Kısa kısa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kısa kısa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2010 Pazartesi

Bebekli Mutfak artık Ra Mutfakta - Hoşgeldin Rabia



Nihayet beklediğimiz süreç tamamlandı. Aslında olayın başlangıcı çok daha eski. Uzun bir süredir Rabia'yı yeniden bloga döndürmeye çalışıyorduk. Ama bilirsiniz, bir kere ara verildi mi dönüş zor olur. Hele de bu süre 2.5 yıl gibi bir süreyse.

Ama artık o da aramızda, hem de çok güzel bir tasarımla. Ve güzel tarifleri ile aramızda olacak. Yeniden girdiği bu blog alemine daha kolay adapte olması için sizin ona bırakacağınız güzel yorumlarınızı bekliyorum.

Hoşgeldin güzel dostum..

7 Eylül 2010 Salı

Bir mutluluk, uzaklardan gelen...

Son bir kaç yıldır pastalarımızı, cupcakelerimizi, kurabiyelerimizi şeker hamuru ile süsleyerek misafirlerimize ikram etmek-hediye etmek çok gözde oldu. Yıllardır bloglarını takip ettiğimiz birçok arkadaşımız var bunu işe dönüştüren. Ve gerçekten çok güzel çalışmalar yapanlar da var.



Ama benim şahsen kurabiye ve cupcake diyince ilk olarak aklıma gelen isim (uzun süredir ilgi ile takip ettiğim) Pastanbul yani Didem Akben. Hem emek verdiği ürünler gerçekten çok güzel olduğu için hem de her yaptığı ürün setinde mutlaka değişik, farklı tasarımlar ortaya koyduğu için.

Bundan kısa bir süre önce çok kısa bir diyalogumuz oldu Didem ile. O sadece içinden geldiği için bana bayramlık şeker kurabiyelerinden göndermek istedi. Ben ne kadar yoğun olduğunu tahmin edebildiğim için mahçup oldum ama çooook da mutlu oldum. Bugün aldım paketini. Özenle yapılmış paketi açmaya kıyamadım bir süre. İçindeki tüm renkler görünsün diye hepsini çıkarıp fotoğrafladım sonra. (Paketli fotoğrafı cep telefonumdan dolayı bozuldu, onu koyamıyorum o yüzden)



Hem tekrar teşekkür etmek istedim hem de bu güzellikleri sizlerle de paylaşmak istedim..

29 Temmuz 2010 Perşembe

Bursa'dan Kalan Lezzetler...

Malum.. Bursa, Gaziantep kadar geniş mutfak kültürüne sahip değil. Ama tattığımız güzel lezzetlerden bahsetmesem olmaz.

İlk gün Çiğdem bana daha önce hiç yemediğim enginarı pişirmişti. Gaziantep'de pek bulunmadığı için (bazı marketlerde konservesi var ama onları almak istemedim) hiç deneme imkanım olmamıştı. Yemek güzeldi, ama işin açığı bloglarda çok övülen enginar lezzetini alamadım. Bence öyle aman aman aranacak bir sebze değil. Ama faydası için imkan buldukça yemeli tabi:)



Arkasından birkaç türbe gezdikten sonra Haraççıoğlu Medresesinde soluklandık. Dibek kahvelerimiz çok güzeldi. Bu kahvenin özelliği mangalda ısıtılan kumun üzerinde tek kişilik bakır cezvelerde pişmesi. Eee bu şartlarda lezzetini tahmin edersiniz...



2. günümüzde Çiğdem bize çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırladı. Karadenizden gelen mısır unu ve Gaziantep'den getirdiğim antep peyniri ile yaptığı kuymağı ilk kez yedim. Börekçi Aziz'in kıymalı poaçaları ve tahinli pidesi, çiğdemin birbirinden güzel çeşit çeşit reçelleri ile yoğun geçecek günümüze sıkı bir hazırlık yaptık.



Akşam yemeğimizde Bursa'nın Pideli köftesini tatma imkanı bulduk. Temiz-nezih mekanı ve cana yakın karşılaması ile Hacıbey kebapçısı kuruluşu olan Yeşil Köfte'de hem lezzetli köftelerimizi yedik hem şıra içtik.

Ertesi günler yediklerimizin fotoğrafı yok maalesef:) Ama lezzetleri bahsedilmeyi hakediyor...

Kozahan'da oturup koruk suyu eşliğinde cevizli lokum,
Çiğdem'in tadı damağımda kalan yalancı çerkez tavuğunu,
Kebapçı İskender'de harika İskender kebabı
ve cantık yedik.

Çerkez tavuğu ve koruk suyu denenecekler listemde. En kısa zamanda yapıp sizinle de paylaşmak istiyorum.

Ve tüm bu lezzetlerin yanı sıra Bursa için önerilerim...

Teleferikle Uludağ'a çıkmak (biz yapamadık maalesef:( )
Tarihi çarşılarından havlu(özellikle ayak havluları çok güzel) ve bol çeşitli-kaliteli eşarplarından almak
Bıçak almak (biz unuttuk almayı, Çiğdem haberin olsun ;) )



Ve dönüşte Sabiha Gökçen..

27 Temmuz 2010 Salı

Yeşil Bursa

Geçen hafta uzaklara, güzel arkadaşlarımızın yanına tatile gittik. Önce 2 gün Gebze-Darıca ziyaretimiz oldu. Eşimin üniversiteden arkadaşına misafir olduk. Darıca küçük, güzel bir ilçe. Sahilinde gezip deniz havası aldık. Kısa ziyaretimizden sonra Bursa otobüsüne binip Bursa'ya geçtik. Otobüs Darıca-Yalova arasını araba vapuru ile geçti. Seyahatin içine vapur da girince daha zevkli oldu.



Bursa'da bizi Çiğdem misafir etti. Çiğdem'le dostluğumuz blog sayesinde oldu. Geçen sene ekimde Gaziantep'e geldiğinde tanışmıştık yüzyüze. Ama 1 sene bile geçmeden dostluğa dönüştü arkadaşlığımız. 4 gün Çiğdem'in evinde maaile misafir olduk. Çiğdem bize evsahipliğinin de ötesinde resmen annelik yaptı, üstelik hasta olduğu halde, üstelik çalıştığı halde. Biz ailecek bu durumdan o kadar etkilendik ki duygularımı kısacıkta olsa buradan da yazmak ve tekrar teşekkür etmek istedim.

Bursa çok güzel bir şehir, biz çok sevdik. Genelde tarihi türbe, medrese ve camiilerini gezdik. Maneviyatı ve güzelliği bol bir şehir.

Ulu camii, Emir Sultan, Yeşil Türbe ve camii, Tezveren Efendi, Somuncu baba, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleri, Haraçcıoğlu medresesi, Muradiye medresesi şuanda aklıma ilk gelenler.

Ayrıca son gün Bursalı blogcularla da biraraya geldik. Uçağa yetişmek zorunda olduğumuzdan kısa oldu ama çok güzel bir buluşmaydı. Bursa'lı blogcular çok maharetli maşallah, boş gelmemiş, el yapımı güzel hediyeler getirmişlerdi.

Lafı daha fazla uzatmadan çektiğimiz yüzlerce fotoğraftan seçtiklerimi paylaşmak istedim..
























15 Ekim 2009 Perşembe

GAP GÖRME ENGELLİLER İ.Ö.O YARDIM ETKİNLİĞİ

Sevgili Evcimen güzel bir etkinlik başlatmış. Gaziantep Görme Engelliler İlköğretim okulu öğrencilerine yardım amaçlı örgü örüyorlarmış. Benden de bu duyuruyu iletmemi rica etti. Bu yardım etkinliğini gönülden destekliyorum ve sizlerin de yardımlarınızı rica ediyorum.

Yardım için sadece çocukların kışın kullanabileceği örgüler bekleniyor, kesinlikle para yardımı beklemiyorlar. Ama ben örgü öremem derseniz yerine hazır giyim ürünleri veya kırtasiye malzemesi ile de yardımda bulunabilirsiniz.

Detaylar için burayı ve burayı tıklayınız.

7 Ağustos 2009 Cuma

Benden..



Nisan ayında diktiğim biber tohumları ilk meyvesini vermeye başladı. Darısı daha fazla acı süs biberlerine olsun..

Bir süredir tarif ekleyemiyorum, bir süre daha ekleyemeyeceğim. Gelecek hafta sonundan itibaren ekleyebilmeyi ümit ediyorum.

Not: Biberlerimin arka planındaki minik saksı süsü sevgili Banu'dan hediye. Beni çok mutlu etti..

2 Haziran 2009 Salı

Lilyum çiçeği

(Fotoğrafların büyük hallerini üzerini tıklayarak görebilirsiniz)



Bugünlerde lilyumlarım açıyor. O kadar güzeller ki! Görgüsüzün oğlu olmuş hesabı benim de lilyumlarım oldu hem de ben yetiştirdim havasına fotoğraflarını çekip duruyorum. E tüm gün uzağım, çiçeklerim başka gözlere daha çok hizmet ediyor ne de olsa. Belki bahçem veya balkonum olursa böyle güzel çiçekler yetişrir karşılarına geçer çay içme imkanım olur ilerde. Şimdilik sabahları ve akşamları mutfak penceresinden izliyorum onları.


Lilyumları yetiştirmek aslında çok kolaymış, aldığım soğanların üzerinde yazanları okumam yeterli geldi ama olur da benim gibi internetten arayıp bilgi bulamayanlar olur diye hem de biraz çiçeklerimi size göstermeye nasıl yetiştirdim anlatayım dedim.



Soğanları nisanın ilk haftası alıp diktim. Diktiğim zaman fotoğraflarıp blogumda yayımlamıştım zaten, bakmak isteyenler buradan bakabilir.

Toprak olarak yine soğanları aldığım yerden çiçekler için hazır toprak aldım. İkisini de bir marketten aldım, özellikle bahar ayında bu tür şeyler sıkça bulunabiliyor artık marketlerde.

Saksının yarıdan fazlasını bu toprakla doldurduktan sonra çiçek soğanını toprağın içinde, açmaya başlamış ucu dışarda kalacak şekilde yerleştirdim. Soğanın üzerini toprakla örttüm. Toprak gevşek kalması gerektiği için elimle hiç bastırıp sıkılaştırmadım.

Diktikten sonra (nisan ayında) camın dışına koydum. Mutfak camım sabahları güneş alıyor. Bu sene soğuklar uzun sürdü ama çiçeğim sürekli dışardaydı. Yağmur çok olduğu için sulamayı toprağın ihtiyacına göre yapıyordum. Şimdi havalar ısındığı için artık hergün suluyorum.

Önce dalı uzadı, sonra uzun ince yaprakları çıkmaya başladı. Belli bir uzunluğa geldikten sonra baş kısmında minik minik bir sürü tomurcuk oluştu.



Bu aşamadan sonra kendisi değil tomurcuklar büyümeye devam etti.







Belli büyüklüğe gelen tomurcuklar kızarmaya başladı. Ve kızaran tomurcuklar çiçek açtı.



İki soğan dikmiştim her soğanın başında 7-8 tomurcuk var. Mayısın son günlerinde açmaya başladı çiçeklerim. Hergün 1-2 tanesi açıyor. Yarısı açtı çiçeklerimin.








Renleri çok güzel bir turuncu. Bu lilyum çok estetik, harika bir çiçek. Zambağa benziyor.




Bu da bizim arada yemek verdiğimiz sokak kedisi. Bu eve ilk taşındığımızdan beri binanın arka bahçesine arada uğrayan, ordan burdan yemek bekleyen bir kedicik. Biz de evde ona uygun şeyler olduğu zaman alt evin bahçesinin bir köşesindeki çatıya atıyoruz o da gelip arada bunlardan nasibini alıyor. Kışları ortadan kaybolur ama havalar ısınınca geri mahallesine döner. Bizi kaç kıştır unutmuyor, mahallesine dönünce uğradığı evlerden biri de bizimki. Oğlum gördüğü zaman meraklı gözlerle izliyor.

29 Mayıs 2009 Cuma

Yemek yaparak para kazanmak ister misiniz?

Bir mail aldım, üretmeyi seven ve çevrelerinin ihtiyaçlarını görüp buna karşılık vermek isteyen iki genç bayandan. Bir ricaları vardı ve ben de severek kabul ettim.

Pınar hanım ve Meltem hanım bahsettiğim bayanların ismi. İstanbul Çekmeköy/Ümraniye 'de ev yemekleri yapıp, çalışan bayanların yemek yapma sıkıntısına destek olabilecek bir mutfak açmaya karar vermişler. İçinde mutfak olan bir dükkan ama hayalleri o kadar büyük ki dükkan bile demek istemiyorlar. Çünkü kalite ve lezzet ilk amaçları.

Bu iki bayan değişik sektörlerde iş sahibi oldukları için asıl işlerini bırakmak istemiyorlar, hem yemek konusunda da iyice ustalaşmış, para kazanmak isteyen ev hanımları ile çalışıp onlara da iş imkanı sağlamak istiyorlar.

Yani işin finanse kısmı onlar tarafından zaten yapılacak. Eğer lezzetli yemekler yapmak sizin için bir zevkse ve bu işten para kazanmak istiyorsanız belki de bu iş tam size göre?

Pötikare Mutfak adını verdikleri bu mutfakta çalışmaya adım atabilmek için irtibata geçebileceğiniz telefon numarası: 0532 717 24 46

14 Mayıs 2009 Perşembe

TAMEK Meyve Suyu



Geçenlerde Tamek Meyve Suyu'ndan bir mail aldım. Yeni geliştirdikleri TAMEKID projesinden ve yeni web sitelerinden bahsediyorlardı.

Kendi anlatımları ile TAMEK ID:

"TAMEKID
, TAMEK'in tüm websitelerinde kullanabileceğiniz üyelik sistemi.

Bizimle yapacağınız her türlü iletişimde
TAMEKID'nizi kullanabilir, dönem dönem
yapılacak kampanyalardan öcelikli olarak yararlanabilirsiniz.

Ağaşıdaki butona tıklayıp iletişim bilgilerinizi paylaşarak, hemen
TAMEKID sahibi olabilirsiniz. "

Ayrıca Web sayfalarında bir de yarışma vardı: Süpriz Meyve Yarışması. Yarışma sonucu içinde çeşitli meyve sularının olduğu meyve sepeti hediye ediyorlar. Ben paketimi aldıktan sonra duyurmak istediğimden yarışma bittikten sonra duyurabiliyorum maalesef.

Tamek yetkilileri bana yarışmaya katılmadan bu meyve sepetini hediye gönderebileceklerini söylediler. Ben de memnuniyetle kabul ettim. Paketim dün geldi. Baya şaşırdım doğrusu. Çünkü bu kadar ağır bir paket ve fazla sayıda meyve suyu beklemiyordum. İlk gözüme kestirdiğim Kan portakalı-nar karışımlı meyve suyunu açtım. Annem ve babama da ikram ettim. Onlar da ben de çok beğendik. Kendilerine bir kez daha buradan teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Paketimden çıkan meyve suları:
6 adet 200 ml. meyve suyu
6 adet kutu meyve suyu
5 adet 1lt. lik meyve suyu

Tamek Meyve Suyu yeni web sitesini ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Çok güzel hazırlanmış, meyvelerin faydalarını ve taşıdığı sırları anlatan, hangi meyve ne zaman üretilir, Tamek tarafından ne zaman kullanılır diye gösteren bir grafik ve çeşitli kokteyl tarifleri içeren bölümlerden faydalanabilirsiniz.


Bu da tamek meyve suyunu hüpleten yavru kuş :)

7 Nisan 2009 Salı

Bugünlerde..

Kıştan çıktık malum evin içi iş dolu. Bahar temizliğine başlayanlar oldu mu bilmiyorum ama ben herkesten sonra bitireceğimi bildiğim için haftasonu yavaştan başladım. Mutfak dolaplarına el attım. Tezgah üzerindeki iki dolabı sildim, içindekileri yıkadım. Kullanmadığım şeyleri paketleyip kaldırdım, taşınırken kolaylık olsun (ümit ederim bu sene en geç gelecek sene taşınmayı düşünüyoruz). Ama daha yapılması gereken çok dolap içi var.

Balkonum yok ama bu sene çok sevdiğim rengarenk çiçekler, minik biberler, otlar yetiştirmek için birkaç adım atabildim. Aslında 2 sene önce mutfak camımın önünde duran 2 tane saksıda çiçeklerim vardı ama geçen sene oğlum doğupta ben ilk zamanlarda annemlere taşınınca çiçeklerim soldu.

Ben de 2 hafta önce uzun dikdörtgen balkon saksılarından aldım. 1/3 üne süs biberi tohumu, 1/3 üne tere tohumu diktim. 1/3 ü ise dikilecek naneleri bekliyor. Yuvarlak bir saksıya aldığım lilyum soğanlarını diktim. Uçları beyazdı, şimdi pembe oldu. 4 günde rengi değiştiğine göre hayata bağlanmaya başladı diye düşündüm. İnşallah yazın güzel çiçeklerini de açar.







Yan resimdeki diktiğim süs biberi. Tohumu çıkarıp aralıklı olarak toprağın üzerine serpiştirdim. Üzerine de çok az toprak döktüm. Tere tohumlarını da aynı şekilde yaptım. Naneyi alırsam dalıyla dikeceğim.





Bunlar da lilyum soğanları. Aldığım pakette yazdığına göre gevşek toprağa dikmek gerekmiş. Soğanı toprağa uçları dışarda kalacak şekilde diktim.









Bir tane de hazır gül aldım. İki tane ince dalı var. Annemle babam benim için bir saksıya diktiler. Onu da diğerlerinin yanına camın önüne sıraladım. Üstelik üzerinde bir tane de tomurcuk var bakalım hangi renk açacak? Dün de kayınvalidem bana minicik kabında başında 2 tane çiçeği olan menekşe verdi. Onu daha büyük bir kaba alırsam belki işyerinde arkadaşlık edecek bana. Onların fotoğrafları henüz yok maalesef.


Soğanımı eklemesem olmaz. Fikri Pratik Anne'den aldım. Bakalım tazecik soğanlarım çıkacak mı?












Evelgün akşam tv de bakacak birşey bulamadığımdan kanalları ilerleyip duruyordum, Türkçe kanalları bitirmiş yabancı kanallara geçmişim, RTL televizyonundabir program dikkatimi çekti, izlemeye başladım. Bizim tvlerde evim güzel evim gibi bir program. Ona bakınca bizimkilere kötü bir kopyası bile demek geçmiyor insanın içinden. Ev normal bir ev değil, triblex ama içi harap halde. Hem tamirattan geçirdiler hem de çok güzel dekore ettiler. Üstelik tüm evi. Dekorasyon sitelerini gezmeyi severim ama görsel olarak izlemek insana daha güzel fikirler sunuyor. İnsan çevresini güzelleştirmek için bu tarz şeyleri izlemesi gerek.

12 Mart 2009 Perşembe

Severim...


(Fotoğraf 2 yıl önceki bahardan, çok değil 1 aya kadar yine bu halde olacak oralar!..)

Bugün hava o kadar güzel ki! Bahar geldi, yazın geleceğini haber veriyor bize. Yazı bu sene her zamankinden daha fazla seviyorum!

Geçen gün canımın istediği meyvelerden alınca düşündüm de ne kadar şanslıyız, bazı ülkelerde elmanın tanesini bilmem kaç dolardan alırlarken biz bu meyveleri kilolarca alabiliyoruz, evlerimizden eksik etmiyoruz. Yazda gelirken ve ben de yaz meyvelerini-sebzelerini özlemişken sevdiklerim takıldı aklıma, o kadar çok şey var ki hoşuma gitti bunları saymak sizinle de paylaşayım istedim.

Baharda yeşil erik,çilek,kirazı severim
Yazın şeftali,kavun,karpuzu
Kışın kestaneyi, yazın mısırı
Kışın mor ve beyaz lahanalı, brokolili bol limonlu salatayı severim
Yazın domatesi, salatalığı, soğanı, biberi dürüm yapıp yemeyi
Sonbaharda Trabzon hurmasını, her mevsim Hac hurmasını severim
Babamların bağındaki güz incirini dalından koparıp yemeyi severim
Kuru üzümü keklere koymayı...

Bunlar yiyecek değil ama,
ilk baharda papatyayı severim, sonbaharda eflatun kasımpatıları.

Ne demiştim?
Yaz geliyor, sizinde içinizde bir kıpırtı oluyor mu? Siz neleri seversiniz?

25 Aralık 2008 Perşembe

25 Aralık



Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıl dönümünde atalarımızı saygı ile anıyorum. Ruhları şad olsun.


"TÜRKÜM DİYEN HER ŞEHİR, HER KASABA VE EN KÜÇÜK TÜRK KÖYÜ, GAZİANTEPLİLERİ KAHRAMANLIK MİSALİ OLARAK ALABİLİRLER."

M.Kemal Atatürk

1. Dünya savaşından sonra Antep önce İngilizler sonra Fransızlar'ın işgali ile toplam 3 yıldan fazla özgürlük mücadelesi verdi (30 Ekim 1918-25 Aralık 1921) . 83 bin nüfuslu halk 6317 şehit verdi, Fransızlardan şehre 70.000 mermi yağdırıldı, büyük açlık çekildi ama mücadeleyi elden bırakmadı. TBMM tarafından, 8 Şubat 1921 de Gazi ünvanını aldı. 20 Ekim 1921' de Fransızlarla imzalan Ankara İtilafnamesi' nden sonra, 25 Aralık 1921' de son Fransız askerlerinin şehri terketmesi ile özgürlüğüne kavuştu.


8 Aralık 2008 Pazartesi

İyi bayramlar...

Sevdiklerinizle birlikte, mutlu, huzurlu bir bayramı geçirmeniz dileğiyle, Kurban Bayramınız kutlu olsun...

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...