hayattan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayattan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2022 Pazar

ESKİ BİR DOĞUM HİKAYESİ


Bahar gelsin diye hevesle bekleyip de baharın kendini gösterdiği ilk günü sular seller gibi duygusal geçirip sonrasında da eski bir günlüğüme gömülüp hafızanın kaybetmeye çalıştığı şeyleri anımsamak. Ne çok yazmışım, ne çok dökmüşüm içimi. Kağıtlarda kalsın istemedim buradan çok insana ulaşsın , birilerine belki nefes olur yalnız olmadıklarını gösterir dedim.

31 Mayıs 2014 tarihinde kaleme almaya başlamışım. Gezi Direnişinin 1. yıldönümü diye de not etmişim. 

*******

Çok şey var yazacak paylaşacak. Neresinden tutacağımı bilmeden oturdum kalemi aldım elime. Arada geri dönüşler ufak anektodlarla anlatmaya çalışacağım. Yaşarken hissettiğimizi verir mi bilmem ama hiçbir fikri olmayan, otizmi hiç bilmeyen birilerini bir nebze durup düşündürürse yeter. Her engelli çocuğun aileisnin en çok istediği şey evladının toplumda kabul görmesİ. Kendi özel mücadelelerimize çok başarılı olamayıp kuyunun dibinde buluyoruz çoğu zaman kendimizi. Derin bir nefes alıp otizmi nasıl anlatabilirim diye düşündüğümüzde ne çok hikayemiz var hepimizin. 

Bugün geri çevirdiğimde başımı, içimi en çok acıtan , en eksik kaldığım yer hastane odası. Hani o her çocuğun anne göğsünde ilk fotoğraf karesinin çekildiği yer. Anne ile o ilk tanışma , birbirinin kokusunu alıp sonsuz bağın düğüm yapıldığı o eşsiz an. Biz Tuğra ile yaşamadık . Onu benden alıp küvöze koymuşlar , beni de bir dolu kalabalığın içinde yapayalnız bırakmışlardı. Bugün her yeni doğum yapanı ziyarete gittiğimde o ilk anın sızısı aklıma gelir yüreğim burkulur boğazıma kocaman taş oturur. Kimilerine göre belki de hiç önemi yok. Hiç anne olamamış kadınları düşününce de ne büyük şımarıklık benimki diyorum. İnsanoğlu hep böyle değil mi , kendinden iyisine odaklanıp harap olmanın bir yolunu elbet bulur. Yakında 16 yaşında olacak ama benim için bu hastane odası mevzu hala çözülmemiş travma. 
Günün birinde bir çılgınlık yapıp yaşadığım travmanın geçtiğini kabul edip inanırsam yeniden anne olurum kim bilir ( Bu satırlardan 1,5 yıl sonra Yalın hayatımıza girdi. Bir umut belki de o eksik kareyi tamamlarım demişim fakat Yalın' ın doğumunda da o kareye kavuşamadım, ikinci bebeğimi de kucağıma vermeden yoğun bakım küvöze koydular. )

*******
29 Haziran 2006 onu ilk gördüğüm gün. Doğumunun ertesi günü. Doğum yaptığım gün beni ayağa kaldırmayı deneyip başarılı olamayınca yoğun bakımdaki tanışmamız ertesi güne kalmıştı. Hemşirenin inadıyla bir an ayağa kalkıp da ayakta duramayınca tekrar yatağıma yatırmışlardı beni. Galiba narkozun da etkisiyle ne anne olduğumu tam idrak edebilmiştim ne de hayatımın bundan sonrasının bambaşka olacağının.

Bir gün öncesi henüz karnımdaki bebeğim gelişimini tamamalamışken ( 34 haftalık ) sabah evde fenalaştım ve Orhun ' u aradım. O sırada da kendime kahvaltımı hazırlayıp 8 aydır her sabah olduğu gibi sabah kusmamı bile yapmıştım.     Ama ters bir şey vardı kendimi iyi hissetmiyordum, bunu izah edebilecek gücüm bile yoktu. Orhun' dan doktoru aramasını rica ettim. İzinde olan ve 8 aylık hamile hastasına gayet ciddiyetsiz ve sorumsuz şekilde idrar yolu enfeskiyonu olabileceğini söyleyip dahiliye uzmanına görünmemi söylemiş. Beni almaya eve geleceğini söyleyince ben iyiden iyiye halsizleşmeye başladığımın farkındaydım ve Orhun geldiğinde kapıyı açacak gücüm olmaz belki diye anahtarı kapıdan çıkarıp onu beklemeye başlamıştım. Orhunun yardımıyla üzerimi değişip Medipol Koşuyolu Hastanesi dahiliye doktorunun odasında muayene olurken kusmanın basıncıyla başlayan kanamam fitili ateşledi. Kendi doktorum izinli olduğu için hastanedeki herhangi bir jinekolog tarafından acilen muayene edildim. Şu an yazarken bile kalbim deli gibi çarpıyor. Yazın o sıcağında soğuk terler dökerek tekerlekli sandalye ile doğumhaneye çıkarıldığımı , ilk ke gördüğüm bir doktorun gelip beni muayene ettiğini anımsıyorum. Bebeğin kalp atışlarını duyduktan sonra beni acilen doğuma almaları gerektiğini söyledi doktor. O an dediğim tek şey '' DAHA 8 AYLIK , YAŞAMAZ Ki
BU BEBEK '' 
Başka seçim şansım yoktu, hasta bakıcılar ve eşimin yardımıyla üzerimdeki her şeyi çıkarıldı ve ameliyat için beni hazırladılar. Şaşkınlığımı, şaşkınlığımızı anlatacak kelime bulamıyorum şu an. Orhun' a kardeşlerime haber vermesini söyledim. Ben hastaneye gelirken telefonumu yanıma almamıştım. Aksilik üstüne aksilik Orhun' un da da telefonu tam da orada bozulmuş çalışmıyordu. Doğup büyüdüğümüz şehirde bir başımıza çaresiz ve yapayalnız doğumhaneye gidiyorduk. Halimiz öylesine zavallı idi ki tarif edemiyorum. Asansörde hasta bakıcının telefonu ile Orhun babasını arayıp haber verdi. Sonrasında buz gibi bir ameliyathane , aletler sesler kalabalık arasına katılıp kendimi avutmaya çalıştığımı şimdi bile anımsıyorum. '' ŞİMDİ UYUYACAĞIM VE UYANDIĞIMDA HER ŞEY GEÇMİŞ BEBEĞİM DE YANIMDA OLACAK '' 
Narkoz verilmeden doğuma girecek olan ve henüz 15 dk önce tanıdığım doktor Leyla hanım geldi ve '' Her şey çok güzel olacak Allahın izniyle '' dedi ve sonra derin bir uyku....

*******
Tıp dilinde PLASENTA DEKOLMANI  denilen bir şekilde dünyaya geldi Tuğra. Bebeğin anne karnındaki yuvası plasentanın dışına çıkması en basit anlatımıyla. Detaylı olarak bakmak isterseniz yukarıdaki kırmızıya bir tıklayıp detaylara bakabilirsiniz. Dekolman doğum oksijensiz kalma ve bir dolu yaşamsal riski de beraberinde getiren bir olay. Plasentanın ayrılması durumunda kanama hemen başlarsa biraz daha süreci önceden yakalayıp riski azaltmak mümkün iken bendeki gibi kanamanın gizli olup sonradan ortaya çıkmasıyla doğumsal riskimiz epeyce atmış. Öyle ki hem benim hem bebeğin hayatını kaybetmesi yüksek olasılıkla beklenen bir durummuş. Benim kanamam önceki gece başlamış aslında ama bana sinyalı sabah vermiş ağrı ile, hastanede kusmanın yarattığı basınç ile de kanama başlayınca sürecin adı konulup aksiyon alınabilmiş. Kanama olmasa her ikimizin zehirlenmesi ve hatta daha da geç kalınsa kaybedilmiş olmamızla sonuçlanacaktı. Sonrasında Plasenta Dekolmanı neden olur, ne yaptım da buna sebep oldum acaba diye çok araştırdım, çok sordum çünkü bir sorumlu bulmak zorundaydım. Ve en yakınımda kendim vardım. Leyla hanımın dediği '' siz ne yaparsanız yapın buna dışarıdan sebep olamazsınız, lütfen kendinizi suçlamayın '' lafı bile beni uzun yıllar rahatlatmadı. 

Doğum sonrası uyandığımda yanımda kim vardı hatırlamıyorum. Ben doğumdan çıkana kadar haber herkese ulaşmış, hepsi hastaneye koşmuştu. Kimseler yanımda tepkisini üzüntüsünü belli etmese de bir doğum sevinci yoktu odamda. Yüzüme yalandan gülüp odadan çıkıp ağladıklarını sonradan öğrendiğim bir dolu insan. Odada bir bebek ağlaması eksik. '' Erken doğduğu için kuvözde ''diyorlar bana sadece, narkozdan belki de sorgulamıyorum ya da korkuyorum duyacağım şeyden. Hatta aklıma kötü bir şey gelmediği gibi salak salak da gülümsüyorum. Aynı gün hemşire odaya gelip beni ayağa kaldırıp yürütmek isteyince anladım yolunda gitmeyen bir durum olduğunu. Ayağa kalkamadım, tansiyonum hala yüksekti. Kalkar kalkmaz tekrar yatağa oturttular beni. Ardından kocaman bir aletle doktorum geldi , beni muayene etti. Öğrendim ki doğum esnasında rahmimi alma durumu bile olmuş. Belki de tekrar anne olamayacaktım. İnsan ne saf ve başına gelenden nasıl da bihaber olabiliyor bazen. 

********
29 Haziran 2006 onu ilk kez gördüğüm o günü hiç unutmayacağım.  Benden önce yoğun bakım penceresiden gören herkes ne kadar güzel olduğunu anlatmışlardı bana. İçimdeki '' Acaba kötü bir şey oldu da benden gizliyorlar mı ? '' hissinden kurtulacağım için inanılmaz mutlu olduğumu hatırlıyorum. Sonunda kendi gözümle görüp derin nefes almak için sabırsızlanıyordum. Ağrımı unutup içime dolan o annelik gücüyle Orhun'un koluna girip yoğun bakım odasına oğlumla tanışmaya indim. Üzerime özel steril kıyafetleri giyip ellerimi dezenfekte edip doktorumuzla içeri girdik. Ona doğru yaklaşırken gördüğüm her kuvözdeki bebeğe merakla baktım, hangisi acaba diye kalbim deli gibi atarken onu gördüm. Bembeyaz pamuk gibi vücudunun her yanında kablolar teller bağlı olan minik masum Tuğramı. Hiç hayali kurulacak bir ilk karşılaşma değildi. Gerçekleri yavaş yavaş duymaya başlıyordum işte. Hayatta olması bile bir mucize olarak görülüyordu. Zor bir yoldan gelmişti ve daha da uzunca bir yolu vardı yanımızda olabilmesi için. Görür görmez hıçkıra hıçkıra ağladım, içimde durmayıp çıkmak istemiş 1900 gr bu küçük yavru benim miydi? Nasıl büyütecektim? Tüm korkularımla o anda tanıştım. Henüz dokunamadığım bir yavrunun sızısı taa içime oturmuştu işte. Ömrümce içimden sökülmeyecek kadar derine.


devam edecek...

26 Ağustos 2021 Perşembe

PSİKANALİTİK ve PSİKODİNAMİK TERAPİLER

 


Son zamanlarda oldukça popüler hale gelen psikanalitik ve psikodinamik terapilerin

benzerliklerini ve farklılıklarını bilmek terapi sürecinden geçmek isteyen kişilerin doğru terapisti

seçmelerini sağlayacaktır. Psikolojik danışmanlık merkezlerinde çalışan uzmanların hangi

yaklaşımda çalıştıklarını araştırmak terapi sürecindeki beklentilerinizin şekillendirmek adına

önemlidir.


Psikanalitik ve psikodinamik yaklaşımlar uzun dönemli, kişilik üzerine çalışılan psikoterapi

türleridir. İki yaklaşımda psikanalitik literatürdeki temelleri kabul eder. İki teknik arasındaki en

temel farklılıklar psikanalitik çalışma daha derinlikli bir çalışmadır ve terapistin kendi

psikanalizinden geçiyor olması gerekmektedir. Psikodinamik çalışmalar daha ilişkisel ve

psikanalitik çalışmaya göre daha esnektirler.



Psikanalitik Psikoterapi Nedir?


Psikanalitik terapi insan ruhsallığının farklı katmanlarını inceleyen kişilik yapısı üzerine

çalışılan uzun dönemli bir psikoterapi yöntemidir. Psikanaliz ilk kez Sigmund Freud tarafından

keşfedilmiştir.

Psikanalitik terapide amaçlanan, kişinin bilinç dışındaki materyali bilinç düzeyine getirerek iç

görü kazanması, iç dünyasında dengeli, sağlam ve uyumlu bir ruhsallıkta olması, istenmeyen

tekrarlayan örüntülerinden uzaklaşmasıdır. Psikanalitik psikoterapi ile danışanın bütün ve tam

hissedebildiği bir benliğe sahip olması, işlevselliğinin artması ve kendi iç dünyasında güçlü ve

sağlam hissetmesi sağlanır.



Psikanalitik çalışma psikanalizin temellendiği ve inşa edildiği bütün temel öğeleri kabul eder ve

kullanır ancak sıklığı ve yüz yüze olmasıyla farklılaşır. Psikanalizi yalnızca psikanalistler

uygulayabilirken psikanalitik terapiyi psikanalizden geçen psikoterapistlerde uygulayabilir.


Psikanaliz Çalışması Nasıl Yapılmaktadır?


Psikanaliz çalışması, bir analist tarafından gerçekleştirilir. Bir terapisin analist olması için de

kendi analizini tamamlamış olması gerekmektedir. Psikanalist unvanını ise onaylı psikanalist

derneklerine üye olmuş ve formasyonunu tamamlamış terapistler kullanabilmektedir.

Psikanalist ve analizinden geçen kişi (analizan) haftada en az üç kez olmak üzere seans

gerçekleştirirler. Her hasta divan çalışmasına uygun değildir ve bu nedenle analistle yapılan ilk

görüşmelerde hastanın divana alınıp alınamayacağına karar verilir.

Seanslarda psikanalist hastanın göremeyeceği bir konumda otururken, analizan ise divana uzanır.

Bu seanslarda analizan zihninden geçenleri hiçbir sansür uygulamadan ‘’serbest çağrışım’’

şeklinde analistine anlatır ve burada ortaya çıkan malzemeler üzerine birlikte çalışılır.


Psikodinamik Terapi Nedir?


Psikodinamik terapi danışanın mevcut davranışında tezahür eden bilinçdışı süreçlere odaklanılır.

Psikodinamik terapinin hedefleri, danışanın geçmişinin şu andaki davranışları üzerindeki

etkisinin anlaşılması, kendiliğin bilinmeyen yönlerinin keşfedilmesi ve iç görü kazanılmasıdır.


Psikodinamik ve Psikanalitik Terapinin Farkı Nedir?


Her iki yaklaşım birbirine yakın olup, literatürde zaman zaman birbiri yerine bile

kullanılmaktadır. Ancak temelde birbirinden farklıdırlar. Hedefleri benzer olmakla birlikte

uygulamada farklılıkları bulunmaktadır.

Her iki yaklaşım da temelini psikanalitik teorilerden alır. Diğer bir deyişle bilinç dışının varlığını

kabul eder ve terapi sürecini bunun üzerine şekillendirir. Psikanalitik terapide çerçeve ve terapi

çalışmasının temel unsurları psikanalizle aynıdır. Öte yandan psikodinamik terapiler uygulama

açısından daha esnektirler.

Özetle, psikodinamik çalışmaların psikanalitik çalışmaya göre terapinin süresi, terapistin

aktifliği, çerçeve ve terapideki derinleşme açısından farklılıkları bulunmaktadır.

Psikoterapi hakkında bilgi almak için Ethos Psikoloji ile iletişme geçebilirsiniz. İstanbul

Bağdat Caddesinde psikolojik danışmanlık merkezi olan Ethos Psikoloji bünyesindeki

bütün bireysel çalışan terapistler psikanalitik ve psikodinamik ekolde çalışmalarını

yürütmektedir.

14 Haziran 2021 Pazartesi

Ev Tekstilinin Olmazsa Olmazı Pikeler





 Biz kadınlar ev tekstil ürünlerini seviyoruz. Yaşadığımız mekanı düzenlemekten, dekorasyonuyla tekstiliyle ayrı ayrı uğraşmaktan keyif alıyoruz. Hele de son bir yıldır evlerimizden hiç çıkmadığımız düşünülürse ev tekstili hem keyif aldığımız için hem de düzenli hayatın gereği  hepimizin ihtiyaç listesinde yer alıyor.  Atalarımız boş yere '' Aslan yattığı yerden belli olur '' dememişler. Havalar ısınıp da yorganları yatağın üzerinden atıp tiril tiril pikeler meydana çıkınca ben de biraz pike ve pike takımlarından bahsedeyim istiyorum bugün. Hem şimdi düğün dernek sezonu da başlamışken yeni evlenecek çiftlere belki biraz fikir de  vermiş olurum. 


Ben evlenirken çeyizimdeki pike takımlarını annem kendi elleriyle  dikmişti. Anneannemin kendi çeyizinde işlediği kanaviçelerden pike takımları yaptı bana paha biçilemez. Halen de seve seve kullanırım. Annemin el emeklerinin yanında birkaç tane de  hazır pike takımı  almıştım elbette. Ev Tekstilinde dünya pazarına üretim yapan bir ülkede yaşayınca insanın kendini bu anlamda durdurabilmesi ne mümkün.  Açıkcası benim yeni ev düzenleyen ya da yeni evleneceklere birkaç tavsiyem olacak.  Pikeler yazın kullanıldığı için sıkça değiştirilip yıkanan ve haliyle çabuk yıpranan ev tekstil ürünü grubunda. Mutlaka evdeki herkesin birer  yedek pike takımı olmasını öneririm . Evinize sıklıkla yatılı misafir gelecekse misafirleriniz için de mutlaka - sadece onlar için kullanılmak üzere-  en az bir çift kişilik, bir de tek kişilik pike takımınız olsun derim.  Açıkcası benim için yatılı gittiğim bir evde temiz nevresim takımı ve yatak üzerine serilmiş şık bir pike takımı ev sahibinin bana verdiği değerin en önemli yansımasıdır. 





Özellikle yazın sürekli kullanılan pikeler aynı zamanda yatak örtüsü şeklinde de kullanıldığından da daha sade ve odanızın renklerine,  yatak odası mobilyanıza uyum sağlayacak renklerde seçim yapmaya özen gösterin.    Çift kişilik pike takımları  genellikle 2 adet yastık kılıfı, 1 adet çarşaf ve pikeden oluşur ve yatak odanızdaki şıklığı bütünleştirir.  Pikenin diğer bir işlevi gün içinde yatağı örtmek olacağından kullanımda daha az kırışan kumaşları tercih edebilirsiniz. Yazlık pikeler biraz daha ince kumaşlardan üretilirken mevsimlik diyebileceğimiz daha kalın pike takımları da bulabilirsiniz. Hepimizin zevkleri farklı farklıdır. Son dönemde yeni trend sade evler sade yaşantılar falan olunca elimiz hemen açık tonlar ve desensiz modellere gidiyor.  Yine de kimimiz sadelikten yana olurken  kimimiz daha renkli ve gösterişli desenlerden  hoşlanıyor da olabiliriz. Floral çiçek desenli,  romantik, desenli desensiz, çizgili ya da sade kendi zevkinize göre bulabileceğiniz bir sürü seçenek var.  Burada dikkat edeceğiniz şey  desenden ziyade alacağınız ürünün kalitesi , dokuması ve uzun yıllar boyunca kullanılabilecek olmasıdır. Kolay yıkanan ve belki ütü bile gerektirmeyen, rengi birkaç yıkama sonrası solmayacak olması. Ayrıca bir diğer önemli detay da pikenin kumaş özelliğidir. Ekstra yumuşaklık ve parlaklık için viscon içerikli ürünleri tercih ederken sıcak yaz günlerinde terleme yapmayan nefes alan ve nemi emen pamuklu kumaşlardan da şaşmayın.



30 Nisan 2021 Cuma

Meal Box ile Diyet Yapmak Artık Çok Kolay

 Diyet yapmak ya da fit kalmak için spor yapmak kadar sağlıklı ve doğru beslenmek de büyük önem taşıyor. Ancak diyet yapan birçok kişi menüleri hazırlamanın zorluğundan ya da tatsız olmasından şikayet edip, diyetten vazgeçiyor. Meal Box, uzman diyetisyeni ve gurme şefleri tarafından hazırlanan fit menüleriyle tüm önyargıları kırıyor ve günlük kalori ihtiyacını karşılayan lezzetleriyle, en sağlıklı şekilde kilo vermeye yardımcı oluyor.

 



Kilo almak, özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde birçoğumuz için kaçınılmaz hale geldi. Evde geçirilen uzun saatler, hareketsizliğe ve mutfakta daha fazla vakit geçirmeye sebep oldu. Diyet programlarının lezzetsiz bulunması, malzemelerin kolay temin edilememesi, her öğüne ayrı bir menü hazırlama zorunluluğu, evde ya da ofiste yoğun tempoda çalışanlar için diyet yapmayı zorlaştırdı. Alınan kilolarla birlikte sağlıksız beslenme kaygısı, hızlı ve zahmetsiz kilo vermeyi sağlayacak, alternatifi ve lezzeti bol diyet menü arayışlarına yöneltti.

 

Türkiye’nin lider paketli yemek markası Meal Box, artan talebe hızla yanıt vererek, diyet (fit) yemek paketlerini yeniledi. Uzman diyetisyen kontrolünde hazırlanan yemekler, porsiyonlar halinde, kişiye özel kaplarda ve son derece hijyenik koşullarda el değmeden paketlenerek kişinin bulunduğu adrese, isteğe göre sabah 07:00 ile 10:30 arasında kapıya teslim ediliyor. 10 günden 1 yıla kadar abone olunabilen sistemde kişiye, online olarak istediği zaman beslenme uzmanına danışma imkanı da sunuluyor.

 

3 farklı beslenme çözümü sunuyorlar


Fit menü paketlerinin kişinin günlük kalori ihtiyacı hesaplanarak hazırlandığını belirten Meal Box’ın uzman diyetisyeni Yunus Emre Barkırhan; “Diyet yemek anlayışını gurme ev yemekleri tecrübesiyle birleştiğimiz fit menü paketlerimiz, kahvaltısız 4 öğün, öğle yemeksiz 4 öğün ve tüm gün 5 öğün seçeneklerini içeriyor. Bu 3 farklı alternatif de 1200, 1500, 1800 ve 2200 kalori değerlerinden oluşan seçeneklere sahip.” dedi.



 

Lezzetsiz diyet menüleri geride kalıyor

Bakırhan, “Diyet programları uygularken genellikle lezzetsiz ve sıkıcı gelen menüler, diyetin yarım kalmasına ve kişinin hedefine ulaşamamasına neden oluyor. Gurme şeflerimiz ile birlikte hazırladığımız menülerimizle, lezzetli ve çeşitli beslenerek de sağlıklı ve formda kalınabileceğini gösteriyoruz. Haftalık belirlediğimiz menülerimizde pancake, rosto ve külbastı gibi bilindik lezzetlerin yanı sıra pazılı uskumru pilakiye, prebiyotik lahana turşusu ve balkabağı sinkonta gibi farklı tatlar da bulunuyor.” dedi.

 

21 Ekim 2020 Çarşamba

Anneannem...




 Kaç yaşlarındaydım bilemiyorum. Olsam olsam en fazla 5 ya da 6 . Benim hemen ardım sıra doğan iki kardeşimle birlikte daha çocuk yaşta üç çocuk doğuran anneme destek amaçlı anneannem beni alır götürürdü evine. Çocukluğuma dair anılarda hep o evdeyim, Bakırköy'deyim. Kendi evimden ayrılıp Bakırköy' e giderken annemi bırakıp gitmek istemezdim; anneannemden beni almaya geldiklerinde de anneannemi bırakıp eve dönmek gücüme giderdi. Bu duygu karmaşasını bugün bile çok net anımsıyorum. Belki de olduğum yere ait hissedememe, ait olduğumu düşündüğüm yerde bir türlü kalamamam o zamanların tohumudur. Her iki şekilde de gözlerimin dolu dolu olup geride bıraktığıma üzüldüğümü, çocuk aklımla hasreti içime yerleştirdiğimi anlardım. 

Bakırköy' deki ev annemin de genç kızlığının geçtiği, bizim de büyüdüğümüz, anneannemin şimdilerde tek başına yaşadığı o ev ( anneannemi 2017 Temmuzunun 27sinde kaybettik ) Bir aile için çok şey demek olan, sadece ev olmayan, birleştiriciliği çok kuvvetli huzurlu bir mabet. Daha kapısından adım atar atmaz çocuk kalbimi tekrar takındığım o güzel ev. Bir kez o evde, o arka odada bir yaz öğleden sonrası  cam aralığından gelen hafif rüzgarla uyuduysanız bir daha başka yerde o uykunun tadını hiç bulamazdınız. Hep aradım ben o sorumsuz uykuyu. En azından o evden yolu geçmiş onlarca aile ferdi bu dediğimi çok  içinden hissederek anlayacaktır. Bir kere o evde anneannemin demlediği içine yayla çayı da katılmış mis çayını içtiyseniz artık hiçbir çay o kadar keyif vermez.  Anneannemin bana kendi elleriyle dikip, içine yayla çayı doldurduğu bir bez torba var.  Kıyıp da kullanamıyorum o çayı;  biter de bir daha bulamam diye, anneannemden sonra kimseler bana böyle elleriyle birşey hazırlamaz diye gözüm gibi bakıyorum ( belki de elimdeki son stok o çay, o gitti ve sanki o yayla çayı da biterse içimden kocaman bir parça sökülecek gibi ) Bir de yakasının içine koca bir çengelli iğne ile mavi boncuk tutuşturduğu tişörtüm var. En az 20 yıldır o tişörtün içinde aynen takıldığı günkü gibi duruyor o iğne. En pahalı mağazadan alınmış en şık bluzdan milyonlarca kere daha kıymetli. Bayramlarda alınmış cicili bicili kıyafetlerimizin yakalarından kafamız acımadan rahat geçsin diye makası vurup da  yakasını kesen kadın anneannem. Kimselerin aklına gelmeyecek şeyler yapıp harikalar yaratan güçlü kadın. Küçükken parkta saatlerce salıncakta sallanıp da sabırla bekleyenim; geceleri içirmek için getirdiği kaymaklı sütlerden nefret ettiğim kadın anneannem. Yaz geceleri uykunun en tatlı yerinde gelip uyandırıp '' hadi karpuz kestim, kalk da ye kızım '' diyen ömrünü yedirip içirmek için feda etmiş bir Karadeniz kadını.  Sadece bizi, torunlarını evlatlarını değil hem de. Kapıya gelen postacıyı içeri alıp sütlaç yedirmişliği vardır. Benim hayatımın idolü. Sadece benim de değil üstelik, bu ailede birçoğumuzun örnek aldığı kadın.

Çocukluğuma dair hatırladığım ve her aklıma geldiğinde gülümsediğim bir anım var. Mekan yine Bakırköy Kartaltepe' deki ev. Henüz okula gitmediğim ve yılın büyük bölümünü anneannemle geçirdiğim hayatımın rüya zamanları. Caddeye bakan balkona o vakitler camekan yaptırılmamış. Karşısı kocaman bir top sahası. Şimdiki gibi çok araba da geçmeyen güzel Kartaltepe.  Mevsim kış ve oldukça kar yağmış anımsadığım. Ben dışarı çıkıp kartopu oynamak istiyorum, anneannem bahçeye çıkartmak istemiyor hasta olurum diye. Balkonda biriken karlarla oynamama izin veriyor önce. Sonra yine içine sinmiyor olacak ki alıyor eline kocaman bir çamaşır leğeni, içine karları doldurup getiriyor salonun ortasına. O zamanlar henüz kalorifer tesisatı yok;  salonda soba kurulu; kar dolu leğen sobanın yanında ben de önünde oynuyorum öylece. Arada ellerimi sobada ısıtıp tekrar oynamama izin veriyor. Leğende karlar eridikçe de balkondan takviye ediyor. Hayatta üşenmek nedir bilmeyen, aklına geleni dakika beklemeden icraata geçiren tez canlı muhteşem kadın anneannem. Ailenin kadınlarından kimse onun gibi olmayı, hatta biraz ona benzemeyi başaramadık bence. Ne 4 kızı ne de kız torunları. Kuymağı, köfteyi hala onun kadar lezzetli yapan yok aramızda.  Hep ya tuzu ya yağı eksik kalıyor. Onun gibi yedi düvelle barışık olan da yok, hafızası zehir gibi keskin olan da. Ve hala onun kadar güzel karpuz seçen de. Allah ömrüne ömür katsın; bize, hepimize kattıkların yoluna ışık olsun… 07.02.2014 tarihinde yazmışım bu yazıyı, henüz anneannem hayatta iken.

Onu Temmuz 2017' de kaybettik. Güneşli bir günde tam da toprağa kavuşacakken üzerine yağan rahmet yağmurları ve ışık huzmesi eşliğinde ömrüne yaraşır şekilde veda ettik koca çınarımıza. Ardından çok şey oldu. Fakat onu anmadığımız tek günümüz olmadı. Eğer içimde bir yerlerde bir güçlü kadın varsa onun genleri sayesindedir. Ve eğer gerçekten bir cennet varsa orada baş köşedesin biliyorum....




p.s. 25.07.2017 anneannem vefat etti / Tekirdağ

30 Temmuz 2020 Perşembe

Temizlikte En Büyük Yardımcı Dikey Süpürgeler



Temizlikte En Büyük Yardımcı Dikey Süpürgeler

Temizlik yapmak oldukça meşakkatli bir iş. Saatler süren toz alma, süpürme, silme işlemleri oldukça yorucu. Hele bir de dökülen saçlar, evcil hayvanınız varsa her yerde görebileceğiniz tüyler, yemek kırıntıları, pencereden uçan tozlar olunca temizlik tamamen çekilmez bir iş oluyor. Durum böyleyken temizliği olabildiğince pratik ve kolay hale getirecek bir yardımcıya ihtiyaç duyuluyor. Tam da bu noktada saatler süren, eğildikçe bel ağrıtan süpürme işlemlerine dikey süpürgeler son veriyor.

Temizliğin en büyük yardımcısı dikey süpürgeler hem ev hem de ofislerde rahat temizlik imkanı sunuyor.

Süpürge Seçiminde Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Ev ve ofislerin olmazsa olmaz elektrikli temizlik aletlerinden biri şüphesiz süpürgeler. En büyük yardımcılarımızdan biri olan süpürgeyi seçerken de dikkat etmemiz gereken bazı unsurlar bulunuyor.

Öncelikle kullanacağımız ürün sağlığımızı tehlikeye atmamalı. Uzun vakitler alan süpürme işlemi bel ile ilgili sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bu durumun önüne geçmek için vücut formuna uygun, hafif ve pratik bir süpürge seçmeye dikkat etmemiz gerekiyor. Ayrıca alerjik bünyelerde toz ciddi bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla seçeceğimiz süpürge tozlara karşı derinlemesine temizlik sağlayan, yüksek emiş gücüne sahip bir ürün olmalı. Dikey süpürgeler hem vücut sağlığınızı hem de toza karşı hassasiyetinizi göz önünde bulundurarak tasarlanmış ürünlerdir. Süpürge seçiminde bu özellikteki ürünlere öncelik vermelisiniz.

Özellikle ev temizliğinde kullanılacak süpürgenin halı süpürme özelliğinin başarılı olması gerekiyor.

Seçeceğiniz ürün halınızı derinlemesine süpürüp toz, saç, kırıntı, tüy gibi atıkları içine çekmeli. Burada da emiş gücü ortaya çıkıyor. Tasarım özelliklerine bağlı olarak dikey süpürgeler halı temizliği için uygun olarak tasarlanıyor. Uzun sopası ve güçlü emiş gücü sayesinde halılarınızı yorulmadan derinlemesine temizleyebiliyorsunuz.

Süpürge seçiminde dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da seçtiğiniz ürünün servis ağı, garanti koşulları. Herhangi bir teknik arızada markanın müşterilerine yaklaşımı, çözüm odaklı olup olmadığı fazlasıyla önemli. Dikey süpürgeler ve normal süpürgelerde de bu özelliği göz önünde bulundurmanız gerekiyor.

Yorulmadan, Pratik Temizlik için: Dikey Süpürgeler

Standart süpürge kullanımında sürekli olarak eğilmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu durumda anlık ve uzun vadeli bel ağrısı gibi sağlık problemlerine yol açıyor. Süpürme işlemi uzarken, yorgunluk  katlanarak artıyor. Dikey süpürgeler ise vücuda uygun yapısı sayesinde eğilme durumunu en aza indirerek, daha az efor sarf ederek temizlik yapmanızı sağlıyor.

Dikey süpürgeler anında, pratik kullanıma uygun olarak tasarlanmışlardır. Böylece ihtiyaç anında uzun uğraşlara girmeden süpürgeyi çalıştırabiliyorsunuz. Evcil hayvan beslenen evlerdeki tüy sorunu için de oldukça pratik. Günlük temizlikte de rahat kullanım sağlayan bu süpürgeler vazgeçilmez elektrikli ev aletleri arasında.

Kaliteli ve Uzun Ömürlü Ürün Seçimi Yapmalısınız

Dikey süpürgeler temizliği kolaylaştırıyor. Kullanışlı yapısı sayesinde temizlik çile olmaktan çıkıp sıradan bir aktivite halini alıyor. Tabii burada ürünün kalitesi en önemli unsur. Kullanacağınız dikey süpürgeler ne kadar kaliteli olursa bir o kadar da uzun ömürlü olurlar. Size uzun vadede yol arkadaşlığı yapacak bu ürünleri seçerken kaliteden ödün vermemelisiniz. Hem kaliteyi hem de temizlikte pratikliği bir arada sunan Arnica, özel olarak tasarladığı dikey süpürgeler ile uzun ömürlü yol arkadaşlığı vadediyor. Farklı fonksiyon ve özelliklerdeki dikey süpürgeler arasından kendinize en uygun modeli seçebilirsiniz. Fiyat, performans ve kalite üçlüsünün birbirini desteklediği bu ürünler temizlikte vazgeçilmeziniz olmaya aday! Tüm bu özelliklerinin yanı sıra görsel olarak da sıradan süpürgelerden ayrılan Arnica dikey süpürgeler, renkleri ve tasarımlarıyla da evinizde güzel bir yer
edinmeye hazır!

28 Temmuz 2020 Salı

Hawaya Dating ve Evlilik Uygulaması

Sosyal hayatın en önemli gerekliliklerinden biri arkadaşlık ve flört. Şu son birkaç aydır yaşadığımız covid- 19 pandemi sürecinde de bunu gayet net şekilde anlamış olduk. Sosyal mesafedir, izolasyondur derken arkadaşlık , dostluk ve daha da önemlisi aşk ilişkileri yepyeni bir boyut kazandı. Dating siteleri ve uygulamaları daha bir aranılır oldu.


Hawaya Mısır kökenli bir aplikasyon. Birkaç gencin birlikte hayata geçirdiği ve dünyada da oldukça fazla kullanıcısı olan bu yepyeni sosyal paylaşım uygulaması artık Türkiye' de.  Gençlerin dating sitelerinden beklediği  birçok özelliği de içinde barındırıyor Hawaya. Rahatlıkla uygulamasını indirebileceğiniz ve uzun soluklu ilişkiler bulmak için tercih edebileceğiniz bir sosyal platform. Geçmişte yakınları, akrabaları ya da çevreleri vasıtasıyla eş seçen gençler artık dijital ortamları da bu sürece katar oldu. Eş seçerken neye dikkat eder insan? Kendi kültürel yapısına uygun, belirlediği sosyal statülerde olan belli kriterleri de olan adaylara öncelik verir. Hawaya da aynı bu şekilde belirlediğiniz lokasyonlarda, dilediğiniz meslek ve yaş kriterlerinde kendinize uygun adaya yoğunlaşabiliyorsunuz.




Güvenilir bir dating uygulaması olan Hawaya Match grup bünyesine katılıp Almanya, Kuveyt, Singapur, Kanada , Endonezya, Malezya' dan sonra artık Türkiye' de de hizmet vermeye başladı. Evlilik amacıyla yola çıkıp sahte profillerden ve uygunsuz durumlardan çekinenler için de uygulamanın çeşitli önlemleri mevcut. Selfie doğrulama teknolojisi sayesinde sahte profil yaratmak isteyenlere karşı  bir koruma kalkanı sağlıyor.  Ayrıca bir diğer önemli özelliği de istemediğiniz taktirde  karşı tarafa profilinizi bulanıklaştırıp güvenli aşamaya kadar kendinizi izole edebilirsiniz Bizim gibi evlilik sürecinde aile onayını önemseyen bir coğrafyada sürece üçüncü bir şahsı dahil edip fikrini alma gibi ciddi yapıcı özellikleri de var. Özel mod seçeneği sayesinde de birbirleri ile eşleşen çiftlerin diğer adaylar tarafından rahatsız edilmelerinin önüne geçilebiliyor.



Hawaya' nın amacı dünyanın dört bir yanındaki adayları dijital bir platformda toplayıp hayat arkadaşları eşlerini seçmelerine yardımcı olmak. Kısa sürede bu amaçla gençler arasında yaygınlaşacak gibi gözüküyor.  Tamamen bilimsel yöntemler ve gelişmiş bir algoritma ile kişiler arasında eşleştirme yapan uygulamada aşkı bulmanın da ötesini hedefleyerek evliliğe uzanan bir yol açmak linki buraya bırakıyorum 👇👇👇👇


27 Temmuz 2020 Pazartesi

Sosyopix ile Anılarınıza Dokunun




Elimizde akıllı telefonlarımız olalı beri her birimiz artık birer fotoğrafçı olduk. Kendi anılarımızın takipçisi olduk dersek yeridir. fakat çektiğimiz fotoğrafların ne kadarını geleceği anı olarak taşıyoruz orası tartışılır. Çoğu telefonun içinde unutulup giden bir dolu hatıranın saklanmadan yok olduğunu biliyoruz. Ben kendi adıma yılda birkaç kez telefonumdaki beğendiğim fotoğrafları ayırıp mutlaka tab ettiriyorum. Bu konuda en kolay yöntem instagram üzerinden seçtiğim fotoğrafları Sosyopix ' e göndermek oluyor.

Sosyopix bu internet fotoğrafçılığının kalıcılığının sağlanması konusunda oldukça güzel bir uygulama. Dilediğiniz şekillerde farklı paketler hazırlayarak anılarımızı canlı tutmamıza yardım ediyor. Dijtal dünyada her ne kadar çok fotoğraf karesi çeksek de geleceğe sakladığımız kare sayısı o kadar da fazla olmayabiliyor. Harici belleklere, bilgisayarlara aktarılan çoğu güzel anı öylece kalıyor. Hele bazısının tamamen yok olup gitme ihtimalini de düşünürsek Sosyopix ' in yaptığı işin güzelliği daha da anlaşılır oluyor.


Ben yeni eve taşınırken sevdiğim anılarımızdan oluşan bir metal pano hazırlayıp sürekli gözümün önünde olsun istedim. En sevdiğim fotoğrafları seçip istediğim ürünleri web sayfasından seçip siparişimi verdim. Metal anı çerçevesi mutfağıma çok yakıştı , her gören de bayıldı. Bu harika fotoğrafları da telefonuma hapsetmeyip bastırdığıma çok mutlu oldum. Her yıl sonunda anılarımızdan oluşan bir albüm yaptırıp saklamak istiyorum bundan böyle. Hayat öyle hızlı akıyor ki , geri dönüp baktığımızda güzel anları tekrar anımsamak  herkese iyi gelir bence. 


Hatıralarına tutunmayı seven biri olarak fotoğrafları çok seviyorum ben. Sadece fotoğraf albümü içinde de değil, günlük yaşamın içinde kullandığım objelerde de kendi anılarımızın olmasından hoşlanıyorum. Özellikle eşime ya da çocuklarıma da hediye seçerken özel şeyleri tercih ediyorum. Sosyopix ' in farklı farklı paketleri de işi epeyce kolaylaştırıyor. Kendi fotoğraflarından oluşan kanvas tablolar, kahve kupaları , magnetleri kim sevmez ki? 



Şu anda sitede yaza özel en sevilen Sosyopix ürünlerinde %20 indirim var.  Evlilik yıldönümü , doğumgünü, yeni yıl hediyesi olarak aklınızda olsun. Anıları gözününde olsun isteyen sevdikleriniz varsa böyle bir armağandan çok mutlu olacaklarını garanti ederim. Ayrıca Sosyopix' in işinin kalitesi farkedilir derecede iyi. Detaylarının inceliği, paketlemesinin zerafeti ve hizmet kalitesi olarak bir kere çalıştığınızda sürekli müşterisi olacağınıza emin olabilirsiniz. Yaz indirimini kaçırmayın , ister sevdiklerinize isterseniz de kendinize anılarını hediye edin. 







6 Nisan 2020 Pazartesi

Hoşçakal Deme ... Şimdilik de... Veda Bizim İşimiz Değil...



3 yıl kadar önceydi. Yine hayatın beni soktuğu bir girdabın içinde nefesimin tükendiği bir andı. Hoşçakal yazdım ve kapattım ekranı. O akşam bir sürü kişi bana dokunmaya, güç vermeye çalıştı. Bir çoğu meraktan. Yorganı başıma çekmiş salya sümük ağlarken sadece onun mesajına tepkisiz kalamadım. Çünkü biliyordum o da savaşıyordu. Hem de benden daha da zor şartlarda. Çok daha güçlü bir düşmanı vardı. Yakasını bırakmıyordu fakat o  asla pes demeden ayakta duruyordu.

- Yasemin ???
- Canım iyiyim, sen merak etme güzel arkadaşım
- Tamam 75859 mesajla boğuşacaksın şu an ama gerçekten iyi misin?
- Değilim ama olucam 
- Yoruldun mu ?
- Çooook !
- Hoşçakal deme ... şimdilik de... Veda bizim işimiz değil Yasemin.
- Canım benim sen iyi misin ben boşver , her şey yolunda mı ?
- Yoruldum ama veda etmeme izin vermediler
- Etme :(
- Sen de.. dinle kadın...biz o Allahın dağına göre kar verdiğiyiz...Bil ki senin, benim ve birkaç kadının daha anlaşması var bu evrenle. yorulacağız, tek olacağız. 
- Ayşem ben senin yerinde olsam ne yapardım bilmiyorum, o kadar güçlü değilim ben.
- Hahahaa deli misin, şaka di mi ? seni anlatıyorum , o kadar deli bir örneksin ki benim için, neler başardığını nasıl görmezsin. Ben senin kadar cesur bile değilim.
- Ben dayanamıyorum bazen ayşem, çöüzm bulamıyorum sıkışıp kalıyorum. seni üzdüğüm için kendime kızdım şimdi.
- Hayır, belki kaç kişiye dokunuyorsun. Her seyi geç iki bebeye hayattan vazgeçmemeyi öğretiyorsun, senin kimseye ihtiyacın yok ki lütfen... Bizim yazgımız bu. 
- Senin şu an yaptığın kadarına bile bazen o kadar ihtiyacım var ki. Yazgıdan korkan bir deliğe kaçıyor.
- Sen içindekini görsen. Kendine en son ne zaman sarıldın, aynada gözlerinin içine baktın. Önce sen kendine yapacaksın  bunu. Tama  bugün yorul sabaha kadar ama sonra gene kalkacaksın.
- Mecburum buna, başka çarem mi var ki?
- Bir çok kadında olmayan bir güç bu, buna sahipsin. seni yoruyor haklısın ama örnek de olduruyor. Yasemin bak biz seçildik anladın mı ? çocuklarımız bizi seçti, onlara nasıl yakata duracaklarını öğreteceğiz, diğerleri sallanırken bizimkiler dimdik duracak inan bana.
- Bana çok güç verdin Ayşem, bazen sesini duymayı çok özlüyorum ama yapamadm doğru kelimeleri bulamam diye. Sen iyi ki varsın Ayşem, Allaha ve evlatlarına emanet ol.
- Yasemin kelimeleri geç...  Burdayım... İsyanda bana gel. 
- Ankara gelirsen bileyim olur mu ?
- Benim amazon kadınım....




Dün geceden beri bu son yazışmamızı okuyup okuyup ağlıyorum. O büyük savaşının içinde bile yetebildiğine elini uzatan güzel yürekli arkadaşım dün aramızdan ayrılmış. Kelimelerin anlatamayacağı kadar çok üzgünüm. Ona burdan veda etmek istedim. Blogdan, tanıştığımız mecradan olsun istedim son veda. Blogların dostluğa dönüştüğü, ne yazılmış diye merak edip durup durup sayfaları kontrol ettiğimiz, okuduğumuz ürettiğimiz zamanlardan kalma güzel kadın Ayşem. Bilenler bilir Peçeteden Notlar blogunun güzel yazarı. Hem dünyanın en güzel pastalarını yapıp hem de bu kadar güzel yazmak ona hastı. Macaron kraliçesi , elinden dünyanın en lezzetli macaronlarını yediğim koca kalpli kadın Ayşem. İyi ki tanımışım, iyi ki senin hikayenin güzel zamanlarına şahit olmuşum. Gittiğin yerde de güzelliğini rengini bulaştıracaksın biliyorum. Huzurla uyu Ayşem. Veda bizim işimiz değil Ayşem. Şimdilik...




5 Ocak 2020 Pazar

2019 Sana Dedım 2020 Sen Anla...



Biten , sonu gören ne varsa ardından şöyle bir ardınıza  bakıp muhasebesini yapıyor musunuz?  Ben en ufak bir olayın ardından bile günlerce kafamın içinde büyük taarruz yöneten  kumandan gibiyim.  Sürekli vuruyorum, kırıyorum; kestirip atıyorum ilişkilerde son noktayı koyuyorum. Sadece kafamda tabii...  İşin gerçeğinden epeyce farklı olarak hep yıkıcı hep yıpratıcı. Kimi ? Elbette ki kendimi. İnsan kırmaya programlanmamış bünyem hata veriyor simülasyondan gerçeğe geçince. Kendimi koruma konusunda bile bazen yetersiz kalıyorum. Nerde kalmış insan kırmayı becereyim :(  Olay esnasında çoğu zaman stres yönetimini iyi beceremeyen gergin bünyeme ters besbelli. Sonra ne oluyor ? Hayır demeyi bilmeyen insan küçülüyor küçülüyor ve sürekli kafasının içindeki taarruzu mükemmel yönetirken sahada kaybediyor. Acı ama gerçek. 

2019 benim için başarısız bir yıl oldu ( burada yine kendimi yerden yere vuruyorum farkındaysanız ) İçine sıkıştığım kaosun dibine kadar hissettim çaresizliği, yalnızlığı ve kendimden başka kimsem olmadığını. Belki zaten bildiğim şeylerdi tüm bunlar ama bu yıl biraz daha içime kazındı. Susmayı, sabrıma sığınmayı, gözlerimi kaçırmayı, arkama dönüp yanıbaşımda yine kendimi görmeye alıştım. 
Duygusal olarak zor dönemlerden geçsem de iş anlamında kendime saygımın arttığı, bir nebze daha profesyonel odaklı olmayı becerebildiğim bir yıldı. Hayatımın tüm çalkantısı içerisinde sakin limanım yine blogum oldu. Sosyal medya üzerinde yaptığım işler,  birlikte işbirliği yaptığım firmalar, katıldığım lansmanlar, sosyal sorumluluk projeleri ve ürettiğim içeriklere bakacak olursam da hiç de fena bir yıl sayılmazdı. Bende eksik olan özelliklerden biri hırs, kimseyle değil belki ama kendimle yarışıp çıtamı bir nebze daha yükseltmek konusunda hırsım yetersiz kalıyor. Bu konuda kendimi eğitmem gerek galiba önümüzdeki yıl için hedef tahtama not etmiş olayım bunu.

2019 yılının bana öğrettiği bir tek şey varsa o da kendimi sevmem oldu. Kırışıklıklarım, kilolarım , fevri çıkışlarım, yetersiz anneliğim, kimi zaman rüküşlüğüm kimi zaman patavatsızlığım ile hep sevdim kendimi. En değerli benim , demeyi öğretti bana hayat şu yaşımda. Geç oldu kabul ama hiç kavuşamamak da vardı. Filtreler ve aplikasyonların hayatımızın her alanına dahil olduğu zamanda olduğum gibi kendimi sevdim, saklamadım, ne başkalarını ne de kendimi kandırmaya yeltenmedim. Bu da övünülecek kadar iyi bana kalırsa.



Durup dinlenmeyi, ufacık molalarda nefes almayı, her dibe vuruşta tekrar yukarı bakabilmeyi, elimi uzatabilmeyi içimdeki çocuğa , yanımdaki 2 evlada yetebilmeyi, bende olanı paylaşmayı, elimde olmayana göz dikmemeyi , dostlarıma kucak açmayı, evimi kek kurabiye kokutmayı, çayımı çorbamı yudumlamayı ve şükretmeyi ihmal etmemeyi bildim bu yılda da ne mutlu bana. 

2020 yılında kendim için ilk hedefim '' Hayır '' demeyi becerebilmek. Öyle bahanelere , olur olmaz uydurulmuş gerekçelere falan da sığınmadan düpedüz '' Hayır '' demek . Arkasından özürler, ezilmeler büzülmeler de olmadan hatta. Bunun ne demek olduğunu beceremeyenler çok iyi anlar bence bunun ne kıymetli olduğunu. Hayat herkese, her duruma yetişebilmemize imkan verecek kadar kolay olsaydı keşke. Ne yazık ki yetemediğimiz yerde '' Hayır'' demeyi bilmek ne büyük lükstür bazen. Hadi inşallah bu yıl bana da yakışsın biraz. 


Yeni yılda kişisel hedeflerimin başında daha sık blogu güncellemek, dolu dolu içeriklerle yine eskisi gibi heyecanla yazabilmek istiyorum. Ve mutlaka daha fazla kitap okumak , daha fazla ne varsa okumak. Elimize yapışan şu akıllı telefonlara olan düşkünlüğümüzün azalması en içten hedeflerimden biri. Şu yazıyı bile yazarken her 10 dakikada bir kısa telefon bakma molaları verdiğim düşünülürse hayatımızın ne kadar odağında olduğu malum.

Ekonomik olarak tam anlamıyla bağımsız olmayan bir kadın olarak üretmenin tek karşılığının nakit olmadığını biliyorum. Gerek evimde gerek sosyal yaşantımda gerekse de sosyal medya bağlantılı işlerimde devamlı araştıran, üreten ve kendimi geliştirmeye çalışan bir kadınım.  Sadece annelik kılıfı içerisinde kalmak hiç bir zaman beni tatmin etmedi, dışarıdan da sadece bu gözle görülmek canımı cidden acıttı. Bu yıl açıkcası en büyük hedefim gösterdiğim bu çabanın kayda değer karşılığını alabilmek .

İŞte böyle be canım 2020, sen duydun yazdıklarımı dilediklerimi. UMarım elin boş gelmezsin bana, bize, aileme... Sağlık , huzur, mutluluk cepte hep olsun ama yanında da tadından yenmez ufak tefek eşantiyonların olsun hadi bakalım umutluyum senden. Bak ilk 5 günün geçti bile, fazla da hızlı gidip yorma bizi....




14 Kasım 2019 Perşembe

Kredi Kartının Asgari Ödemesi Hakkında Merak Edilenler




Kredi kartlarının asgari ödeme tutarı, bankalar tarafından belirlenen ve yatırmanız gereken en düşük ücrettir. Bankalar asgari ücret ödeme tutarını çeşitli yönetmelikler doğrultusunda belirliyor. Bu tutarın kredi kartının limitine göre değişkenlik gösterebildiğini belirtmeliyiz. Şayet kredi kartı limiti  15.000 TL'ye kadar olan herhangi biri miktarsa bu durumda kredi kartı asgari ödeme tutarı toplam borcun % 30’u oluyor.
Kredi kartı  limiti 15.000 TL ile 20.000 TL arasında ise bu durumda da asgari ödeme tutarı % 35’e çıkıyor. 20.000 TL ve daha üzerinde olan kredi kartı limiti durumunda ise asgari ödeme  tutarının borcun % 40’ı ve üzeri olduğunu belirtebiliriz. Bu rakamlar ve yüzdelik oranlar bankalar tarafından değil söz konusu yönetmelikler tarafından belirleniyor. Bankalar sadece yüzdelik oranlar üzerinde söz konusu oranların altında olmamak kaydıyla değişiklik yapma hakkına sahip oluyor.
Kredi kartı harcamaları ile ilgili sadece asgari ödeme tutarını düzenli olarak ödeyen kişilerin sayısının bir hayli fazla olduğunu belirtebiliriz. Oysa aslında asgari ödeme tutarı kredi kartı kullanan kişilerin toplam borcunu ödeyememesi durumunda kartının kullanıma kapatılmaması için sağlanan bir kolaylık olarak değerlendirilmelidir. Bu sayede kredi kartı hala kullanıma devam edilebiliyor ve kredi kartı sahibine toplam borcu ödeyebilmesi için bir süre daha şans tanınıyor.
Bu durumda akıllara gelen soru kredi kartı asgari ödeme tutarının ödenmesi durumunda  faiz işleyip işlemediği oluyor. Kredi kartınızın sadece asgari ödeme tutarını yatırırsanız kalan borç miktarı üzerinden bir faiz işliyor ve bu faiz miktarı da toplam borca yansıtılıyor. Yani kredi kartının asgari  tutarı ödendiğinde faiz söz konusu oluyor. Hatta bir süre sonrasında bir yasal takip de söz konusu olabilir. Şayet hesap kesim tarihinden itibaren 90 gün süre boyunca asgari ödeme tutarı ödenmemişse bu durumda yasal takip başlatılıyor.
Konu ile ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz Findeks internet sitesine tıklayabilirsiniz. Kredi kartı asgari ödeme tutarı gibi konularda merak ettiğiniz tüm soruların yanıtlarını bu sitede bulabiliyorsunuz. Böylelikle kredi kartı kullanımı ve borç ödeme düzeni gibi konularda alışkanlıklarınızı lehinize olacak şekilde değiştirebilirsiniz.

18 Ekim 2019 Cuma

Yurt Dışında Dil Eğitimi Almanın Avantajları


Yabancı dil eğitimi herkesin titizlikle üzerinde  durması gereken konulardan biridir. Artık çok sayıda kişi yabancı dil eğitimi almak için yurt dışına gitmeyi tercih ediyor. Çünkü yurt dışında bu eğitimi almak beraberinde pek çok farklı avantajı getiriyor. Bunlar arasında en önemli olanı kuşkusu yabancı dili telaffuz bilgisi ile birlikte öğrenmektir. “biliyorum ama konuşamıyorum”  sorununu ortadan kaldırmak isteyenler yurtdışına giderek yabancı dil eğitimi alıyor. 
Elbette yurt dışında bu eğitim almanın sağladığı avantajlar  sadece bu dili doğru şekilde telaffuz etmeyi öğrenmekle sınırlı değil.  Bununla birlikte gün içerisinde sürekli pratik yapma imkanının olması da en önemli avantajlar listesinde yer alıyor.  Hatta pratik yapmak bir anlamda yurtdışında yabancı dil eğitimi alanlar için zorunlu oluyor da diyebiliriz.  Farklı bir ülkeyi tanımak ve bir yandan eğitim alırken diğer yandan da  gezme şansını elde etmek de cabası…
Hangi Ülkede Hangi Yabancı Dil Kursu Seçilmeli?
Eğer yurtdışında yabancı dil eğitimi almanın çok yüksek bir bütçe gerektirdiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.  Elbette belirli bir bütçeye gözden çıkarmanız gerekiyor ancak bu rakamların her daim çok yüksek meblağları bulduğunu söyleyemeyiz.  Bununla birlikte hangi ülkede hangi yabancı dil kursuna tercih etmeniz gerektiği konusunda aklınız karışabilir.  İşte bu noktada devreye yurt dışında yabancı dil eğitim hakkında  danışmanlık hizmeti alabileceğiniz firmalar giriyor.
ICES Turkey eğitim danışmanlığı dendiğinde ilk akla gelen firmalardan biri oluyor.  Rotasını yurt dışına çevirmek isteyenler için son derece önemli bilgiler aktaran ICES Turkey danışmanları yanınızda oluyor ve sizin için bir yol haritası çıkarıyor. En iyi yabancı dil kursları hangileri olduğu ve ne kadar bütçe ayırmanız gerektiği gibi son derece önemli olan konularda detaylı bilgi alabiliyorsunuz. Bununla birlikte sizin için hangi ülkede yabancı dil eğitimi almanın daha avantajlı olduğunu da danışmanlar öneri olarak tarafınıza bildirebiliyor. 
Böylelikle internet üzerinde günlerce hatta haftalarca süren bir araştırma stresi yaşamak zorunda kalmıyorsunuz. Hemen şimdi ICES Turkey internet sitesine tıklayarak mevcut bilgilere göz atmaya başlayabilirsiniz.  Böylelikle yabancı dil eğitimine dair pek çok konuda fikir edinmiş olacaksınız.