Son zamanlarda her hafta sonumuzu İstanbul toplu taşıma araçlarında geçirmeye başladık. Sebep, bizim bücürün merakı tabi ki...
Merak, Metro ile başladı. Önceleri her hafta sonumuzu Metro yolculuklarıyla geçirdik. Sonra Zeytinburnu istasyonunda Tramvay’a geçiş olduğunu keşfetti ve biz Metro’dan Tramvay’a sıçradık. Neyseki o hat babasının işyerinden geçiyordu da, dönüşümüz arabayla oluyordu.
Sonraları, metroya gidiş gelişler esnasında Metrobüs’ü görüp, onu keşfetmek istedi. Metrobüs çok etkilemedi onu sanırım, bu macera sadece bir seferle sınırlı kaldı ve en son geçtiğimiz hafta sonu trene binmek istediğini söyledi.
Trene ulaşmak bile zahmetli oldu... Önce otobüs, otobüsün eskilerden olmasından sebep deli gibi sıcak, sonra aktarma otobüsün gelmemesiyle binilen taksi... Neyseki tren yenilerden geldi de biraz ferahladık... İnanmazsınız, tren hatlarında bile yapım var. O yüzden trenler uzun aralıklarla geliyor. Tren yolu bir yerde tek hatta düşüyor ve diğer trenin geçmesini bekliyorsunuz!...
Bakırköy’de inip, birşeyler atıştırıp, yürüyerek minibüse, oradan da eve vardık nihayet. Tabi ki, eve girmeden önce dondurmamızı da alarak...
Aslına bakarsanız, bizim için kolay bir aktivite yolu oldu bu. En azından her hafta sonu “Bu sefer ne yapsak?” diye düşünmüyorum ama bu hevesin gittikçe pahalıya mal olacağı, Tibet’in şu sorusuyla gün yüzüne çıkmış oldu : “Anne, bir dahaki izinli olduğunda da uçağa binmeye ne dersin?”
!!!
Allah bana kolaylık versin! :))))