Hepimizin istediği bu değil mi? Küçük yaşta başlar mutlu olma isteği, hepimiz arar dururuz. Önce evin her şeyi doğru yapan çocuğu olup, ailemiz ve çevremizdekilerden almaya alıştığımız "taktir"e odaklı yaşar oluruz. Anlık bir "aferin" anlık bir mutluluk hissi verir ve biz o hissin bağımlısı olmaya başlarız. Sonra geride bıraktığımız anlık mutluluklarımıza bizi neyin götürdüğüne bakarız ve kendimize yeni hedefler ediniriz. Bizi "aferin"e ne götürmüşse biz onun peşinden koşar dururuz. "Hep aynı şeyi yapıp stabil olmak." İnsanlar bir süre sonra sizin bu sürekliliğinize alışır ve size başarı odaklı hayatınızın ilk tatsız deneyimini yaşatırlar. Artık o "aferin"ler gelmez olur ve mutluluk sizden çok uzakta durur. Değil mi?
Sonra okul hayatınız başlar; siz bir kere kendiliğinden başarmışsınızdır bir şeyleri. Notlarınız iyidir, okul kurallarına uyuyorsunuzdur, iyi dans ediyor ya da okulun basket takımının gözdesi olmuşsunuzdur. Gelsin "taktir"ler, "tebrik"ler ve siz yine başarılarınızdan dolayı aldığınız "taktir"lerin devamlılığını sağlamak için koştur koştur çalışıp didinirken, kaçırmışsınızdır anlık mutluluklarınızı ve yine o başarı stabil hale geldiğinden artık "taktir" görmüyorsunuzdur. Ah yine mi gitti bir mutluluk kaynağı!!
Büyüdünüz büyüdünüz kocaman bir adam ya da kadın oldunuz. Eeeee artık biliyorsunuz mutluluk maddede ve öteki insanların dilinde öyleyse demesinler mi "Ayşe'nin ne güzel işi var, Ahmet'in ne güzel evi var, Ali'nin ne güzel arabası var." Ve yetmez bu kadarı mutluluk bağımlısı da olduk, şimdi dahası olsun, dahası ve dahası. Dahası için uğraşırken, neler geçmiş bir bakalım.
Legolarımla yapıp yapıp bozacağım gökdelenlerin neşesi, annemin bana aşkla bakan gözleri, babamın işten yorgun argın gelmesine rağmen benimle oturup araba yarışı yaparken attığı kocaman kahkahalarındaki sevgi pıhtısı. İlk aşkınız da her şeyi doğru yapmanın peşinden koşarken size aşkla bakan gözlerinin ışıltısı. Anlayacağınız sevgiyle yoğrulduğun koca bir çocukluk, gençlik yetişkinlik.
Baharda açan ilk çiçeğin eşsiz kokusu ve görüntüsü, ilk baharın ilk yağmuru, Tanrı'nın içine sevgi koyup yer yüzüne koyduğu binlerce tat, renk ve koku. Cırcır böceğinin alaycı şarkısı, yağmurun ardından açan güneşle gök yüzünü süsleyen gök kuşağı. Peki ne mi yapak gerek; ne zaman ki elimizi maddeden çeker, insanların ne dediğine değil kendimizin ne istediğine bakarak yaşarız, her şeye sevgiyle bakmayı başarırız, içimizde küçücük bir karanlık bırakmaz her yeri sevgiyle aydınlatırız, işte o vakit; MUTLULUK GÖLGEN OLUR!!!
sevgilerimle
pehito
:)