Showing posts with label tarif. Show all posts
Showing posts with label tarif. Show all posts

Tuesday, November 15, 2011

soğukalgınlığına formül


herkesin bildiği bir formül olabilir bu, ben yeni öğrendim ve dün gece boğaz ağrısıyla halsizliğin yaklaştığını farkedince deneyip anında iyileştim.

bir limon
karabiber
bal
sıcak su

fincana sıcak suyu, bir limonun suyunu, 1-2 tatlı kaşığı balı ve max. bir çay kaşığı kadar karabiberi koyup karıştırın. karabiber çok az olmasın, galiba asıl etkili olan o. ilk denememde karabiber koymadım ve iyileşmedim ama ikinciden sonra hiçbir şeyim kalmadı.

soğukalgınlığı için formülleriniz varsa siz de bana yazar mısınız?


Thursday, February 26, 2009

ekmek makinesinde kek


ekmek makinesinde kek yapmayı denediniz mi, çok güzel oluyor. denemediyseniz makinenizin tarif kitapçığına bi göz atın. ben kitapçıktaki tarifleri uygulayıp sonuçları gördükçe aklıma gelen farklı formülleri ve kendi tariflerimi de denedim, sonuç her zaman başarılı oldu. makinede kek yapmaya başladıktan sonra hiç fırında kek pişirmedim -zaten kekler benim fırında nedense pek düzgün kabarmıyorlardı.- şimdi ekmek makinesinde pişen kekin ayrı bir lezzeti olduğunu düşünüyorum ve keklerimi tadan pek çok kişiden de bunu duyuyorum.

fotodakini (daha iyisini çekebilmiş olmayı isterdim), dr.oetker'in şokokek karşımıyla yaptım. tembel günlerde hazır kek karışımlarını kullanıyorum ve malzemeleri aynı ekmek yaparkenki gibi hiç çırpmadan makineye ekliyorum; hamarat günlerde kendi kekimi çırpıp sonra makineye aktarıyorum, iki türlü de ortaya güzel kekler çıkıyor. dünkü gibi ultra tembel günlerimde ise hiçbirini yapmamış olarak ağırlıyorum misafirlerimi, evde kek yapacak malzeme bile bulamıyorum çünkü. aras, sana limonlu kek sözüm var; unutmadım, ayaktayım! şimdilik sadece tarif var, çok yakında kendisi de olacak :)

makinede şokokek:

* 3 yumurta
* 1/3 kap zeytinyağı
* 1/3 kap süt
* 1 tatlı kaşığı tereyağ
* 1 paket şoko kek karışımı
* 2 avuç kuru yabanmersini
* ceviz içi
* çikolata parçaları

- yumurta, sıvıyağ ve sütü ekmek kalıbının içine koyun.
- hazır kek karışımını ilave edin.
- program seçiminden keki seçip makineyi çalıştırın.
- malzeme eklemek için bip sesini duyduktan hemen sonrasını değil yoğurma aşamasının sonlarını bekleyin yoksa cevizler (ya da hangi ek malzemeyi koyuyorsanız) unufak oluyorlar. ben kekin içinde parçalanmadan, bütün olarak kalmasını istediğim için malzemeleri geç atıyorum.
- çikolatayı, damla çikolata olarak değil de sevdiğiniz bir çikolatayı seçip ufak parçalara ayırdıktan sonra eklemenizi öneririm. ben acı (bitter, % 70) çikolata + portakallı çikolata koyuyorum. 

not: malzemeleriniz oda ısısında olursa kekiniz daha iyi kabarır.

Thursday, December 25, 2008

geçen sene bugün

1. gün: like a rolling stone (25/12/2008)

cem'in yuvası bugünden 5 ocak'a kadar tatil. havalar çok soğudu burda, yağışlıydı da, bugün çıkmadık, ilk günümüz evde geçti. madem evdeyiz, bir tatil günlüğü yapabiliriz diye düşündüm sonra dönüp baktığımda, günlük ayrıntıları hatırlamak iyi oluyor.

cem oynarken kap kek var mı (o ne ya?) diye sorunca kurabiye yapmaya karar verdik. kolay kurabiye vardı hani ondan yaptık fakat ya aldığı kadar un olayını abarttık ya da tepsiyi fırında 5 dakika fazla tuttuk, kurabiyeler biraz kaya gibi oldu. cem yerken azı dişlerini kullandı ama tadı her zamanki gibi güzeldi. şimdi yazarken kahveyle yiyorum, tıkır kıtır.



cem neşeliydi bugün. evde olmak hoşuna gidiyor. oynarken birden "televizyonu açsana ses olsun izlemiycem, çok sessiz oldu" dedi gülerek. ses olsun diye tv açtığımız olmamıştı hiç, "git bi müzik koy öyleyse" dedim. kendi cdleri arasından new orleans playground'u seçti, biraz dans ettik neşeli neşeli.

öğleden sonra yemekteyiz'i açtım, mükarrrrem hanım'ın neler yapacağına yan gözle bakarken korsancılık oynadık, o sırada televizyon tamircileri geldi, tv kapandı cem doğrularıyla yanlışlarıyla kediler kitabını getirdi. biraz okuduk, sorduk, cevapladık. tamircilerin açtığı sünger bob'u gören cem tv izlemek istedi. sabah 20 dakika izlemişti, 10-15 dakika daha izledi. bu işi de sınırlı tutmaya çalışmak ipte yürümek gibi, çok zor. bu arada hava kararmıştı, ben aradığım bi kullanma kılavuzunu bulamadığım için kızgındım, bir şeyi arayıp arayıp bulamamak, hoff... daha çorba yapacaktım, mutfağa girdim.

son zamanlarda iştahı iyice azalan cem'in akşam acaba ne yiyebileceğini düşünürken biraz daha sinirlendim kendi kendime. başka bir şey yemek istemezse bile iyi bir çorbayı reddetmeyebilir derken şöyle bir çorba çıktı ortaya:

sebzeli mercimek çorbası

* yarım su bardağı kırmızı mercimek
* yarım su bardağı kabuklu mercimek
* 1 litre (+ pişirirken eklediğim yaklaşık 2 bardak su)
* bir küçük soğan, yemeklik doğranmış
* bir ufak kırmızı biber
* bir ufak havuç
* bir avuç brokoli
* iki diş sarmısak
* tereyağ
* kuru nane, kırmızı toz biberi kırmızı pul biber, karabiber, tuz

* malzemeleri yıkayın, doğranacakları doğrayın.
* tencereye suyu koyup önce mercimeği kaynatmaya başlayın, mercimekler yumuşamaya başlarken haşlanma sürelerini düşünerek sebzeleri (sarmısaklar hariç) eklemeye başlayın. sebzeleri daha sonra atıyoruz, en kolay pişen brokolileri en son olacak şekilde. sebzelerle birlikte tuz ve dilediğiniz kadar karabiberi ekleyin.
* pişerken çorbanın çok koyu olacağını düşünürseniz biraz daha su ekleyin.
* sebzeler yumuşayınca ateşten alıp biraz bekledikten sonra çorbayı blenderdan geçirin.
* bir kaşık tereyağ eritip içine kuru nane, toz ve pul kırmızı biberi karıştırdıktan sonra karışımı çorbaya ekleyin.
* ben sarmısakları en son rendeleyip ekledim çorbaya, pişirmeden. siz isterseniz erittiğiniz tereyağına da katabilirsiniz.

gece onur'la my kid could paint that diye bir belgesel izledik. iyi bir film olduğunu düşünmüyorum ama kısaca bahsedicem. film herkesi şaşkınlığa düşüren ve bir anda ünlenip, tabloları binlerce dolara satılmaya başlayan 4 yaşındaki marla olmstead'in gerçekten bir dahi olup olmadığı sorusuna cevap ararken, soyut ya da modern sanatı da tartışmaya çalışıyordu sanırım. marla'nın babası pek hırslı göründü bize, tablolarını sergileyip pazarlayan galeri sahibi de pek tekin gelmedi, emlakçı havası vardı halinde, bir de soyut resme kenan kainatça bir yaklaşımı vardı; o da picasso'nun resimleri için "ne var, bunu ben de yaparım" dememiş miydi? e yapsana o zaman.


filmde sıkça fikir beyan eden new york times baş sanat eleştirmeni michael kimmelman filmin sonunda şöyle dedi:
fotağrafçı cartier-bresson, insanların fotoğraflarını çekmek korkunç bir şeydir derdi. bir şekilde sınırlarını ihlal etmek. hatta barbarcadır derdi. çünkü aslında onlardan bir şey çalıyorsunuzdur. çünkü onları bir şeye zorluyorsunuzudur. bu işlemin içsel adaletsizliğini sezmişti. tüm yazarlar, tüm hikaye anlatıcılar, bir şeylere kendi bakış açılarını empoze ederler. yani tüm sanatlar bazı açılardan yalandır. bir şey bir şeyin resmi gibi görünebilir ama o şey değildir. o şeyin temsilidir. senin belgeselin de bir seviyede, yalan olacak. bir şeylerin senin tarafından inşa edilmesi. nesneleri inşa etme biçimi. bu senin gerçeği nasıl yansıtacağına ve belirli bir hikayeyi nasıl anlatacağına karar vermenle ilgili.

Friday, September 14, 2007

çorba

bu sabah cem 8.30'da uyandı her zamankinden çok farklı bir saatte değil. kalktığını duyunca ben de kalktım çünkü 3 defa öksürdüğünü duydum. oysa dün hiçbir şeyi yoktu. gece üşümüş olabileceğini düşündüm ya da belki yuvadan sonra bahçede bisiklete binerken. 

sabah uyanınca ilk iş tuvalete girer. çok tatlı geliyor bana bu durum, henüz alışmadım :) ve sonra da çıkardıklarını tekrar giymeden öylece dolaşır. bugün kalkmam gerekiyordu çünkü evin içi serindi ve biraz önce öksürmüştü.

önce ballı ıhlamur hazırladım. onur evdeydi o kahvaltıyı hazırlarken ben de çorba pişirmeye karar verdim. birkaç gündür bakıp durduğum çorba kitabının ilk tarifini (baharatlı mercimek çorbası) denemek istiyordum. madem sonbahar gelmiş ve hava bulutlu çorba yapalım.

kolay, çabuk ve çok lezzetli oldu. kahvaltıda içtim hemen. kitaptan ilk denediğim tarifti. diğer çorba tariflerini de inceledim, candan turhan'ın aralara serpiştirdiği notların çoğunu da okudum. ekmeklere henüz bakmadım çünkü evde yapmıyorum ama yapabilirim bir gün. neyse. pratik ve leziz çorbalar var bu kitapta. tam bana göre.

ben köriyi daha az, kırmızı biberi daha fazla koydum. evde vardı ama zerdeçalı bulamadım. yine de güzel oldu.

baharatlı mercimek çorbası

1 bardak kırmızı mercimek
tereyağ
1 yemeklik doğranmış soğan
çeyrek demet kıyılmış maydanoz
2 çay kaşığı köri
yarım çay kaşığı kırmızı biber
yarım çay kaşığı kimyon
yarım çay kaşığı zerdeçal
çeyrek çay kaşığı kişniş
1-2 kaşık salça
1.5 litre su
tuz
çiğ krema

çorba tenceresinde tereyağı ısıtın, soğanla maydanozu kavurun. mercimek, tuz ve suyu da ilave edin. 20 dk. kısık ateşte, kapak kapalı pişirin. blenderdan geçirin. çorbayı bir taşım daha kaynatıp ateşten alın. biraz demlendirip kaselere koyduktan sonra üzerine krema gezdirin. (6 kişilik)

http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=151433