yalın sarı koltukta, ben kırmızı koltukta, karşılıklı koltuklarda, bütün gün sadece yatarken bir çok pazar günü, ben derim ki, "yalın, unuttuğumuz güzellerden açsana".
eski ama unuttuğum ve hatta özlediğimin bile farkında olmadığım şarkılarla karşılaştığımda bir gün bir yerde, duyduğum doygunluğun maalesef tarifini yapacak kadar iyi değil kurabileceğim cümleler.
neyse, bildiğiniz üzere artık yalın yok. ben de bilgisayar başında çoğu zaman hafızamı zorlamaya çalışıyorum. üstelik bu aralar arabesk de bir halim var. naif naif şarkılar dinlemek istemiyorum. nası diyim, "unuttuğumuz ağır güzellerden" istiyorum. bulamıyorum üstelik.
varacağım noktaya varayım artık, dün avare avare takılırken, rastladığım şey, ağır olmasa da, ve hatta naif olsa da, "unuttuğumuz güzellerden" oldu.
yani diyor ki, ben o kadar iradesizim ki, o kadar güvenmiyorum ki irademe, sana bir gün gelip nolur dön diye yalvarabilirim. ve fakat, rica ederim, dönme.