kahvaltılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kahvaltılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2016 Cumartesi

Pizza Pogacalar


Malzemeler:

Hamuru Icin:

🍀1 yumurta (sarısı üzeri için ayrilacak)
🍀1 çay bardağı zeytinyağı
🍀2 su bardağısüt
🍀2 yemek kaşığı toz şeker
🍀1 yemek kaşığı tuz
🍀42 gr yaş maya
🍀6-6.5 su bardağı un

Üzerine:
🍀Mihaliccik peyniri
🍀Domates
🍀Biber
🍀Sucuk

Hazirlama:

Altı su bardağı unu yogurma kabına alalım ve ortasını açalım.

Toz şeker ve tuzu una serpelim.

Orta kısma sıcağa yakın sütü ve mayayi alıp elimizle mayayi eritelim. Zeytinyağını da katıp hamur yoguralım.

Ele yapisan yumuşak bir hamur olacak. Bir bezle sarıp ılık bir yerde mayalanmaya bırakalım.

Mayalanan hamurdan mandalina büyüklüğünde parçalar koparıp tepsiye koyalım ve bir çay bardağı ile tam ortasına bastırarak yer açalım.

Açtığımız bölümlere peynir, domates ve biber yerlestirelim, hamurun boşta kalan kısımlarına yumurta sarısı sürelim.

Soğuk fırına verip fırını 180 dereceye ayarlayalım.

Güzelce kizarip pistiginde sucuk ekleyip bir iki dakika daha tutalim  ve fırından alalım.

Çıkarınca ilk sıcağı gittiginde çok az su serpeleyip üzerini bir bezle ortelim ki yumuşacık olsun.

Afiyetle.



15 Temmuz 2016 Cuma

Yarın Cumartesi


Yarın cumartesi. Kahvaltı sofraniza ev yapımı bir tat katmak isterseniz diye. Hani bazen aldığınız zeytin pek de hoş gelmez damaginiza sürünür öyle gunlerce, buzdolabı ve masa arasında gider gelir... Hamur işlerinde kullanayim bari dersiniz. Çekirdeklerini ayiklayip biraz zeytinyagi, az kekik, az biberiye, bir dis sarimsakla biztlatin rondoda. Olsun size zeytin ezmesi en kralindan, en katkisizindan diyorum ben de. Yerken limon da sıkarsınız . Guzel olur. Yarin cumartesi.

12 Temmuz 2016 Salı

Peynir & Ekmek


Peynirleri cesnilendirmeyi seviyorum. Aydın 'in cingen pilavı gibi yani. Cokelegi domatesli falan bir nevi salataya çevirirler. Ben de peyniri yakistirdigim tatlarla harmanlayiveriyorum. Benimki tam yağlı bir köy tulumu ; reyhan, ceviz, közlenmis kırmızı ve yeşil biberler... Zeytinyağı da kaldırır, belki corekotu... Mis kokulu çay,  ekmek ve kitap.

6 Ocak 2015 Salı

Pastırma,Yumurta ve Mantar Buluşması



Büyükçe mantarların içine önce bir dilim pastırma, sonra yumurta yerleştirilir, dikkatlice. Biraz tuz, karabiber... Yumurta pişene kadar, 200-220 derece fırında tutulur. Alınca ince kıyım maydonoz, taze kekik... Tarif istemiyor, fotoğrafa bakmak yeter ya ben anlatıvereyimdedim  kısacık.

Hani yarın kar, okul tatil. Kısa zamanda hazırlayabileceğiniz bir kahvaltılık önerisi.


20 Ekim 2014 Pazartesi

Domates ve Peynirli Galette




Bir önceki yayında ayva ve karamurlu payda sözünü ettiğim evde kalmış peynirleri değerlendirebileceğiniz yapımı çok kısa süren kahvaltılık tuzlu galette tarifinde sıra. Hamur için tereyağınız ve suyunuz çok soğuk olacak, elinizin ısısını vermeden çabucak yoğurmaya dikkat edeceksiniz unutmayın.


İki su bardağı una bir fiske tuz ekleyip ortasına üç yemek kaşığı yoğurt, otuz gram çok soğuk tereyağı  koyun ve ortadan başlayıp yanlardan unu alarak hamuru yoğurmaya başlayın. Biraz toparlayınca yarım Türk kahvesi fincanı buz gibi soğuk suyu azar azar ekleyerek hamuru tutturun ve üzerini örterek hemen buzdolabına kaldırın.

Buzdolabında on beş yirmi dakika dinlenen hamuru ikiye bölüp hafif unlu tezgahta merdane ile  daire şeklinde açıp yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye alın. Gördüğünüz üzere bu hamurla iki adet galette elde ediyoruz, daha fazla isterseniz ölçüleri katlayarak arttırabilirsiniz. Kenarlardan üçer parmak boşluk kalacak şekilde iç malzemeyi yerleştirin: peynir, zeytin, domates, biber... Canınız ne isterse. Kenarları büzerek toparlayın, yumurta sarısı sürüp önceden ısınmış iki yüz derece fırında üzeri ve altı güzelce kızarana kadar pişirin. Fırından almanıza az kala sucukları ekleyin, kurumalarını istemeyiz, değil mi? 


11 Eylül 2014 Perşembe

Günfer Ablama...




dostum, arkadaşım, ablam, sırdaşım, annem...

Günfer ablama...


Ama beni ehlileştirirsen, birbirimize bağlanırız, benim sana, senin de bana ihtiyacın olur. Ben senin için dünyada eşsiz ve tek olurum, sen de benim için dünyada eşsiz ve tek olursun. 

- Analamaya başlıyorum, dedi Küçük Prens. Bir çiçek var... O beni ehlileştirdi, sanıyorum.


- Mümkün. Dünyada her şey olur.

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Kuşkonmaz Frittata



Kuşkonmaz günün hemen her öğününde tüketilecek bir besin aslında. Besleyici, sağlıklı ve lezzetli! Kanı temizlediğini, güçlü bir idrar söktürücü olduğunu, kalbi güçlendirdiğini, gözlere iyi geldiğini, sindirimi kolaylaştırdığını, kum döktürdüğünü, yatıştırıcı ve afrodizyak etkileri olduğunu ekleyeyim.

Satın alırken çok kalın ve sert olanları almamaya çalışın. Şöyle hafifçe esnettiğinizde çıt diye kırılmalı. Görünümü parlak ve nemli olmalı.. Suyu çekilmiş, cansız bir kuşkonmazı görür görmez anlarsınız ki zaten. En lezzetli ve bol bulunduğu aylar Mayıs Haziran arasıdır.

Satın aldığınız kuşkonmazı hemen kullanmayacaksanız temiz bir beze sarıp buzdolabında birkaç gün saklayabilirsiniz. Dip kısımlarını sebze soyacağı ile soyarak kırmadan, başka bir işleme tabi tutmadan olduğu gibi derin dondurucuya kaldırabilir, beş altı ay saklayabilirsiniz. Temizlediğinizde çıkan uç kısımları ve kabukları atmayıp daha sonra çorbasını yapabilirsiniz; tıpkı brokoli çorbası gibi, ister sütlü, ister kremalı.  Temiz de bir malzeme ayrıca, tozu toprağı vs, olmadığından bir kere yıkayıp hemen kullanıma hazırdır. Anadolu'da yaygın olarak bıçak değdirmeden, elle kırılmak suretiyle pişirmek makbuldür kuşkonmazı. Tıpkı diğer bahar otları gibi kavurup üzerine yumurta kırmak en çok bilinen şekli. Nedim Atilla der ki:

''Taze soğan da yakışır ama incecik körmenlerle (yani yabani pırasalarla) yapılırsa tadından yenmez. Tercihinize göre irice kıydığınız taze soğan ya da pırasaları zeytinyağında güzelce kavurun. Sonra ayıklayıp yıkayıp süzdüğünüz kuşkonmazları ilave edin ve kavurmaya devam edin. Bütün bunları yaparken de tahta kaşık kullanın. Otlar kendi suyunu salıp çektiğinde yumuşamamışsa, azıcık sıcak su ilave edebilirsiniz. Suyunu tamamen çekip yumuşadığında da üzerlerine yumurtalarınızı kırıp şöyle bir karıştırıverin.
Sonra da afiyetle yiyin. '' 
Kuşkonmaz et ya da balığın yanında şahane bir eşlikçi olduğu kadar salatalarda, makarnada ve çorbada da lezzetini cömertçe sunuyor. Batıda somonla, karidesle, füme etli salatalarla, en çok da Hollandaise sos ile birlikte tüketiliyor, kiş (quiche) yapılıyor. 
Ben ilk verdiğim tarifteki halini sevmekle beraber, yumurta ve mantarla birlikte çok uyumlu buluyorum kuşkonmazı.  Bu sefer de yumurta ile kullanmak istedim. Frittata  için İtalyanların bol sebzeli, çeşnili, böreğimsi, haliyle doyurucu omleti diyebiliriz. Zeytinyağında sotelediğim kırmızı soğanlara kıyılmış kapya biber, dondurucudan haşlanmış bezelye, bir iki diş sarımsak, en son da ufak doğranmış kuşkonmazları ekleyip tuz, karabiber, taze kekik  ve pulbiberle tatlandırdım. Bu harcı iyice yağladığım muffin tepsisi gözlerine pay ettim ( kağıt kapsül kullanmanızı da tavsiye ederim, yağ miktarı azalır hem hem de kolayca çıkar tepsiden),  hepsinin üstlerine de İzmir tulumu koydum birer ikişer küp.  Derin bir kapta yumurta, süt, azıcık un, biraz da kremayı çırptım, ona da tuz ve karabiber ekledim. Bu sütlü harcı tepsideki malzemelerin üzerlerine gözleri tam dolduracak şekilde paylaştırdım. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında alt ve üstleri güzelce kızarana kadar pişirdim. 
Bir sonraki tarif mi ? Makarna!



17 Şubat 2013 Pazar

Kahvaltı Güzelleri




Sömestr tatilimizde kahvaltıları çeşitlendirme girişimlerimizi anlatıyor fotoğraflar.Bu ilk fotoğrafta peynir (dilediğiniz ezilebilir herhangi bir peynir çeşidi olur),bir iki diş sarımsak, suda bekletilip yumuşatılmış ve minik doğranmış kuru domatesler, zeytinyağı, limon suyu ve toz kırmızı biber karışımı var. Arkadaki aromalı zeytinyağında, taze biberiye, taze kekik, çuşka biber uyumakta.



Selanik gevreği bütün tatlımsı hallerine karşın haşlanıp ezilmiş yumurta sarısı, oda ısısında tereyağı, çay kaşığının ucuyla hardal, zeytinyağı, maydonoz ve tuzdan oluşan sürmelikle şaşırtıcı bir uyum sağladı.





Burada başrolü ceviz ve tahine verdik. Ben pek sevmedim, neden derseniz tahini illa pekmezle yeme  taraftarıyım da ondan. Ama tahin severler için göz kırpsın istedim. Çekilmiş ceviz, tahin, zeytinyağı, sarımsak, tuz, azıcık ekmek kırıntısı, toz kırmızı biberle.




10 Şubat 2013 Pazar

Pırasalı Mısır Ekmeği/Keki




Rüyalar biz kadınların tekelinde sanki. Erkekler pek rüya görmediklerini söylerler. Ya da onlara öyle geliyor; zira bilim her gece rüya gördüğümüzü söylüyor. Rüya görmedim diyen hatırlamıyormuş; içimizde/ ıssızlarımızda/ kuytularımızda yaptığımız bu renkli gezintiyi biz kadınlar mı önemsiyoruz acaba daha çok? Freudyen yaklaşımla: günlük hayatta derinlere ittiğimiz, toplumsal kontrol mekanizmalarını içselleştirip, tek düzeleştirmeyi becerdiğimiz ruhlarımız çırılçıplak günyüzüne -yoksa gece yüzüne mi demeliyim- çıkıveriyor; yönetmeni, ''recisörü'', senaristi, çoğunlukla başrol oyuncusu kendimiz olmak üzere.

Yıllar önce görüp, unutamadığımız rüyalarımız var, üç beş yılda bir tekrarlayan rüyalarımız var, hatta arkası yarın kıvamında, devamını çektiğimiz soap opera rüyalarımız...

Sınav rüyalarımız var, öğrenim hayatım biteli on altı yıl olmuş, ben hala arada adını bilmediğim, kitabını açmadığım sınavları beklerim derslik kapısında. Çocuklukta yatağa çiş yaparken kendimizi tuvalette gördüğümüz rüyalar sonlandı çok şükür. Hem kaçınız koynunda uyanan adama, geceleyin yazdığınız senaryoda başka kadınla kol kolaydı diye ters ters bakmadı hıı?

Rüyalara çağlar boyunca geleceğin habercisi olarak bakılmış. Yunan Mitolojisi'nden tutun da farklı dinlere, hatta İbn-i Haldun'a, Hipokrat'a kadar. Biz eksik kalır mıyız? Laboratuvarda da çalışsak, en okumuş, en yazmış, en aklı selimimiz de olsa rüyalarımızdan anlam çıkarma çabamız oluyor işte. Anlamlar çıkarmaya çalışıyoruz rüyalarımızdan, koca fanusunu önüne almış, suratında koca beni, elinde sigarasıyla yaşlı bir çingene kadını dinler gibi. Hatta işi ileri götürüp ''Rüya Tabirleri'' kitabını yanından eksik etmeyenlerimiz var, annem gibi.

Bazı sabahlar annemi arıyorum rüyamı anlatmak için. Biz kadınlar birbirimize anlatırız rüyalarımızı, erkeklere değil. Onlar anlamıyorlar, bir yerlerin açık kalmışla başlayıp, işte bunu istiyorsun da ondan görmüşsün bu rüyayı diye devam eden basit açıklamalarla yetinirler. Bıktım senin rüyalarından ya da her gece nasıl rüya görüyorsun şaşkınlığı, uçmuşsun sen yakıştırmaları...

Bu sabah rüyamı kimselere anlatmadım. Bir tek size anlatacağım. Gayet açık ve net aslında, bilimsel açıklamaya da uyuyor. Pazar sabahı bu satırları yazışıma sebep. Rüyamda bloga yazıyordum efendim. Günlerdir süren ilgisizliğim batıyordu içime. Hemen senaryo yazıldı, ışıklar, kamera ve kayıtt! Mesaj da açık ve net. Git bloga bir şeyler yaz. Olur efenim, başım üstüne.

Fotoğrafta gördüğünüz tada pırasalı mısır unlu ekmek diyebilirsiniz. Sinop civarında yapılıyor, Girit kökenlilerin benzer bir keki/ekmeği var. Bir de Sofra Dergisi'nde baltacı ekmeği ismiyle rastlamışlığım var kendilerine. Son sözünü ettiğim tariften yola çıkarak farklı ölçülerle yaptığım pırasalı mısır unlu ekmeğim/kekim kahvaltı için harika bir seçenek.

Malzemeler:


  • 5 adet pırasa
  • 2 adet kuru soğan
  • 100 gr kıyma
  • 1/2 yemek kaşığı salça
  • 1/4 kapya biber
  • Toz kırmızı biber
  • 1 yumurta
  • Dereotu
  • 1 su bardağına yakın süt
  • Tuz, karabiber
  • 2 su bardağı mısır unu
  • 1 yemek kaşığı toz şeker
  • Maydonoz
  • Pul biber
  • 1 kahve fincanı sıvıyağ
  • Bir paket kabartma tozu


Üzeri için:


  • Bir yumurta sarısı
  • Susam



Hazırlama:

Soğan ve pırasaları ince ince doğrayıp sıvıyağda hafifçe sararana kadar kavurun.

Kıymasını katıp kavurun, salça, ince doğranmış kapya biber katın, suyunu çekene dek kavurun.

Ateşten alıp ince doğranmış maydonoz, dereotu, tuz, karabiber, toz kırmızı biber, pul biber, toz şeker ve süt ekleyip tahta kaşıkla karıştırın.

Mısır ununa kabartma tozunu katın, bunu da harca ekleyin. İyice karıştırın.

Karışım koyu bir kek kıvamında olacak, katı gelirse biraz su ile yumuşatabilirsiniz.

Yağlanmış küçük bir tepsiye karışımı yayıp, üzerine yumurta sarısı sürün, bolca susam serpin.

180 derece fırında kek gibi pişirin.

Ilıkken servis yapın.

Son olarak eski filmlerden bir şarkı hediye edeyim sizlere, pembeli pembeli rüyalar dileyerek...


21 Eylül 2012 Cuma

Közlenmiş Kırmızı Biber Konservesi



Kış hazırlıkları devam ediyor. Yorucu, çok yorucu! Közlenmiş kırmızı biberi en çok oğluş sever evde. Kışın da kahvaltılarına kondurabileyim diye yaptım. 6 kilogram biber pidecide odun ateşinde közlendi. Fırında, ocakta kesmez bizi zaten, sevmeyiz şekerim!

Közlenmiş biberler sıcağıyla kağıdın arasında bekledi beni. Eve getirdiğimde soymak çok kolay oldu böylece.  Temizledikçe altına yağlı kağıt serdiğim tepsiye aldım biberleri. Temizleme ve doğrama işi tamamen bittiğinde tepsiyi sıcak fırına verip ısınmalarını sağladım bir süre. Bu arada yepisyeni kavanoz kapaklarımı kaynattım. Steril kavanozlarıma ısınan biberleri doldurdum, üzerlerine zeytinyağı ekledim. Maşa ile kaynar sudan aldığım kapakları bezle tutarak sıkca kapatıp, ters çevirerek bıraktım tezgaha kavanozları.. Bu işlem de bitince koca tencereme yine ters şekilde dizdiğim kavanozların kapaklarını üç parmak geçecek kadar sıcak su doldurup beş dakika daha kaynattım. Beş dakikanın sonunda yine dikkatlice bezle tutarak sudan aldığım kavanozları baş aşağı vaziyette dinlenmeye bıraktım bir gece.

6 kilogram biberden altı adet yarım kiloluk kavanoz doldu. Altı kavanoz işte hepi topu, aman bu kadarla mı yoruldun demeyin? Kızımıza da yaptık bir şeyler. Ama yok onu da pazartesi anlatıvereyim canım!


17 Eylül 2012 Pazartesi

Kışlık Domates Konservesi, Erik Reçeli ve Kış Hazırlıklarında Son Durum



Mevsim sonbahara dönüyor. Ben geriden geliyorum oysa. Yaz meyveleriyle hasbihal edemedik daha, hoş ameliyat sonrası kiminin ancak suyunu içebildim, kiminin püresini ya. Neyse efenim, hala bulabiliyorken yapıp fotoğraflamak istediğim reçetelere yoğunlaşmak istiyorum. Sonra sevgilimin hediyesi 5 kg bitter kuvertürüm, çok çikolatalı, çok meyveli hayallerim var. Var ya bir yanda da yetişmesi gereken kış hazırlıklarım var. Biraz domates ve fasülye konservesi yapıldı, tarhanamız çoktan kavanozlara girdi, dondurucuya bamya atıldı, taze fasülyeler, patlıcanlar, biberler, kabaklar,domatesler  kurudu. Yabani elmalar kurudu; hoşaflık, atıştırmalık. İki kavanoz da turşu kuruldu şimdilik. Turşuların devamı gelecek, patlıcan, kırmızı biber ve ajvar sos yapma hayallerim de mevcut. İşin çoğu gitti azı kaldı diyebilirim. Ama bünye pek kaldıramıyor bunca işi, dur desem de durmuyor, halsiz düşüyorum gün sonunda.

Gelen sonbaharın sakinliği, dizi dizi kavanozlar, renkler unutturuyor biraz da olsa yorgunluğumu. Erikler sütçümden, küçük ve tatlı köy erikleri. Bir kilo eriğe bir kilo şeker oranıyla temizlenip yıkanmış erikler akşamdan şekere yatırıldı, sabah kaynatıldı.Ocaktan almaya yakın azıcık limon sıkıldı, sadece tahta kaşık kullanıldı bu işlemler sırasında ve minicik tereyağı atıldı içine. Pişmesine yakın porselen bir tabağa alınıp kıvamı kontrol edildi, hazır olduğunda sıcak vaziyette iken kavanozlandı, ağızları sıkıca kapatıldı, hemen ters çevirip dinlenmeye bırakıldı. Ters çeviriyoruz ki, meyveler kavanozun üst kısmında kalmasın.  Olur da ölçemediniz göz kararı ayarladınız şekerini, sonra bir de baktınız ki reçeliniz fazla şekerli olmuş; çare kolay. Hemen aynı meyveyi azıcık suyla şekersiz olarak şöyle bir iki tıkırdatın, ekleyin reçelinize yeniden kaynatıverin birazcık, ziyan olmasın emeğiniz, paranız.


 Domates konservesi içinse dün yaptığımda ( bir günde bütün ihtiyacımı yapamıyorum) dokuz kilo lezzetli Ayaş domatesleri kullandım. Dokuz kilo domatesten on dört adet yarım litrelik kavanoz çıktı. Altlarına çarpı attığınız domatesleri kaynar suyun içine atın. Biraz bekleyin, kolayca kabuklarını soyabileceksiniz. Şimdi yemeklik doğrayın ve büyükçe bir tencerede az zeytinyağında doğranmış sivri biberleri ( ölçüsü size kalmış, ben fazla biberli sevmediğimden az kulandım)  çevriştirip hemen domatesleri atın. Kaynadığında ara ara karıştırarak biraz diriliği çıkana kadar pişirin. Temiz, içi kuru kavanozlara  -ocağın altını kapatmayın bu arada- doldurun. Bir yandan küçük bir tencerede yeni, kullanılmamış kapaklarınız da kaynayadursun. Bir maşa ile kaynar sudan aldığınız kapağı bezle tutarak dikkatlice kapatın hemen. Dilerseniz bu aşamada hemen ters çevirip kaldırabilirsiniz. Ancak ben kapakların atma ihtimalini sıfıra indirmek için geniş tencereye kapakları altta kalacak şekilde kavanozları dizip yarıya gelmeyecek kadar sıcak su koyup beş altı dakika kaynatıyorum. Bu aşamada da domateslerin bir parça pişeceğini hesaba katarak tencerede öyle uzuun süreler pişirmiyoruz. Şimdi kavanozları dikkatlice bezle tutarak sudan alıp yine kapakları altta kalacak şekilde dizin ve ertesi güne kadar yerlerinden oynatmayın.

Ertesi gün kapaklara baktığınızda kapağın orta kısmının hafifçe içe çökmüş olduğunu, oradaki bombeyi  hissedeceksiniz. Serin ve karanlık bir yere kaldırıp kışın yemeklerinizde gönül rahatlığıyla kullanacağınız domatesleriniz hazırdır.

Kış hazırlıkları kapsamında diğer anlatımlarım, fotoğraflar, tarifler ve önemli ip uçları için uğrayabilirsiniz. 

Afiyetle, güzel günlerde tüketiniz.


6 Temmuz 2012 Cuma

Lalengi (Patlıcan Balığı)





Bir patlıcanlı tarif de bizden. Tire'den. Eskiden yaz aylarında geç kahvaltılar için yapılırmış. Yanında tulum peyniri ve karpuz yemek adettenmiş. Şeklinden ötürü patlıcan balığı denen ve yöre hanımlarının sebze değil hamur işi sınıfına dahil ettiği bu nefis lezzetin ismi lalengi. İsmi başka güzel, lezzeti başka.

Yapması derseniz pek kolay. Bir  su bardağı una bir yumurta, bir fiske karbonat, az tuz, minicik de şeker  katıp koyu bir bulamaç haline gelene kadar süt ekleyin. -Sütünüz yoksa su da olur, şeker kızarırken güzel renk alması içindir- Sosun kıvamı patlıcanların üzerinden akıp gitmeyecek ama; patlıcanların üzerinde kalınca bir tabaka da oluşturmayacak şekilde olmalı.

Alacalı soyup sonra da boyuna incecik dilimlediğiniz patlıcanları bu sosa batırıp kızgın yağda önlü arkalı kızartın.  -Kalın dilimlerseniz patlıcanlar diri kalacaktır, unutmadan.- Güzelce kızaran patlıcanları kağıt havluya alıp fazla yağından arındırın ve sıcağı çıkmadan İzmir tulumunu rendeleyin üstlerine. Karpuzunuz da eksik olmasın, aman diyim.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Pancake: Yumurtanın Hallerinden Yalnızca Biri






İçerdiği protein ile beslenmemizde vazgeçilmez  bir yeri var yumurtanın. Tek başına bir öğünümüz olabilir, beklenmeyen misafire kek olur, mücverde, köftede malzemeleri bağlar. İyi bir kabartıcıdır aslında, karbonat kullanmadan pasta kekini kabartmak pasta sevdalılarının en özel hayallerinden biri değil midir? Yoğurtla birleşir çılbır olur, sucuğun, pastırmanın  yanında, menemende ekmek banılasıdır. Kavurduğunuz herhangi bir ota, sebzeye ya da mantara bir de yumurta kırdınız mı lezzeti katlarsınız. Hele soğana! Çok kısık ateşte usul usul, yakmadan kavrulmuş soğanların üzerine açılan göz göz boşluklara kırılır yumurta. Saraya alınacak aşçıların sınav sorusu, iftar sofralarının baş tacı, Abdülmecid'in lezzetli yapanı ödüllendirdiği, adına yarışmalar düzenlediği : soğanlı yumurta!

Doğanın mükemmel ambalajı, içinden taşan lezzetiyle, yemek konusunda becerisi olmayanların da imdadına koşuyor. Bir yumurta kıracak kadar zamanda mutfağa misafir ediyor onları. Tatlıların, hamur işlerinin, türlü türlü sosların baş malzemesi. Parfe ve  dondurmalarda, kremalarda çiğ kullanıldığından azıcık gözümüzü korkutsa da vazgeçemediğimiz; yıllarca kolesterol yapıyor diye tereyağ ve kırmızı etle birlikte adeta öcüleştirilen.

Bütün dünya mutfaklarında, bütün yemek kitaplarında rastlarsınız ona. Hemen her ülkede yumurtayla yapılan ortak tada yoğunlaşalım istiyorum.  Fransızlar krep demişler, İngilizler, Amerikalılar  pancake (pen-keyk), Ruslar bliny (bilini), Avusturya'da palachinka (palaçinka)olmuş, bizde akıtma, cızlama. Biz tuzlu halini sever ve kullanırken; diğer uluslarda hamuru tatlı hazırlanıp, hatta reçel, akçaağaç şurubu ve çeşitli meyvelerle sunulmuş. Fransızlar portakal kabuğu katıp, alkollü içkilerle flambe edip tüm dünyaya crepe süzette (krep süzet) i armağan etmişler. Ruslar bliny yanında tereyağ, ekşi krema, havyar, somon füme yerlerken; biz akıtma arasına ette koymuşuz, peynir de , böbrek de.

Krep ve akıtmalar, bir de İngiliz pancake leri tavaya bütün olarak yayılırken; Amerikan pancek lerine kabartma tozu konuyor, tavaya ince bir tabaka halinde değil biraz kalınca ve sekiz on santimetre çaplarında dökülerek pişiriliyorlar.

Bu bildiğimiz akıtmadır, pancake de neymiş deyip, yaklaşımımızı özenti bulan zihniyete de gıcığım var bu arada. Oturup aradaki farkları araştırmalarını, farklı tadlara damaklarını açmalarını öneriyorum onlara. Bir de yumuşacık, pofuduk pofuduk pancake tarifi vereyim belki denemek zahmetinde bulunurlar?

Malzemeler:

Hamur İçin:


  • 2 adet yumurta
  • 1 paket şekerli vanilin
  • 1 çay bardağı un
  • 2 yemek kaşığı toz şeker
  • 200 gram süt kreması 


Pişirmek İçin:


  • Tereyağı


Servis İçin:


  • 4 adet kivi
  • 200 gram krema
  • Pudra şekeri
  • Vişne reçeli



Hazırlama:

Yumurtaların sarılarını ve beyazlarını ayırın.

Hamur malzemelerinden kremaya vanilyayı katıp çırpın.

Sonra un ve yumurta sarılarını da ekleyip yeniden çırpın.

Yumurta beyazını çelik ya da cam bir kap içinde minicik tuzla kar haline gelinceye kadar çırpın. Kar haline gelip de ters çevirdiğinizde kaptan dökülmediğinde kremalı diğer karışıma katın.

 Tahta bir spatula yardımıyla, alttan üste doğru yumurta aklarını söndürmeden karıştırın güzelce.

Yapışmaz yüzeyli bir tavaya tereyağı koyup eritin.

Hazırladığınız hamurdan bir tatlı kaşığı kadar alıp tavaya koyun, üstünden hafifçe bastırarak bir santim kalınlığında, düzgün bir şekil almasını sağlayın.

Bu arada fırınınız elli derecede beklesin sizi.

Ocağın altını orta ayarda tutup, önlü arkalı, yakmadan bütün harcı pişirin. Pişirdiğiniz pancakeleri ılık tutmak için fırında bekletin.

Servis için kullanacağınız kremaya sevdiğiniz oranda pudra şekeri katıp iyice çırpın. Hem hamurda şeker var, hem kivi, hem reçel, bu yüzden kremanın tatlılık oranını size bırakıyorum.

Pancakelerinizi reçel, dilimlenmiş kivi ve kremayla servis yaptığınızda çocuklarınız bayram edecek.


12 Nisan 2012 Perşembe

Sürk ve Zeytinyağı Buluşması




Bugün yarın, bugün yarın erteleyip dururdum sürk yapımını. Geçtiğimiz hafta sütçümden aldığım sekiz litre sütün hepsi birden ocakta kaynamaya başlar başlamaz kesilince, tamam dedim, ben sürk yapayım diye kesildi bunca süt. Hemen elimi ayran, limon, elma sirkesi ne bulduysam uzatmışım. Az değil, sekiz litre süt bu. Kesildi, koyulaştı, suyundan ayrıştı tartmadım ama, bir kiloya yakın peynirim oluverdi böylece. Az da kaya tuzu atıp, temiz bez torbalarımdan birine boşaltıp, ağzını da bağlayıp süzülmeye bıraktım öylece. Daha evvel de anlattığım gibi birazını pişi ile tüketmek, birazıyla sürk yapmak, birazını da pancake harcına katmak hayalleri kurdumdu. Neyse bizim peynir ne pişiye yoldaş oldu, ne pancake harcına karıştı. Yarısı bir akşam aniden kol böreği oldu ki, yemelere doyulmayan cinsten.

Diğer yarısı sevgili Sare hanım'ın tarifiyle sürk oldu işte. Tarifin orijinali Sare Hanım'ın da belirttiği gibi Süheyl Budak'ın Antakya Mutfağı isimli kitabından alınma. Sevdiğiniz baharatları kullanabilirsiniz. Ben tarçın,karanfil ve yenibahar katmadım. Taze sarımsak katmak aklımı kurcaladı epeyce ama çok canım isterse salatasını yaparken ya da öylece sofraya koyduğumuzda eklemek daha akıllıca geldi sonrasında. Ölçü de kullanmadım; peynirime göz kararı kuru kekik, karabiber, pul biber, çörekotu, kimyon, küzbara (kişniş tohumu demek oluyor), deniz tuzu biraz da zeytinyağı katıp yoğurdum bir güzel. Sonra ellerimle yuvarlayıp yağlı kağıt serdiğim tepside, üzeri örtülü olarak beklettim, kuruması için. Ertesi gün alt üst ettim, akşama kadar yine bekletip kavanoza dizdim, has zeytinyağımla doldurdum üzerini. Yağım tabii ki Delfina'nın babasının nefis zeytinyağından. Yeni sezon yağları satışa çıktı, bitmeden alın. Sonra bana teşekküre gelebilirsiniz söyleyeyim.




12 Mart 2012 Pazartesi

Karmaşa




Kafama üşüşmüş fikirler arsında boğuluyorum bu ara. Hemen hepsi de renklerle, kokularla, tatlarla oynamaya, pişirmeye, fotoğraflamaya, kısacası bloga dair. Açılması planlanan dosyalar var; sarma-dolma, yumurta, kahvaltı, pırasa, mantı, pilav. Narince'nin ilgisi eksik kalmış kategorilerine bakıyorum. Hepsi için tarifler uçuşuyor kafamda. Eski zaman büyücüleri gibiyim. Onu kat, bunu kat, şöyle çek, şundan söz et, bunu anlat, oraya bağla, şunu araştır, bunu öğren... Hatta deftere küçük notlar alınıyor, olmadık yerde; tuvalette, uykuda, metroda akla gelenler sözde yazılıyor beyin kıvrımlarından birine, uçup gidiyor kimisi. Kalanlar gerçekleştirilmek üzere birikiyor, küçük tepecikler oluşturuyorlar. Ütülenmeyi bekleyen, temiz kokular saçan çamaşırlar gibi.

Fotoğraf çekmek istiyorum çokça ışıklı, parlak. Güneş izin verdiğince yetiniyorum. Baharı iple çekiyorum. Sabahın körü et pişirmemek, güneşi kovalamak zorunda olmamak, öğleden sonra, hatta akşama doğru da fotoğraf çekebilme özgürlüğüm gelsin istiyorum. Hayat devam ediyor, evde doyurmam gereken ben dahil dört insan, iki de kedi var. Onların sevdiklerini pişiriyorum, söz konusu dosyalarda yeri olmayan. Pişirmek mutluluk veriyor, ben pişireyim onlar yesin. Fotoğrafta gördüğünüz yumuşacık mayalılar gibi. Hafta sonu kahvaltımızın başrol oyuncuları.

Belki siz de yaparsınız: üç su bardağı unu eleyip bir tatlı kaşığı tuz, bir tatlı kaşığı toz şeker, bir adet yumurta, bir çay bardağı yoğurt, bir çay bardağı sıvıyağ, bir çay bardağı ılık süt, on gram instant maya ( ya da yirmi gram yaş maya) ile yumuşacık, ılık bir hamur yoğurun. Güzelce sarıp sarmalayıp, ılık bir yerde mayalanmaya bırakın. Hamurun mayalandığında hafifçe unlu tezgaha alıp yeninden yoğurun, gazını çıkarın. İkiye böldüğünüz hamuru, azıcık unlayarak, 0,5 cm kalınlığında açın.

Evde kalan peynirleri ufalayıp hamurun üzerine serpiştirin bolca. Ben İzmir tulumu ve Ezine koyun peyniri kırıntılarını kullandım. Bolca rende kaşar ve ufak doğradığınız sucuk parçalarını serpiştirip rulo şeklinde sarın. Ruloyu ortadan uclara doğru hafifçe çekiştirerek uzatın ve iki parmak kalınlığında dilimleyip tepsiye dizin. Aynı işlemi diğer hamura dauygulayın. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp, sarı haşhaş serpin. Haşhaş istemezseniz, susam, çörekotu paşa gönlünüz, kileriniz bilir. Tepsi mayasını beklerseniz daha güzel olur. Bekleyemem derseniz soğuk fırına verip, iki yüz dereceye ayarlayın. Altları ve üstleri güzelce kızarana kadar pişirip, sıcak sıcak servis yapın. Hem mayalı, hem kaşar var, soğutup bekletmeye gelmez.

Bol güneşli günler dilerim efenim, afiyetle kalınız.



1 Mart 2012 Perşembe

Ispanaklı Kiş




Bazı tariflere ayıp ediyorum, yayımlamak için uzun süre bekleterek. Ispanaklı kiş sanırım bir aydan fazladır sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Bizim börek ve çörek geleneğimizde alışkın olduğumuzdan farklı olarak çok hamur, az iç dengesini bozuyoruz kiş yaparken. Tabandaki bir kat hamurun üzerine yerleştirilen çoğunlukla sebzeli harç, yumurta, süt ve krema ile daha yoğun, daha nemli bir hal alıyor. Taban için mutlaka pate brisee hamuru kullanmak gerekli. Daha önce tarifini verdiğim peynirli kişte olduğu gibi yumurta sayısını hatta krema miktarını arttırmak mümkün. Ancak ben bu haliyle daha hafif bulduğumu söylemeliyim.

Malzemeler:

Taban İçin Pate Brisee Hamuru:
  • 250 gr un
  • 125 gr soğuk tereyağ
  • 7 yemek kaşığı çok soğuk süt veya su
  • 1/2 tatlı kaşığı tuz
  • Bir çimdik toz şeker

Ispanaklı Harç İçin:

  • 500 gr ıspanak
  • 2 adet kuru soğan
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 150 gr İzmir tulumu
  • 1 yumurta
  • 200 ml süt
  • 100 ml krema
  • 80 gr jambon
  • Tuz, karabiber, muskat rendesi
Hazırlama:

Taban için un, tuz, şeker ve tereyağını avucunuzun içi ile birkaç dakika yoğurmadan ovalayarak küçük taneli hale getirin. Sonra ortasını havuz gibi açın, sütü ya da suyu ilave edip iki üç dakika yoğurun. Fazla yoğurmayın, avucunuzun ısısını hamura vermeyin, zaten hemen toparlandığını göreceksiniz. Üzerini örtüp on beş dakika dinlendirin.


Bu arada yıkanmış, temizlenmiş ve suyu süzülmüş ıspanakları ince ince doğrayın. Zeytinyağını koyduğunuz tavada, yemeklik doğranmış kurusoğanları hafifçe sarartın. İnce şeritler halinde doğradığınız jambonları da ekleyip, hafifçe pembeleştirin. Ispanakları da katıp, birkaç dakika çevirin. Tuz, karabiber ve dilerseniz muskat rendesi ekleyip ocaktan alın.


Dinlenen hamuru hafif unlayarak yirmi dört santimetre çapındaki tart kalıbına göre açın. Kalıbınız teflonsa yağlamanıza gerek yoktur. Açtığınız hamuru kalıba düzgünce yayın. Ilıyan ıspanaklı harca başka bir kapta çırptığınız krema, yumurta ve süt karışımını, rendelediğiniz peyniri de ekleyip, bütün malzemeyi tart hamurunun üzerine yayın.

Önceden 200 derecede ısıtılmış fırının alt rafında yaklaşık yarım sat kadar pişirin. İndirmeden hemen önce biraz rende peynir daha ekleyebilirsiniz. Soğutmadan, ılık ılık çayla tüketebilirsiniz, afiyetle.



5 Şubat 2012 Pazar

Pişi, Ev Yapımı Kesik Peyniri, Biten Tatil...





İki haftalık ara tatilini bitirdik. Geç yatmak, geç kalkmak, hamur işi eksenli geç kahvaltılar yapmak, karla kaplı şehri sıcak evde pencere önünde izlemek, kedi kızlarımızın pamuk öğle uykularına karışmak gibi lüksleri vardı tatilin. Yarın sabah okul yolcusuyuz yeniden. Son kahvaltımız da özel olsun istediğimizden pişi vardı soframızda. Yanında da ev yapımı peynir.

Bizim köyün kesik peyniri. Kaynayan süte ayran katıp birkaç dakika kaynatıyorum. Sütten kesiğin hemen ayrıldığı görülüyor. Sonra az tuz ekliyor, altını kapatıp beş altı dakika bekliyorum. Temiz bir bez torbaya bu kesiği alıp ağzını bağlıyor, süzülmeye bırakıyorum. Sonra üzerine ağırlık koyup iyice süzdürüyorum. Bir gece buzdolabında bekleyen peyniri, rendenin iri tarafından geçirip az çörekotu ile kavanoza sıkıca basıyorum. Ağzını kapatıp bekletiyorum. Ertesi gün yemeye hazır oluyor peynirimiz. Az yapıyorum, iki kilo sütten hepi topu iki avuç dolusu peynir ancak çıkıyor, çabucak bitiyor o da.

Çocukluğumda bu kesik peynirlerden az rendelemedim. Basılırken, üzerine getirilen özel toprak sıvanırken, kış için karanlık ve serin yuvasına kaldırılırken hep tanıklık ettim. Büyükler bu peynirin en çok küflenen taraflarını severlerdi. Küçüktüm, ekşi gelirdi, şimdi bulsam küflü yerinden başlarım yemeye. Ama yok artık, kırıntısını bile bulamıyoruz o peynirin.


Tarifi sizlerle paylaşabilmek için ölçülü biçili yaptım bu sefer pişiyi.

Malzemeler:

Beş su bardağı un
İki tepeleme çay kaşığı tuz
On gr instant maya
Üç su bardağı ılık su

Bu malzemelerle ele yapışan, cıvık bir hamur yoğurun. Üzerini nemli bir bezle örtüp sarın sarmalayın, ılık bir yerde mayalanmaya bırakın. Mayalanıp, hacmi iki katına çıkan hamuru bir kaşık yardımıyla tekrar karıştırıp gazını çıkarın.


Pişi yapmanın tek zor tarafı, elde avuçta durmayan hamura şekil vermek. Kaşıkla, mandalina boyutunda kopardığınız hamur parçalarını unlu ellerinizle yuvarlayın. İki avucunuzun arasında yassılaştırın, çay tabağı büyüklüğünde açın. Fazla unu çırpıp kızgın yağda önlü arkalı kızartın.

Sonra oturup afiyetle yiyin. Pişi yanına peynir ister, çay ister... Domates ve hıyar da ister ama yok işte, mevsim gereği.

24 Ocak 2012 Salı

Yeşil Zeytin Piyazı




Dokunuşlarıyla hayatlarımıza güzellik katanlar azdır. Ben hiç zeytin kırmadım dediniz diye kapıda bir koli zeytinle karşılaşırsınız. Uzaklarda da olsalar, varlıkları yakınınızdadır hep, bilirsiniz. Meraklı olduğunuz Antep Mutfağı'nı daha iyi öğrenebilesiniz, aslına uygun tariflere rahatça ulaşabilesiniz diye yılbaşı hediyeniz de düşünülmüştür. Minnetinizi, sevginizi ifade etmekte zorlanırsınız. Bir kuru teşekkür yetmez bilirsiniz.

Yeşil zeytin piyazı, Özden Mermer Özsabuncuoğlu'nun Dört Mevsim Gaziantep Yemekleri kitabından. Orijinal tarife sadık kalamadım. Elim rahat durmadı desem? Benim piyazın eksiği nar taneleri, fazlası pastırma ve kapya biberi. Yeşil zeytinler ufak ufak doğranır. Maydonoz, kapya biber (benimki dondurucudan yaz biberi) ve taze soğanlar ayıklanıp yıkanır, ince ince kıyılır. Pastırmalar ne çok küçük, ne çok büyük doğranır. Doğranan malzemelere irice kıyılmış ceviz içi, limon suyu, nar ekşisi, zeytinyağı, toz kırmızı biber, azıcık da tuz eklenir harmanlanır. İster kahvaltıya, ister akşam yemeğine afiyetle yenir. Şimdiden ellerinize sağlık.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Madımaklı Aybörek



Genlerimize işlemiş bir kere otlara olan sevgimiz; taa ilkel komünal dönemden. Kadınlar toplamış otları, pişirmiş, çocuğuna şifa eylemiş. Tarihin ilk şifacıları, ilk doktorları kadınlar olmuş bu yüzden. Erkek av peşinde, et derdinde. Ot resmi geçidinden hoşlanmadı evin et sever sakini. Otların senin olsun dedi, dudak büktü. Ama hamura dayanamaz, ıspanaklı, peynirli, kıymalı, patatesli. Ben de aldım teke tüke sakallımı ayböreğe kattım. Mayalı, yumuşakça yoğurdum hamurumu. Bolca soğan kavurdum. Toplaması başka, ayıklaması başka zor madımaklarımı yıkayıp, kaynar suyu boca ettim üzerlerine. Bir dakika ancak durdu, aldım soğuk suya. Süzüldüler, doğramadım, bıçak değmesin deyi. Ama iyi etmemişim, siz doğrayın. Soğanlara katın çevirin birlikte azıcık. Soğuyunca ekleyin peynirini. Sonra açın hamurları pay edin, civan da boylunuz arkada, az yağda pişirsin. Bizde hakiki yayık ayranı vardı yanında, siz ne isterseniz artık: çay, ayran, hoşaf, komposto... Yaz geliyor, taze meyveler ve kompostolar kapıda. Evimiz hoşaf kokuyor bugün: kayısı, erik, biraz kara üzüm, biraz besni. Siz en son ne zaman hoşaf kaynattınız mutfağınızda?


11 Şubat 2011 Cuma

Kaşarlı Milföy Çıtırları



Bir kahvaltı önerisi daha gelsin. Öyle zor değil, kimselerin bilmediği bir icat değil. Bildiğin milföy hamuru. İşimizi kolaylaştırdığından, yapımı bütün günümüzü alacağından, marketlerin dondurucularına elimizin kolayca uzandığı milföylerle yapılmış, arası peynirli işte. Bile bile sepete atarız, içindeki tereyağ değil. O da ne! Dolapta bakışıyoruz, tereyağlı yazıyor üzerinde. Hem fazla da değil, diğeriyle az bir fiyat farkı var. Okumadan alıyorum. Evde okumaya başladığımda yaşadığım kandırılmışlık hissi çok fena. Yüzde bir oranında tereyağ aroması var! Tereyağ yok, yalnızca aroması var! Piyasadaki pek çok ürün gibi. Fındık aromalı kahvelerde bir gram fındığın olmayışı gibi, cipslere eklenen biftek aroması gibi. Sadece pişerken hoş bir tereyağ kokusu yayılıyor fırından.

Yapmak isterseniz, kaşarlı milföy çıtırları için:

Malzemeler:

  • 6 yaprak milföy hamuru
  • 200 gr kaşar peyniri
  • 2 yumurta sarısı
  • Susam


Hazırlama:

Milföy hamurlarını hafif donuk kalacak şekilde çözdürüp, ikiye bölün.

Üzerine rendelenmiş kaşar peyniri koyup, çapraz köşeleri uçlarından tutarak ters yönlerden ortaya doğru katlayın.

Üzerlerine yumurta sarısı sürüp, susam serpin.

Önceden ısıtılmış 220 derece fırına verip, kızarana kadar pişirin.

Soğutmadan, ılıkken serviz yapın.


LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin