hayatımda hiç aşure yapmadım. yakın gelecekte yapacağımı da sanmıyorum. günlük yemekler, rutin ev işleri ve çocuklarla ilgili işlerin (istanbul trafiğindeki şoförlük mesaisi dahil) ardından birkaç sayfa okumak, bir film izlemek veya boş boş oturmak için kendime vakit ayırabilmek şu an benim için aşure yapmaktan daha önemli. ama bakarsınız önümüzdeki sene aşure yapmayı çok isterim ve kolları sıvarım bu iş için. kızı olan annelerin mutlaka aşure pişirmesi gerekir derler, benim de üç yıldır kızım var ama hala bir aşurem olmadı. istemesem çok önemli değil de, istiyorum ben de bir gün aşure yapmayı.
iki sene önce bu on daireli apartmana taşındık. eskiden anadolu yakasında 22 daireli bir apartmanın en üst katında oturuyorduk. karşı komşumuz yalnız yaşayan çok yaşlı bir kadındı, aşure yapamazdı. güzel yemekler pişirebildiğim günlerde ona da bir tabak yemek götürürdüm. eski apartmanda yaşarken bize komşulardan bir tabak olsun aşure gelmeden geçen çok aşure zamanı olmuştur. orada yaşadığımız dokuz sene boyunca iki veya üç defa aşure gelmiştir o kadar ve bunu söylemek pek hoş olmayacak ama gelenlerden sadece bir tanesi benim iyi aşure kriterlerimi karşılamıştı, o da birinci kattaki komşunun getirdiği aşureydi.
yeni taşındığımız apartmanda ise aşure zamanında dairelerin çoğundan aşure geliyor ve aşurelerin hepsi birbirinden lezzetli. bu arada burada folyo tabakta aşure servisi ile tanıştım. tümü değilse de kimi komşular folyo tabak ile getiriyorlar veya yolluyorlar aşureyi. ben her ne kadar porselen tabağı tercih etsem de folyoyu gördüğüm zaman daha çok seviniyorum. bilin bakalım neden? evet, çünkü o porselen tabakları içi boş iade etmek istemiyorum ama içlerine ne koyabileceğimi de bilemiyorum. bir süredir düşünüyorum ve aklıma muhallebiden başka bir şey gelmiyor. epey sakil kaçacağını bilmeme rağmen şu an yanımda duran tabaktakini de bitirdikten sonra muhallebiyi yapıp tabakları iade etmeyi planlıyorum. bizim çocuklar da sevinir hem, apartmanda başka çocuk yok zaten. daha iyi bir fikriniz varsa lütfen yazın bana.
aşure kriterleri demişken aşureyi nasıl sevdiğimi anlatmak isterim.
1) aşurenin şekeri ayarında olmalı, aşure her ne kadar bir tatlı olsa da şekeri baskın olan aşureyi sevmiyorum, bitiremiyorum. az tatlı olduğu zaman ise (tadı neredeyse nötre yakın olsa hele...) tadına doyamıyorum.
2) aşure sulu olmamalı. tabaktan dökülme riski olan aşure bence iyi aşure olamaz, katı olmalı.
3) aşurenin içinde kuru meyve olarak kabul edebildiğim tek şey kuru üzüm. o da üzerine süs olarak değil içine pişirilirken katılmış olacak. kuş üzümü de kötü olmuyor çünkü ekşi ve minik.
4) kuru incir ve kuru kayısı tatlının içindeki şekeri arttırıyor, küçücük tabağın içindeki diğer malzemelerin yanında büyük kalıyor vs. sevmiyorum ve onları yemeden bırakıyorum.
5) aşurede kuru yemiş miktarı az olmalı, üzerine ceviz konacaksa iyice ezilmiş olmasını tercih ederim, kıtır kıtır yemeyi sevmiyorum. komşulardan biri kırık ve soyulmuş tuzsuz çam fıstığı koymuştu üzerine, kırmızı nar taneleriyle birlikte. hem görüntü hem de tat olarak çok hoş olmuştu. ilk defa rastladım ama yapacak olursam aynı şekilde süslemek üzere aklıma not ettim.
6) aşurelerden birinin üzerinde çok minik fındıklar vardı. tadı fındık ama kendisi bildiğimiz fındığın beşte biri falan büyüklükte. aşureler için özel üretim mi acaba, değildir tabii de hoş bir detaydı. ben iki üç taneden fazla koymazdım çünkü çok kıtır kıtır bir tatlı olmasını istemiyorum aşuremin.
7) aşureye tarçın yakışıyor. genellikle herkes de koyar ama komşulardan biri azıcık hindistancevizi de serpmişti tarçına ek, ben sevdim, kendi tabağıma serperim bundan sonra.
8) gelen aşurelerden birine azıcık gülsuyu katılmıştı, kötü olmamıştı ama ben koymam.
9) aşurenin rengi beyaza yakın açıklıkta olmalı. sanırım bu renk için süt katılıyormuş karışıma.
10) aşureye çok yakıştığını düşündüğüm ve bir gün yaparsam mutlaka koyacağım şey portakal kabuğu rendesi.
bunlar benim lezzetli bir tabak aşureden beklediklerim. umarım bir gün ben de bu maddeleri karşılayan, en azından karşılamaya yaklaşan aşureyi yapabilirim ve kıvamı yerinde, lezzetli bir aşure pişirmenin uzaktan göründüğü kadar zor olmadığını anlayabilirim.
*
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi'nden:
...
Türk-Müslüman geleneğinde aşure, hicr-i kameri yılın ilk ayı muharremin 10. günü pişirilir. İstanbul mutfağı aşureyi, buğday, bakla, nohut ağırlıklı "aş" niteliğinde bir sofra spesiyalitesi düzeyine getirmiştir. İstanbul usulü aşurede, pirinç, buğday, iç bakla, fasulye, şeker vb ana malzeme oranlarının dengelenmesinin yanında incir, üzüm, kuşüzümü, kayısı, kestane, çamfıstığı, şamfıstığı, ceviz, fındık, nar tanesi vb kullanılarak damak zevki de gözetilir. Ayrıca misk, amber, gülsuyu ilave edilir ve tarçın serpilir. Saray ve konak usülü aşure ise "süzme" ve "sütlü" denen iki ayrı tarzda bir tür muhallebi kıvamında hazırlanır. Bu tür lüks aşureye badem şekeri, çikolata dahi katılır.
1.cilt, sf.372