AiLeM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AiLeM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Nisan 2017 Salı

Bugün Benim DoĞuM GüNüM :)


Bugün benim doğum günüm...

İyisiyle, kötüsüyle geçmiş bir yılın daha ardından ben biraz daha büyümüş, biraz daha öğrenmiş, biraz daha gülmüş olarak yoluma devam ediyorum.
36. yaşım biterken bugün hep dilimde çok şükür, bin şükür sağlığım, huzurum, mutluluğum, kızlarım, ailem, eşim ve dostlarım için...
Hazırım yeni yaşım cesaretimle, umutlarımla, gücümle seni karşılamaya,
hep güzellikler getir olur mu bana :)

3 Mart 2017 Cuma

Tek çocuk hiç çocuk, iki çocuk çok çocuk MUŞ :)

Dikkat dikkat bu yazı annelik hayatının uzun bir dönemini (6.5 yıl) tek çocukla ardından da son 2 yılını iki çocukla geçiren bir annenin son iki senesine ışık tutmak için yazılmıştır...
Sıkılırsanız okumayı hemen bırakınız gidip çocuğunuza/çocuklarınıza sarılınız çünkü onlar bizim HERŞEYİMİZ :)


Evet blogumu eskiden beri takip edenler Nil Kuzumu bilirler, 2008 yılının süper güzel bir bahar gecesi dünyaya geldi ve hayatımız onunla renklendi. Genel olarak kuralları olan ama çocuğu ile arasında asla mesafe olmayan dost tadında bir anne-kız ilişkisi sürdürme niyetiyle çıktığım annelik yolunda çok şükür ki öyle ilerledim. Nil doğduğu dönemde Yıldız Teknik Üniversitesi'nde hem doktoramı yapıyor hem de asistan olarak çalışıyordum. İlk sene ücretsiz izin almamla birlikte Nil'i 15 ay kendim büyütmüş ardından işe dönerken de onu tam gün yuvaya vermiştim. O dönemin en sevdiğim zaman dilimi işten dönerken onu yuvadan alıp yatana kadar oynadığımız türlü oyunlardı. Tüm saatlerim, tüm bedenim, zihnim ona aitti, ona özeldi. Ne zaman ki doktoram bitti ve Nil 3 yaşına geldi yine blogumu takip edenlerin bildiği gibi akademik kariyerimi bırakarak hobimi işe dönüştürüp Mutlu Masal Photography markasını yaratıp doğum ve düğün fotoğrafçılığı yaptım.
Gel gelelim yaşım 30'ları geçtiğinde hem Nil hem de iç sesim bizi 2. çocuk için sıkıştırmaya başladı. Evet bir kızım vardı, onun kuzenleri vardı ama bir kardeşi yoktu. Hepimize gelen o his bana da geldi ya bize bir gün bir şey olurda evli bile olsa hayatta kendini yalnız hissederse, onun da omzuna başını koyabileceği yokluğumuzu paylaşabileceği karındaşı olmalı dedik ve İpek böceğimizi dünyaya getirdik.
İpek'in doğumu tam olarak Nil'in 1. sınıfa başladığı ve okuma-yazma öğrenmeye çalıştığı döneme denk geldi. Artık ne kadar başta 2. çocuğu planlamamışsak büyük çocuk için belki de annesine en çok ihtiyaç duyduğu anda kardeşi geldi eve. Hem kendimi toparlamam hem yıllar sonra evimize gelen bebekli yaşama alışmam hem de tüm bu süre için de asıl önemli olan Nil'i aksatmamam sevgimden ve ilgimden mahrum bırakmamam gerekiyordu.
O dönem elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşünüyorum parçalanabildiğim kadar minik parçalara ayrıldım hem İpek'e, hem Nil'e, hem eşime ve hem de kendime yetebilmeye çalıştım ama hayat her zaman istediğimiz gibi gitmiyor maalesef. İpek'in doğumunun ardından Nil'in çenesinde başta bir sivilce gibi başlayan ama 3-4 ay geçmesine rağmen düzelmeyen büyük bir leke belirdi doktor doktor dolaştık sonunda bunun iyi huylu bir tümör olduğu strese bağlı oluşmuş olabileceği ve geçmesinin zamana bırakılmasına aksi halde o bölgede biyopsi yapılarak bir tanı konulmasına karar verildi. O dönemi nasıl geçirdiğimi tahmin edemezsiniz. Ona iyi geleceğini düşünerek kardeş dünyaya getirdik ve maalesef kardeşinin hayatımıza girişiyle yaşadığı duygu çalkantısı onun ufacık bedeninde bir tümör yarattı. Günler günleri, aylar ayları kovaladı ve çok şükür tümör tam 1 sene sonra azalarak kendiliğinden yok oldu, Nil hala o dönem ki fotoğraflarına bakmak istemez, çıkış nedenini bilmez ama o dönemi derinden hisseder...
İki çocuklu yaşamda ilk 6 ay en zoruydu benim için her ikisine de ayrı vakit ayırmak ortak bir yaşamlarının kurulamaması en büyük derdimizdi ama ne zamanki İpek böceğimiz oturmaya, oyuncakları tutmaya başladı işte o zaman bizim için de hayat şenlendi. Nil işte o zaman abla olduğunu ve kardeşine öğreteceği çok şeyi olduğunu anladı :)
Tabii 2 çocuklu yaşam demek sadece evin içi demek değil bir anne için ayrıca kariyeriyle ilgili de hep planlama yapmak demek. Tek çocukla oldukça severek ve koşturarak yaptığım fotoğrafçılığı uzun ve düzensiz çalışma saatlerinden dolayı (gece doğumları, hafta sonu düğünleri, doğum günleri) daha fazla devam edemeyeceğime karar verdim ve bir süre önce kolumdan çıkardığım altın bileziğimi çocuklarımın çalışan, üreten, örnek alabilecekleri ve gurur duyabilecekleri bir anneleri olması ve onlara eğitim hayatlarında daha iyi yerlere gelmelerine yardımcı olmak için tekrar koluma taktım akademik kariyerime bu defa yardımcı doçent olarak döndüm.

Bugün İpek böceğimiz 27 aylık, Nil kuzum ise Nisan ayında 9 yaşını bitirecek. Günlerimizin ne kadar hızlı geçtiğini anlatamam, ben 2 ayrı üniversitede ders veriyor, doçentlik sınavına hazırlanıyor ve elimden geldiğince kızlarımla birlikte kaliteli ve tabii ki çok vakit geçirmeye çalışıyorum :)
Evimizden ses hiç eksik olmuyor yalan yok ama o ilk 6 aylık dönemimizdeki her şey geçti şimdi daha çok kahkaha ara sıra da İpek böceğimizin iki yaş sendrom mızmızlıkları çıkıyor.
Evet tek çocuk hiç çocuk, iki çocuk çok çocukmuş ama en güzeli de buymuş. Hayattaki en büyük zenginliğin evlat olduğuna inanan biri olarak iyi ki diyorum iyi ki kızlarımı dünyaya getirmişim.

Bugün ciddi anlamda büyük bir koşturmacanın içinde yuvarlanıyor olsam da yarın bir gün kızlarım büyüdüğünde ve ayaklarının üzerlerinde omuz omuza durduklarında bu güzel tabloyu ayaklarımı uzatarak keyifle izleyeceğimden eminim. Bugün birlikte oynadıkları bir oyundaki şen kahkahaları nasıl gözümün dolmasını sağlıyorsa, işte biliyorum ki o gün de gözlerim böyle dolacak...

Kızlarım SİZİ ÇOK SEVİYORUM... 

26 Aralık 2016 Pazartesi

Evdeki sıcak kek kokusu :)

Her hafta sonu türlü hayallerle, gezme planlarıyla başlıyor benim için ama genelde ya son anda kocişin ya bir seyahati ya bir işi çıkıyor, ya Nil'in bir kursu ya bir arkadaş doğum günü ya da hayatımızda böyle bir atraksiyon yoksa da içimizden biri hasta oluyor :) 
Geçen hafta sonuna doğru ben mide enfeksiyonundan hastaneye kaldırılırken bu hafta sonu da evimizin babası ve ablası soğuk algınlığı nedeniyle yatıştaydı.
Biz de gezme hayali kurduğumuz minik kızımla evde kalınca hastalara bir sürpriz yaptık onları evi sarmış limonlu çikolatalı kek kokusuyla uyandırdık :)
İşte size hem kolay, hem az malzemeli hem de puf puf olan kek tarifimiz...
Yaparken içine dilediğiniz aromatik malzemeyi ve tabii ki sevginizi katmayı unutmayın :)
Hepimize mutlu haftalar olsun...


Malzemeler:
1 yumurta
3/4 su bardağı toz şeker
1/2 su bardağı sıvı yağ
3/4 su bardağı süt
2 su bardağı un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

(arzuya göre: portakal kabuğu rendesi - limon kabuğu ve çikolata - tarçın ve elma - tarçın, havuç rendesi ve ceviz ekleyebilirsiniz)

Yumurta ve şekeri çırptıktan sonra süt ve sıvı yağı ekliyoruz. Bu karışımı da biraz çırptıktan sonra un, vanilya ve kabartma tozu eklenir. Daha sonra da arzunuza göre aromaları ekleyerek yağladığınız kek kalıbınızla birlikte önceden 180 dereceye ısıtılmış fırınınızda 30-40 dakika pişirebilirsiniz.
(: AFİYET OLSUN :)

5 Aralık 2016 Pazartesi

İpek Böceğim 2 yaşında :)

Daha blogumda ilk yaşından bahsedemeden 2. yaşı geldi bile küçük kızımın.
İşlerin, güçlerin, iki çocuklu yaşamın koşturması içerisinde ihmal ettiğim bloguma yakın zamanda ilk yaşını da ekleyeceğim minik bebeğimin :)
Evet o ne kadar büyüse de herhalde hep benim minik bebeğim olarak kalacak...
Biz aslında tek çocuk istiyorduk, ablası çok istediği için seneler sonra bir çocuk sahibi daha olduk desek de seni inan hepimiz istemişiz kızım. Sen gelmesen ailemiz eksik kalır, evimiz bu kadar neşeli olmazmış.
Sen evimizin şen kahkahası, sürekli güleni, bizi güldüreni, kendini sevdireni, sırnaşık kedisisin :)
Seni çok seviyoruz can kızım, nice sağlıklı ve mutlu yaşlara ermen, güzel günlere büyümen dileğiyle...
Bugün 5 Aralık 2016 senin günün
Mutlu Yıllar...



3 Ekim 2016 Pazartesi

İşte bunlar hep SONBAHAR'ın güzelliği :)

Nisan ayında dünyaya gelmiş tam bir ilkbahar ve yaz insanı olsam da herkes gibi benim içinde özeldir sonbahar...
Güzel ve daha güçlü başlangıçlar için bitişlerin gerektiğine inanan ben, ilkbaharda çok daha canlı, çok daha enerjik ve çok daha renkli olacak doğanın bu güzel kış uykusuna yatma serüvenini her zaman hüzünlü bulunmuşumdur.
Dün üzerinde güç bela tutunan yaprakları en ufak bir rüzgarla düşürmüş olan ağacın o mahsun hali hep düşündürür beni ama sıra ona da gelecektir daha güçlü yeniden doğmak, doğada yer almak için ilkbahara kadar güç toplayacaktır.
Hazır İstanbul'da havalar güzel gidiyor ve doğanın rengi yeşilden sarıya, turuncuya çalıyorken sevdiklerimizle kurumuş yaprakların o güzel hışırtısında, son göçmen kuşlar eşliğinde geçecek güzel bir Ekim ayı diliyorum hepimize...
Mutlu Haftalar








Fotoğraflar web'den alınmıştır.

13 Ocak 2016 Çarşamba

GÜL'DANEM gideli kocaman 1 yıl oldu...

İlk kızıma hamile kaldığımda hemen isim arayışına düştük tabii ki her anne baba gibi ve ismini Nil olarak belirlerken ikinci ismini babamız kendi babaannesinin adı olarak belirlemişti. İkinci hamileliğimde ise yine bir kız geleceğini öğrendiğimizde ailemize ilk istediğim şey kocişten ikinci isminin anneannemin adı Güldane olması idi (ki resmi kayıtlarda adı Gülsüme'dir ama o bizim hep Gül'danemiz)...
Doğumdan önce anneannemi son ziyaretimde bir kızım daha oluyor anneannem adı da seninle aynı olacak demiştim, o da bana yarım yamalak gülümsemişti. Son zamanlarda yaşadığı zihin bulanıklığı ile bir gittiğimde beni hatırlıyor bir gittiğimde hatırlamıyordu. Nil'i görüp bu kimin kızı diye sorduğu çok olmuştu mesela :(
Meğer o gün anneannemi hayatımda son görüşümmüş. Doğumun ardından ben daha lohusayken geldi anneannemin vefat haberi, önce söylemek istememişler bana hissetmez mi bunu benim yüreğim, kahrolmaz mı düşen ateşle... Sonra koşup gitmek istedim ona son bir kez de olsa koklamaya, izin vermediler, lohusasın sütün kesilir daha çok üzme kendini dediler ve gidemedim. Neyse ki cenaze için beni evde tutamayacaklarını anlamışlardı, onu son kez görememiş ama son yolculuğu için ön saflardaki yerimi almıştım.
Geçen sene bu zamanlardı Güldanemi kaybedişim. Adını verdiğim halde Güldane İpek'imi bir kez bile dünya gözüyle ona gösterememiş olmak içimde hep kanayan yara... Hurafe mi demeli başka birşey mi bilmiyorum ama beni 40 ın içinde lohusa dışarı çıkmaz, ölünün yanına gitmez düşünceleri bitirdi... Kızımı anneanneme gösterememe, onu son bir kez görememe acısıyla aşan taşan sütüm 2. ayımızda aniden bitti. Anneannemi görememiş yine de sütümden olmuştum... Bugün benzer durumdaki tüm arkadaşlarıma gidin, şu hayatta içinizde kalmadan herşeyi yapın ona buna kulak asmayın diyorum, çünkü ne olursa olsun yaşanmışlıklar ne kadar güzel olursa olsun, gidenin ardından hep bir keşkeler hep bir pişmanlıklar kalıyor yanımıza...


Anneannem benim
Çocukluğum, en güzel anılarım...
18 ay sonra doğan kardeşimle bunalan annemi beni yanına alarak rahatlamaya çalışanım
her haftasonu bana yeni bir pijama diken, geceleri terlemeyeyim diye saçımı en tepeden toplayanım
mantı açan, ıspıt kavuran, karnabahar çorbasını dünyada en güzel yapanım benim
Nil'ime boncuk gözlerini İpek'ime güzel adını verenim benim...
Seni çok özlüyorum...

7 Ocak 2016 Perşembe

Güle güle 2015, Hoşgelesin 2016...

Tam 1 sene olmuş bloga yazı yazmayalı, eskisi gibi dostların sayfalarını ziyaret edip okumayalı...
Kendi adıma üniversitedeki düzenli işimden ayrılmam bu kopuşun en büyük nedeni aslında çünkü sabah daha yolda düşünürdüm içimden taşan paylaşmak istediklerimi hemen yazıya dökme ihtiyacını ve saat 09:00 da masamın başına kurulur kurulmaz başlardım klavyenin tuşlarına basmaya.. Şimdi bilgisayarım yine hep kucağımda ama hep yetiştirilmesi gereken işler ve artık bakılması gereken iki kızım var hayatımda. Yine de bunlar hep bahane biliyorum insan sevdiği şeye vakit ayırmayı bilmeli şu 3 günlük dünyada :)


Bu sene ilk defa yeni yıla girerken kendime yapılacaklar listesi hazırladım bu listenin en başına da bloguma geri dönmeyi ekledim, çünkü burası benim anılarım, günlüğüm, büyüme sancılarımı, telaşlarımı, mutluluklarımı, kaygılarımı paylaştığım hatıra defterim... Belki yine sık yazamam ama sen hep ol burada düşlerdenizim, düşlerimin, hayallerimin gerçek olduğu yerim...
Evet gelelim sebebi dönüşümüze yani 2015 yılının muhakemesini yapmaya...
2014 yılı tam bizlere veda ederken canımın bir diğer yarısı minik İpek'imizi kollarıma bıraktı büyük bir sevinç ve mutlulukla ama nereden bilecektim ki bu büyük mutluluğun 2015 yılının daha ilk günlerinde canımın parçası, çocukluğumun yarısı Canım Anneannemi aramızdan almasıyla büyük bir üzüntüye bırakacağını. İsmini İpek'ime göbek adı olarak koyduğum GÜLDANE'me İpek'imi bir kere bile gösterememenin acısı hala taptaze içimde ve sanırım hiç de geçmeyecek... Sonra 2015 yılında günler günleri kovaladı Haziran ayında doğup büyüdüğüm avrupa yakasını bırakıp anadolu yakasına taşındım ve çok şükür annem-ablam-kardeşimle dipdibe yeni bir yaşam kurdum. Tabii buarada Nil'imiz okul değiştirdi, onun büyüme sancıları, İpek'imin ilk senesi derken çok şükür genel anlamda sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirdik...
Şimdi sana gelelim 2016 :)
Bu sene yine ilk istediğim şey sağlık, ardından yuvamda huzur, mutluluk, kızlarımın şen kahkahalarla büyüdüklerini de gösterirsen bana işte daha ne isterim bundan başka :)
Ama tabii biliyorsun ki bende hayaller, istekler bitmez, tükenmez gönlümden geçeni biliyorsun yeni yıl yeni bir heyecan getirsin hayatıma, kızlarıma daha güzel bir geleceğin kapılarını, bana da altın bileziğimi yeniden koluma takma imkanını sağlasın, sağlasın ki hayatıma giren Mutlu Masal Kahramanlarımın yanı sıra bende kızlarımın geleceği üzerinde kahraman olayım :)
Tüm insanlık, ülkem ve ailem için güzellikler getir 2016...
Hoşgeldin...

31 Aralık 2014 Çarşamba

Güle güle 2014, Hoşgelesin 2015...

2014 yılına girerken düşündüğüm çoğu şeyi gerçektirmiş olmanın en önemlisi sağlık ve mutlulukla İpek kızımızı da kucağımıza almış olmanın (doğum hikayesi yakında burada olacak :)) haklı gururunu yaşıyorum…
Hep güllük gülistanlık geçmedi tabii ki 2014 sevdiğimiz bir arkadaşımızı zamansız kaybettik, babacığımın ameliyatları ile yüreğimiz ağzımızda zamanlar geçirdik, biraz sıkıntıyle süren hamileliğimde yatmamı gerektiren günleri atlattık, annemlerin ani taşınmalarını gerektiren tatsız olaylar silsilesinde bugünümüze de şükür dedik ve sonunda iyisiyle kötüsüyle yüzümüzü güldüren beni hiç ama hiç üzmeyen Nil'imin büyümesini takip ederek geçen bir yılı bitirmiş olduk… Kuzum bu yılın sonunda abla oldu :)
Şimdi yeni gelen 2015 yılı senden yine ilk başta sağlık istiyorum sonra aileme mutluluk ve huzurun eksik olmayacağı günler diliyorum, kızlarımın birbirine emanetlerimin sağlıkla büyüdüklerini görmek, yuvamda şen kahkahalarını işitmek istiyorum. Kocişimle ağzımızın tadı bozulmasın diyorum yine hem kızlarımızla hem başbaşa bol gezeceğimiz yüreklerimizin bir atacağı bir yıl olsun, işlerim yolunda olsun yeni Mutlu Masal kahramanları ile tanışıp yeni hikayelere imza atayım ama herşeyin ötesinde hep ama hep mutluluk getir olur mu bana bu yıl gözyaşlarım sadece mutluluk için aksın…
Tabii bir de gelirken planlayamadığım sürprizlerden de yanına almayı unutma :)))





Hepimiz için sağlık ve mutlulukla geçecek bir yıl olsun 2015...

30 Eylül 2014 Salı

Ben hiç büyümek istemedim ki...


Üç çocuklu bir ailenin ortancası ama kızlarının küçüğüyüm, erkek kardeşimle yaşımın çok yakın olması nedeniyle de zamanla o ağabey ben kardeş sayılır oldum, dolayısıyla artık baba evinin en küçüğü herzaman korunup kollanmaya en muhtaç olanıyım :)

Daha kırkım çıkmadan boğmaca olmamdan mı, çocukluğumun uzunca bir süresini hastalıkların pençesinde geçirdeğimden mi, yoksa anneme kendi kardeşleri arasındaki önemsenmeyen ortancalığını, babama genç yaşta kaybettiği annesine olan fiziksel benzerliğimden midir bilmem hep ailenin kol-kanat gerileniyim…
Dün bana, bugün kızıma, yarın yeni doğacak yeni kızıma…

Ama bende pek vefasız bir evlat sayılmam hani yani, canım kocişimle evlilik hazırlıkları yaptığımız dönemde ikimizinde en büyük arzusuydu ailelerimize yakın olabilmek yarın doğacak çocuklarımızı her iki tarafın sevgisi ve ilgisi ile harmanlayarak büyütebilmek…

Bugüne kadar çok şükürki gönlümüze göre oldu herşey hatta bir dönem annemle aynı apartmanda oturma mutluluğunu bile yaşadık, 1 kişi olarak çıktığım baba ocağıma 3 kişi olarak dönmek kızımı 9 aylıktan 4 yaşına kadar annem ve babamla büyütmek paha biçilemezdi.

Şimdiyse yeni bir heyecan var hayatımızda, yeni bir can geliyor yine yuvamıza, yine sevgiyle harmanlanmayı, ilgiyle yoğurulmayı bekleyen ama hayat hep istediğimiz, planladığımız gibi gidemiyor maalesef çünkü şimdi anneciğimle babacığımın da önünde yeni bir yol açıldı ve aynı şehirde olsak da onları benden kilometrelerce uzağa sürükledi.

Bugün 14 yaşından beri yaşadığım baba ocağım kapanıyor, hayatımızdaki bir devir sona eriyor, ailem için nasıl seviniyor yeni yuvalarında mutlu olmaları için dualar ediyorsam, kendi yalnızlığım içinde kolum kanadım kırılmış gibi hissediyorum...

Sanırım ben hep onların yanlarında küçük kızları olarak kalmak istiyorum...