Kapıyı anahtarla açmak...kendi evinin kendi kapısını kendi anahtarınla açmak...kapının eşiğinde tüm sıkıntıları,stresleri,kalabalığı,gürültüleri,hanımları,beyleri,mevkileri,kıdemleri bırakıp sadece sen olduğun ve huzurlu olduğun eve girmek...bazen öyle günlerimiz olur ki eve gidip o kapıyı açmayı iple çekeriz...gidip o kapıyı açarak huzura koşacağımızı biliriz.tüm o telefon trafiği,koşturma,detaylar,zamanla yarışma bir kenarda kalacak.pijamalar,bir fincan çay,dün akşam güzel bir yerde kalan kitap ve yanıbaşında halini bir bakışından bile anlayan bazen romanlardan fırladığını düşündüğün bir adam...
bu hafta hergün ani planlarla ertelendi bu huzur toplantım; iş yemekleri,arkadaşlarla buluşma,aile ziyaretleri...akşamları hep dışardaydık,kendi atmosferinde eğlenceliydi herşey ama diyenler doğru demiş.insanın evi gibi yok...eşimle kural olarak belirlemediğimiz ama kendince zamanla kural haline gelen bir uykudan önce sohbetimiz var.eve saat kaçta gelmiş olursak olalım hatta sabaha yakın bir saatte bile gelsek,ya bir fincan çay ya da kahve eşliğinde sohbet ederiz.bu bazen bir fincan çay tükenene dek sürer bazen saatleri deviririz.sanırım hafif bir terapi olarak ruhumuzu dinlendiriyoruz,biraz dertleşiyor,biraz isyanları paylaşıyor,biraz da dedikodu yapıyoruz:)bunun bana ne iyi geldiğini haftayı tüketince farkettim.birtürlü atlatamadığım soğukalgınlığımda son çare antibiyotiklere düşünce,bu halin halsizliği ile yolların yorgunluğu da eklenince eve dönüşlerde bir çay içmelik daha dermanım kalmadı.uykuuuu diye inleyerek yatağıma koştum...