unutmadan unutmadan yazayım.
uzunca bi süre sonra rüya gördüm, eskiden hep görürdüm, boktan bi hayatım olduğu için sanırım bi süredir rüyanın bile ne olduğunu unuttum. rüyamda önce ben, eda, gözde, annem, teyzem, ananem var. ananemi bana dua ederken görüyorum, nazar olmuşum çekemiyorlar beni moduna girmiycem, zira kıskanılıcak, özenilicek, istenilicek hiçbişeyim yok. evet, ne var, depresyondayım. neyse, ama ananemin gözlerinden yaşlar geliyor, ne olmuş kızım sana diyor. büyü müyü muhabbeti geçiyor. sonra annem en küçük kardeşim ve beni kucağına alıyor, çıkıyoruz evden, biz kucakta. nası oluyo ben de bilemiyorum. denize gidicez sanırım, çeşme'ye gidiyoruz diyor anne, ama yürüye yürüye gidiyoruz, annem kucağında bizle beraber yürüyor, saatlerce, ve biz adı çeşme olmasına karşın bence didim'e gidiyoruz, didim çeşme olmuş, nası anlıyorsun deme anlıyorum, sonra orda birisini görüyorum, deniz kenarında, deniz çok güzel, berrak, açık mavi ama taşlı. bi an bütün görüntü gidiyor, yeni bir görüntü geliyor, anfideyiz. bal'da olabilir ama bence değil, sanki hepimizi bi başka yerde toplamışlar ama anfideyiz, anfinin arka tarafında camekanlı bölümler var hastalar yatıyor, hastane gibi. ama nasıl mutluyum nasıl. o gün burak'ın doğumgünüymüş ama mustafa bi yerde, burak bi yerde, iki ayrı uçtalar, bişi olmuş. herkese bişi olmuş. sonra bir iki konuşma, bişeyler, inan oraları hatırlayamadım şimdi. filmlerde görürüz ya hani( yani ben başka yerde görmedim, belki sen görmüşsündür) hasta böyle ölücek gibi oluyor, bütün makineler sinyaller veriyor ya, bi stres, bi heyecan, bi koşuşturmadır başladı işte hemen arkamızda. döndük, dedim ben sana, dedim. bak adam ölüyor, azıcık vakitleri var, bak şu hallerine işte, bunu sen nası kaldırıcaksın, zor bu, çok zor. başka bişiler bişiler daha dedim. belki de, ilk düşündüğün gibi odtü felsefe olmalıydı dedim. o bölümde sana benzeyen insanlar var, dedim. bi tanesini tanıyorum her gördüğümde çok seviniyorum dedim. dedim de dedim. rüyamda bununla hesaplaştım. sonra uyandım işte.
ben hiç demedim ki, hiç imasını bile etmedim ki, ankara beyaz, ankara güzel insanların güzel şehri.
şunu idrak etmek dün beni çok üzdü. ben ilk gelirken buraya, cümleleri şu şekilde kurardım, ankara'ya "gidiyorum", bayram'da izmir'e "dönüyorum". dönüyorum yani. asıl oraya aitim.
ama artık, bayramda izmir'e gidiyorum, bayram sonunda ankara'ya dönüyorum demeye başladığımı fark ettim. ne ara değişmiş, ne ara ağzıma yerleşmiş. yok, ben alışmak falan istemiyorum.
bi de istanbul'u daha hiç görmedim ki..
bugün beni kontrol edebilicek kimse yok, ben sarhoş olduğumda, ki çok kolay olurum, hep birileri beni toparlamaya çalışmıştı şimdiye kadar, bugün çok kendi kendime içip, belamı bulmak niyetindeyim.
dahası, ezginin günlüğü konserine gittik çok eskiden, önce büyük şehir belediye, orkestra cart curt bişiler çıkmış, çok da güzel şarkılar söylemişti. bi kadın vardı, tombul biraz, balık etli yani, kabarık yavru ağzı gibi turuncu gibi bi elbisesi vardı, epey cüsseli gözüküyordu hatta.
sıra ona geldiğinde, "bu gün benim doğum günüm ve ben bugün çok yalnızım..." demişti
sonra içimize işleyerek bunu söyledi, utku falan da vardı bak, ben ne zaman duysam anımsarım,
noldu sonra o kadın?