3 Şubat 2013 Pazar

Sevmek Dokunmaktır, Desmond Morris



Ünlü etnolog, metnini önümüzdeki yıllarda salgına dönüşme tehlikesi bulunan kayıtsızlığı ve sevgi yoksunluğunu ifade ederek açmış. Sevginin biyolojik bir gerçek ve kültürden bağımsız olduğunu belirten yazar, bedensel temasın önemini vurgulayacağının sinyallerini vermiş. Fiziksel açıdan dokunulmaz olamnın duygusal uzaklaşmaya neden olduğu çıkarımı yapan yazar, deyim köklerinde bulunan duyu organına ve algıya yapılan göndermeleri ortaya sererek ilk bölüme giriş yapmış.

Bowbly, Lorenz ve Rank'ın kuramlarını harmanlayarak Ayrılık anksiyetesinden bahsetmiş. Yetiştirme hatalarından bahsetmeden önce niyet belirleyen hareketleri açıklamış ve bebeklik dönemindeki temaslar ve anlamlarını açmış. Çocukluk çağı ve ergenlikte temasların giderek azaldığını ve ikamelere ihtiyaç duyulduğunu belirtmiş. Flört döneminde tekrar insanı bir temas kurulduğunu da eklemiş. kültürün izin verdiği cinsel ima taşıyan nesne ve giysi seçimlerinden bahsetmiş, ardından bedenin cinsel iması olan tüm bölümlerini açıklamış.

Gerçek sevgide bir alışverişin söz konusu olmadığını, karşılık beklenmeden ifade edildiğini belirten yazar, çiftlerin sevgi bağıyla değil ekonomik koşullanmalarla birleşmelerini eleştirmiş. Flört aşamalarını açılımlayan Morris, günümüz toplumu ve cinselliğe bakış açısını kendine özgü tabirleri ve cesur tarzıyla incelemiş. Alkışın sanatçıyı kucaklama jestinin evrilmiş bir versiyonu olduğunu ifade edip çoğu dokunma jestinin toplum tarafından kabul edilebilir olmadığını bu yüzden değişikliğe uğramış gizlenmiş veya parçalara bölünmüş halde ifade edildiğini söylemiş. Erkeklerin birbirlerine dokunmak için cinsel imalardan arınmış " saldırı şakaları" imal ettiğini, umutsuzca bir kıskançlıkla kuşatılan toplumun bedensel temasları suç sayıp yasaklamayı görev bildiğini belirtmiş.dışarıdaki dünyayla başa çıkabilmek için insani dokunuşlara ihtiyç duyduğumuzu ve şiddet karşıtı bir toplumun yakınlaşma karşıtı bir toplum olacağını savunmuş.

Dansın kökenlerinin niyet belirleyici hareketler olduğunu ifade eden yazar, filogenetik kökenleri detaylı bir şekilde açıklamış. Evcil hayvanların ve sigara gibi alışkanlıkların güven ve temas ikameleri olduğunu, kişisel bakım hizmetlerinin gizlenmiş dokunulma ihtiyacını giderme görevi taşıdığını da söyleyen yazar, hiç temas etmemektense hangi bir şeye veya herhangi birine temas etmenin yeğ olduğu koşullara zorlandığımız çıkarımını yapmış. Modern toplumun aşırı alınganlığının ve yanlış anlamalarının kendini tekrarlayan bir kayıtsızlık döngüsüne neden olacağının uyarısını yapmış.insanın en ilginç yönlerini utanç ve alay korkusuyla derinlere gömmek zorunda kaldığını dolayısıyla kendine ve çevresine güven konusunda hasar aldığını belirtmiş.

Watson gibi kasapların ve yanlış yetiştirmenin yol açağı sorunlara değinmiş, isyan mekanizmasının her şekilde sevilme ( sadece usulu veya konformist olduğu için değil de ) testi olduğunu ve anne babaların bu testten çoğu zaman kaldığının altını çizen yazar, samimi uyarılarla kapatmış. Çoğu kuramı detaylı ve samimi bir tarzda işlemiş. kimi çıkarımlar kabullenmesi zor imalarda olabilir okuyucu için, ancak insani temasın önemini savunması ve çıkarımlarının gücünü kaynakçasında belirttiği çok ciddi araştırmalardan alması gibi artıları, metnin güvenilirliğinin sorgulanmasını engelleyecektir sanıyorum. İnsan davranışı ve davranış bilim gibi konulara ilginiz varsa, tabu edilmiş bir konunun tarafsız bir bilimadamının kaleminden okumanızı öneririm. Keyifli okumalar dilerim, başka incelemelerde görüşmek üzere.

21 Ocak 2013 Pazartesi

İnsanat Bahçesi, Desmond Morris



Yazar, "Çıplak Maymun" gibi tartışma yaratan bir çalışmadan sonra, bu kez de insan-hayvanın kurduğu toplumu ve devasa örgütlenmesini irdelemiş. Giriş kısmında insan toplumu ve tutsak hayvanların ( hayvanat bahçesinde doğal ortamlarından uzakta bulunan ) benzer davranışlarını ortaya dökmüş. Doğaya karşı kültür tartışmasına girmekten kaçınan yazar, insanı tutsak bir hayvan olarak tasvir etmiş.

Tarıma geçen avcı-toplayıcı toplum genetik anlamda bu yeni koşullara uyum sağlayacak kadar süre yeni koşullar içinde olmadığı için çeşitli sıkıntılar çekildiğini belirtmiş. Küçük ve kişisel olan topluluklardan yani kabilelerden , devasa süper-kabilelere geçiş sürecini inceleyen yazar; insanın bugünkü örgütlü yapısının avcı dönemlerine dayandığını belirtmiş. Ava ve yiyeceğe ulaşmak için işbirliği yapması gerekli olan neolitik insanın bu işbirliği duygusu üstün liderlere ve altgrup oluşumlarına neden oluyor. Dilin ayırıcı gücünü, jargon ve argo oluşumları, yerel dillerin birleşerek ulusal dil olması, kabile kültürünü yitirmekten korkan insanın lehçe ve ağız geliştirmesi gibi örneklerle açıklamış yazar.

İktidar gücü ne kadar çok insana uygulanıyorsa ( kabile büyüklüğü ) bu süreçte pantheonlar güç kaybediyor ve süper kabileye geçerken tüm yetkileri Tek Tanrı'ya devrediyor. Liderlerin savaşa hem despot olmak istekleri ( güç kullanma arzusu ) hem de halk tarafından sevilmek, çevresinde kenetlenmek güdüsünden faydalanmak için ihtiyaç duyduğunu ifade eden yazar, dışarıdan gelecek tehditlerin bağlılığa sebebiyet verdiğini detaylı bir şekilde açıklamış. Modern çağın yönetim açısından uzman kimselere ihtiyaç duyduğunu, sorunları çok ve karmaşık olması sebebiyle uzaman bir yönetici kasta gidildiğini açıklayan yazar, yetki dağılımı ve ve örgütlenmenin doğasını açıklamış.Kent, yaşamının merakı ve oyunculuğu, zihinsel yarışmacılığı bileylediği için tercih edildiğini belirten yazar, intihar oranın kentlerde çok daha yüksek olduğunu göstererek modern çağın ciddi baskılarını ifade etmiş. İntihar olgusunun statü yarışına kendini fazla kaptırmış kimselerde daha çok görüldüğünü de eklemiş.

Görücü usülü evliliklerin biyolojik şartlanmalara aykırı olduğunu, aksi iddia edilse de çift kurma ( birliktelik, evlilik vs. ) olgusunun son derece doğal ve gerekli olduğunu belirten yazar, uzun süre tutsak kalan hayvanlarda şizoid karakter özellikleri görülebileceğini örneklerle açıklamış. Egemen liderin özelliklerini ve seksin çeşitlerini evrimsel tabanda inceleyen yazar, iç-grup / dış -grup ( biz / ötekiler ) ayrımlarına detaylı yer vermiş. Statü seksi ve sembollerin bilinçaltı anlamlarına geniş yer veren yazar, Lorenz, Bowlby ve Freud'un kuramlarına bolca gönderme yapmış. İnsanın maddi bolluk içinde davranışsal yoksunluk çektiğini ifade eden Morris, Modern çağın ikilemlerini eleştirmiş ve son bölümü kabul törenlerine ayırmış.

Dil samimi ve akıcı. Bazı kuramlar çiğ dursa da, cesur bir çalışma olduğu su götürmez. İnsan ve kurduğu toplumla ilgili olarak birbirinden tartışmalı çıkarımları son derece açık bir şekilde anlatmış yazar. Eğer davranış-bilim ve sosyoloji ilginizi çekiyorsa bugün bile içimizde yaşayan kabile üyesi-avcı insana göz atabileceğiniz güzel bir eser. Giriştiği çoğu tartışmada nesnel kalmayı başarması da büyük bir artısı. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

"İnsanların tabiatı aynıdır, onları farklı kılan alışkanlıklarıdır." Konfiçyüs

22 Aralık 2012 Cumartesi

Çıplak Maymun, Desmond Morris



Ünlü zoolog ve davranış-bilimcinin çok tartışma yaratan kitabı.

Yazar, kökenlerimizi incelemeye ve bugünkü yankılarını göstermeye ayırmış çalışmasını. Diğer primat türleriyle bizi kıyaslayarak başlıyor kitabına. Çok ilginç bilgilerle süslüyor çalışma sonuçlarını. Seks alışkanlığının ( üreme amacı dışında ) seleksiyon baskısına karşı evrimleşmiş bir mekanizma olduğunu ifade ediyor, cinsel imaları ve biyolojik göstergeleri inceliyor Morris. Çift kurma ( evlilik vs. ) davranışını sadece bizim gösterdiğimize dikkat çekiyor. Yüz yüze sevişmeye başladıktan sonra "insan" olduğumuzu çıkarımları arasında. Diğer primatlarda orgazm mekanizması bulunmadığı için, bu davranışın çiftler arası uyum ve işbirliğini pekiştirme amaçlı ortaya çıktığını savunuyor. Egzogamiyi açılımlamış ve kültürel bir tabu değil, biyolojik bir dayatma olduğunu belirtmiş. Kızlık zarını sosyo-kültürel imalarından ari olarak incelemiş ve çift kurma dönemindeki önemine değinmiş. Monogami ve poligami konularına da giren yazar, poligaminin biyolojik açıdan ekonomik olmadığını ifade etmiş.

Modern hayatı hala "ilkel" itkilerle yaşadığımızı söylemiş ve sadece adların değiştiği çıkarımını yapmış ( in yerine ev, av yerine iş vs. ) . Biyolojinin toplumsal yapıları kurduğuna dikkat çeken Morris tersi şeklinde işlemeyeceğini güzelce açıklamış. Kişisel alan kuramına değinmiş. Ahlakın kökenin irdeleyen yazar yavru bakımı ve anne ile yavrunun ilişkileri üzerinde detaylıca durmuş. Arkaik ifadelerden bahsetmiş, evrensel olduğunu belirtmiş ve dilin önemine dikkat çekmiş. Lorenz'in damgalanma kuramına ve Bowlby'e atıflarda bulunmuş ve çocuğu hislerimiz konusunda kandırmanın imkansızlığından bahsetmiş. homeostaz ve anksiyete azaltma mekaniklerini de metne dahil eden yazar, savaşın kökenlerini incelemiş. Doğum kontrolünün öneminden bahsedip deyimlerin biyolojik kökenlerini açıklamış. Yazı arasında Huxley'nin "Cesur Yeni Dünya" 'sına da atıfta bulunmuş. Çok güçlü Tanrı ve Din sorgusu yapan Morris demiş ki : "Din, gücünü maymun atalarımızdan miras kalan < herşeye kadir > lidere boyun eğme eğiliminden almaktadır."

Kitap son derece kapsamlı çalıma verileri içermesine rağmen istatistik ve oranlarla boğulmamış aksine o kadar az kullanılmış ki... Ancak bu durum akıcı dile ve güçlü çıkarımlara çelme takmıyor, daha rahat okunmasını sağlıyor. Kökenlerimiz ve bugünkü karşılaştırmaları cesurca yapan bu kitap Soğuk Savaş yıllarında yazıldığı için tüm toplumsal kalıplar aynı olmayabilir, ancak biyolojik karşılıkları hala geçerliliğini korumakta. Güçlü bir bilimsel çabanın ve yılların emeği olan bu kitabı gönül rahatlığıyla öneriyorum. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

"Diğer hayvanlara kıyasla o kadar güçlü ve başarılıyız ki kökenlerimize bakmaktan utanıyoruz."

11 Aralık 2012 Salı

Çıplak Kadın, Desmond Morris



Desmond Morris, esasen zoolog olan bir davranış-bilimcidir. Morris'e göre insan, sadece "çıplak bir maymundur". Davranış bilimi, sosyoloji ve antropoloji alanlarında eserler üreten Morris, insanı tarafsız gözle inceleyen bir biliminsanıdır. 60'larda primatları insan yavrusu gibi yetiştirmeye çabalayan bir grup bilimadamına dahil olan yazar, diğer evrimbilimcilerin aksine kültürel referansları kullanmayı ihmal etmez. Bu kitabı adının aksine sadece insan fizyolojisinin muhteşemliğine adanmış bir fizyolojik çalışmadır.

Yazar, niyetlendiği şeyi yapıyor... Kadın bedeninin tüm önemli bölgelerinden bahsederek bize tekrar tanıtıyor. Başlangıçta kadın ve erkeği tarafsızca kıyaslayarak metnine giriş yapan yazar, ırk oluşumunun temellerine inerek 2 paragrafta ırkçılığı paramparça ediyor. Fenotipik farklılıkların önümüzdeki yüzbinyıllarda ortadan kalkacağını savunan yazar, çok sayıda hayret uyandırıcı fizyolojik bilgi veriyor. Kendimizi, bedenimizi tanıdığımızı sandığımızı ama ne kadar cahil kaldığımızı gösteriyor. Sosyolojik ve kültürel bağlamlara bolca örnek veriyor ve kıyaslıyor. Batıl inaçlara saldırıyor, yıkıyor, kültürel farklılıklardan doğan bu yanlış anlaşılmaları gün ışığına çıkarıyor. Hiçbir biyoloji kuramını sahiplenmeden tarafsız ve ustaca tanıtıyor okura. Tüm kozmetik uygulamalara ve estetik cerrahi olanaklarına bir bir değiniyor. Kadının sözlü iletişim yeteneğini haklı olarak yüceltiyor ancak cinsiyetleri eşit gördüğünü, şovenist yaklaşımlara hiç bulaşmadan belirtiyor. Kitabın çoğu yerinde hayrete düşüyor bizi Morris.

Özellikle "Saçlar" bölümünün okunmasını öneririm. Burada Morris, binyıllardan beri ciddi kültürel farklılıklara sebep olan konuları kafa şişirmeden demogoji yapmadan yalın, basit ve dürüstçe yazmış. Hele bizimki gibi bu konuda sorunlar yaşayan ülkelerde özellikle okunması gerekiyor.

Beden diline ve anlamlarına da yer veren yazar, jargonsuz, sade ve akıcı biçimde yazmış. Biyolojiyi son derece anlaşılır ve uzatmadan aktarıyor. Bir nevi "Cahillikler Kitabı" gibi görülebilir bu eser. En beğendiğim bilimadamlarından biri olan yazarın bu güzel çalışmasını herkese öneriyorum. Keyifli okumalar dilerim. Başka incelemelerde görüşmek üzere.

"Kadının saçları dışında vücudunun hiçbir bölümü, bu kadar ciddi kültürel farklılıklara konu olmamıştır." Desmond Morris
Related Posts with Thumbnails