üzüntü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
üzüntü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2013 Pazartesi

kayıpların hayatımıza ekledikleri...

Babamızın kıymetli bir dostunu yitirdik :(
bu yıl ne çok giden var...garip olansa değerli olanlar ve insanlara,insanlığa değer verenler yitip gider oldu.sanki Rabbim onlar gidince kalanlarla ne yapıyorsunuz bi bakın der gibi...
vakit iyi olana vaktinde kıymet verme vakti...vakit hala vaktimiz varken geride kalanlara önemli olduklarını hissettirme vakti...

her kayıp gibi bu kayıp da...hayata dair hayıflanmalarıma yenilerini eklerken ve hayata anlam katma isteğimi körüklerken...bir yandan da hiç tutmuyoruz sansak da hepimizin karaladığı bakkal defteri misali gönlümüzün hesap defterini de yırtıp attırdı yine bana.çünkü hayat sandığımızdan da kısa...çünkü hepimizin hata yapma hakları saklı yeter ki tekrarı olmasın :(

belki de "yarın ararım","haftasonu uğrarım","o tarafa geçersem kapısını tıklatırım" için geç kalmış olabilirsiniz...
dahası söylenecekleri söylememiş,sormak istediklerinizi sormamış,daha çok vaktiniz var sandığınızdan tüm konuşulacakları konuşmamışsınızdır muhakkak...her zaman olacaktır,her zaman keşke şunu da konuşmuş olsaydık demek için gerekçelerimiz vardır ama ne kadarını tüketsek pişmanlıkların,ne kadarını tez vakitte eritsek o kadarı kardır...
yeni bir sinema planı yaparsınız arkadaşlarınızla ama o an yıllar önce yanına kıvrılıp film izledikleriniz sizi beklemektedir...
ya da hafta sonu sahil kıyısında kahvaltı mı edeceksiniz dostlarınızla,afiyet olsun ama akşam telefonda yoğunluktan uğrayamadığınızı söyleyeceğiniz bir bekleyeniniz yoktur umarım...
çok sevdiği lokumlardan götürecektiniz o tontona ama avmleri gezmek daha cazip geldi değil mi?olamaz mı olabilir,olsun olsun,ilerde lokum getirenleriniz çok olsun :(
elbette hakettiniz tatili ve elbette seneye nasıl olsa gidersiniz memleketteki büyükleri ziyarete ve elbette orada sizi bekleyecek tüm görmek istedikleriniz siz gidene kadar...

hadi vakit kaybetmeyelim artık...
bir gönlü gülümsetirseniz , gönlünüz gülümser...




19 Ekim 2011 Çarşamba

ŞEHİT"LERİMİZE" SAYGIYLA...

bugün uzun zaman sonra bloğuma yazmaya karar verdiğim gündü ama gel gör ki öyle acı bir habere uyandık ki...biz haberleri dinlemeye yada okumaya dahi dayanamazken,yüreğimize düşen ateşi savuramazken...ateşin asıl düştüğü evler buna nasıl dayansın...diye iç geçirmekten birşey yazasım gelmiyor...şu satırlarıda buralara her göz attığımda hatırlamak istediğim için yazıyorum.her seferinde yüreğimiz dağlanıyor ama yaşamaya devam ediyoruz ya...biz yaşamaya devam ederken,biz yaşamaya devam edelim diye neler oluyor bu hayatta unutmayayım diye yazıyorum...hiçbirinizi tanımadım ama hepiniz birinin oğlu,birinin kardeşi,birinin sevdiği,birilerinin vazgeçemediği idiniz...o birilerine sadece sabır dileyebilmenin acısıyla ve hepinize saygıyla...RUHUNUZ ŞAD OLSUN...

17 Mayıs 2011 Salı

Büyümemiş hala yüreğim...

   Küçüktüm hatırlamadığım kadar küçük...Kayıp nedir öğrenmiştim.Önce minik nesnelerdi kayıplarım...Bugün gibi o gün de önemsizdiler...Ama sonra birgün gittiğimizde göremeyip sorunca dedemin beslediği kedinin kaybolduğunu söylediler...Sonra bir daha ki gidişimizde yine o şirin evin tahta merdivenlerinde bakınıyordu bize Duman...Demek ki oyuncaklar,kalemler,kağıtlar kaybolunca yol bulup dönemiyordu da,kediler kaybolursa dönüyordu geriye...Sonra birgün dedem,dedeciğim,babamın babası;kayboldu.Herkes üzgün herkes bitkindi.Ah şu büyükler bilmiyorlardı ki,dedem yolu bulup dönebilirdi ki...Bana göre kaybolmak,kayıp olmak yolu bulamamaktı.Değil miydi?Onlar üzüldükçe ben onlara acıyarak bakıyordum ama bir yandan da benim çözdüğüm bu önemli ayrıntıyı kimseyle paylaşmak niyetinde değildim.Dedem döndüğünde ona anlatmalıydım,o da beni yanına sedire oturtup hepsine siz nasıl bilemediniz döneceğimi demeliydi.Demedi çünkü dedem dönmedi.Annemin anlattığı dönemeyeceği yeriyse ben hiç sevmedim.Başka kaybolanlar oraya başka gidenlerde oldu.Hiçbiri dönmedi,herşeye alıştığımız gibi buna da alıştık galiba.Bazen gidenler dönmeyecekti.Alıştım gidenlerin dönmeyişine ama gittikçe daha az hatırlamak hep acı verdi bana.Hafızamı her seferinde daha çok zorlamam gerektiğini anladığımda bu gidişin erken bir gidiş olduğunu anlamıştım...Azda hatırlasam benim dedem herkesin hatırladığı kadar büyüktü,çok büyüktü koca bir çınardı.Her sözü hatırlanır,her yaptığı olay olan bir adamdı anlatılan.Ondan öncesi ve ondan sonrası vardı her daim hayatımızda.Yıllar boyu onunla ilgili hatıralarını dinledim herkesin ve o gidene kadar büyümediğime hatıralar sıralayamadığıma hayıflandım durdum.Ama beni çok sevdiğine hep inandım bende çok sevdim onu.O beni seviyormuş diye değil ama anlam vermeye çalışmadan sevdim.Tıpkı diğer sevdiklerimiz gibi anlam gerektirmeden...
    Büyüdük zamanla,yüreğimizde büyüdü ruhumuzla...Herşeye göğüs gerer,herşeyi anlar olduk.Gitmenin doğmak kadar,gelmek kadar doğal olduğunu öğrendik ama yine de sevmedim gidişleri...Gidenlerin haberinin çoğalması artık daha çok insan tanıyışımdan mıydı yoksa ben yol alırken herkesin yol alıyor olmasından mı işte onu bilemedim ama bugün ruhun büyüsede yüreğin ne kadar genişlesede,gidilen yere niye gidilir bilsende anlasanda kaybetmenin,kayıppp etmenin acısının değişmediğini biliyorum.Küçük bir çocukken bence o dönecek ve herkes görecek işte diye huzurla yatabilmenin özlemini çekiyorum.Annemin babasıda,son çınarımda bizi bırakıp gitti sözüm ona ani değildi gidişi,sözüm ona alıştırmıştım ben kendimi.Yatmak ona göre değildi ya İstanbul sevdalısı bir adam nasıl gezmez,dolaşmaz,deniz havasını solumaz,esnafla iki lafın belini kırmazda yatardı.Bencil olmak yakışmazdı bize onun halini de düşünmek gerekti.Onun için hayırlısı neyse o olmalıydı...Günler belki aylarca bunları sıraladım kendime.Mantıklı ve metanetli olmalıydım.doğmak gibi,gelmek gibi,gitmek te vardı.Bizde gideceğiz ya eninde sonunda diyordum.Onu çok seviyor ve sadece,sadece,sadece sağlığını ve huzurunu istiyordum.Ama sadece diyormuşum, meğer hiçbirini anlamamışım söylediklerimin,yüreğime yine söz geçirememişim.Gitti,23 Nisanda gitti...Hala ben onlara gideceğim,zili çalacağım,camdan bakacak ve gülümseyecek diyor yüreğim.Aklım mı?Yüreğime bir an öyle bir serinletici su serpiliyor ki...Bırak diyor,bırak bir an öyle sansın,ne olur ki...Koca bir çınardı,gidisiyle bizim için koca bir devir kapandı.iyi bildigi İstanbul'u,eskisi ve yenisiyle İstanbul ve araba maceralarını,ağız tadını,hoş sohbetini bize miras bıraktı.Denediğim her yeni tatta,birileri eskiden İstanbul diye lafa başladığında,saclarına ak düşmemiş ihtiyar bir delikanlı gördüğümde hep yanıbaşımda olacak...
    İkisini aynı karede anımsadığımda tek hatırladığım birbirlerini sevdikleri ve değer verdikleri...Görüşmüş olmalılar biz olmadan mesken tuttukları o yerde...Kimbilir belki onlarda bizlerden bahsediyorlardır...
    Huzurla nur içinde yatın...

31 Ocak 2011 Pazartesi

çatısız kalmak...ya da çatısız kalma korkusu...

her sabah olduğu gibi yine köşe yazılarına göz gezdiriyordum ki...çatısız kalmak...
http://www.haberturk.com/yazarlar/595486-catisiz-kalmak

yada esasında çatısız kalma korkusunun çektirdiği çileler...belirdi zihnimde yine endişeli yüzler...

kendi başına gelmesi gerekmiyor değil mi?komşunda,yan binada,sokak başındaki evde,çocuğunun okul arkadaşında,uzak yada yakın bir akrabada,eski okul arkadaşında ya da birşekilde tanıdığın bir KADIN da yani İNSAN da duyuyorsun böyle hikayeler...ve çooook üzülüyorsun "ayyyy" lıyor "vah"lıyor hatta "vah vah" lıyorsun...peki ya başka...hiçbirşey...koca bir hiç...cesareti olmadığını düşündüğümüz o kadınlara cesaret verecek cesaret biz de var mı peki?????