Bir peri masalına girer gibi başlayacaktım ama benim öyle
gerçekte yaşanmayacak kadar büyülü bir aşk hikâyem olmadı. Öyle şaşaalı,
gösterişli aşklar bir kitabın sayfasında, bir film karesinde ya da bir şarkının
meyanında değil de gerçek hayatlarda yaşanıyor olsaydı sanıyorum her birimiz
böyle büyük bir aşkı yaşayamadığımız için kendimizde bir sorun arar dururduk.
Bu kez mevzu muhabbet aşk olunca yapmak istediğimden değil,
yapamadığımı anlatmakla söze başlayacağım.
İnsanlar birbirilerine ne kadar kolay “seni seviyorum” diyor, birbirlerini ne kadar çabuk “canım” yapıyorlar,
“bir tanem” ya da “hayatım” öyle yürekten söylenmeyince ne kadar yavan duruyor.
Kelimeler söylene söylene gücünü yitirir olmuş, anlamını kaybetmiş ve gündelik
olmuş. Hele ki “seni seviyorum” cümlesinin büyüsü bir tütsü kokusu gibi etrafı
sarmaya başladığında ne kadar çabuk dağılır olmuş. Varsın ben sevdiklerime sevgimi
kelimelerle belli edemeyim, varsın o iki kelimelik cümlenin gerçek etkisini hiçbir
zaman bilemeyim ve varsın tutkumu sözlerimle söyleyemeyeyim…
Olsun! Sevgi yürekte durduğunda hayat bulur ve hayat bulduğunda anlam kazanır…