Kökler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kökler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2010 Perşembe

Kökler.. Dostlar..


Daha önceki yazımda yarım kan Trakyalı olduğumdan bahsetmiştim.. şimdi de diğer yarımdan bahsetmek istiyorum.. Yarım kan Sivas'lıyım.. Hiç görmedim ama sanırım babamın köklerini koruma çabasından olacak; nüfusa kayıtlı olduğum yer Sivas'tır.. Hiç hatırlamak istemeyeceğimiz olaylarla kafamıza kazınmış olsa da ben çok merak ediyorum orayı ve bir gün babamla bir yolculuk yapmayı çok istiyorum.. Onun büyüdüğü yerleri görmek istiyorum, tıpkı annemin büyükannesinin geldiği ve şimdi Yunanistan sınırlarında olan Sofulu'yu görmek istediğim gibi.. Bir çeşit köklere yolculuk işte :)

Yıllar önce bir kongre için Atina'ya gitmiştim, bir konuşmanın başlamasını beklerken yanımda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan bir arkadaşımla, memleket sohbeti yapıyorduk.. İkimizin de bir tarafı Sivas'lı idi.. Biz konuşurken diğer tarafımda oturan yaşlıca, Amerikalı bir bayan psikolog eğildi bana doğru ve "Türkiye'deki Sivas'tan mı bahsediyorsunuz?" dedi, şaşırarak "evet" dedik.. Hemen yaka kartını gösterdi, soyadı Sivaslian'dı.. Malum yıllarda, babası Sivas'tan yola çıkıp, uzuuuun bir yolculuğun ardından Amerika'ya gitmiş.. Babasını kaybettikten sonra kardeşi ile Sivas'a gelip eskiden ailesine ait olan yerleri ziyaret etmişler.. İzlerini bulmaya çalışmışlar..

Sonra yine Amerika'da tanıştığım bir Türk hanım vardı, ilk eşinden gördüğü şiddet nedeni ile boşanıp, küçücük oğlunu da alıp Amerika'ya gitmiş çalışmak için ve orada bir Rum ile tanışmış.. John ile.. Evlenmişler.. Oğlunun adı Can'dı, evde küçük Can, büyük John muhabbeti yapılırdı :) Neyse mutlu bir evliliği ve çocuğuna gerçek bir baba olmuş bir eşi vardı, ben onu tanıdığımda... John'ın ailesi de yine malum yıllarda Kayseri'den çıkıp taaaaaa Amerika'ya gitmiş ve dedesi ölene kadar hep Rumca'nın yanı sıra Türkçe de konuşabileceği dostlar aramış kendine Amerika'da..

Çok duygulanmış, çok hüzünlenmiştim bu iki hikayeyi de dinlerken.. Oysa hepimizin yurdu olabilecek, ne güzel topraklarda yaşıyoruz.. Zengin bir birliktelik yaratabilme şansı varken, bu bizim en güçlü yanımız olabilecekken, tüm o yaşananlar nasıl dünyanın her yerine fırlatmış bu insanları.. Tanıdığım bu insanlar Türkiye'yi ve insanlarını sevmeye devam ediyorlardı.. Bu denli zengin bir kültürel geçmişi olan topraklarda doğmuş olmaktan çok mutluyum ama bu toprakların hepimizin olduğunu düşünüyorum.. Artık her yere barış gelsin ve bir daha hiç gitmesin istiyorum..

21 Ocak 2010 Perşembe

Trakyalılar ve "H" Harfi

Zeynep'in blogunda okuyunca aklıma geldi.. hemen yazmak istedim.. Öncelikle Zeynep, benim kardeşimin arkadaşı.. Daha birbirimizi canlı olarak görmüş değiliz, ama telefonda konuşmuşluğumuz var; seslerimizi tanırız, sonra resimlerimizi görmüşlüğümüz var.. Yani biliyoruz birbirimizi.. Bloglarımızı takip ediyoruz, çok şey öğreniyorum ondan.. bir de ben Zeynep'i gerçekten çok seviyorum; içim ısınıyor, kanım kaynıyor ona.. Sanırım kan çekiyor azıcık da.. Zeynep de benim gibi yarım kan Trakyalı.. belki de bundan :)) Neyse bugün yazmış, Trakyalıların, sözcüklerin başındaki "H" harfini atladığını, harften tasarruf ettiğini..

Ama ne yapsınlar canım! serde Avrupalılık var :)) İspanyolca'da da baştaki "H" okunmaz.. Mesela hola (merhaba), "ola" diye okunur.. Hasta la vista (görüşürüz), "asta la vista" diye okunur.. Azıcık İspanyolca dersi almıştım da oradan biliyorum :)) Beginner seviyesinde kaldı.. hala sadece selamlaşabiliyorum..

Zeynep bahsetmiş; Haluk isimli bir arkadaşının sünnetinde, hediye gelen 10 altın harfin 8'i "A" harfi imiş :))))

Ben de hatırladım.. ilkokul 5. sınıftayken bir aşk mektubu almıştım.. isimsiz bir mektup.. çantama bırakılmış.. Dörde katlanmış bir kağıt.. Açıyorsuuuuuuuuun.. Kocaman harflerle "AYATIM" yazıyor... hemen anlamıştım kim olduğunu :)))  Sınıfta; Trakyalı, sarışın, mavi gözlü sadece bir çocuk vardı  :))