahl, çocukken okuduğum Yaman Tilki kitabıyla kalbime taht kuran bir yazar olmuştu (daha sonra bu kitabın Wes Anderson'un Fantastic Mr. Fox filminin uyarlandığı kitap olduğunu da filmi izlerken "şıra"dan bahsedildiğini gördüğümde heyecanla fark etmiştim, şırayı o kitaptan öğrenmiştim) ve yıllar boyunca başka bir Roald Dahl kitabı okumamış olmaktan da üzüntü duyuyordum, en sonunda Amcam Oswald'ı, Bornova'daki bir sahaftan satın aldım, kitap Can Yayınları tarafından basılmış ve 216 sayfa uzunluğunda. 

Kitap hakkında yazılmış yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/06/amcam-oswald-roald-dahl.html

23 Haziran - Dünyaya Orman Denir (Ursula K. Le Guin)

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.


Şenliğin ikinci kitabını onuncu kategoriye dahil edebiliyorum, Ursula K. Le Guin'in yazdığı Dünyaya Orman Denir, çok uzun zamandır okumak istediğim bir romandı, dolayısıyla doğum günümde (17 Haziran) sevgilim bu romanı hediye edince aklımdaki okuma listemde birkaç romanın üzerine çıkıverdi, hatta elime geçtikten sonra çok çabuk bir şekilde okumaya başladığım sayılı romanlardan oluyor, açıkçası şenliğin bu kategorisine uyuyor olması da bu konuda etkili. Metis Edebiyat tarafından basılan kitap, 130 sayfacık, sanırım türü novella oluyor. Yine de bu şenlikte sayfa sınırlaması da olmadığı için rahatlıkla sayılıyor.

Kitap hakkında yazılmış yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/06/dunyaya-orman-denir-ursula-k-le-guin.html

26 Haziran - Akışı Olmayan Sular (Pınar Kür)

13. Kategori (10 puan): Aynı zamanda çevirmenlik de yapan bir yazar tarafından yazılmış bir kitap.


Şenliğin üçüncü kitabı, oldukça karışık bir sırayla gittiğim için on üçüncü kategoriye dahil oluyor. Pınar Kür, yakın zamanda okuduğum Oriana Fallaci'nin Doğmamış Çocuğa Mektup adlı kitabının çevirmeniydi ve kitaplıkta kendisine ait bir öykü kitabı olduğunu da fark etmiştim. Pinuccia, şenliğe bu kategoriyi koyunca aklıma ilk olarak bu kitap geldi, Pinuccia da şenliğin bu kategorisi için zaten Pınar Kür'ü de önermiş, oldukça isabetli oldu. :) Akışı Olmayan Sular, Can Yayınları tarafından basılmış, elimdeki kitap 1987 basımı, 222 sayfa.

Kitap hakkında yazılmış olan yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/06/aks-olmayan-sular-pnar-kur.html

29 Haziran - Otlakçı (Memduh Şevket Esendal)

29. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.


29. kategori, katılımcılar için en kafa karıştıran ve yazar arayıp bulma yönünden en zor kategorilerden biri olmuş. Ben bu kategoriye rahatlıkla sokabileceğim birçok kitap olduğunu fark ettiğim için, açıkçası bana en rahat kategorilerden biri gibi geldiğinden okumak için sırada beklettiğim kitaplar arasından dördünü bu kategoride çıkaracağım. Ne yazık ki şimdiye dek hiç Memduh Şevket Esendal okumamışım, Türk yazarları arasında çok sevildiğini, Otlakçı'nın da çok sevilen bir öykü kitabı olduğunu biliyordum, birkaç ay kadar önce bu kitabı bir sahaftan aldım, şimdiye dek hiçbir kitabını okumadığım erkek yazarlardan Türk olanı Memduh Şevket Esendal oluyor, kitap Bilgi Yayınevi tarafından basılmış, 226 sayfa. 

(Her kitap için ayrı bir yazı da yazmaya çalışıyordum fakat Otlakçı'da birçok kısa öykü olduğu için, hakkında yazacak çok fazla bir şey yoktu, kitabı epeyce sevdim, özellikle 1920'lerdeki aile ilişkilerine, sosyal çevreye yer veren öyküler yer alıyor kitapta, birkaç öyküyü ayrıca çok sevdim ve o öyküleri daha sonra tekrar dönüp dolaşıp okurum gibi geldi.)

1 Temmuz - Kuşatma (Füruzan)

29. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.


29. kategoriye devam ediyorum, Füruzan da daha önce okumadığım bir yazar. Yine eskiden satın aldığım ve belki de öykü okuma havasında olmadığım için okumayı ertelediğim öykü kitaplarına dadanmışken Kuşatma'yı da bu kategoriye sokarak aradan çıkaracağım. Şimdiye dek hiçbir kitabını okumadığım kadın yazarlardan Türk olanı Füruzan. Kitap Bilgi Yayınevi tarafından basılmış, 307 sayfa. 


5 Temmuz - Nedjma (Kateb Yacine)

29. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.


Yine 29. kategoriye Kateb Yacine adlı yazarın Nedjma adındaki romanıyla devam ediyorum. Daha önce hiçbir kitabını okumadığım Kateb Yacine, D&R mağazalarında Can Yayınları'nın 5 TL'ye satılan kitaplarının arasında görüp de kitabın arkasını görünce Nedjma'yı okumaya karar verdiğim bir yazar. Cezayirliymiş, Albert Camus başta olmak üzere çağdaş varoluşçu yazarlarla dostmuş, gerçekten hakkında hiçbir şey bilmeden sırf bu dostluğa güvenerek bu kitabı okumaya karar vermiştim, bakalım ne bulacağım. Şimdiye dek hiçbir kitabını okumadığım erkek yazarlardan yabancı olanı Kateb Yacine. Kitap, Can Yayınları tarafından basılmış ve 240 sayfa.

(Bu kitabı ne yazık ki hiç beğenmediğim için kitapla ilgili yazı yazmayacağım, belki başka biri beğenebilir, hiç ilgimi çekmedi, başlamışken bitireyim diye diye bitirdim.)

11 Temmuz - Başka Dünyalar (Nadine Gordimer)

29. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.


29. kategorinin son kitabına bugün başladım. Nadine Gordimer'in daha önce hiçbir kitabını okumamıştım, şimdiye dek hiçbir kitabını okumadığım kadın yazarlardan yabancı olanı Nadine Gordimer, yazdığı Başka Dünyalar adlı roman Can Yayınları tarafından basılmış ve 291 sayfa.

(Bu kitabı da öyle özel olarak pek sevmedim, çok güzel betimlemeler, çok güzel cümleler, çok güzel bir konu ve güzel karakterler vardı ama benim için çok güzel bir roman olmadı, bu yüzden yine kendimi zorlayarak bir yazı yazmaktansa hiç yazmamayı tercih edeceğim.)

16 Temmuz - Üç Harfli Kelime: Aşk (Çeşitli Yazarlar)

23. Kategori (10 puan): Mektuplardan veya anılardan oluşan bir kitap.


Bu kitabı bir süre önce Siren Yayınları'nın bloğu Siren'in Sesi'nde yapılan bir çekilişten kazanmıştım, okumaya başlamak için bu kategori mükemmel bir bahane. Neil Gaiman, Leonard Cohen, Ursula K. Le Guin, Margaret Atwood, Etgar Keret gibi isimlerin yazdıkları aşk mektuplarının derlendiği bir kitap olan Üç Harfli Kelime: Aşk'ta, kırk farklı yazarın kırk farklı aşk mektubu bulunuyor. Kitabın orijinal adı "Four Letter Word" imiş, kitap Siren Yayınları'ndan çıkmış ve 239 sayfa.


18 Temmuz - Anayurt Oteli (Yusuf Atılgan)

2. Kategori (10 puan): Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap.



Daha önce sadece Aylak Adam adlı romanını okuduğum ve sevdiğim Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli adlı kısa romanı da bir süredir okunmayı bekliyordu. Şenliğin bu kategorisine çok uygun bulduğum için bugün Anayurt Oteli'ni okumaya başladım. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Anayurt Oteli sadece 108 sayfacık. Bu şenlikte sayfa sayısı kısıtlaması olmaması benim çok işime geldi çünkü okumak için beklettiğim pek çok kısa romanı da kategorilere uydurabiliyorum.

Kitap hakkındaki yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/07/anayurt-oteli-yusuf-atlgan.html

19 Temmuz - Kırk Oda (Murathan Mungan)

4. Kategori (10 puan): Adında bir sayı geçen bir kitap.


Kırk Oda da bir süredir kitaplığımda okunmayı bekleyen kitaplardandı, adında bir sayı geçen kitap kategorisinden bu kitabı da şenliğe dahil ediyorum. Metis Edebiyat'tan çıkan Kırk Oda, 162 sayfa uzunluğunda.

(Bu kitap da pek bana göre değilmiş, birkaç hikayenin derlenmiş olduğu bu kitap hakkında da bir yazı yazmaktan kaçınıyorum.)

21 Temmuz - Pastoral Senfoni ~ Dar Kapı (Andre Gide)

6. Kategori (10 puan): Nobel ödüllü bir yazardan bir kitap.


1947 yılı Nobel Ödülü sahibi olan Andre Gide'in Pastoral Senfoni ve Dar Kapı eserleri, Cem Yayınevi tarafından bir arada basılmış, kitap 264 sayfa.

Kitap hakkında yazılmış yazı şurada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/07/pastoral-senfoni-dar-kap-andre-gide.html

25 Temmuz - Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? (Philip K. Dick)

16. Kategori (10 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap.


Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, pek çok filme ve kendinden sonraki dönemlerdeki pek çok bilim kurgu eserine konu olmuş bir yapıt, şimdiye dek okumadığım için kendimi oldukça kötü hissediyordum, şenliğin kategorilerinden birine de uydurabiliyorum. 1998 yılında Locus Poll ödüllerinde 1990 yılından önce yayınlanmış en iyi bilim kurgu romanı seçilmiş olan romanın 1968 yılında da bir Nebula adaylığı olmuş fakat Nebula ödülünü kazanamamış. Hatta şu an merak edip hangi yapıta kaptırdığını araştırdım da, Türkçeye Ergenlik Ayini olarak çevrilmiş Rite of Passage adlı Alexei Panshin romanı o yılın Nebula ödülünü kazanmış, konusu da çok güzelmiş ve o da okuma listesine eklendi. 

Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?, Altıkırkbeş Yayın tarafından basılmış, 289 sayfa uzunluğunda.

(Bu kitap hakkında yazı yazmak için yeterli motivasyonu toparlayamadım, belki daha sonra yazarsam burayı yazının bağlantısıyla güncellerim.)

27 Temmuz - Dünyanın Dört Bucağından Masallar ~ Hint Masalları (Tunç Tayanç)

15. Kategori (10 puan):Bir masal kitabı.


Henüz Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?'yi bitirmedim fakat üç kitapla birlikte bu kitabı da kütüphaneden ödünç aldığım için teslim tarihi gelmeden bir yandan kütüphaneden aldıklarımı da okumaya başlamam gerekiyordu, normalde de birkaç kitabı aynı anda okuduğum olur, bu masal kitabını da ara ara karıştıracağım. Sırf şenlik kategorilerinde masallar var diye kütüphaneden ödünç aldım ve kapağına vuruldum. Kitabı Tunç Tayanç hazırlamış, kitap Dipnot Yayınları tarafından basılmış ve 153 sayfa.

(Bu kitap hakkında da bir yazı yazmayacağım, masal okumayı özlemişim fakat Hint masalları tahmin ettiğim kadar beni sarmadı, Güneş, Ay ve Rüzgar'ın Akşam Yemeği dışındaki masalları gerçekten çok beğenmedim.)

28 Temmuz - Bir Garip Aşk Öyküsü (Carl-Johan Vallgren)

21. Kategori (10 puan): Bir aşk romanı.


Bu kitabı da kütüphaneden almıştım, Metis Yayınları'ndan çıkan kitap 309 sayfa.

Kitap hakkında yazdığım yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/08/bir-garip-ask-oykusu-carl-johan-vallgren.html

30 Temmuz - Deniz Feneri (Virginia Woolf)

1. Kategori (10 puan): İsminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yazın geçtiği bir kitap. 


Malum üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşadığımız için doğal olarak yaz tatilinin anlamı, çoğu insanımızın aklında denize girmekle, deniz kıyısında bir yerlere gitmekle eşdeğer. Bu yaz denize girememiş ve bir sürpriz olmazsa giremeyecek biri olarak ben de adında yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime içeren kitap olarak Deniz Feneri'ni seçtim. Kitap 228 sayfa uzunluğunda ve Kırmızı Kedi Yayınları tarafından basılmış.

(Bu kitabı o kadar zor okudum ki, daha önce Virginia Woolf'un okuduğum tek kitabı Mrs. Dalloway'di, onu beğenmiştim, Deniz Feneri'ni okurken gerçekten çok yoruldum demem lazım. Hakkında ayrı bir yazı yazmayacağım.)

6 Ağustos - Üç Kadın (Sylvia Plath)

3. Kategori (10 puan): Bir şiir kitabı.


Şiir kitabı kategorisi için elimdeki üç dört e-kitap arasından Üç Kadın'da karar kıldım. Sylvia Plath'in bir doğumhanede geçen ve şiir olarak anlattığı bir öyküsüymüş, ben e-kitap olarak okuyorum, kitap Artshop Yayıncılık tarafından basılmış ve 62 sayfa.

Kitabı aynı gün içinde bitirdim ve hakkında yazı bile yazdım heheh: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/08/uc-kadn-sylvia-plath.html

8 Ağustos - İklimler (André Maurois)

7. Kategori (10 puan): Fransız edebiyatından bir kitap.


Genellikle tam olarak okuduğum baskının kapağını görsel olarak kullanmaya çalışsam da ilk kez İklimler'de bir değişiklik yapmak zorundayım. Elimdeki baskı Nadir Kitap'tan sipariş edip Bornova Kitapçısı'ndan aldığım, Güven Yayınevi'ne ait, Samih Tiryakioğlu çevirisiyle Şaheser Romanlar serisinde basılmış, ciltli ve çok eski, çok güzel bir kitap. Belki bir ara fotoğrafını çekersem yeniden düzenlerim. Benim elimdeki kitap 266 sayfa. Andre Maurois, gerçek adı Emile Herzog olan bir Fransız yazar, 1885 yılında Seine nehrinin denize döküldüğü Rouen şehri yakınlarındaki Elbeuf'te doğmuş. Babası Ernest Herzog, Alsaslı bir sanayici imiş. 1871 yılında Fransa, Almanya'ya yenildikten sonra Normandiya'ya göç etmiş, dokuma tezgahlarını da yanına götürmüş. Tüm bu bilgiler kitabın yazarla ilgili bilgiler kısmında yer almakta, yine Andre Maurois'ten bahsedilirken sıklıkla "Fransız yazar" denmekte, sonuç olarak ben de Fransız edebiyatından bir kitap okuma kategorisinde İklimler'i okumaya karar verdim.

(Bu kitabı da araya giren birsürü kitaptan sonra bitirebildim fakat hakkında bir şey yazacağımı sanmıyorum. Çok güzel bir çifte aşk öyküsü, içindeki bir Swinburne şiirine de bayıldım.)

11 Ağustos - Kirpinin Zarafeti (Muriel Barbery)

28. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 60 puan): Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden 3 kitap.


Goodreads'in Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 kitap listesinde, Kirpinin Zarafeti şu bağlantıdan da görülebileceği üzere 162. sırada yer alıyor. Muriel Barbery'nin yazdığı kitabı Işık Ergüden çevirmiş, Turkuvaz Kitap basmış, kitap 276 sayfa uzunluğunda. Bornova İlçe Halk Kütüphanesi'ne yeni gelmiş ve görür görmez aldım, kütüphaneden bu kitabı ilk okuyan da benim. ^_^ İklimler'le birlikte bunu da okuyorum ve Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesinden okuyacağım diğer kitapları da muhtemelen kitaplıktan uyduracağım.

Kitap hakkında yazılmış yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/08/kirpinin-zarafeti-muriel-barbery.html

16 Ağustos - Oblomov (İvan Aleksandroviç Gonçarov)

30. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 50 puan, toplamda 80 puan): 17., 18. ve 19. yüzyılda yazılmış birer kitap.


Listelerimi biraz dağıtmaya başladım, Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesinden devam etmek yerine Oblomov'u bu kategoriye dahil etmeye karar verdim. 1859 yılında basılmış olan Gonçarov eseri Oblomov'un okuduğum baskısı Antik Yayınevi tarafından basılmış, 528 sayfa. Böylelikle bu kategorinin 19. yüzyıl basamağını Oblomov'u okuyarak gerçekleştirmiş olacağım.

Kitap hakkındaki yazı burada: http://raflarinarasindan.blogspot.com/2014/09/oblomov-ivan-aleksandrovic-goncarov.html

27 Ağustos - İkinci Cins ~ Evlilik Çağı

26. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 15 puan, toplamda 45 puan): 3 kitaplık bir seri veya aynı seriden 3 kitap.


Payel Yayınları'nı, bu seriyi beyaz dizi kitapları gibi kapaklarla bastığı için hiç affetmeyeceğim. İkinci Cins serisi, Türkçeye çevrilirken Genç Kızlık Çağı, Evlilik Çağı, Bağımsızlık Çağı gibi, biraz da yayınevinden yayınevine değişen isimlerle çevrilmiş, kütüphanede Payel Yayınları'nın bastığı Evlilik Çağı'nı gördüğümde aldım, çünkü Simone de Beauvoir'i çok severim ve bu eseri okumadığım için hep üzülüyordum. Artık bölük pörçük de olsa bu seriyi okumayı planlıyorum, bakalım şenliğe de yetişebilir mi...

(Bu kitabı okumayı bitirdim fakat şimdilik hakkında bir yazı yazmayı düşünmüyorum. Eğer üçlemeyi tamamlarsam, Genç Kızlık Çağı ve Bağımsızlığa Doğru'yu da bitirirsem o zaman hepsi hakkında bir yazı yazacağım.)

4 Eylül - İkinci Cins ~ Bağımsızlığa Doğru

26. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 15 puan, toplamda 45 puan): 3 kitaplık bir seri veya aynı seriden 3 kitap.


Yine Payel Yayınları'ndan çıkan, İkinci Cins'in üçüncü cildi olan Bağımsızlığa Doğru, 189 sayfa. 

7 Eylül - Mio, Benim Mio'm (Astrid Lindgren)

12. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.


Astrid Lindgren'in bu kitabını kütüphanede görünce, şenliğe dahil etmeden okuyacağımı düşünmüştüm fakat ne güzel ki bu kitaptan uyarlanan bir filmin varlığını da keşfettim. http://en.wikipedia.org/wiki/Mio_in_the_Land_of_Faraway bağlatısında da görüleceği üzere Mio In The Land Of Faraway isimli bir filme de dönüştürülmüş olan roman, İthaki Yayınları tarafından basılmış, 176 sayfa.

(Kitap çok sevimli bir çocuk kitabıydı, hakkında bir yazı yazar mıyım, yazmaz mıyım bilmiyorum, daha Oblomov hakkında da yazmayı planlıyorum, bu aralar yazma motivasyonumda bir düşüş var.)

9 Eylül - Golem ve Cin (Helene Wecker)

22. Kategori (10 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap.


Aslında bu kategori için sevgili Melda Uytun'un Yağmurdan Kaçmayanların Şarkısı romanını bir kez daha okumayı düşünüyordum, romanın hazır birinci yılı da dolmuşken bir kez daha anarız diye düşünüyordum fakat bu kitabı da D&R'ın indirim standından satın alıp bir an önce okumak istediğim için, şenlik kapsamına dahil etmek istedim. Helene Wecker'in yazdığı Golem ve Cin, yazarın ilk kitabı olarak 2013 yılında basılmış. Şimdiye dek kitap hakkında okuduğum yorumlar oldukça güzeldi, bu yüzden merak ettiğim bir kitap. Golem ve Cin, Doğan Kitap tarafından basılmış ve 638 sayfa.

(Kitabı hiç beğenmedim, hakkında herhangi bir yazı yazmayacağım.)

14 Eylül - Dava (Franz Kafka)

28. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 60 puan): Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden 3 kitap.


Ne yazık ki elimdeki baskının kapak fotoğrafını internette bulamadığım ve tüm kitapların kapak resimlerini koyduğum halde bu kitabınki boş kalsın istemediğim için internette bulduğum bu kapağı yapıştırdım. :) Elimdeki Dava baskısı, Karaca Yayınları tarafından basılmış ve 256 sayfa uzunluğunda. Daha önce bu kategoriden Kirpinin Zarafeti'ni okumuştum, şimdi Dava ile bu kategorinin ikinci kitabını okuyorum.

(Kitabı çok beğendim, hatta mesleğim sebebiyle özel olarak sivri diline ve distopik havasına ayrıca vuruldum, bir ara vakit bulursam belki hakkında bir yazı da yazabilirim, yazmak isterim fakat bahsettiğim gibi yazma motivasyonumun olmadığı günlerdeyim.)

17 Eylül - Küçük Şeylerin Tanrısı (Arundhati Roy)

28. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 60 puan): Goodreads’in “Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap” listesinden 3 kitap.


Bu kitabı karşıt anlamlı kelimeler kategorisinde okumayı düşünüyordum fakat Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesinde de yer aldığını gördüm. Hazır o kategoride iki kitap da okumuşken ve kategoriyi tamamlamama bir kitap kalmışken bu kitabı da o kategoriye dahil ediverdim. Arundhati Roy'un yazdığı kitap, Can Yayınları tarafından basılmış ve 362 sayfa uzunluğunda. Bu kitabı bitirdiğimde bu kategoriyi de tamamlamış oluyorum.
Related Posts with Thumbnails