kpss etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kpss etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2010

621942783613492866120025916364



Performansımda düşüklük var değil mi, çünkü yazacak kadar iyi değilim. İki sene öncesi hatta geçen sene ne kadar güzelmiş her şey. İçimdekiler tükeniyor. Bünyeyi dinlendirme çabasındayım ama mümkün olmuyor tabii bu. 

Geçen hafta bir haber okudum ve yine nevrim döndü. Okuduğum andan beri iki satır yazayım diye uğraşıyorum ama işte ne demeli, nasıl tahammül etmeli bilemiyorum. Yok saysam içime atıyorum o kadar, kimsenin haberi olmuyor. Gerçi yazmışım ne olacak değil mi, kaç kişi okuyacak, neyi değiştirebiliyoruz ki? Öğrenilmiş çaresizlik dedikleri var ya hani, heh ondan işte durumum, durumumuz. 

"KPSS’nin iptal edilmesine neden olanlardan 7 kopyacının mülakatla eleman alacak olan TRT’ye başvurduğu ortaya çıktı. Başvurularda, Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir, 119 net yapan Harun Aydın’ın referansı oldu."
Söyleyecek bir şeyim yok gibi aslında. Sadece bilinsin diye yazdım. Haberi başka kaynaklardan da okudum. Bir haber sitesinde uzun uzun inceleme yapılmış. Kişilerin geçmişlerine dair bilgiler de vardı. Fazla ayrıntı verdiği için linki eklemiyorum ama kopya skandalına neden olan grupla yakın bağlantılı bir geçmişi var kişilerin. Zaten kopya konusunda adı geçen kişiler bunlar. Linkini verdiğim haberde yedi kişiden bahsediliyor, diğerinde iki ama iki kişinin de adı, geçmişleri, puanları ve kopya soruşturmasında adı geçip geçmediği vs ayrıntılı şekilde bildirilmiş. Bir de şu bilgi verilmeli: TRT, bu malum haber sitesinin ayrıntılı haberinden sonra herhangi bir açıklama yapmadan bir hışım kapatmış efendim sorgu sayfasını. 

Bildiğim kadarıyla konuyla ilgili bir gelişme yok, olması şaşırtırdı zaten. 
Öyle işte. Daha daha nasılsınız?

31 Ekim 2010

ÖSYM'nin Teknoloji ile İmtihanı


Bir sınavı daha geride bıraktım efenim. Hemen izlenimlerimi aktarıyorum.
Sevgili sınavgiriciler, dandik kalem konusunda haklıymışım. Gazetenin verdiği kalemlerden iki adet sınav kalemi verdiler. Kağıt mendil yoktu sadece incecik "bir" peçete vardı. 3-4 adet Olips (tane olarak) vardı. Yarım litrenin daha azı var ya hani mini su şişesi, heh ondan da su vardı. Bir kalemtıraş, bir de kalitesiz silgi vardı. Bunları bilin bundan sonra böyle imiş. Sınava kağıt mendil de almadılar iyi ki akmadı burnum hıh

Parmak kadar çocukken bile sınavlara tek başıma giden bendeniz, mecbur kaldım bu sefer, babamla gittim sınava. Çanta alınmıyordu çünkü. Böyle bir garip oldum, sadece kimlik ve sınav giriş belgesi ile girdim. Ben giderken milletin bir kısmı geri dönüyordu. Yüzüklerini, kolyelerini çıkarttırmışlar, birilerine bırakma çabasındalardı. Hatta emanet edecek kimsesi olmayanlar gömdüler efendim. Evet bildiğin gömdüler alyanslarını. Komediydi resmen. Süper bir üst arama olması gerekiyordu değil mi bu kadar hassaslığa.? Ha haaa, neeerdeee... Bir tane kadın bir tane de erkek polis koymuşlar kapıya, öylesine bir ellediler o kadar. Hatta kadın sadece ceplerime bir de takı taşıyıp taşımadığıma baktı. Çorabıma süpersonik bir cihaz yerleştirmiş olsam hayatta anlamazlardı, hatta ne süpersoniği bildiğin 3310 hatta artırıyorum walkman koy, hiiç çakmazlardı. Salonda 3 tane gözetmen vardı, salonda kopya çekmek zor olurdu herhalde. 
Hayır anlayamadığım şey şu, 1234 şifreli bir sistem kullanıyorsunuz malum sorular sistemden çalındı, bu kadar yaygaraya ne gerek var? 

Olması gereken buydu elbette bu kadar önlem alınmalıydı hatta bu bile yeterli değil ama işte zoruna gidiyor insanın yarım yamalak iş yapılması. "Aaa teknoloji çok gelişmiş biz milletin alyansını almayalım sınava" demeleri garip. Şifreni 1234 yap sonra milletin alyansına şüpheyle bak. ehi..

Sınavı yine birincilikle bitirdim, en birinci ben çıktım. Bu millet onca zaman ne yapıyor sınavda anlamıyorum. 1 saat mi ne vardı, verip çıktım. Çıkışta ikinci bir "Beyin Bedava" olayı yaşanmasın diye gazetecilere açıklama yapmaktan kaçındım ama meraklı teyzelere "Sorular çok kolaydı, herkes yapmıştır." dedim.
Beni beklemesi gereken babamı koyduğum yerde bulamadım. Bir tane bakkal buldum, telefon ettim babam gelince versem olur mu parasını dedim, tamam dedi kadın. Çağırdım babamı ama beyimizin gelmesi yarım saat sürdü. Her neyse işte sonra da doğruca eve geldik. Kapese hakkında hâlâ bir şey bilmeyen aile eşrafının geri kalan kısmı, beni 5-6 gibi bekliyorlarmış. Sınava yetişemedim de geri döndüm sandılar sağ olsunlar. 

Bu sene girdik bitti. Seneye girmeyeceğim. Sonraki seneye bakarız artık. Yaşama sebebim oldu KPSS, adeta onun için yaşıyorum. Kazanmak gibi bir gayem de yok, öyle giriyorum çıkıyorum, işim bu.

Ayt bu arada, sınav giriş kuyruğundaki kızlar "Ay ben 40 almıştım şimdi 40 da alamazsam ne yapacağım?" diyorlardı. Ağızlarına ağızlarına çarpacaktım giriş belgesini. 

İşte böyle efenim. Biraz özgürleştim artık. Şimdi ev hanımı olacağım. Örgü öreceğim, evlilik programı izleyeceğim, dizi izleyeceğim, günlere gideceğim. Huzur bunlardaymış arkadaş, onca sene boşuna kasmışım kendimi, yok okuyacağım yok büyük kadın olacağım yok şöyle yok böyle. Hayat el hareketi çekince anladım ki çok saçmaymış bunlar. Öyle işte..

30 Ekim 2010

Sevgili KPSSzedeler Dikkat Dikkat

Yazmasam vicdan azabı çekerdim. Benim gibi sersemgillerden değil herkes, nasılsa biliyorlardır ama olsun hatırlatmakta yarar var.
Özet geçiyorum.
-Yanımıza neler alacağız? 
*Sınav giriş belgesi. 
*Kimlik ya da pasaport. (Ehliyet yok verilen bilgide, ehliyete güvenerek gitmeyin, kimliğiniz mutlaka olsun yanınızda.) 
*Bir adet vesikalık fotoğraf.

-Yanımıza neleri almayacağız?
Kalem, kağıt, silgi vb kırtasiye malzemeleri olmayacak yanınızda. Aslında yanınızda hiçbir şey olmayacak yukarıdakiler haricinde. Devlet bizi düşünmüş ve kalem, silgi vesaireyi kendisi verecek. Su da verecek, şeker de verecek.
Yanınıza saat almayın, kolunuzda da olmasın tabii. Sınav salonlarında duvarda saat olacakmış. Yüzük dahil herhangi bir takınız olmayacak. Üzerinde metal zımbırtılar bulunan kıyafetler giymeyin. Madeni para olmasın üzerinizde. Cep telefonu olmasın, herhangi başka bir elektronik cihaz olmasın. 
Kızzzlar çantaları da almıyoruz yanımıza. Ayrıca emanet de edilmiyormuş kapıda, sorun olmasın hiçbir şekilde taşımayın bunları.

Sınavda ölseniz bile dışarı çıkmayın, sınav bitmeden sınav salonundan çıkanlar bir daha geri gelemeyecek imiş efendim. Çişinizi sınava girmeden yapın. İshalseniz Allah kolaylık versin.

Yalnız benim kafama takılan bir şey var. Kağıt mendille ilgili herhangi bir şey okumadım. Ya burnumuz akarsa o ne olacak? Kağıt mendil veriyorlar mı? Yanımızda götürsek almazlarsa içeri, göt gibi kalırız valla. Bu konuda bir bilgisi olan varsa bana da söyleyiversin bir zahmet.

+++ Haber
Bu gece itibarıyla yaz saati bitiyor efenim. Yatmadan önce saatleri geri almayı unutmayın, yarın sorun yaşamayın. 

***

Sınava daha önce de söylemiştim çalışmadım, öylesine bir konu tekrarı yaptım o kadar. Yine denemelerde 100-110 net yapıyorum bu da demek oluyor ki sınavda 30 yanlış garanti eheh. Neyse umurumda da değil. Umurumda değil ama bugün bir stres başladı. Başım ağrıyor çok şiddetli, gece de muhtemelen uyuyamayacağım. Hadi hayırlısı ne diyeyim.
Saçma bir sistem falan demeyeyim hadi bu sefer; çalışan, emek veren herkese başarılar diliyorum. Öptüm kuzuşişlerim.

18 Eylül 2010

KPSS İptal Edilince Biz de İptal Edilmiş Sayıldık mı?

KPSS hakkında yazmayacaktım değil mi? Siz de inandınız hemen hıh
Evet KPSS saçmalığının ikinci oturumu iptal edilmiş, aman da ne güzel.
Millet sevineceğimi falan sandı herhalde, bir sürü mesaj, "Hadi yine iyisin", "Gözün aydın" Lan arkadaş, ne ayacak gözüm, ders çalışacağım tekrar, üstelik bir bok olmayacağını bile bile ders çalışacağım. İptal edilmesi kötünün iyisi olurdu, oldu. Bu sikindirik sınavın varlığı saçma. Kaldırılsın artık yetti be..
İlla söyleyeceğim bunu. "E yapan yapıyor sen salaksan sınavın suçu ne?" diyen öküzler olabilir. 
O öküzlere şu örneği vereyim ben, 
şimdi sen yıllarca beden eğitimi dersi gördün, müzik dersi gördün değil mi? Heh şimdi sen matematik okumuş birisin. Seni müzikten, resimden sınava alıyorlar ve başarılı olursan öğretmen oluyorsun. Alan bilgin var, öğretmen özelliklerine de sahipsin ama müzikte resimde başarısızsın. Senin bölümünden birileri de var ki, ne alan bilgisine sahip ne de öğretmenlik becerilerine ama müzikte harika. Bu sınav evet öğretmen vasıflarına sahip olanları ayırıp onların atanmasını sağlıyor diyebilir misin?
Dersen zaten bu konuda bir bok da bilmiyorsun demektir. 
Örgü örme ile ilgili sınava alsınlar herkesi, güzel örgü örebilenlerin atamasını yapsınlar. Yine KPSS ile aynı sonucu verecektir. İlla birileri yapar ama önemli olan işe yarayıp yaramadığı ve bu sınav işe yaramıyor.
KPSS bu işte. 

Mağdur arkadaşlar adına bile sevinemedim. Sınavın kaldırılması için güzel bir vesileydi bu olay ama olmadı. Boktan sınav aynen devam. 

Velhasılı kelam üzülmedim de sevinmedim de. Eğitim bilimlerinin iptal olacağı belliydi zaten. Ben yine sözümden dönmüş değilim. Seneye eğer yine KPSS olacaksa girmeyeceğim arkadaş ya da hadi girdim diyelim çalışmayacağım. Eğitim iptal oldu ya hani, öylesine gireceğim buna o kadar.

Bu KPSS puanlarından da bir halt anlamıyorum ayrıca. 88 mi 89 mu ne netim var GK GY sınavından ve eğitim bilimlerinin tamamını doğru yapsam bile atanmama yeter puanı alamıyorum. 
Ne güzel değil mi?

Ho ho ho.! 

Bu sabah internetten sıkıldım, Farmville'den ve diğer oyunlardan sıkıldım. Şimdi ne yapacağım bilmiyorum, yeni eğlence bulmam lazım. Bilgisayarı falan kapatıp gidesim var.

Bir de eğer bu sınav olayı olmasaydı dikiş kursuna gidecektim ne güzel. Evden uzaklaşacaktım, halamların evine yerleşecektim bir sene için. Planlarımın birilerinin gerzeklikleri yüzünden iptal olmasından bıktım artık. Her şeyi erteliyorum, sınav geçsin, puanlar açıklansın, iptal edilecek mi o belli olsun, yerleştirmeler belli olsun, ikinci atamalar belli olsun,  sonra her şey sil baştan. Her sene aynı şey. 
Hüff dikiş kursuna ne zaman gideceğim ben peki? 

Bu arada Farmville oynamak için ekleştiğim arkadaşlardan birinin adı Kristal Anne. Hani anneler günü için ödül verecekseniz ve bu ödüle bir isim arayacaksanız ve aklınıza bu isim gelecekse gelmesin, kapılmış bu isim, olmaz, tamam mı?

19 Ağustos 2010

2010 KPSS Hakkında


Nereden başlamalı ne demeli bilmiyorum. 3 senedir yazıyorum bunu, bilmiyorum okuyan arkadaşlar sıkıldı mı ama ben artık sıkıldım, yoruldum, çok yoruldum. 
KPSS saçma dedim. Neyi ölçtüğü belli olmayan bir sınavla öğretmen/memur alınıyor dedim. Öğretmen olmak sadece üniversiteyi kazanmakla, çok yüksek puan almakla bile olacak iş değilken önümüze bir de KPSS gibi işe yaramaz bir sınav getiriliyor dedim. Bugüne kadar bu yazdığım yazılarla ilgilenenler sadece mağdurlar ya da mağdur tanıdığı olanlar.. 
Bangır bangır bağırıyoruz ama kime ne değil mi? Hiçbirinizin çocuğu bu lanet sistemin yetiştirdiği işe yaramaz öğretmenlerin eline teslim edilmeyecek değil mi? Hiç işte okula gitsin de gerisi mühim değil, değil mi?
Anlatayım yine durumumu: ÖSS'de Türkçe öğretmenliğinin puanı yüksekti efendim, çalıştık kazandık neyse, derslerimiz zordu, gerçekten zordu. Mezun olmamıza bir ay kala, okulu bırakmayı düşünen hatta "İntihar edeceğim yeter artık" diye ağlayan arkadaşlarım oldu. Hayır, sorun bunlar değil; sorun, bunların karşılığını alamamış olmamız. Ne oldu, mezun olduk ve dediler al sana KPSS.. Kaç senedir görmediğim derslerden tekrar sınava giriyorum, neden, canları öyle istiyor çünkü. Kusura bakmasın da kimse, o sınava hazırlanmak için çalıştığımız konuların hiçbiri beni zerre ilgilendirmeyecek ileride. 
Anlamıyorlar, tarih diyorlar her zamanki konular işte, yıllardır öğrenmiş olman lazımdı. Tarih kocaaaamaaan biliyor musunuz, sınırı yok. Formül ezberleyip farklı durumlara uygulamakla olacak bir şey değil.
Neyse en güzeli bir örnekle açıklamak KPSS'nin gereksizliğini. Son sınıftayız, mezun olmamıza bir iki hafta kalmış. Hoca, arkadaşlarımızdan birini tahtaya kaldırıyor. Basit bir cümleyi tahlil etmesini istiyor. Yapamıyor, yardımlarımızla hallediliyor, sıra kelimelere geliyor, yine yook.. Adam çekim eki ile yapım ekini ayıramıyor. Cümlede hangisi tümleç hangisi özne bunu ayıramıyor. Eğitimin seviyesi bu yani. Heh bundan da geçtim. Çocuk KPSS'ye girdi haliyle, ilk sene kazandı gitti. 2 senedir öğretmendir kendisi, Türkçe öğretmeni. Evet, özeti budur durumun, varın siz düşünün gerisini.

Sistem berbatken bir de malum sistemi daha da nasıl bozabiliriz diye düşünüyor olmalılar ki her sınavda bir skandal yaşanıyor illa, olmazsa olmaz oldu artık. Geçen sene de benzer bir yazı yazmıştım mesela. Seneye de yazabilirim, olacak olan o. Kendimden de utanıyorum, sesimizi duyuramadığımız için.. İzin vermiyorlar gerçi, haberlere konu olmamız için ne yapmamız gerekiyor daha bilemiyorum. 

Bana diyorlar ki "Git dershanede çalış." Olmuyor arkadaş o dediğiniz, benim karakterime, yaşayışıma, inançlarıma ters. Salağım belki gözünüzde, ama köylerde, minicik kasabalarda eğitim görmek için çırpınan ama olan potansiyelini imkansızlıklar yüzünden değerlendiremeyen o kadar çok çocuk var ki.. Kendine güvenen bir insan değilimdir genelde, ama öğretmenlik başka. O konuda kendime çok güveniyorum. Lafta da değil, ücretli öğretmenlik yaptığım bir dönem boyunca gördüm ne yapabildiğimi/yapabileceğimi. Öğrencilerin ahmak olarak görüldüğü bir okuldaydım. Hiçbir şeyden anlamıyor bunlar, anlatıyorsun anlamıyorlar denilen öğrencilere konuları eksiksiz olarak "öğrettim", bundan da geçtim şarkılar besteledi, şiirler yazdı, resimler yaptı bu öğrenciler. Özgürce, suçlanmadan konuşmayı öğrendiler, bilemediklerinde başlarına bir şey gelmeyeceğini öğrendiler, sayısız kitap okudular.. Kardeşliği öğrendiler, insanları yaftalamadan sevmeyi öğrendiler, temizliği öğrendiler, kibarlığı öğrendiler, saygıyı öğrendiler. Hayatımda ilk kez gurur duydum kendimle. Onca başarıma rağmen kendimi hiç beğenmemişim meğersem, ama o çocuklardaki değişimi gördükten sonra kendimi sevdim. 
Ben bunun için öğretmen oldum çünkü. Para kazanmak için yapılacak iş değildir öğretmenlik. Emek ister, ben o emeği seve seve vereceğim dedim. Başka arkadaşlarım dershanelerde de çalışsın elbet, onları suçlayamam, sistem bu çünkü. Ama işte bu, inandığım her şeye ters. Kardeşim indirim kazandı, o şekilde yazıldı dershaneye. Çok  çok az bir para ödemesi gerekiyordu babamın ama onu bile ödeyemeyince kardeşime dergi vermeyip herkesin içinde "Siz dershane parasını vermediğiniz için dergiyi sekreterlikten alacaksınız." denildi. Ergenlik zamanlarını bilirsiniz, normal midir bu? Bunu bir öğretmen onaylayabilir mi? Eririm ben dershanede, eririm.. 
Çok hayalciyim değil mi? Bence değilim, gerçek bu. Olmayan bir şeyi anlatmıyorum, olanı söylüyorum. Sadece ülkemin doğusu mahrum zannediliyor her şeyden ama değil, batısı da böyle maalesef. Doğuya kimse gitmiyormuş da orada kimse durmuyormuş. Ben giderim diyorum, bunu atanamadığım için söylüyorum sanılmasın, en başından beri bunu söylüyorum ben. Giderim, kalırım her şartta çalışırım diyorum, kendimce söylenirim en fazla ama bırakıp da gitmem.. Gönderilmiyorum.. 
Geçen yıl derslerine girdiğim öğrenciler beni görünce şunu dediler:
"Öğretmenim, biz sizi çok bekledik."
Çocuklar öğretmen bekliyor!!!
Milli Eğitim çökmüş durumda. İnsanda azıcık ar olur da ben beceremiyorum deyip çekilmeyi bilir ama demek ki amaçladıkları şey içinde bulunduğumuz şu lanet durum olsa gerek ki hâlâ mutlu mesut görevlerine devam edebiliyorlar. 

2010 KPSS
Eğitim bilimlerinde 500 kişi 120'de 120 yaptı deniliyor. Vay arkadaş.. ÖSYM, 120'de 120 soruyu hatasız hazırlayabildi mi ki adamlar 120'de 120 yapsınlar.?
Sorular kolaymış (!) Kral Çıplak biliyor musunuz acaba? Ben biliyorum da hani bilmiyorsanız diye. 3 senedir giriyorum ben sınava.  Her sene biraz daha biraz daha biraz daha çalışıyorum. Hayatımda duymadığım terimlerle doluydu sınav. Neresi kolaydı? En biliyorum diyen bile 120'de 120 yapamazdı, kaldı ki 500 kişinin yapması imkansızı bile aşıyor. 
İlk duyduğumda, bir kişi yapmış sandım, imkansız gibi görünüyor ama olabilir dedim, belki gerçekten aşmıştır kendisini, ki gerçekten o sınavda bu bile imkansızdı. Sonra sonra rezillikler ortaya çıkmaya başladı. 500 kişi denildi, 500 kişi.. Artık bizi nasıl salak yerine koydularsa adamlar öylesine bir iki soruyu yanlış işaretlemeye bile tenezzül etmemişler. Bu 500 de tenezzül etmeyen kişiler, bir de bunun bir iki yanlış olsun işaretleyeyim de soruları aldığımız belli olmasın diyenleri vardır malum. 
Eğer 10'dan fazla kişi 120'de 120 yapmışsa soruların çalınmış olması benim için kesindir kimse de değiştiremez bendeki bu fikri. Ki zateeeen kaç 10 bulundu, ohhh meaşallah.
Ayrı ayrı kişilerin anlattıkları olaylara göre çıkacak soruları sınavdan önce bilen koca bir güruh var. Ama gel gör ki bunun ispatı yok. Gerçi gören göz için soru kitapçıklarını incelemek bile çözümdür şu durumda ama neyse.. Anlatanların da desteğiyle ulaşılan yer: Gülen cemaatine ait dershaneler.. Onlar suçludur diyemem, dediğim gibi fazlaca kanıt yok kimin ne yaptığını anlamak için, kanıt olamayacağını da bildikleri için zaten 120'de 120 yapmaktan çekinmemiş adamlar.

KPSS 2010 skandalı hakkında konuşan benim gibi insanlar hakkında Ünal Bey'in yaptığı yorum: "Mutsuz insanların feryadı"
Yapamadığımız için, bu sınavı atlatamadığımız için bağırıp duruyoruz değil mi?
Ben mesela skandal olmasa da atanamayacaktım muhtemelen. He bu da benim suçum değil. Bu sistemin suçu. Yanlış bir sisteme inanacak kadar "ayarlayamamışım" kendimi belki de. 
Verdiğim emek, kaynaklara yaptığım masraf... 3. girişim siz hesaplayın işte.. Saatlerce, günlerce çalıştım bu sınava. Bir dünya kaynak aldım, olmayan paramla.. Başkalarından borç aldım. 
ÖSYM başkanının yaptığı basit açıklamalar bu skandalı reddeden değil aksine destekleyen açıklamalardı. İdiot olsa fark eder bunu. Yok saymaya çalışıyorlar bu kesin.
"500 kişi değil birkaç yüz kişi" açıklaması da ayrı enteresan. "Belki çalıştılar yaptılar ne belli" ise hepten komik. Onu biz değil siz belli edeceksiniz efenim, biz işaret ediyoruz, gerisi size kalmış. He bir de "Sorular çalınsa şimdiye kadar haberimiz olmaz mıydı?" da demiştir kendisi. 

Bir de "Konuşacağınıza çalışın da siz de yapın" diyen geri zekalılar var. Geri zekalı evet, başka türlü tanımlayamıyorum bu arkadaşları. Ölçmüyor diyoruz, neyi ölçtüğü belli değil bu sınavın diyoruz. Verim ortada diyoruz, çalışın da yapın diyor adam. Motivasyonu bozan o kadar çok neden var ki, yapabilecekken bile yapamaz hale geliyorsun. Her sene biraz daha umutsuzluk, biraz daha belirsizlik.. Ben konuşmayayım, çalışayım ama yine, sonra birileri kopya çeteleri kursun, soruları/cevapları çalsın.. İyiymiş, senin mantık. 
İlkokuldan beri başarısız olan bir zat, karnesi kırıklarla dolu biri birden öğretmen oluveriyor ama sen yıllardır ter içinde emek vermişsin, KPSS'de takılıp kalıyorsun? Bu mudur sizin adaletiniz? Sıfır puanla, 12 puanla atananlar varken benim 85 üzeri bir puan almam gerekiyor. Hey maşallah.. Sistem mükemmel, ben ahrazım yani. 

Başka işler yapın diyen arkadaşlarıma da lafım var. Öğretmenlik, halkla ilişkiler okumak gibi değil. Yapabileceğin fazla bir iş yok. Öğretmenlik işte her şekilde sadece çalışacağın yerler değişiyor. Dershane, özel okul, özel ders ya da Milli Eğitim. Herkesin branşı bu seçenekleri bile sunmuyor, mesela benim branşımda kimse özel ders almak istemez, dershaneleri şimdiye kadar doldurdu zaten arkadaşlar, keza özel okullar da böyle.. Yani herkesin karşısına aynı olanaklar burada da çıkmıyor maalesef. Denedim, başka bir işte çalışmayı da denedim ama olmadı. Gözümün önüne beni bekleyen çocuklar geldi, anlattıkça abarttığımı sanıyorsunuz biliyorum ama değil işte. 700 liraya güzel bir iş bulmuştum, masa başı. Hem de devlet dairesinde ve kendi şehrimde ama olmadı işte.. Çocuklar beni beklerken ben müdürlerin açmayı beceremedikleri msn'lerini açmak için çalışıyordum, yeni araba alan müdürün arabasını inceliyordum (zorla).. Mahalle baskısı mı deniliyor şimdi, o da cabası.. Öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğu öğretilmiş yıllarca -ki benim gözümde de öyleydi- insanlar başka iş yaptığımı görünce aşağılıyorlardı. Hadi birini umursama, diğerini umursama ama bitmiyor ki.. Yapabileceklerine bakıyorsun, çooook şey.. Yaptığına bakıyorsun, hiiç.. İşe yarayabilecekken yarayamamak.. Bu ağırlık insanı intihara götürüyor işte. 
Başka iş yapsan da evde otursan da aynı düşünce buluyor seni eninde sonunda. 

Bir sürü arkadaşımız intihar etti KPSS yüzünden. 
Skandal benim gözümde kesindir, 3 yıllık KPSS giricisi olarak söylüyorum bunu. Ha cemaat yapmıştır yapmamıştır bilemiyorum ama kim yaptıysa bu intihar eden arkadaşlarımız da dahil bütün emek verip de emeğinin karşılığını alamamış arkadaşlarımızın hakkına bile isteye girmişlerdir. 
Üç kuruş için mi satıyorsunuz kendinizi? Bu kadar mı acizsiniz? Hangi inanç, hangi emel bu rezilliği haklı çıkarabilir? 
Eğitim vermek için delirmeme rağmen, gelen torpil tekliflerini reddettim ben. Muhtemelen gözünüzde salağın tekiyim ama ben insanım. O şekilde gitsem utanmadan öğrencilerin karşısına geçsem ne öğretebileceğim, hangi doğruluğu hangi dürüstlüğü hangi yüzle anlatacağım..?

Sevgili Hükümet, 
Tüm bunlara göz yumduğun için bu yazdıklarımı üzerine alın. Haklarını arayan öğretmen adaylarını göz altına aldığın için bile utanmıyorsan... 

Şu habere göre araştırma başlatılmış. Sınavın iptal edilme olasılığı varmış ya da işte güya kaç kişinin bu haltı yediği öğrenilecekmiş de bilmem ne.. 
Ne kadar kötüdür, yaşadığın ülkeye güvenememek.. Hiçbir sisteme güvenmiyorum arkadaş, bu nasıl iştir.? 
Bu olay bile unutulacak bir olay ülkemde. Hadi diyelim sınavımız iptal edildi ve yeniden sınava girdik, aradan ay geçmiş, tekrar sınava girmek nasıl bir strestir, tekrar aynı şeyleri yaşamak.. 
Puanım kötü evet ama tekrar sınava girecek gücü bulmam zor olacak, ki bu da zaten çok büyük haksızlık. Ne tarafından tutarsan tut boktan bir iş bu. Yazık onca emeğe, masrafa, her şeye.. 

Şurada toplanmış gibi aslında her şey:
http://www.facebook.com/group.php?gid=118257471560586&v=wall
Resimlere de özellikle bakın, olaylı sonuçlarla ilgili ekran görüntüleri var. Sosyoloji mezunu eğitimde 120'de 120 yapıyor. Eğitim sınavını bilmeyenler için normal gelebilir bu, anlarım ama öğretmen adayları bilir ki: İmkansız bu!
Sayfadaki ve memurlar.net'teki arkadaşlar, ajan gibi çalışmışlar açıkçası, tabii sonuçta herkesi ilgilendiren bir konu. Onlar daha somut şeylerle gelmişler. Bu süper zekilerin çalıştığı dershanelerin ortak olması gibi. Üstelik sınıf arkadaşlarından bilgiler almışlar dersleriyle ilgili vesaire. Arkadaşlara vahiy gelmediyse eğer sorular önceden servis edilmiş kendilerine, bu açık, çoook açık.
Ben yine de ispat edilene kadar suçlamayacağım cemaati ama şu kesin bu sorular birilerine servis edildi! 
Anladığım kadarıyla eğitim soruları ellerine daha erken geçti. GY-GK daha sonra. Ama genel kültür netleri genelde düşük, bazılarının eline geçmemiş bile olabilir, cevapsız olarak sadece sorular geçmiş olabilir ya da ezberleri kıttı bilemiyorum artık.
Puan sıçramaları normaldir, ilk sene çalışmamıştır ikinci sene olmuştur mesela bu olabilir. Ama adam 2008 ile 2009'da 50 yanlış yapıp da 2010'da 120 net yapıyorsa üstelik bu adam tek de değilse bu işte bir gariplik var demektir. Hele de bu adamların ortak bir özelliği varsa.
Ayrıca bu konuda mücadele eden insanlara hadi ispatla demek saçma, sonuçlarla geliyorlar sana ve soruyorlar. Bunu ispatlamak soranlara değil, sana düşer. Değilse ispatlayacaksın. Şimdilik bariz çalınmış görünüyor, eğer yok değil diyorsan sen ispatlayacaksın, şüpheye düşenler değil.
Münferit bir olaymış. Ünal Bey, geçen sene olan olay için de münferit demişti. En az 1000 kişiden bahsediliyordu. Şimdi de durum farklı değil ve evet tabii ki yine münferit bir olay..(!)

http://www.facebook.com/video/video.php?v=134900879886565
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=kpss+2010+kopya+skandalı&i=20035675



Bu yukarıdaki sonuçlar bir çifte ait. Cemaate yakınlıkları ile biliniyorlar, bu iddialardan sonra Facebook'tan siliyorlar hesaplarını. İlk sonuç matematik öğretmenliği bitiren abimize, ikinci sonuç ise sosyoloji bitiren ablamıza ait. 
Bu arada bu kişilerin isimlerini, adreslerini orada burada paylaşan arkadaşların yaptığı onaylanacak bir davranış değil. Böyle saçmalıklara gerek yok. Galeyana gelmeye ne kadar meraklı olduğumuz ortada, bu çift ve bunlara benzer diğerlerinin kimlik bilgilerini orada burada paylaşmak pek hoş olmasa gerek.






Bir de özellikle belirtmek istediğim birkaç bir şey var. 
ÖSYM evet son zamanlarda bir sürü skandal yarattı ama onlara da fazla yükleniliyor. Zor şartlar altında çalıştıklarını uzun uzun anlatmışlardı hatırlarsanız. Bütün sistemleri sınava dayalı bir devlet ÖSYM gibi bir kuruma ilgi göstermezse ne olur efendim? İşte bunlar olur. 
Orhan Gencebay gibi oldum: "Bence sen de haklısın" Yine de yaptığı açıklamalar hiç ama hiç hoş değildi. Çocuk avutur gibi cevaplar, bilmiyorum ki kimden öğreniyorlar böyle mahalle ağzıyla açıklama yapmayı. 
Bir de şu var işte:
Elbette bu yapılan şey yanlış, çok yanlış. Ama bir insana bu kepazeliği yaptıracak şartlara neden olanlarındır asıl suç. He tabii neden ben yapmadım da onlar yaptı değil mi, orası da vicdanla ilgili olsa gerek. Ben çok eminim kendimden ama yine biliyorum ki, bir sürü insan bu sistemden çıkış yok, buna mecburuz diye eline sorular geçse değerlendirirdi bu fırsatı. Derdim buna neden olan, göz yuman, bu durumu yok sayanlarla.. Soruları alan arkadaşlar, her ne kadar başkalarının haklarına girmiş olsalar da onlar da aslında birer mağdur. Yıllardır çeşitli şekillerde farklı farklı kesimlerden insanlar torpille, şununla bununla bir şekilde öğretmenliğe başladı. Yani insanı zorla şu rezalete mecbur edenlerindir asıl suç. 
Ve böyle bir şeyi kendi çıkarları uğruna kullanan bir başka kesim varsa onundur. 
Dileğim bu olay en zararsız şekilde sonuçlansın. Gerçekten çok üzücü, herkes için. Koskoca bir cemaat zan altında kaldı, bir sürü insanın hakkı yendi, maddi manevi zarara uğradı insanlar.. Ne desem boş, hiçbir şekilde içinden çıkılmaz bir durum yine bu.
Geçen sene olduğu gibi bu sene de iptal edilmeyecek bu sınav, açıkçası benim böyle bir beklentim de yok zaten. O da ayrı bir haksızlık olurdu çünkü.
Hâlâ iyimser olmaya çalışarak, bir şekilde "gerçek" suçlular kimse onların bulunmasını temenni ediyorum. 
Sonuçta soruların servis edildiği kişiler de tabiri ne kadar caizdir bilmesem de nefislerine uymuşlardır diyebilirim sanırım. Üzülüyorum onlar için de, kendim ve diğer mağdurlar için üzüldüğüm gibi.. 
Hepimize de sabır diliyorum, lazım bize bu.

Not: Yazının tamamını okuyacak kadar sabırlı olmayanlar yalan yanlış yorum yazmazlarsa saygı duyarım onlara, valla bak. Yazının içinde zaten özellikle belirttiğim kısımları yorum olarak da üstelik de bana kafa tutmak için yazınca olmuyor biliyor musun, yorum yazmanın da bir usulü var çünkü.

Not: Sınavda ne yaptığımı kontrol etme alışkanlığım ezelden beri yok. O yüzden ne kadar net yapmışım, ne gelmiş umurumda değil. Gerçekten netlerim ortadan kaybolmuşsa bile bunu fark edemem. Bu nedenle de çıkıp netlerimi tekrar hesaplayın demem, diyemem. Ben kendim hesaplamamışım, adamlar niye tekrar hesaplasın. Bu yazıyı kendim için yazmadım, bunu bir belirteyim. Kopya falan olmasaydı da ben bu sene yine 85 üzeri alamazdım zaten. Bu yüzden bana yapılan haksızlığın telafisi beni ne batırır ne çıkarır, hiiiiç etkilemez. Bir iki puanın bu sınavda ne kadar önemli olduğunu bilen bilir, 25-30 yaşına gelmiş adamın bir sene evde oturmasının acısını da bilen bilir. Bunları göz önüne alalım, bu konuda konuşurken. Empati!

Not: En tepedeki fotoğraf, bu skandala karşı tepki göstermek için oturma eylemi yapan öğretmenlerden birinin gözaltına alınırken çekilmiş fotoğrafı.

13 Temmuz 2010

Dananın Kuyruğu Diye Gidip Babayı Almak

Evet KPSS bitti.
Ne çalışmalarım ne de dualar işe yaradı. Yine babayı alıp döndüm. Artık profesyonel KPSS giricisiyim. Kimi zaman o bana giriyor kimi zaman ben ona giriyorum, geçinip gidiyoruz. 
Yapacak bir şey yok. 
KPSS'nin girdiği güzel insanlar sorabilir ayrıntıları diye ne olur ne olmaz yazayım ben:
İlk oturum kolaydı. Şakır şakır yaptım tabii yine tarih coğrafya ve vatandaşlıktan ne yaptığımı bilmiyorum ama olsun. Yine de önceki senelere göre iyiydi. 
Benim sorunum ikinci oturumla.. Anasının damı arkadaş, hayatta duymadığım terimler hem de hemen hemen her soruda vardı bunlardan. Sokarım böyle sınava Panda çubuğumu deyip sınav boyunca tepemizde dolanan 2541156 kiloluk amcaya çarpacaktım kağıdı ama tabii ki yemedi ve yapamadım. Battı balık yan going diyerekten devam ettim iç burkan soru çözememe eylemime.
Velhasılı kelam berbat sınav bitti. 

Arkadaşlarımdan biri sınavdan önce şöyle bir mesaj göndermişti:
"Başarılar.. Bi bok olmıcak ama olsun.."
Kendisi de benim gibi profesyonel KPSS giricisi olduğu için hoş gördüm tabi. Öyle deme attım hafızaya beyin bedava, çalışınca olur merak etme gibi sıradan bir cevapla geçiştirdim kendisini.

Sınavdan çıkınca da benzer şeyler oldu. Sınava giren arkadaşlar, berbattı abicim, sen naptın dediler ben de benimki de berbattı hayırlısı olsun gibi bir mümine yaraşır cevaplar verdim. Yapacak bir şey yok ne de olsa..

Durum bu işte. Maaşa geçince şunu alırım bunu alırım fantezilerime kaldığım yerden devam edeceğim. 

23 Haziran 2010

KPSS Şiiri



KPSS'nin yolları taştan
Otur yiğenim bir soluklan
Çalış, olma baban gibi boktan
Dolanırsın çarşafa hiç yoktan


Sınav yaklaştı yusuf yusuf
İçim başım sıkıldı of puf
Bir oyuncak trenim bile olmadı şöyle çuf çuf
Kafamı vurdum duvara oldu mu sana uf


Lan KPSS köpeen olsun
Olmazsa olmaz canın sağ olsun
Onlar kaybeder biliyorsun
Aferin, almış başını gidiyorsun


Dün gördüm bir rüya
Tamam lan ayıp değil korkma
Kazandın sen valla billa
İnanmazsan bak sen yumurtama


pippi der ki çalışmazsan olmaz bu iş
Korkma kurtulacaksın gelecek bitiş
Sıkı gaza getirdim gör bunu ibiş
Bir alışveriş bir fiş bir alışveriş bir fiş


http://pippihasmet.blogspot.com/2010/06/kpss-siiri.html

14 Mayıs 2010

Ataması Yapılmayan Öğretmenler Akp'ye Yürüyor


AYÖP (Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu), AKP'ye yürüyor yarın.
Kalabalık ne güzel değil mi? 
Ankara'da bulunanlara duyuru, atanamamış öğretmen olmasanız da imkanları elvermediği için orada olamayacak bir öğretmen adayının yerine yürüyebilirsiniz. Güzel de olur bence.

6 Mayıs 2010

İçten Dışa Sesler

Ben aslında çok şey istemişim.
Anlatacak çok şeyim var aslında ama hangisini anlatayım, nasıl toparlayayım içimdekileri de hepsini birden dökeyim bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum.
Çocukken öğretmencilik oynardım kendi kendime. Hayali öğrencilerim vardı, hepsine ders anlatırdım. Sonra 4. sınıfa geldim. Psikolog olmaya karar verdim. Yıllarca bunu sayıkladım ta ki lisede son sınıfa gelene kadar. Kardeşim hukuk okumaya karar verdi. "Babam memur" dedim, "İkimizi birden okutamaz, hem memur çocuğuyum psikolog olsam nasıl istediğim gibi çalışacağım ki para yok pul yok".  Kimse de bana yol göstermedi, kimse "Hayallerinin peşinden git, kimse için vazgeçme hayallerinden" demedi. Cahildim, küçüktüm. Vazgeçtim. İkinci dileğime geri döndüm. Başkaları yüzünden belki ama başkaları için. Ne annem ne kardeşim için seçtim bunu, sadece benim gibi çocuklar için, memur çocukları için, işçi çocukları için, çiftçi çocukları için.. Öğretmen olmalıyım dedim, bir köye gitmeliyim, bütün köyü eğitmeliyim, küçük bir ilçeye gitmeliyim, oradaki öğrencilere yol göstermeliyim, onlara hayallerin öneminden bahsetmeliyim, kız çocuklarını okumaya teşvik etmeliyim, onlar da okumalı, öğrenmeli, büyümeli, başkalarına yardım edebilmeli, öğrendiklerini öğretebilmeli...
Ne dershaneye gittim ne de bir sürü kaynak aldırdım. Nasıl kazandığımı ben bile bilmiyorum ama kazandım ben o sınavı.
Psikolojiden vazgeçip Türkçe öğretmenliğini seçtim. Ailem şehir dışına gitmeme izin vermedi. Mücadele ettim ama karşıma öyle şeylerle geldiler ki başka çarem kalmadı. "Sen gidersen kardeşini okutamayız, baban memur maaşıyla ikinizi birden okutamaz." Mecbur kaldım, kendi şehrimde okumaya başladım. 
Kardeşim de iki sene sonra hukuk okumaya başladı, İstanbul'da..
Okulum bitti. Diplomayı aldım, aldım da ne oldu.?
Hayallerim vardı, planlarım vardı. Öğrencilerim olacaktı. Olmadı.
KPSS dediler, kazanmalısın dediler. 6 senedir görmediğin derslerden sınava gireceksin dediler. Girdim. Olmadı. Yemeden içmeden kesildim. 3 ay ölü gibi gezdim.
Parasızlık, evden dışarı çıkamama, işe yaramadığım hissi... 
Bir iş buldum ama 2 ay çalışabildim. Herkes "Aptalsın, iş bulmuşsun işte çalışsana" dese de, olmadı. Evraklar arasında dolaşıp internet özürlü müdürlerin msn'lerini açarken aklımda öğrencilerim vardı. Bir yerlerde öğretmen bekleyen çocuklar vardı ama ben buradaydım, birilerinin telefonlarına bakmakla meşguldüm. Bunun için mi okudum ben dedim. Sınava çalışmak için iş yerinden ayrıldım. Tekrar çalıştım sınavı kazanmak için. 
Yine olmadı.
Diğer KPSS mağduru arkadaşları sattım belki ama delirmek üzereydim. Ücretli öğretmenliği kabul etmek zorunda kaldım. 
Bir dönem boyunca bir köyde çalıştım. Şartları umurumda bile değildi. Hatta işe yaradığım için her gün şükrediyordum. 
Türkçe öğretmenliği okumuştum ama ilkokul 2. sınıfın dersine giriyordum. 5 tane öğrencim vardı birbirinden zeki. İlk derste "Öğretmenim, sizin gelmenizi çok bekledik biz" dediler. Gözlerim doldu, içimden "Ben de size gelmeyi çok bekledim" dedim ama duymadılar. Bir dönem boyunca onları o kadar güzellikle donattım ki ben bile yapabildiklerimi görüp şaşırdım. İkinci dönem onlardan ayrılacağımı bildiğim için bir dönem dolu dolu geçti ve çok geliştiler. 50-60 çocuk kitabı okudu sadece bir tanesi bile. Birbirlerine iyi davranmayı öğrendiler, empatiyi öğrendiler, insanları yaftalamamayı öğrendiler, herkesi kardeş gibi sevmeyi öğrendiler.. Şiir yazdılar, beste yaptılar, resim çizdiler... 
Birinci dönem biter bitmez eve dönmek zorunda kaldım çünkü yerine geldiğim öğretmen dönmüştü.
İkinci dönem nasıl mı geçti? Berbat..
Evdeyim şimdi, öğrencilerim yok, kendimleyim, arkadaşım yok, yalnızım.
Dışarı çıkmak istiyorum, çıkamıyorum. Arkadaş yok, para yok üstüne on tanıdığa rastlayıp hepsinin yazık bakışları eşliğinde "Ne oldu KPSS, atanamadın mı sen?" sorusu var.. Eve hapsoldum işte.
40 bin yeni öğretmen alacaklarmış değil mi? Sözleşmelileri öğretmenden saymadıkları için herhalde "yeni öğretmen" diye bildiriyorlar. Sağ olsunlar. Bu 40 binin içinde şu an sözleşmeli olarak çalışan kadroya geçecek binlerden bahsetmedikleri için "yeni öğretmen" ifadesi saçmalık.
--
En çok da şu an derslerine "öğretmen" yerine "başka bir şey" giren öğrencilere üzülüyorum. Onlar gerçek öğretmene muhtaç biz de öğrenciye ama devlet bilerek ve isteyerek atamaları erteliyor. Ne zamana kadar erteleyecek bilmiyorum. 
Durumun özeti şu, 1 kadrolu öğretmen maaşına 3 ücretli ya da 2 vekil çalıştırılıyor. Bu ücretlilerin ne mezunu oldukları da önemli değil onlar için. Dersler boş geçmesin yeter ki, kimin doldurduğu önemli değil..
Her gün lanet ediyorum şu duruma sebep olanlara.. 
Derslerine imam giren öğrenciler var ve biz, her şartta her yere gidebileceğini söyleyen biz evde intihara terk edildik.
Evet intihara terk edildik. Şimdiye kadar 20'den fazla öğretmen adayı atanamadığı için bunalıma girip intihar etti. Kimsenin umurunda mı, hayır. 
Terör örgütü üyesi olsak bize çiçek verecek çok ama amacımız eğitim vermek ya hani, ondan işte bu çilemiz.

25 yaşımdayım. 25 yaşımdayım ve hiçbir şeyim..
Bir iş kurmak istesem param yok, bir işe girmek istesem aklımda öğrencilerim var. Dershanede çalışmak istesem, amacım para kazanmak değil ki. Sadece parası olanın gidebileceği okullarda, dershanelerde ne işim var benim.?

Ondan sonra neden böylesin, neden gülmüyor yüzün?
Nasıl güleyim, nasıl gülsün yüzüm..?

Tek derdim dünya, başkaları.. Öğretmenlik yapamıyorum ama birilerine bir şeyler öğretmeye çalışıyorum yine de haddim olmayarak belki de.. Dünyayı koruyun diyorum, yeşili sevin diyorum, insanı sevin, kimse fikirleri yüzünden öldürülmesin, işkence görmesin.. "Çocuklar Gülsün Diye" öğretmen olmak istiyorum, ortak derdi paylaştığım arkadaşlarım gibi ama kimse ciddiye almıyor bizi, NEDEN?

Öyle bir hale geldim ki, -utanarak söylüyorum bunu- hangi siyasetçi eğitim reformu yapacağım dese onu destekleyeceğim. Diğer sorunlar eğitim reformu olmadan anlamsız çünkü. 

Ak vekiller, malum maddeyi değiştirince sevindiler ya hani, "Sevinmek böyle bir şeymiş vay arkadaş, atansam böyle sevineceğim demek ki" dedim.. 
Sevinmeyi unuttum, mutlu olmayı unuttum ben..
Her şey karanlık. 
"Umudunu kaybetme" diyenler var etrafımda.. Gülüyorum onlar bunu söylerken. Ben umudumu kaybedeli çok oldu ve umuttan çok daha fazlasına ihtiyacım var artık. 
Çok daha fazlasına..
---

Üniversite okuma isteğiyle sınavlara girilen şu dönemde o güzide sınava girecek arkadaşlara tavsiyem şudur ki:
10 sene sonrasını görerek tercih yapın. Aileniz istediği için, ekonomik zorlukları düşünerek, sevgilinizin yanına gitmek için, arkadaşınıza yakın olmak için değil; siz istediğiniz için olsun ne olursa.. 
Ailenizden uzağa gidin, diğer dünyayı görün, belki bir daha hiçbir zaman öyle bir imkanınız olamayacak, bunu değerlendirin.
Üniversite hayatınız sadece derslere girmekten ibaret olmasın, mezun olunca kullanacağınız fırsatlar yaratın, kendinizi eğitin, iyi insanlarla tanışın, hem çalışıp hem okuyun, iş deneyimi kazanın. 
Yapın bunları..
Okul bittikten sonra, devlete ya da ailenize muhtaç olmamak için. Kimseye muhtaç olmamak için.. 
Yapın bunları yapın da benim gibi olmayın.

7 Nisan 2010

İntihara Sebebiyet Verenler Neden Yargılanmıyor

Aslında yargılanıyor değil mi? Ama intihara sebebiyet veren devletin veya genel olarak sistemin kendisiyse kimse ağzını açıp tek laf etmiyor.

O malum dershane, borcu silivermiş sağ olsun, nasıl müteşekkir kaldık anlatamam.

Dershaneye parasızlıktan dolayı gidemeyen, lise diplomasını okula bağış yapamadığı için bir süre alamayan -sonra acıdılar da tutuşturdular elime- biri olarak o çocuğun neler hissettiğini çok iyi anlıyorum. 

Birileri sadece eğitim görmek istiyor. Sonunda yine halkına faydalı olmasını sağlayacak bir meslek edinmek istiyor ama yok buna engel olmakta hükümetlerimizin üstüne tanımıyorum ben.

Bir de kampanyaları destekliyorlar ya sanırım en komiği de bu. "Baba beni okula gönder", baba ikna oluyor, kızını/oğlunu okula gönderiyor sonra ne oluyor, devamı yok.. Ee okudun da ne oldu diyor bu sefer adam. Bunu gören başkası da "Bak Hüseyin'in kızı/oğlu okudu da ne oldu, otur oturduğun yerde" diyor. Haksız mı, kendince haklı. Çocuk okutmak ne kadar zor biliyor herkes, ekonomik durumun ne kadar iyi olursa olsun zorlanıyorsun bir yerde hele de orta direk olmak bile lüksten sayılıyorken şu günlerde. Yazık günah hepimize, herkese..

Birileri öğretmen olmak istiyor neden..? Çalıkuşu olmak için.. Unutulan bir köydeki çocukların elinden tutmak için. Bin türlü zorluğa göğüs gerip kazanıyor üniversiteyi diyelim. Okuyor da ordan burdan bulduğu burslarla ya sonrası.. Hiç.. 5 sene bekliyor. Her sene yeni umutlarla.. Sonra duruyor artık, eş dost akrabanın soruları, ailenin maddi durumu, adaletsizlik, her şey her şey... Sonunda gitmeye karar veriyor. Bir değil iki değil.. Bildiğim kadarıyla 20'nin üzerinde intihar oldu bu sebepten. Dolaylı etkisini de sayarsak eminim 50'yi geçer. Bir koca sınıf intihar etti allah allah.. İlla birilerinin bomba atması mı gerekiyor 20 kişinin ölmesi için yoo, hükümet bizzat kendi eliyle gerçekleştiriveriyor bunu. Kimse de dur diyemiyor.

Çocuklarını okutmaya çalışan işçi, durup dururken işten çıkarılıyor ya da diyorlar ki sen bundan sonra 3'te 1 maaş alacaksın hadi bakalım kolay gelsin sana.. Zaten borç içinde yüzen aile, bitiyor, eriyor gidiyor. Çocuklarını okutamayacağını düşünen ebeveyn de gitmeyi tercih ediyor. Yediremiyor bunu kendini..

Yakın zamana kadar bu kadar çok intihar haberi duymuyorduk. Duyduklarımız ise "sorunlu" (!) insanlara dair haberlerdi ama şimdi herkese yarın intihar edebilir gözüyle bakıyoruz. Abartmıyorum bence böyle. 

Yapılacak bir şeyler varken neden yapılmıyor, en başta da neden bu sorunlar yok sayılıyor. Anayasaydı seviyesiz hakaretlerdi zafer bayramının ev sahibiydi bunlar gerçekten insan hayatından daha mı önemli konular.. Hükümet kimin için var..!? Benim için var. Ben seçtim onu değil mi? Eee nerede o zaman.? Ne zaman göreceksiniz.!? Herhalde dağa çıkıp ülkedaşlarımızı katletmemiz lazım ciddiye alınmamız için.. Şu an Abdullah Öcalan bile ülkenin yarısından fazlasına göre daha iyi koşullarda yaşıyor. Görünen tablo bu.. 5 dakikalarını düşünmek için ayırsalar bunu onlar da görebilir ama korkuyorlar sanırım..

Yazık günah..

Sosyal devlet nerede?

Ve 

katil uşak değil!!! 

25 Aralık 2009

Hazin Öyküm- Kader Sen Kimsen Çıkma Kızım Karşıma


 -Dikkat uzun yazı ama beni tanımak, anlamak isteyen okusun ve tabii yardım etmek isteyen-

Şimdi nereden başlayalım bilemedim ama başlayalım amasını satayım.

Dandik bir ilköğretim okuluydu gittiğim evet kabul ama imkanlarım o kadardı. Fen Liseleri sınavının varlığından, amacımdan bile haberim yoktu. O sınavın sadece Fen Lisesi için olduğunu zannediyordum bu nedenle de girmeyecektim -Fen'le alakam olmadı için-. Filiz var benim arkadaş, sınava gireceğim diyerek form istemiş sonra da vazgeçmiş. Müdür beni yanına çağırdı. Fazladan form var, sen girmezsen kim girecek de kazanacak bu sınava dedi. İyi bari dedim gireyim. Umursamadan cevapladım soruları, sınavdan sonra bütün inekler biraraya gelip soruları cevapladılar ben de hatırladıklarımı söyledim ki sadece bir tanesini hatırlıyordum ama en zor soru dedikleri soruyu hem de Fen sorusunu yapmıştım. Neyse işte sonuçlar geldi. Anadolu Öğretmen Lisesi'ni kazanmışım. Milletin kazanmak için dersanelere para döktüğü sınavdan ben başarılı olmuşum. Neyse kayıt olduk. Psikoloji okumak istiyordum ama çocukluğumdan beri de aklımın bir köşesinde hep öğretmenlik vardı. İlkokul öğretmenim mükemmel bir kadındı, onun etkisi olabilir bilemiyorum. 

Buradan sonrası daha da hızlı. Kardeşim benden iki yaş küçük ve hukuk okumak istiyordu. Babamsa memur. Annem sürekli baban bu maaşla ikinizi okutamaz diyerek işliyordu beni. Gerçekten okutamayacağını sandım. Hem dedim ben memur çocuğuyum muayenehane falan açamam nasıl olsa, memur çocuğuna göre bir meslek öğretmenlik hem de zaten seviyorum öğretmeyi, Türkçe öğretmeyi bir de..

Sınava girdim ama itiraf ediyorum canım sıkıldıkça çözdüğüm Türkçe ve Matematik sorularından fazla bir şey yapmadım. Millet günde 300 sorudan bahsederken ben acaba haftada 30 soru çözüyor muyum diye düşünüyordum.. 334 aldım. Ki yine de beklediğimden düşüktü çünkü son hafta denemelere girmiş ve 360'ları görmüştüm. Neyse işte napalım napalım, istediğim okullar uzaktaydı gidemedim. Yani annemler göndermedi aslında göndermedi de değil, ben salak olduğum için annemler de bunu bildikleri için, en çok sevdiğim insanı kullandılar yaşadığım yerde okumam için. Büyükbaban sen yokken ölürse ne yaparsın!? Evet korktum bundan gerçekten korktum. Ve 4 tercih yaptım, tercihlerimizi yaptığımız hoca neredeyse yalvardı, git kızım başka bir yere ne işin var bu dandik yerde diye. Büyükbabam için demedim ama içim kan ağlayarak hayır kararım kesin dedim. İlk tercihime yerleştim. Sanki başka bir şey bekliyormuşum gibi odamın penceresine oturup saatlerce ağladım.

4 sene boyunca nerede gerizekalı hoca, nerede beyinsiz öğrenci varsa toplanmış güzel okulumda okudum evet ben elimden geleni yaptım eğitimin hakkını vermek için. Öylesine değildi okula gidişlerim. 3. sınıftayken KPSS'den kaç alırsam atanırım diye sordum birkaç arkadaşa 63'ü atadılar dedi.. İyi lan o zaman 70'lerde bir şey alsam yeter bana giderim bir şekilde dedim. Sonra malum yanlışlıkla Güzel Konuşma Yazma dersinden kaldım. Yanlışlıkla'nın hikayesini anlatmıştım. "Ben kimseyi bırakmadım ki, yanlışlıkla kalmışsındır" dedi adam. Az daha yanlışlıkla okulum uzuyordu tek ders yüzünden. Başka dersten yine "yanlışlıkla" kalmayayım da bari tek ders olursa Güzel Konuşma'yı o şekilde veririm diye KPSS'den çok okul derslerine çalıştım. Okul bitti. Bir ay kafamı kaldırmadan 5 saat uyuyarak kimi zaman sıçmadan ders çalıştım ve 72 aldım. Barajı 82 yaptılar o sene. Çok affedersiniz göt gibi kaldım.. İkinci sene 700 lira maaşla bir iş buldum. 2 ay çalıştım ama öğretmenlik olmadığı için ezildim o işte, sıradan bir memurluk hele de salak müdürlerin MSN şifrelerini değiştirmek için bütün gün masa başında beklemek... I ıhh.. İşten ayrıldım ve tekrar KPSS çalışmaya başladım. İkinci dönemin tamamını KPSS çalışarak geçirdim blog camiası bilir, bloga bile geçici veda etmiştim o dönem. Sonra ne oldu, 68 aldım. İlk kez ilk kez ilk kez başarısızlığıma ağladığımı biliyorum. Küfrettim.. 

Blogdan iş aradım. Onur Değerli bana bir günlük bir iş verdi. Gerçekten çok teşekkür ediyorum ona, sırf bana yardım etmek için iş verdiğini de biliyorum. Çok çok minnettarım ona.

Sonra varlığını hissetmekten mahrum kalmamak için evi terk edemediğim büyükbabamı kaybettim, evde duramaz oldum. Dilekçe verdim bütün ilçelere. Şimdi bulunduğum yerden aradılar. Önce kabul etmedim sınıf öğretmeni değilim ki ben sınıf öğretmenliği mezunu vardır belki onlar gitsin dedim. Sonra küçük kara balık'a anlattım durumu. Sen gitmesen yine alakasız bir bölümden biri gidecek dedi. Haklıydı, öğretmenlik konusunda kendime güveniyordum ben gitmeliydim. Gittim, köyü görmedim bile, merak da etmedim önemli olan evden ayrılmam ve bir işe yaramamdı. Köye geldiğimde müdür görevimin sadece bir dönem olduğunu söyledi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Bunu bana söylememişlerdi. Elektrik gidip geliyordu, telefonlar çekmiyordu. Su içilmeyecek durumdaydı. Bakkal yoktu. Bunların hepsine katlandım, katlanıyorum. Para için değil.. Çocuklarım için. 5 tane öğrencim için. Dersleri iyi değil ama kitap okumayı sevdirdim, birbirlerine karşı kibar davranmayı öğrettim. Hayal güçlerini bir nebze olsun geliştirdiğimi düşünüyorum. Kitap okuma sevgisini aşılayabildiğime göre, gerisini kendileri halledebilirler. Öğrencileri bırakma durumum olmasa şurada 5 dk kalmam, kalmam. Para için değil bu eziyetim. Aldığım bir para da yok zaten. Ekim'de 10 gün kadar çalıştım 200 küsür para verdiler. Ekim-Kasım'da yüzüm şişti, 200-300 civarı paramı kestiler. Kasım-Aralık'ta tam çalıştım 680 lira aldım. Ve buraya gelirken yaptığım masraf 600 civarıydı. Yol paralarını saymıyorum. Köyden ilçeye inmeye kalktığınızda 40 lira taksi ücreti ödüyorsunuz. İlçeden ile geçmek için 10 lira ödüyorsunuz. Ben bir de eve gitmek için üstüne 5 lira daha veriyorum. Okulun hizmetlisi yok, köyden biri çalışıyor bizim için, onun maaşını biz veriyoruz. 10 lira oraya. Maaş bilmem nemizi yapacak memur yokmuş başka biri yapıyormuş o işi. O da bunun için para alıyormuş bizden 10 lira da oraya. Öğretmenler odası için 5lira toplanıyor her ay. Yeme içme, internet, elektrik... Yaşadığıma şükrediyorum bu parayla. Eve hangi yüzle gideceğim bilmiyorum gerçekten bilmiyorum. Annem mutfakta üşüyor, ona ufo mufo ne haltsa ondan alacak kadar param olsa keşke.. 

Bir de bakın şimdi olaya bakın:
Ücretli öğretmen ve vekil öğretmen diye iki saçmalık var. Biri ne diğeri ne hemen anlatayım. Eğer yerine geldiğin öğretmen kadroluysa sen vekil öğretmen oluyorsun ve 1000 lira civarı bir para alıyorsun. Yok eğer sözleşmeli bir öğretmenin yerine geldiysen sen ücretli öğretmen oluyorsun ve ders başı 5,8 liradan ücretlendiriliyorsun. Kar tatili, bok tatili oldu mu derse girmediğin için para alamıyorsun. 30 saat derse giriyorsun ama aldığın para şanslıysan 600'ü geçiyor. Bir de kadrolu olup da haftada 5-10 saat derse girenler var ki kendileri 1500'ü aşkın para alıyor.

Evet özetimiz bu. 
6 yaşımdan beri devlet okullarına gidiyorum. Devlet kendi eğitimine güvenmeyip her sene ottan boktan bahanelerle branşlaşmış insanları bile genel konulardan test ediyorsa ve karşılığında da şu yukardaki tabloyu sunuyorsa ben bu ülkenin içine çiçek ekeyim e mi?!

En baştaki tembel Filiz ne oldu biliyor musunuz?
Hani Fen Liseleri sınavına girmeyen Filiz. Hiçbir ders notu 5 düşmemiş Filiz. Ana okulu öğretmenliği yapıyor. 2 yıllık Çocuk Gelişimi okudu sadece. Sözleşmeli çalışıyor ve 1000-1500 arası bir ücret alıyor.

Benim suçum ne şimdi ben gerçekten merak ediyorum. Öğretmen Lisesi'nde günde 8-9 saat ders görüp gecenin köründe eve gitmelerim mi hatam, geç çıkıyorum diye servisten atıldığım için ne olduğu belirsiz minibüslerde sarhoş babamın öpücüklerine maruz kalarak akşam 8-9 gibi eve dönmemde mi hatam..!? Öğretmenlik eğitimi aldım devam edeyim Türkçe sevilmez mi, öğretmenlik sevilmez mi dememde mi hatam, nerede benim hatam.. Bu köye gelmemde mi hatam? Devletin müdürünün beni kandırmasında mı hatam? Eğer bir dönem deseydi gelmeyecektim belki de ve bu riski göze alamadı, bir de üstüne beni kandırdı. Bak şimdi N öğretmen doğum yapacak öğretmenin yerine geldi ne zaman geleceği belli olmaz onun.. R öğretmen boş kadroya geldi her an atama olabilir gidebilir sen şanslısın bir dönemin garanti.. Bakıyoruz, N'ye işletme mezunu.. Ben tiksindiğim, korktuğum bir hayvana bile onun çocuklara davrandığından daha iyi davranırım.. Ve N, bir dönem daha kesinlikle burada hatta belki seneye bile burada.. Bakıyoruz R'ye yerine öğretmen gelmedi, boş kadro bile göstermediler.. Bütün sene burada.

Bu insanlar benden neden nefret etti ki anlamadım, kime ne yaptım ben, gerçekten merak ediyorum, gerçekten.. Ve devletin beni bir kez daha salak yerine koymasını istemiyorum. Yazık bana..
Öğrendiğim şey ne biliyor musun, tam bir gerizekalı olduğum tam bir gerizekalı hem de ilkokuldan beri.. Hatta ana sınıfından beri.. Ertesi gün pamuklardan kardan adam yapacağız bana yardım edin diye ağladığım o geceden beri salağım ben salak..
Şimdiki aklım olsa tek kitabın yüzünü açmadığım gibi hiçbir şeyi de umursamam.
Buradan başka ne öğrenmem gerekiyor hele bir deyin bana, gerçekten salak hissediyorum kendimi. Tutunacak bir şey varsa elimde biri söylesin de bileyim.. Çünkü ben bilmiyorum..


Not: Bu yazıyı okuduktan sonra hâlâ öğretmen olmayı düşünen varsa aklına şaşarım.. Ben vazifemi yapayım uyarayım da..!! Sakın sakın.. İyi bir şeyler yapmak istiyorsanız gidin bir dernekte çalışın, gönüllü eğitmenlik yapın orda burda. O duygularınızı başka şekilde tatmin edin. Öküz olmayın benim gibi..!! Aman diim, hatta birinci sınıf falan varsa okulu bıraksın derim ben ve çok ciddiyim!