Dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2012 Cuma

Şubat


Son 3 küsur senedir TV izlemeye hasretiz. Bu hasretlikten pek de rahatsız değildik. Hatta buna vesile olmasından dolayı oğlumuza gizli gizli şükran besliyorduk. Malum Ömercik izlemesin diye biz de hemen hiç açmıyoruz o kutuyu. Annem de sağ olsun gündüzleri açmıyor. Akşam minnak yatınca ya da bizle başka odada oynuyor iken açıyor. Hiç alışmadığı için de bir boşluk hissetmiyor Ömercik. Misafirlikte açıksa diğer çocuklar gibi hipnotize olmuşcasına karşısına geçiyor o ayrı. O da yılda birkaç defa olduğu için hiç kafama takmıyorum. Gerçi geçen sene ortamdaki televizyonu birşekilde kapattırıyordum. Bu sene daha rahat davranıyorum. 3,5 yaşındaki çocuk için kemerleri biraz gevşetebiliriz gibi geliyor sanırım :)

Evet televizyon konusu benim hassas olduğum bir konu. Ne kadar geç tanışırsa o kadar iyidir dediğim şekerlemeler, cipsler, vs. kadar hassas. Mümkünse hiç tanışmasın. Belki cipsten korumak mümkün ama TV'den %100 korumak pek mümkün görünmüyor o da ayrı.

Geçenlerde annanesi kanalları değiştirirken bir çizgi filmi fark etti. Tabi ki annanesine açması için ısrar etti. Ben de "aç hadi anne izleyelim" dedim. Maksat 'yasak' hale getirip 'cazip'leştirmeyelim. Ne uzun bir çizgi filmdi öyle. Ben 10 dakkikada bitecek sandım. Yarım saat sürdü. Böyle ufak kaçamaklarımız da olmuyor değil.

Evden TV'yi kaldırabiliriz aslında. Evlendiğimizde televizyon almamıştık zaten. Yeni evli bir çiftin hiç ihtiyaç duymaması gereken bir yatırım bence televizyon. Konuşacak, paylaşacak o kadar çok şey varken. Çocuk mocuk yokken hele de İstanbul'da gezilecek onca yer varken. Sinema, tiyatro, seminer,...
TV hiç gerekli değil.

Fakat şuanda annem memleketini bırakıp oğluma bakmak için yanımıza gelmiş. Büyük fedakarlık.
Eylül ayından önce tüm hafta, eylül ayından buyana da 3 gün hariç bütün günlerini çocukla geçirirken akşam geçip karşısına 1 saat kafa dağıtacaksa ben de buna mani olamam herhalde.

Ben ne anlatacaktım konu nerelere kaydı.
Neyse...

Kreşe başlayalı oğluş düzenli bir şekilde erken yatmaya başlayınca biz de TV'nin karşısına geçmeye başladık. Çok çok da değil ama cuma akşamları bir dizimiz var mesela TRT'de.

ŞUBAT.

Çok beğeniyoruz. Tavsiye ederiz :)

8 Ocak 2011 Cumartesi

Günah var mı karıncayı kırınca?


İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi

O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını Aklına bir çözüm yolu geldi Ağaçları ilaçlatacaktı Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu Hocasının odasına gitti Ama hocası odada yoktu Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı


Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı

Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı Kanunî şöyle diyordu hocasına:

Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?


Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca


*******************************************************************


Böyle hassas ruha sahip padişahı anlatan bir dizi daha nasıl iftiracı olabilir?


Evet tarihimizi seviyoruz. Fakat atalarımız tamamen hatasızdı, yapılan herşey külliyen doğruydu da demiyoruz.

Ama bahsedilenler arasında tarihe olduğu kadar akla da tamamen aykırı meseleler olunca insan TERBİYESİZLİK demeden edemiyor.


İmparatorluğa en parlak devrini yaşatan muhteşem padişah haremde nefse fevkalade hoş gelecek öyle bir hayat yaşıyor ki, bu padişahın sarayda bu hayatı bırakıp da cenk meydanına çıkması mümkün değil. Zaten büyük olan bir imparatorluğu haremden hemen hemen hiç çıkmadan idare etmeye çalışması lazım.


Halbuki bu padişah sarayda en az kalan padişah ya da padişahlardan biri. O harb senin bu harb benim...


Üstelik harem adabından zerre kadar haberleri yok diziyi çevirenlerin. İç oğlanların vazifesi nerdir, nereye kadar hareme girebilirler?


Kıyafetler desen aslı astarı yok!!!


Bu dizi Osmanlı sarayını değil ancak Avrupalıların kendi krallarının ellinde gerçek bir imparatorluk olsa neler, ne sapıklıklar yapardıyı, kendi harem fantezilerini anlatıyor olabilir.


Üstelik porno film gibi bir dizinin yayın saati de öyle abes ki.
Hoş daha önce ki (ya da devam eden) dizilerin pornografik açıdan bu diziden aşağı kalır tarafları yok ki!!!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...