yalan dünya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yalan dünya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2016 Cuma

Tek yürek olmak zor değil...

Merhaba dostlar...Biliyorsunuz ki geçmişte de birçok hasta kardeşimiz ve arkadaşımız için bu kampanyanın mümkün olduğunca duyulması için mücadele ettik.Şimdi de dostlarımızın kızı , güzel kuzumuz Berfin imiz bize bu mücadelenin devam etmesi gerektiğini hatırlatıyor.Berfinimize lösemi aml m7 teşhisi kondu,tedavisi devam ediyor fakat ilk kürde hedeflenen yüzdeliğe ulaşılamamış.Velhasıl ilik naklinede uzanabilme ihtimali var gibi görünüyor tedavi yolunun.3 kemoterapi daha var, bugün yeni küre başladı.Şimdi ailenin hepimizden istediği tek birşey var: ilik donörü olmanız...



Duyanlar duymayanlara duyursun lütfen...İlik donörü bağışçıcı olarak , Berfin e yada onun nezdinde bu mücadelede umut bekleyen bir insana sağlığını bağışlamış olabilirsiniz,Türk Kızılayı gönüllü bağışçılardan sadece 3 minik tüp ile toplam 10-20 ml kan alacaktır

gerekli bilgileri almak için aşağıdaki adreslerden ve 168 Kızılay Çağrı Merkezinden destek alıp yararlanabilirsiniz

Türk Kızılayı Türkök Kök Hücre


Türk Kızılayı Kök Hücre Bağışı


Kök Hücre Bağışı Noktaları (İstanbul-Avrupa Yakasında ikamet eden ve ilgilenen arkadaşlar için dip not : Çapa daki Kızılay Kan Bağış merkezi hafta içi 08:00-24:00 , cumartesi-pazar 09:00-23:00 saatleri arasında açık,iş vs.sorumluluklarından dolayı gündüz gidemeyecek gönüllüler akşam yada hafta sonuda örnek vermeye gidebilirler :) Tel: 0212 5346973-74 )

Bizler umudunu hep yüksek tutmuş bir milletin evlatlarıyız ama sadece umud etmenin yeterli olmadığını ateşler ocaklarımıza düşmeden pek de anlamamış olduğumuz tarih tekerrürlerinde açıkça ortadadır.Son yıllarda dilimize pelesenk olmuş,sohbetlerde muhabbetlerde dilimizden düşürmediğimiz bir kelimemiz var ya hani "empati" ... Elbet ki her kavram gibi uygulaması dilden çıkışı kadar kolay değil ama eminim ki o durumu yaşayanın hissetmesinden kolaydır hissettiğini anlamaya çalışmak...Kendimizi onların yerine koyalım gibi klişe cümlelere elbette sığınmayacağım,evlerden ırak :( Ama manidar bir durumu da sizinle paylaşmak isterim Berfin in ailesi son birkaç yıldır lösemi hastası çocukların , gönüllü olarak mücadelelerine katkıda bulunuyorlardı.Süreci iyi biliyor olmaları avantaj mı dezavantaj mı oldu hala emin değilim ama emin olduğum birşey var ki bazen bazı insanlık görevlerini yerine getirmemiz için ne başımıza gelmesi ne de evrenden hatırlatmalara maruz kalmamız gerekmiyor ama ertelemek en sevdiğimiz uygulama,birgün okuruz,birgün araştırırız,birgün gider bi bakarız...O birgün bu birkaç gün içinde olsun lütfen,böyle olmasını dileyen o kadar çok aile var ki...

Tam burada sanal alemde birkaç kez karşıma çıkmış bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum.Doğruluğunu teyid edememekle birlikte anlam olarak kıymet verdiğim için paylaşmakta beis görmüyorum 
 "Dr. İşân Hüseyni , Pakistanlı idi.Yaptığı büyük hizmetlerden dolayı ödül almak için uluslararası bir konferansa gidiyordu. Uçağa bindi..
Ancak havada bir arıza olmuş ve yıldırım çarpması sonucu uçak en yakın havaalanına inmek zorunda kalmıştı.
Bir sonraki uçak 16 saat sonra kalkacaktı. Sinirlendi ve o toplantıya muhakkak yetişmem lazım. 16 saat bekleyemem diye sinirlenerek bağırdı.
Görevliler gideceği şehirin 6 saat uzaklıkta olduğunu ve isterse araba kiralayarak gidebileceğini söylediler.
Acele yola çıktı ama aksilik bu sefer de yolda şiddetli yağmurdan göz gözü görmez olmuş ve selden dolayı araç gidemez olmuştu.
Yol kenarında eski bir evin kapısını çalıp hızla içeri girdi.Yaşlı bir kadın içeride oturuyordu. Süratle ona telefonu verir misin telefon etmem lazım!! dediğinde kadın tebessüm ederek dedi ki : Görmüyor musun evladım ne telefonu. Burada ne telefon ne de elektrik var. Geç az dinlen ve az yemek ye çay içip dinlen. Sonra düşünürsün bu işleri.
Adam çaresiz az ısınarak yemek yedi ve çayını yudumlarken yaşlı kadın namaz kılıp uzun uzun dualar etti.
Dikkatle baktığında kadının bir beşiği salladığını ve beşikte çok küçük bir bebeğin hareketsiz durduğunu gördü.
– Kimin bu bebek anacığım? Hayırdır bu kadar uzun ağlayarak dua ettin.
– Hem annesi hem de babasından yetim olan torunumdur. Ağır hastalığı var. Bölgedeki hiçbir doktor çaresini bulamadı. Dediler ki : İşan Hüseyni adlı bir doktor var. Çaresi ondadır. Ancak çok uzakta olduğundan birkaç gündür Allaha dua ediyorum ki Allah bu bebeğin işini kolaylaştırsın.
– Doktor Hüseyni ağlayarak dedi ki : Kalk anacığım. Allah senin duanı kabul etti. Senin duan yıldırımlar çaktırıp uçağı yere indirdi.Seller akıttı ve sonunda beni size ulaştırdı.Dr. İşan Hüseyni benim. " 
Bir dileğin gerçek olmasına vesile olmanız için her zaman dağlar tepeler aşmanız gerekmez,daha yazıyı okumaya ilk başladığında yüreği coşan ve gidip örnek vermeye niyetlenen güzel yürekli insanlar;hayatta en güvendiğim felsefe şudur ki,ilk niyet en güzel niyettir,en masum en sade,en içten olanıdır, onun peşinden gidiniz

12 Şubat 2011 Cumartesi

aaaa sevgililer günü gelmiş:))miş:)miş miş miş:((

yine içimiz açıldı,her yerde kırmızılar...ve herkesin hediye paketine iliştirilmiş bir not:seni seviyorum...madem o kadar seviyorsun niçin kişiye özel! bir iki cümle yazmayı denemiyorsun...kendince,hatta saçmalayarak...hatta devrik cümlelerle...gerçekten sevdiğini ispatlayacak kendinin olan saçmalamalarla...yok hayır ne mümkün...ben demagoji yoluyla hediyeleşerek ticaret oyunlarına alet olmanın ötesinde bu duruma biraz takılmış durumdayım.iyi ya seviyorsun,sevgililer günü denen mereti de sevgini göstermek için bahane ediyorsun.e o zaman niçin üzerinde kişiye özel düşünülmüş bir hediye ve kişiye özel bir not değilde standart parfüm,gömlek,ayıcıklar,yastıklar alıp herkes gibi seni seviyoresin...insan birini sevdiğinde herkesi sevdiği gibi,herkesin herkesi sevdiği gibi mi sever...hiç mi özelliği yoktur sevdiğinin,hiç mi diğer herkesden farklı bir tarzı,ilgi alanı,sevdiği,beğendiği yoktur.gözüne sokularak verilen paketin alt yazısı"amaaan sonra başıma kakmayasın diye aldım işte,al hayrını gör,seni seviyorum da yazıyor işte,daha ne isteyeceksin" ise  bir anlamı varmıdır.hoş o ilişkinin bir anlamı varmıdır o ayrı mesele.biz gelelim aslolan meseleye...



31 Ocak 2011 Pazartesi

çatısız kalmak...ya da çatısız kalma korkusu...

her sabah olduğu gibi yine köşe yazılarına göz gezdiriyordum ki...çatısız kalmak...
http://www.haberturk.com/yazarlar/595486-catisiz-kalmak

yada esasında çatısız kalma korkusunun çektirdiği çileler...belirdi zihnimde yine endişeli yüzler...

kendi başına gelmesi gerekmiyor değil mi?komşunda,yan binada,sokak başındaki evde,çocuğunun okul arkadaşında,uzak yada yakın bir akrabada,eski okul arkadaşında ya da birşekilde tanıdığın bir KADIN da yani İNSAN da duyuyorsun böyle hikayeler...ve çooook üzülüyorsun "ayyyy" lıyor "vah"lıyor hatta "vah vah" lıyorsun...peki ya başka...hiçbirşey...koca bir hiç...cesareti olmadığını düşündüğümüz o kadınlara cesaret verecek cesaret biz de var mı peki?????

24 Ocak 2011 Pazartesi

samimiyet seni nasıl saklamak gerek???

Geçtiğimiz hafta sonunu bütün planlardan arındırmıştım.Uzun zamandır görüşemediğimiz eski arkadaşlarla buluşacaktık."kesin geliyorum","çok özledim ne iyi olacak görüşmek","gelmeyenler ayıp eder"nidalarında bulunan hiç kimse gelmedi:))
"Gelemiyorum" yada "gelmeyeceğim" demek niçin o kadar zor geldi bilemiyorum ama birçoğunun bahanesi çok ama çok komikti ve sanki beraberinde yalaaaaaan diye altyazı geçiyor gibiydi...Ey samimiyet seni yitiriyoruz ama yitirdiğimizi çaktırmayacağız derken daha bir komik oluyor ve hepten çaktırıyoruz.Bende hala biraz varsın diye düşününce kendimi sevesim geliyor ama bu kez de peki ben seni nasıl saklayayım da beni altyazılı konuşanlara karıştırma diye düşünmeden edemiyorum.