Daha ortaokula adım attığım zamanlarda başlamıştı sahaf dükkanlarına sevdalanışım...O,sadece kağıt ve kitap değil hissiyatların ve nice fikirlerin de kokusunu aldığımı düşündüğüm bu dükkanların biz gençlere yansıması da bugünkünden çok farklıydı.Bizler internette değil kitapların ve o güzelim dergilerin içinde gezerdik bütün dünyayı ve sanal sohbet bağlantıları ile değil yazılan karakterlerle arkadaşlık eder,onlarla birlikte ağlar birlikte gülerdik.Hala hepsi geçmişten samimi bir dost gibi hatırıma gelir zaman zaman...ve o çocuk kalbime düşen efkarı da hissederim,kalbimin bir yumruk gibi sıkışması ile.Sevinmek nasıl "en" sevinmektiyse kuşkusuz üzülmek de "en" üzülmekdi o vakitler...
Sabahattin Ali'yi hayranlık duyduğum eski edebiyat dergilerini almaya çabaladığım zamanlarda tanıdım.Farklı dergilerin birçoğunda yazısına rastlıyordum.O zamanlarda internette araştırma yapma lüksümüz olmadığı için kütüphaneler de araştırma yapma keyfimiz vardı.Annemin o dönemlere göre gayet içerikli kütüphanesinde,okulun veya ilçenin kütüphanesinde araştırdığım bir şeyi bulamadıysam eğer annemle bana Beyazıt Kütüphanesi'nin yolu görünmüş olurdu.Eğer istediğim kadar detay bulamazsam bir konuda asla içim rahat etmezdi,araştırdığım şeyin bir ödev olması da gerekmezdi,bir dergi de bahsi geçen bir yazar,bir programda bahsedilen bir mucit veya ders kitabındaki tarihi eser olabilirdi araştırdığım,ne büyük şans ki annem iştahlıca araştırmalarıma hep destek olmuş ve yol katetmekten hiç gocunmamıştır.Beyazıt Kütüphanesinin ihtişamı bir yana kesinlikle kendine özgü bir atmosferi olduğuna inanırım,her kapısından içeri girdiğimde büyülenişim ondandır belki de.Her kütüphane dönüşünde Sahaflar Çarşı sına uğrar ve asla elimiz boş çıkamazdık.Eski yayınlar bulur ve koleksiyoncular misali almak için yanıp tutuşurdum,daha anneme doğru baktığım anda onay veren gülümsemesi mest ederdi beni.Yıllar geçtikçe kendimde gider oldum sahaflara...Ve yayınlar içinde en çok sevdalandığım eski dergi yayınları olmaya başladı.Özellikle Varlık dergilerini bulduğumda nasıl mutlu olurdum...Sanki çok bilinen yazarların o en eski yazılarını okuduğum zaman karşılıklı divanlara kurulmuş bir şeyler karaladıklarını izleyen bir kuş sanırdım kendimi...Bazısı ilk kez karşılaştığım kelimelerle dolu olan bu yazıları öyle ahenkle okurdum ki,bilmediğim kelimelere durup bakmak o ahengi bozar sanır bir çırpıda okumaya devam eder ve o ahenkle kendimi yazıya kaptırmamın bilmediğim kelimelere rağmen cümleleri çözme gücü verebildiğini görürdüm.Tabii kesinlikle öğrenirdim sonrasında bu not aldığım kelimelerin anlamlarını ve cümlenin gelişi ile tahmin edebildiklerime rastladığımda kendimi pek bir bilmiş sanır,gülümserdim hemen.
İşte Sabahattin Ali'nin öykülerinin tadına bakmışlığım da bu günlere yansır.Gel gör ki okunmalı,bu da okunmalı,bu da okunmalı dediğim eserlerin arasına kimi zaman popüler yayınlardan merak ettiklerim,kimi zaman tavsiyeler,kimi zaman da eski yayınlara denk gelip aldıklarım girdiği için...Bu da okunmalı listem bitmemiştir her gün yenisinin eklendiği dimağımdaki bu listeyi bitiripte bu diyardan göçebileceğime de inancım kalmadı doğrusu.İşte bu yazının geri kalanı bir ihmalden doğan acı bir itirafdır,hayatına dair araştırma yapıp,bir şeyler bilecek kadar kendime yakın gördüğüm bu adamın hiç bir eserini (ki bilenler bilir maalesef o mükemmel kalem gereken kadar eser veremeden kağıdından ve kaleminden ayrı düşmüştür)okumadığımı farkettiğimde çok üzüldüm.
Sevdiğim bir arkadaşımın armağanı olan kitapların arasından Kürk Mantolu Madonna çıktığında çok sevinmekle birlikte bu hüznü de yaşamıştım beraberinde...Ve nihayet okudum onu...Bir kitap değildi okuduğum sadece,yine her daim benimle birlikte olacak,zaman zaman hatırıma düşecek insanlar eklenmiş oldu hayatıma ve çok mutluyum onları tanıdığıma...Maria Puder ve Raif Efendi ile tanışmadıysanız eğer naçizane tavsiyem en kısa sürede tanışmanızdır.İnsanların birbirine değer yüklerken ağır sorumluluklar yüklemeyi de adet haline getirdiği bu vakitlerde karşısındakine hiç sorumluluk yüklemeden saf ve temiz sevmek ve aidiyet duygusunu bir ömür ızdırapla taşımak neymiş göreceksiniz ve basit,dümdüz bir insan sanılan birinin dahi içinde ne fırtınalar ve ne karmaşık hisler barındırdığını görünce sanıyorum ki hiçbir insanın göründüğü gibi basit duygulara ve monoton yaşamlara sahip olmadığına bir kez daha yürekten inanacaksınız benim gibi...
Temayül...Nahvet...Tezlil...Tedai...Tecessüs...İnhisar...Tekasüf...Muhayyile...
kelimelerini telafuz etmeyi de sevdim anlamlarını öğrenmek de hoşuma gitti...Sizin en çok hangi kelime dikkatinizi çekti...
size belki de gözden kaçırmış olabileceğiniz bir sır...Eğer bir kelime araştırıyorsanız bence en güvenilir kaynak şüphesiz Türk Dil Kurumu - Güncel Sözlük tür.Aynı site içinde Bilim ve Sanat Terimleri,Ekonometri Terimleri,Zıt Anlamlı Kelimeler dahil olmak üzere birçok sözlükten faydalanabilirsiniz.Sözlüklerde işaret dili ile ilgili detaylar verilmesi güzel olmakla birlikte ayrıca Türk İşaret Dili sözlüğüne de yer verilmiş.
Ayrıca Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nden bahsettik ya yazıda,İstanbul'da ikamet edenler siteden üyelik kaydı yapabilir ve bu üyelik bağlantısı ile gitmeden önce istedikleri yayınların ayırtılmasını isteyebilirler.Hafta içinden ziyade cumartesi günleri görevlilerden yayın istenemediği için cumartesi gidecek olanlar hafta içi istedikleri yayınları ayırttırabilir.Kütüphanelere ziyaretlerin azaldığı bu zamanda bir değişiklik yapıp ziyaret etmek isterseniz.Çalışma saatleri ile ilgili bilgiyi de paylaşayım sizlerle :)
çalışma Saatleri
Hafta içi: 08.00'dan 18.30'a kadar. (Depolar 18.00'a kadar açıktır)
Hafta sonu(Cumartesi): 08.00- 16.30'a kadar
Cumartesi çalışacak okuyucuların, çalışacağı yayını, hafta içi mesai saatlerinde ayırtmaları gerekmektedir.
(kütüphanede bizzat, yada web sitemiz üzerinden yayın ayırtma yapılabilmektedir.)
(Nadir eserler ve Osmanlıca eserler ayırtılamamaktadır.)
Fotokopi ve Cd çekim Hafta içi 16.00'a kadar açıktır.