10 Ekim 2013 Perşembe

Dem - Karaköy


Dinamik, hiçbir vakit dur durak bilmeyen Beyoğlu coğrafyasının ilgi ve cazibe merkezleri sürekli yer değiştirir. Bu başdöndürücü süreç herkes tarafından gayet iyi bilinen ve artık tarafımızca uysallıkla kabullenilmiş yalın bir gerçektir. Gençliğimin geçtiği bu mecra, bendeniz pek tıfılken tekin olmayan bir bölge olarak bilinmekteydi. Sonra bir şeyler oldu, önce Cihangir Cumhuriyeti ortaya çıktı, sonra Taksim-Galatasaray arası, ardından, Galatasaray-Tünel çizgisi,ve en nihayet, arkalara yayılarak tüm Asmalımescit Mahallesi ve Şişhane canlandı, cıvıl cıvıl, Salah Birsel'in terminolojisiyle "şıngır mıngır" hale geldi. Ve fakat, bendeniz, bütün bunlar olup biterken Karaköy denilen bölgenin, tüm yıkılmaya yüz tutmuş pejmürde iş merkezleri, eski-püskü ve mutsuz görünümlü yapılarıyla canlandığını, silkinip kendine gelmeye çabaladığını bilmezdim. Geçen gün uğradığım sokaklarında, bu coğrafyanın hummalı bir restorasyon sürecinde debelendiğini görüp hayretlere gark oldum, diyebilirim. "Karaköy değişiyor! Aman kaçırmayın!" diye haykıracak kadar naif bir sloganla kafanızı ütülemeye hiç niyetim yok açıkçası. Zira Karaköy çoktan değişmiş, ben de bunu düpedüz ıskalamışım. Yaşam zengini olma çabası içindeki kulunuz için ne kadar büyük bir tökezleme, ne denli affedilmez bir ayıp, ne muhteşem bir sendeleme. Ama yapacak bir şey yok, "Olur böyle vakalar, Türk polisi biber gazını sıkar", diyerek yolumuza ve hatta yazımıza devam edelim. Karaköy'de, açılalı pek de uzun bir zaman olmayan "Dem" isimli mekanı ziyaret etme fırsatım oldu geçenlerde. Ara sokakta, önüne masalar atılmış, içi şirin mi şirin döşenmiş, sımsıcak bir mekan bu. Sabah giderseniz müşterisi bol. Milleti kahvaltı ediyor, çay içiyor, sohbete dalmış gülümsüyor görürsünüz önünden geçerseniz. Efsaneye göre altmış çeşit çayları var. Menü gelince, siyah, beyaz, yeşil vs. gibi çay çeşitleri arasından doğal olarak seçim yapamıyorsunuz. Onlar da, biçare görünüşünüze hafif müstehzi tebessümlerle yanıt veriyorlar. Bakışlarında, "Merak etmeyin, çaresi var" anlatımını okuyabiliyorsunuz garsonların. Çayları seçerken size yardımcı olması açısından tüm çayları içeren bir "koklama kit"i getiriyorlar önünüze. Çayları kokularına göre seçiyorsunuz. Bendeniz vanilyalı bir çay ve Kenya menşeili bir mamülün tadına baktım ayıptır söylemesi. Bana kalırsa denenebilecek çok çeşit var burada. İsterseniz demlikte, arzu ederseniz fincanda getiriyorlar. Yalnız fincanlarda çayın çok çabuk soğuduğu gibi acımasız bir gerçekle yüzleştim gittiğim zaman. Ya çabuk içeceksiniz, ya da porselen fincanda içmeyeceksiniz. Öte yandan, estetik olarak, sundukları fincanlar bir harika. Bunun yanında "atıştırmalıklar" diye nitelendirdikleri yemeklerden yiyebilirsiniz. Croque Madame, Croque Monsieur gibi güzel alternatiflerle bu çayların tadına bakabilirsiniz. Tam not vermek için birkaç defa gitmek lazım mekana. Ama tabii, yazının başında belirttiğim gibi, küllerinden doğan Karaköy abidesinin Muhit, Naif, Unter gibi mekanlarını ziyaret edip bunları da blogun sayfalarına nakşetmek zaruri oldu artık. Vakit kalırsa tekrar gideriz.