Efendim herkese merhabalar. Bildiğiniz gibi yerli bloglar üzerindeki (benim gördüğüm kadarıyla) en geniş katılımcıya okuma etkinliği Pinuccia'nın Kitapları bloğunun düzenlediği mevsim temalı okuma şenlikleri... İlk etkinlikten beri elimde okunmayı bekleyen kitaplardan hangisini daha önce okuyacağımı bu temalara uydurarak seçme işine bayıldığımı da biliyorsunuzdur. Bu seferki şenlik için de şimdiye kadar ilk kez çevrimiçi bir şekilde değil de bayağı evdeki bir deftere not ederek okuma listesi yapıyordum. Şimdi ilk durum raporumuzu paylaşma vakti gelmiş:
Avukat olduğumdan beri roman okuma hızımın düştüğünü de bu son iki etkinliktir fark ediyorum. Okunması gereken birsürü dilekçe, mesleki ıvır zıvırlar, içtihatlar, makaleler oldukça aralarda romanlara kaçış için elbette her esaslı okur gibi vakit buluyorum ama bu vakit eskiye nazaran biraz daha az oluyor. Üzüntüyle başlıyoruz:
Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap Listesinden Bir Kitap
Paul Auster'ın Yanılsamalar Kitabı, Can Yayınları tarafından basılmış, 306 sayfa uzunluğunda bir roman. Eşini ve çocuklarını (üstelik kendi elleriyle ucu ucuna yetiştirdiği) bir uçak kazasında kaybeden akademisyen David Zimmer'ın önce hayattan kopuşunu ve daha sonra da hayata tekrar tutunabilmek için kendisine bir amaç edinişini ve bu amacın sonunda ortaya çıkan eserin hayatını değiştirişini anlatan, okudukça hakikaten ölmeden önce okunması gereken kitaplardan biriymiş diye içimden sıklıkla geçirdiğim muhteşem bir öyküyü, oldukça güzel bir üslupla anlatıyor. Hatta kendime ders çıkardığım birkaç bakış açısı dahi yakaladım kitapta, spoiler olayına çok uygun bir hikaye olduğundan şimdilik kendime saklıyorum, kitap hakkında konuşmak isteyen tüm arkadaşlarıma "Yahu şurada geçen şu durum beni nasıl da aydınlattı..." diye anlatabilirim. :) Kitabı, Goodreads kayıtlarıma göre 14 Temmuz ile 27 Temmuz arasında okumuşum. Fakat esasında kitaba başlayıp "Bu güzel bir şeye benziyor," dedikten sonra arada başka bir şeyler de okuduktan sonra yeniden elime aldığım zaman bir gecede bitirdim. Gönül rahatlığıyla her zevkten okura da tavsiye edebilirim.
Herkesin Tüm Kitaplarını Okumasını Gönlünüzden Geçirdiğiniz Bir Yazarın Bir Kitabı
Hemingway'in herkes tarafından okunmasını isterdim. Fakat Oda Yayınları tarafından basılan 239 sayfalık romanı Ya Hep Ya Hiç, şimdiye dek okuduğum Hemingway romanları içinde benim gözümde ne yazık ki en zayıf kalan oldu. Kötü olduğundan değil, aşina olduğumuz Hemingway karakterleri, konuşmaları, karakterlerin sıkıntıları, alkol, aşk, cinsellik, yaşlılık, gençlik, para, silahlar, yaralanmalar, fiziksel acılar, her şey yine yerli yerindeydi ama belki de yanlış bir zamanda okudum, belki de gerçekten Hemingway'in zayıf romanlarından biriydi, bilemeyiz. Ama işin özü, etkinliğin bu teması için kitaplıkta okunmayı bekleyen romanlar arasında en uygun bulduğum buydu, herkesin en az bir kere Hemingway okumasını gönülden isterdim. Edebiyatın, gerçek hayatı en basit ve en yalın şekilde hikaye anlatarak yansıtmak olduğunu ve bunun için herhangi bir roman karakterinin tüm hayatını, tüm düşüncelerini ve tüm duygularını bilmemize gerek olmadığını, herhangi bir anı anlatırken karakterlerin yaşadığını hissettirebildiğini tatlı tatlı gösteren savaşçı, avcı, alkolik, denizci bir adamın öykülerine herkes bir kere göz atmalı. Kitabı Goodreads kayıtlarına göre 15 Temmuz ile 18 Temmuz arasında okumuşum.
İlk Baskısını 2013'te Veya Daha Sonra Yapmış Bir Kitap
Akhil Sharma'nın April Yayıncılık tarafından basılan 196 sayfa uzunluğundaki romanı Aile Hayatı, pek çok ödüle sahip bir roman, 2014'ün en iyi on romanından biri seçilmiş, 2015 Folio Ödülü'nü almış ve basıldığı her ülkede büyük övgüyle karşılanmış. Açıkçası ben de kitabı April Yayıncılık'ın Twitter üzerinden düzenlediği bir çekilişten kazandığımda bu kadar iyi bir şey okuyacağımı tahmin etmiyordum fakat kazandığı ödülleri bayağı bir hak etmiş. Hindistan'da yaşayan bir ailenin Amerikan rüyası ile başlayan, Amerika'ya göçmeleri ve bu göç ile birlikte kendi kültürleri ile Amerikan kültürü arasındaki çatışmayı anlatan hikaye, daha sonradan ailenin hayatına bir anda çöken bir felaket ile daha değişik, daha gerçekçi ve acımasız bir dille devam ediyor. Akhil Sharma'nın bu romanı yarı otobiyografi niteliğindeymiş, açıkçası bazı romanları okurken yazarın gerçek hayatında çekmiş olduğu üzüntüleri, acıları buram buram hissedersiniz ya, bu romanda çoğu ağır üzüntünün bu kadar sade ve gerçekçi bir biçimde anlatılmasının, yazarın bunları birebir yaşamadan imkansız olduğunu da hissedeceksiniz. Romanın en etkileyici iki yanından biri, tüm olayların bir çocuğun gözünden anlatılırken hiçbir şekilde yapaylık hissetmiyor olmanız, çünkü çocuklar çoğu zaman muhteşem hayal güçleri ve oyunculuklarının yanında çok da acımasızdır. İkincisi de, yine bu etkinlik kapsamında bir kez daha Hemingway'den bahsedecek olmamız: Akhil Sharma'yı yazmaya iten kişinin Hemingway olduğunu romanın sonlarına doğru apaçık bir şekilde görüyoruz. Yaşadığı dramla, ancak yaşadıklarını yazarak yüzleşebileceğini keşfeden küçük kahramanımız Hemingway'le tanıştıktan sonra her acıya "Bunu ileride tam olarak böyle yazabilirim o yüzden şu anı hafızamda en net şekilde tutmalıyım," diyerek bakmaya başlamış. Bir de kahramanımızın Hemingway okumaya başlamadan önce Hemingway'in hayatını ve yazarlık hikayesini okuyarak gözünde idol haline getirdiği Hemingway'in bir hikayesini ilk kez okuduktan sonra hiç beğenmeyip "Bir halta benzemiyordu, bu muymuş?" dediği kısımda kıkırdadım. Uzun lafın kısası iyi ki o çekilişe katılıp kazanmışım yoksa bu kitabı keşfetmem çok zor olurdu dedirten kitaptır efendim. Yine Goodreads kayıtlarına göre kitabı 19 Temmuz ile 31 Temmuz arasında okumuşum ki yine birçok kitaba bir anda başlayıp ruh halime göre o an okumak istediğim kitapla devam ettiğimi fark ettirdi. :)
Bir Çizgi Roman Veya Foto Roman
Beyrutlu çizer Zeina Abirached tarafından yazılıp çizilmiş olan Kırlangıç Oyunu: Ölmek Gitmek Dönmek, Sırtlan Kitap tarafından basılmış ve 192 mükemmel sayfadan oluşuyor. (Söz konusu olan böyle güzel bir grafik roman olunca her sayfanın önünde mükemmel sıfatı olması gerek.) Açıkçası bu kitabı da okumak henüz aklımda yoktu ve çok tatlı bir tesadüf sayesinde okumuş oldum. Goodreads'te karşıma çıktığında kapağı ilgimi çektiği için "Bir ara bunu da okuyayım," diye düşünmüştüm fakat herhangi bir yakın gelecekte gidip de satın almayı düşünmüyordum, bir ara, karşıma çıkarsa, fırsat olursa okuyacaktım. Daha sonra Çizgi Roman Okurları Platformu'nun sekizinci yaşını kutlarken okurların da yazı yollamasını istediğini görüp ÇROP'un bloğuna The Underwater Welder adlı grafik roman hakkında bir tanıtım yazısı yollamıştım ve o yazı yayınlandıktan sonra, yazısı yayınlanan her yazara bir çizgi roman ya da grafik roman yollayacaklarını bildiğim için muhtemelen bir Marvel ya da DC çizgi romanı yollarlar diyerek çok da heveslenmemiştim. Mükemmel bir tesadüf olarak bana bunu yolladılar. Pakedi açtığımda bununla karşılaştım ve resmen sevinç çığlıkları attım (şahidim var, abartmıyorum), açıkçası Deadpool Edebiyat Karakterlerini Öldürüyor'u falan bekliyordum ve daha güzel oldu. ^.^
Böylece hemen hemen bir iki saatte (ve okurken Beirut dinleyerek) bitiriverdiğim bu dünyalar güzeli grafik romanı da türün tüm severlerine önerebilirim. Persepolis sevenlere daha da şiddetle öneririm. Bu arada kıyamam, çizerin de en büyük handikapı kendisi gibi kadın bir çizer olan Marjane Satrapi ile kıyaslanmak oluyormuş, ikisi de kendi memleketlerinin hikayelerini anlatıyorlar, kötü zamanlardan bahsediyorlar, ama bunca benzerliğe rağmen ikisinin de birbirinden çok ayrı üslupları var, Marjane Satrapi belki daha iyi bir hikaye anlatıcısı ama Zeina Abirached de tanıştığımız kadarıyla daha yoğun ve daha kısa bir şekilde anlatmak istediğini anlatmış. Bir de belirtmeden geçemeyeceğim, Gezi zamanlarını yaşamış nesil olarak da çalkantılı ülkelerin çalkantılı dönemlerini anlatan hikayelere karşı empati yapma yeteneğimiz de artmış, açıkçası bu çizgi romanı okurken belki de daha rahat, daha dertsiz bir ülkede yaşıyor olsaydım duyduğum his daha değişik olurdu. Kitabı, Goodreads'e göre 6 Ağustos günü okumuşum.
Ve şimdilik etkinlik kapsamına sokabileceğim okuyup bitirdiğim sadece bu dört kitap var, aslında "isminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yaz mevsiminde geçtiği bir kitap" kategorisine uyabilecek bir kitap seçip ona da başlamışım ve "polisiye/gerilim/korku türünde bir kitap" kategorisinden bir kitabı da şu an okuyorum ama henüz bitirmediğim için onlardan bu durum raporunda bahsetmiyorum, başka zaman...