31 Ocak 2011 Pazartesi

Bu hafta sonu

Ayağımızın dibinde tiyatro olduğunu,
bu tiyatroda hiç tanımadığımız tiyatrocuların tanıdık olanlar kadar yetenekli olduklarını,


bir şeyi çok isteyip gerçekleşmesi için çaba göstermenin yeterli olmadığını,
şartların da uygun olması gerektiğini (Bahar’ım, kavuşacağız!)


hafta sonu benim evde olmamın bilinciyle bücürün sabahın bir körü uyandığını,
akrabalarına ve evine ne kadar düşkün olduğunu,


pek bi pozcu olduğunu,


benimle dans etmeyi sevdiğini
ama kendisini sürekli uçurmamı istemesinden mütevellit çabucak yorulduğumu,


beyefendinin büyüyünce dansçı değil pilot olacağını
(isterse kabinde müzik açıp orada oynayabilirmiş)


saçlarımın yeni rengini çok beğendiğini,
ve beni çok güzel bulduğunu,
buna rağmen bazı kıyafetlerimi beğenmeyip, çıkarttırabildiğini,


kendince tavla oynamaktan keyif aldığını,
yetmeyip üstüne “taş oyunu” da (okey) istediğini,


Sen ne kadar anlatırsan anlat,
gördüğü sigara karşıtı reklam sayesinde sigaranın zararlı olduğunu öğrendiğini ve
kendisi dahil içmeyenlerle gurur duyduğunu,


babasına “baba sen ava git, arabayı da bize bırak” diyecek kadar gezmeye meraklı olduğunu,
­ve onun daha ananesi kapıdan içeri girer girmez
koşa koşa bana gelip “annecim, işe mi gideceksin?” diye soracak kadar
farkındalık kazandığını,
işe hemen değil sabah gideceğimi söyleyince rahatladığını,


ev yapımı likörün çok güzel olduğunu,
“ne olacak ki?” diye düşünüp, küçük bardaklarla içince adamı fena çarptığını


öğrendim...

Not: konuya uygun fotoğraf bulunamayınca, arşive başvurulmuştur.

25 Ocak 2011 Salı

Uçak hatırına...

Oğlum bana, babasına "Bana bu kitabı okur musun?" dedi ya,

yetmedi eline alıp, sayfaları çevirip, kendince okudu ya...

Oh, bugünleri de gördüm ya...

Şükürler olsun...


Kitabı Füsun'un Defne'nin kitapları etiketlerinden, bu yazıdan görmüş almıştım.
Bu vesileyle Füsun'a ve Defne'ye teşekkür ederim :)


Teyzesiyle pozlar verdiği bir akşamdan :)

19 Ocak 2011 Çarşamba

Bir yudum tebessüm

Fazla yoğun bir hafta geçiriyorum.


Aslında haftanın yoğunluğu değil beni yoran. İşten gocunan biri değilim çok şükür! Beni yoran düzensizlik, belirsizlik, kararsızlık. Sürekli başa dönmek ya da sona bir türlü ulaşamamak ve olmayan bir şey varmış gibi ısrarcı olmak... ve bazı bazı da haksız çıkmak tabi ki. 10da bir bile olsa karşınızdaki müşteri olunca 10da 9muş gibi davranılması iyice çileden çıkartıyor.

Kavga etmeyi beceremem belki ama çok pis surat asarım ben. Kızgınlığımı da memnuniyetsizliğim de suratımdan okunur. Bu özelliğim yüzünden işyerinde özellikle müşteri temsilcileri tarafından huysuza çıkmıştır adım. Bazen dilime gelmeyenler yüzüme yerleşir ama onu beni çok iyi tanıyan anlar :P
Bir keresinde nasıl bir tepki verdiysem, yanındaki arkadaşı eşimin dağılmış suratından anlamıştı konuya çok sinirlendiğimi :)

Haftaya iyi başladım aslına bakarsanız.

Yaz’a, Derin’e ve Tibet’e içime çok sinen takvimler yaptım, şimdi heyecanla onların basılmışının gelmesini bekliyorum, aynı içime sinmişlik devam edecek mi görünce diye...

Saçlarımı kızıla boyadı kardeşim. Uzun zamandan sonra çok iyi geldi bu renk bana, kendimi iyi hissettirdi.

Her ne kadar yorucu olsa da Cumartesi Meltem, Pazar günü Beste’nin düğünleriyle eğlenceli ve güzel bir hafta sonu geçirdim. Üstelik tıksırana kadar da içtim!!!


Sonra Nilay’dan Gülümseten Blog ödülü aldım. Çok mutlu oldum. Sırf bu yüzden neredeyse tüm gün yüzüme kocaman bir tebessüm takılı kaldı. Tabi ki bu ödülün en büyük sahibi Tibet ama ben kendime de pay biçtim :) Çok ama çok teşekkür ediyorum tekrar ve tekrar...


Sonra ufak tefek bazı aksaklıklarımı hallettim. Gerçi bunlara geçici çözümler buldum henüz ama kalıcı çözümlere yer açmış oldum böylece.

Akşamları yatarken zorla da olsa güzel şeyler düşünmeye başladım artık... Düşündükçe gerçekleşme ihtimalini kuvvetlendirmek için...

En ufak bir hapşırmasında hala tedirgin olsak dahi bebeğimin iki aydır sağlığı yerinde Allah’a çok şükür. 
 


Ve bir aksilik olmazsa bu hafta sonu yine arkadaşlarımızla (Tibet’te arkadaşlarıyla tabii) güzel bir hafta sonu geçireceğiz...

Yani demem o ki...

Bir yudum tebessüm için, çok şey aramaya gerek yok hayatta.
Gözünü renklere, güzelliklere çevir yeter...

17 Ocak 2011 Pazartesi

Mutlu son

ve Bestecik evlendi...

çok güzeldi, çok!



Mutlulukları daim olsun...

13 Ocak 2011 Perşembe

Yaz Aşkı

Son günlerde Tibet'le hemen hemen bütün sohbetlerimiz bir şekilde Yaz'a bağlanır oldu. Başlangıçta "aman da oğlumuz aşık olmuş" deyip gülüp, pek de önemsemediğimiz bu durumu sanırım artık ciddiye almamız gerek. Anlıyoruz ki oğlumuz aşkını pek bi özlemiş :)



  • Anne, bugün arkadaşlarım gelicek biliyo musun?
  • Öyle mi, hiç haberim yok! Kimmiş bu arkadaşların?
  • Yaz gelicek! Eeeee..... Yaz gelicek işte!
  • Hımmmm, bayağı bi çoğul bu bizim Yaz desene!
  • ???!!!


-------------------ººººººººººººººº------------------------------

Babasıyla sohbetteler. Konunun başını kaçırmışım:
  • Hüseyin senin arkadaşın mı?
  • Hayır, benim arkadaşım Yaz!
  • Evet, evet. Tahmin etmem gerekirdi.


-------------------ººººººººººººººº------------------------------


  • Anne, ben bir bobotum! (robot)
  • Yaa, öyle mi?
  • Eveeet! Hem de mavi bobot.
  • Çok yakışmış tatlım sana mavi renk.
  • İstersem kırmızı da olabiliyorum. Bak! oldum!
  • Ooo, süper! Çok yakışıklı bir robutsun sen. Biliyor musun? Yaz'da geçen gün annesine ben makinayım demiş. Sizin jenerasyonun bir bildiği var galiba?
  • Ama doğru anne. Yaz'da bir bobot ve bobot ta bir makina!
  • (bilmiş yaaa!) Evet bücür, robot ta bir makina. Yaz'ın rengi ne acaba?
  • Siyah
  • Aaaa, niye ki?
  • İştee. Onu öyle yapmışlar!
  • !!!!????
(Bu soruyu aradan 3-4 gün geçtikten sonra tekrar sordum, yine aynı cevabı verdi. Neden acep?)

Neyseki iki hafta sonra Bahar'larda toplaşıyoruz. Bakalım bizim bücür Yaz'ı görünce ne yapacak? :))))

10 Ocak 2011 Pazartesi

Güzel gelin

Hani hayatınızda bazı insanlar vardır, onunla yollarınızın kesişmiş olmasına şükredersiniz. Kalpleri öyle sevgi doludur, hayata bakış açıları o kadar pozitiftir ki, onların yanında isteseniz de negatifliğinizi sürdüremezsiniz... Arkadaştan ötedirler... Dost mu deseniz, kardeş mi bilseniz bilemezsiniz...
Zaten farketmez...

Bu işyerinin bana kazandırdığı, gönlü güzel, kendi güzel insanlardan biridir Beste.
Görmesini bilene, etrafını aydınlatan gülüşü vardır onun. Elinden gelmez birine kin gütmek, kızgınlığını sürdürmek... Yakışır onun gibi insanlara mutlu olmak, öyle değil mi?

İşte Beste mutluluğa imza atacak bu Pazar günü.
Ama öncesinde biz onun avuçlarına attırdık imzayı, yaktık ellerine kınayı :)



En bolundan içtik, bi dolusundan eğlendik...




Bu Nuriye ile sanatsal çalışmamız... içki insana neler yaptırıyor :P

Bestecim, iyi ki tanıdım seni. Mutluluğun daim olsun dostum, sen her şeyin en güzeline layıksın... 


Beste'yi takip edelim diyenlere, 1 tık tık, 2 tık tık

7 Ocak 2011 Cuma

1 Mim, 2 Mim

­Bizim bücür yine döktürüyor bu aralar ama aramızdaki inatlaşmalar son günlerde had safhaya ulaşınca yazıya dökmesi de zorlaşıyor doğal olarak ve moral olarak :P Aramız yine de iyi merak etmeyin, hala benimle evlenmek istediği zamanlar oluyor :))))))

Haftayı mimlerle kapatayım bu sefer. İlki aslında yılbaşından önceydi ama fırsat bulamamıştım yazmak için. Minimalist mimlemişti. Ünvercim, gecikme için kusura bakma...

2010 yılında mutlu olduğunuz şey nedir?
Ev sahibi olduk. Çok uzun zamandır hayal olduğuna artık fazlasıyla inandığım gerçekleşmesini mümkün görmediğim bir durum haline gelmişti benim için ev sahibi olmak... Gerçekleşince çok mutlu oldum...

2010 yılı sizin için nasıl bir yıldı?
Aslına bakarsanız çok kötü bir yıldı diyemem. Ama Tibet’in bu sene ortaya çıkan rahatsızlığından mıdır nedir, 2010 yılını keyifle anamıyorum...

2011'e nasıl girmek istersiniz?
Midem daha iyi olsaydı, çok daha güzel girebilirdim daha doğrusu daha iyi misafir olabilirdim ama kendim ve ailem adına çok keyifli bir giriş yaptığımızı söyleyebilirim. Burcu’ya ve eşine buradan tekrar teşekkür ederim.

2010 yılında yapmayı isteyip yaptıklarınız ve yapamadıklarınız nelerdir?
Bunu kendime saklayayım... :)


İkinci mim de İrem’den geldi. Sanki beni bilmezmiş gibi :P

1- Kaç Yaşındasınız? 38

2- İsminizin Son Harfi Ne? L

3- En Sevdiğiniz Renk? Kırmızı

4- Kilonuz Kaç? 60 (+-2)

5- Boyunuz Kaç? 1.60

6- Ailenizin Kaçıncı Çocuğusunuz? İlk çocuğuyum

7- En Sevdiğiniz Şarkı? Sevdiğim bir sürü şarkı var ama son günlerde Tarkan’ın Öp şarkısı içimi kıpır kıpır yapıyor :)


8- Sizce Sarışın Mı Esmer Mi ? Karşı cinsten bahsediyorsak açık kumral yok kendim için konuşuyorsak turuncu saç, buğdaydan açık ten artık hangi seçeneğe giriyorsa bilmiyorum :P

9-Sigara Kullanıyor musunuz ? 2005 yılının ilk gününe kadar günde iki pakete yakın içerdim. Bıraktım, bırakış o bırakış!

10-Alkol ? Sürekli içenlerden değilim ama ortamlarda içmeyi severim. Onun dışında canımın çektiği nadir zamanlarda olur. Mesela son zamanlarda ağzımda sürekli kırmızı şarap (özellikle öküzgözü) tadı var :P

11- Çayı Fincanda mı İçersiniz Çay Bardağında mı? Eskiden fincanı tercih ederdim ama son zamanlarda cam ajda bardaklardan başka bardaklardan içmek keyif vermiyor :)

bu sefer bu mimleri cevaplamak isteyen herkese paslıyorum :)

hepinize güzel, keyifli hafta sonları...

4 Ocak 2011 Salı

Giriş




Yeni yıla, yeni dostlarımızın yeni evlerinde girdik bu sene...
 ve...
başka yeni arkadaşlarım oldu...
ve...
blogtan, iş yerinden, çevremden
o kadar güzel hediyeler aldım ki...

sevildiğini bilmek ne güzel...


Belli ki 2011 yeni başlangıçlara, yeni heyecanlara,
her daim güzel yeniliklere gebe...

Hayırlısı :)

Not: Ballım hastalanmış yılbaşı sonrası :( çabucak iyileşir inşallah...