Ne kadar yakınsa, o kadar uzaktı aşk onun için. Ellerini uzatsa dokunacak, dokunsa kaybolacak.
Aşkın; belli belirsizliğinde bulanıyordu. Öyle ya! Belki de bir sözden bile aşklı anlamlar çıkarır, sonrasında hayallere dalardı. Bazen o hayaller o kadar büyülü gelirdi ki; gerçek hayata dönmek istemezdi. Ve hayat düşlerinin yanında sönük kalırdı.
O tüm yüreğiyle seviyordu. Sevilense bunu göremiyordu. Çünkü; aşkla değil, dostça bakıyordu sevenin haline...
Hayat bu ya! Sevenin dile getiremediğini, ardında bıraktığı anlamlandıracaktı. Bu; aşkını söyleyenin sözlerinden bile can alıcı olacaktı...
Güzel bir akşamda devrilen çantasından düşen kitapta saklıydı aşk. Aşkın Romanı'nın sayfaları arasında bulunan fotoğrafta! Geçmişe dair anlık beliren soru ve cevaplarda; dostça baktığımdan anlamlandıramadığım tavırlarının, aşkla olduğunu anlamak ne kadar acı! Ve geri geldikten sonra "Kitabı ödünç alıyorum!" dediğimde gözlerinden okunan korku, öğrenmemden çekindiğini belli eden tavırları çok üzücüydü.
Her gece okudum. Aşkın Romanı adlı kitapta altı çizili cümlelerin bulunduğu paragraflarda düşüncelere daldım. Ve sonra fotoğrafın arkasındaki yazıyı görünce ruhum kanadı. "Yalnız başına sevmekse mutluluk; ziyandır."
Ve sonra... Sahile indim. Onunla çokça buluştuğumuz o yere! Deniz dalgalı, sonbahar yeli ise; mağrurluğundan bir şey kaybetmemiş. Alabildiğince öfkeli. O karşımda beliriyor. Rüzgarda bir kısmı uçuşan şalını görüyorum. Yüzü yele dönük, denizi seyrediyor. Yanında bir başka ben beliriyor, yani onları gözlemleyen ben ve onun yanındaki bir başka ben. Önce onu izliyor, sonra bana olan tavrından anlamlar çıkarmaya çalışıyorum oturduğum yerden. Sonra o ve onun yanındaki ben, bana doğru dönüyor oturduğum banka yaklaşıp bakıp gülümsüyorlar. Gözleri bana baksada, bakışlarda bir farklılık var. Kaykılıp arkama bakıyorum. Tahta banka kazılmış isimlerimizi fark ediyor, elimi kazılanın üzerinde dolaştırıyorum. "Ona bakıyorlarmış" diye mırıldanıp arkamı döndüğümde; elleriyle kalp işareti yapan kızın vapurdaki bana gülümsediğini görüyorum. Ve uyanıyorum yaşanmışı rüyada görünce...
Ödünç aldığımı geri götürüyorum sahibine. Tek bir eksikle! İçinde resim olmadan.
Teşekkür ediyor ve gün içinde yapmam gereken işler için gidiyorum hiçbir şey olmamış gibi...
Sinirli, kızgın ve mutsuzum. Onun mutsuzluğundan sebep bu. Suskunluğundan, durgunluğundan. Söylemeliydi! Bir terkediş olmayacaktı sonunda. Dostluğu silmek yakışmazdı bize. Bunu kavramalıydı. O terk edip gitmedikçe, benim gitmeye niyetim yoktu. "Belki de o beni sevmedi. Ondaki beni sevdi! Zaten..." Hayattan gelen bir sürprizdi; bu aşk. Yepyeni bir sayfa açabilirdik. Ama hiç beklemediğim bir anda ondan gelen sahifeleri olan başka bir sürpriz kapımın önünde beni bekliyordu. Üzerindekini okuyunca başladığım yere geri döndüm:
"İlk Aşk Unutulmaz"
21 Kasım 2010 Pazar
Arkadaştan Sevgili Olur Mu? (III)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
13 yorum:
İlk aşk unutulmaz.Ama peşinden öyle büyük bir aşk gelir ki...tüm ezberlerini unutursun...
Yeter ki tüm hücrelerinde hissedebileceğin bir aşk olsun...
Nasılsın :)
ilk aşk unutulmaz
ikinci de
üçüncü de
ama en şiddetlisi
en sonuncusudur her zaman..
bir diğeri başlayana kadar da devam ettirir tüm şiddetini...
ha bi de
hoşbuldum :)
Mimlendin Antipatik yazar. fenalık ettim. Katılırsan sevinirim...
İlk aşk unutulmaz değildir sadece ilk aşk unutulmaya mahkumdur. Yoksa "ilk" olarak anılmazdı.
Mimlendin :)
@ezgilimelodi: Aşkı harika anlatmışsın!
@Pabuç: Teşekkür edrim! Sen nasılsın?
@Yazgüneşi: Aşka farklı bir bakış açısı bu.
@PaNDoRa: Teşekkür ederim!
@Nihansu: Doğru!
@Dalgaları Aşmak: Teşekkür ederim! En kısa zamanda işleyeceğim.
Hakikaten unutulmaz! Ilk ask da...Ilk opucuk de...
Yorum Gönder