haluk bilginer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
haluk bilginer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Haziran 2018 Cumartesi

Şahsiyet


















Çok iyi diziler de yapıyoruz biz bazen ama bazıları hepsinden daha iyi oluyor. Şahsiyet, kayıtsız kalmanın mümkün olamayacağı türden bir iş ve ben de uzunca bir şeyler yazmak istedim hakkında. Dönem dijital dizi dönemi ve çok başarılı işler çıktığını düşünüyorum bu süreçte. Masum, Sıfır Bir gibi çok beğendiğim işlerden sonra bugüne kadar izlediğim en iyi yerli dizilerden birini seyrettim. Behzat Ç. tahtının sarsılmazlığını korusa da, Vatanım Sensin ikinci sezon yaşattığı bütün bocalamalara rağmen duygularımızı alt üst etse de, Avrupa Yakası gibi son derece batılı bir külte sahip olsak da, Şahsiyet de bambaşka bir iş olarak hafızalarımıza kazınmıştır artık. Geçen haftaki finalinden sonra Vatanım Sensin'i yazmayı düşünmüştüm aslında ama Şahsiyet'i anlatmayı daha çok istedim.

Dizilerde sürenin yaklaşık altmış dakikaya inmesinin kalite açısından yapılan işlere nasıl bir seviye atlattığını hep birlikte gözlemliyoruz. Uzun boş bakışmalar, görmekten bıktığımız flashbackler, süre doldurmak için aralara koyulan gereksiz sahneler... Yeni nesil dijital dizilerde bunların hiçbiri yok. Kronikleşen "Yan karakterlere yeterince önem vermeme" sorunumuzu da önemli ölçüde geride bırakıyor gibiyiz. Bu ve buna benzer pek çok etken ve yüksek bütçeler yapılan işleri önemli yerlere getirdi. Şahsiyet'i farklılaştıran en önemli sebebe gelince tartışmasız Hakan Günday derim. Türkiye'nin önemli romancılarından biri, eğer bir dizi senaryosu yazmaya karar verirse neler olabilir hep beraber gördük. Dizinin devam ettiği dönemde bununla ilgili bir twit de atmıştım: "Şahsiyet'in yıldızı kesinlikle Hakan Günday. Bu dizi bu repliklerle efsane olur ve yıllarca izlenir." Son dönemde, Hakan Günday'ın "Daha" isimli kitabı da Onur Saylak yönetmenliğinde sinemaya uyarlanmıştı. Şahsiyet, bu ikilinin art arda gelen ikinci ortak çalışması oldu. Anlaşılan o ki Onur Saylak yönetmenliğe, Hakan Günday da senaristliğe iyiden iyiye ısınmış durumda. Bu ortaklık devam ederse sanki çok daha güzel şeyler izleyebiliriz.

İstanbul Kırmızısı ve Vatanım Sensin'e sıra gelinceye kadar Halit Ergenç'i hiç izlememiştim ben. Mevcut durumda formuna bakarak yorum yapacak olursam Türkiye'deki en iyi aktör olduğunu söyleyebilirim. Ama kariyerini göz önüne alınca Haluk Bilginer gerçekten bambaşka bir fenomen. O kadar başarılı ki ona ait bir projeyi izlemek için adını duymak bile yetiyor. Proje seçiminde çok başarılı davranabildiğini düşünmüyorum ama adam bazen sırtına alıp her işi götürebiliyor. Şahsiyet'in tanıtımlarını gördüğümüz zaman da Hakan Günday, Onur Saylak, Cansu Dere gibi isimlerle birlikte adını görmek izlemek için gani gani yeterliydi.  Bir seri katil hikâyesi izleyecektik, o seri katili Haluk Bilginer canlandıracaktı, bölüm başı bir saat süresi olan bir dijital dizi olacaktı ve senaryoyu Hakan Günday yazacaktı. İzlemek için ihtiyacımız olandan çok daha fazlası vardı. Ona eşlik edecek isim ise Cansu Dere idi. Cansu Dere'nin oyunculuğundan övgü dolu sözlerle bahsedemem ama o kadar güzel bir kadın ki bir ekrandan boş boş aynı noktaya baksa bile hipnotize olmuş bir şekilde sonsuza kadar izleyebilirim. Hatta bir adım ötesini söylemem gerekirse bu ülkenin en güzel kadını olduğunu düşünüyorum ve bu kadar güzel olması saygıyı hak etmesi için yeter de artar bile.

Bizim ülkemizde seri katil olmaz pek. Hatta "Seri katil" tanımı bile çok Amerikanvaridir ve "Serial killer" tanımı çoğu zaman daha tanıdıktır. Ülkemizde "Seri katil" tanımı birkaç yıl öncesinde Atalay Filiz ismi ile oldukça gündemde kalmıştı. Hatta filmde de bu konuyla ilgili bir vurgu var. Bir replikte "Türkiye'de insanlar seri katil olmaz. Türkiye'de insanlar cinnet geçirir." deniyor. O yüzden bu ülkede yapılmış seri katil temalı bir dizinin de batılı bir iş olacağını varsayabiliriz. Türk işi seri katil olayına en yakın şekli ile işleme çabasını da daha önce Behzat Ç.'de "Kesik parmak cinayetleri" teması ile görmüştük. Polisiye konusunda gerek edebiyat gerek sinema gerekse televizyon anlamında belirli bir noktaya gelmekte hep sıkıntı çekmişizdir. Son dönemde her alanda bir çıkış yaşıyoruz ve Şahsiyet bu noktada kendine sarsılmaz bir yer edindi.

Haluk Bilginer'in canlandırdığı Agâh Beyoğlu karakteri emekli bir adliye memurudur. Kızı ve torunu Avustralya'da yaşayan, karısını kaybetmiş, bir kadınla buluşmasına sinekkaydı tıraş olup takım elbise giyerek gidecek kadar bir İstanbul Beyefendisidir. Beyoğlu'nda bir apartman dairesinde oturan, hayatı kendi ekseninde geçen, yalnız bir adamdır. Kedisi Münir'i beslemeyi unutup ölümünü gördükten sonra bir doktora görünür ve doktoru kendisine alzheimer başlangıcı olduğunu söyler. Bu noktadan sonra olay bambaşka bir yere evrilir. Adliye memuru olarak görev yaptığı sırada çalıştığı Kambura isimli bir ilçede yaşanan bir olaydan yola çıkarak seri cinayetler işlemeye başlar. Bu cinayetlerin ilkini yıllar önce işlemeyi iki kez denemiş fakat cesaretini toplayamamıştır. Artık alzheimer ile birlikte her şeyi unutacağını bildiği için işi daha kolay olacaktır. Cinayetleri işlemeye başlar ve bu cinayetler sırasında Cansu Dere'nin canlandırdığı Nevra isimli cinayet büro polisine de sürekli mesajlar bırakır. Nevra, bir kadın olarak cinayet büroda çalışmanın her türlü zorluğunu çeken, acemi, geçmişi tıpkı Agâh Bey gibi Kambura'ya bağlanan genç ve güzel bir polistir. Agâh Bey, cinayetleri işlerken ortaya koyduğu profesyonellik, acemilik, soğukkanlılık, heyecan, şansı, şansızlığı ve hastalığı gibi bir çok etken sayesinde yakalanamaz. Fakat asıl tehlikeli olan ise bu cinayetleri işlerken giydiği kedi kostümü ve sürekli olarak yakalanamaması ile ülke çapında bir fenomene dönüşür. Cinayet Büro için her geçen gün tehlike çanları daha yoğun çalmaya başlarken bu cinayetlerin sebebi de adım adım çözüme doğru ilerlemektedir.

Yukarıda yüzeysel olarak bahsettiğim senaryoda farklı olan ve diziyi çekici kılan bir detay yok tabi. Diziyi bu kadar iyi yapan sebepler ne senaryosu, ne karakterleri, ne akışı, ne de oyuncuları... Yanlış anlamayın bunların hepsi önemli birer etken ve çok başarılı Şahsiyet'te. Ama vurucu kısmı bu değil. Diziyi bu kadar iyi yapan en önemli etken Hakan Günday. Replikleri, sahne detayları, senaryonun genelinde ve özelinde dokunduğu, tamamıyla bize ait toplumsal sorunları ile bambaşka bir iş Şahsiyet. Özellikle final bölümünde boğazımızın düğümlenmesine sebep olması ile unutulmazlar arasına girdi bile. Hakan Günday seviyor delip geçmeyi ve başarıyor da. Senaryonun altını dolduran etkenler ise; yazının başında bahsettiğim yan roller (Deva karakteri ile uzayan bir liste), jeneriğinden başlayan teknik başarısı, kostüm ve mekan seçimleri ve hakkını teslim etmemiz gereken tecrübeli oyuncu, taze yönetmen Onur Saylak. Kendisinin Vatanım Sensin'de canlandırdığı Miralay Tevfik karakteri ile birlikte büyük hayranı olduğumu da ayrıca belirteyim. Bir dipnot olarak Özcan Alper'in yönettiği ve Onur Saylak'ın başrolünde oynadığı Sonbahar filmini de izlerseniz ne kadar özel bir oyuncu olduğunu anlarsınız. Şahsiyet'in oyuncu kadrosunun devamının da Metin Akdülger, Şebnem Bozoklu, Hüseyin Avni Danyal, Şenay Gürler gibi enfes isimlerden oluştuğunu hatırlatalım.

Erkenden final yapan yüksek bütçeli, bol reklamlı yerli dizi yığını içerisinde cımbızlı çekip almanız gereken bir dizi Şahsiyet. Anlattığım ve anlatmadığım o kadar iyi detay var ki dizide, aklıma kötü bir eleştiri yapmak, olumsuz bir detaydan bahsetmek gelmedi bile. Aslında yazmaya ilk başladığım zaman çok daha fazla detayla önerecektim ama spoilerdan kaçmak imkânsız hâle geldiği için kısa kesmek zorunda kaldım. Şahsiyet mükemmel bir iş ve vakit kaybetmeden izlemeniz şiddetle önerilir.