colin firth etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
colin firth etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Şubat 2012 Çarşamba

Tinker Tailor Soldier Spy


















Oscar'a her ne kadar çok fazla itimat etmesem bile, hak edenin hak ettiğini tam anlamıyla bulamamasına rağmen hâlâ en prestijli sinema ödülleri olarak varlığını koruyor. Bu sebepten ötürü, tören yaklaştıkça yavaş yavaş aday olan filmleri aradan çıkarıyorum ben de. Bu sene üç adaylıkla törende kendine yer bulacak filmlerden Tinker Tailor Soldier Spy. Her ne kadar casus filmleri -James Bond serisi dahil- çok fazla ilgimi çekmiyor olsa da iyi örnekleriyle karşılaştığımız bir tür. Nitekim oyuncu kadrosunu duyunca izlemek için çok düşünmeye gerek kalmamıştı filmi. Bugün itibarı ile izledim ben de. Film ülkemizde henüz bu hafta vizyona girecek. 2011 yapımı olan bu filmi çok beğendiğimi söyleyemem.

Film kitaptan uyarlama bir senaryo. En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar'a aday gösterildi bu sene. Yönetmenliğini İsveçli yönetmen Tomas Alfredson yapmış ve Tinker Tailor Soldier Spy izlediğim ilk Alfredson filmi oldu. Oyuncu kadrosu ise oldukça dikkat çekici. Gary Oldman, Colin Firth, Tom Hardy ile başlayan liste, bu üç isimle yeterince dikkat çekici olmayı başarıyor zaten. Oldman, filmdeki rolüyle ilk defa Oscar adaylığı kazanmış durumda. Ne kadar şansı olduğu ise tartışmaya açık bir konu.

Soğuk Savaş dönemini anlatan film, İngiliz Gizli Servisi MI6'ten tasfiye edilmiş olan George Smiley(Gary Oldman)'in, servis içinde olduğu sanılan Köstebek'i bulmak için tekrar görevlendirilmesini konu alıyor. 

Filmin, özellikle oyunculardan kaynaklı mutlak bir karizması var bu yadsınamaz bir gerçek. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, filmin sonuna kadar acaba bir şey olacak mı, bir şey kaçırdım mı tarzı sorular döndü aklımda. Film bittiğinde ise filmin ne kadar tatsız olduğunu anladım. Hani baharatı unutulmuş yemek benzetmem vardır ya benim filmler için, o tarz değil ama film sanki genel olarak başarılı olmamış gibiydi. Bir casus filmi için fazla durağandı bence. Birçok yerinde ister istemez sıkıldım, hatta uykum geldi. Oyuncuların, özellikle Gary Oldman'ın bu kadar faktör olduğu bir yapım olmasa, muhtemelen ilk saatin sonunu görmeden bırakırdım izlemeyi.

Gary Oldman'a gelince, yıllardır neden Oscar'a aday gösterilmediği  konuşulur hep. Hatta bu filmden sonra bir çok yerde "Nihayet" ya da ona benzer yorumlar görmeniz mümkün. Kendi fikrimi söylemem gerekirse, sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. Colin Firth gibi bir oyuncuyu bile gölgede bıraktığını çok rahatlıkla söyleyebilirim. Leon'un psikopat polisi, Batman'in görevini en iyi şekilde yapan polis şefi gibi rollerden sonra(iki filmde de polis olduğuna bakmayın, izleyenler ne kadar farklı karakterler olduğunu çok iyi bilir), gizli servise ait bir ajanı da son derece başarılı canlandırdığını düşünüyorum. Oscar'ı kazanır mı bilinmez ama adaylığı sonuna kadar hak ettiği kanaatindeyim.

Filmin bizim için önemli olan bir diğer detayı ise, bir kısmının İstanbul'da geçiyor olması. Tom Hardy'nin Türkçe konuştuğunu görmek oldukça keyifliydi.

Film için çok beğendim, başarılıydı, mutlaka izleyin tarzı şeyler söyleyemem size. Ama ne olursa olsun -en azından kadronun hatırına- izlenmeyi hak ediyor. Her şey bir yana, Gary Oldman'ın performansını görmek için bile iki saatinizi ayırmaya değer. Tinker Tailor Soldier Spy, bakalım Oscar Gecesi'nde bir sürprize imza atabilecek mi? Bekleyip göreceğiz.

13 Aralık 2011 Salı

A Single Man


















Uzun süredir izlemek istediğim filmlerdendi A Single Man. Bugün nihayet izledim. Filmden önce IMDB'den bilgileri alırken yapımcı, senarist ve yönetmen kutucuklarında Tom Ford ismini gördüm. Tom Ford adı kolay akılda kalabildiği için hatırlamam zor olmadı. Daha önce bir gözlük markası olarak Tom Ford ismini duymuştum ama modayla uzaktan yakından bir ilgim olmadığı için Tom Ford'un dünya çapında bir modacı olduğunu bilmiyordum. Dolayısıyla iki Tom Ford'un aynı kişi olduğunu idrak etmem ancak film bittikten sonra bloglarda gezerken oldu.

2009 yapımı filmin başrollerinde Colin Firth ve Julianne Moore gibi iki güçlü oyuncunun ismini görüyoruz. Bu ikiliye Matthew Goode eşlik etmiş. Film Christopher Isherwood'un aynı isimli romanından beyazperdeye uyarlanmış. Türkçeye, Tek Başına Bir Adam ismiyle çevrilen kitap, film olarak uyarlandığında da aynı isimle yer bulmuş. En İyi Erkek Oyuncu Oscarı'na Colin Firth'le aday olan film, o senenin en iyi filmlerinden biri olarak göze çarpıyor. İzlemek için çok beklediğim bile söylenebilir.

Senaryoya gelirsek, George Falconer(Colin Firth) bir edebiyat profesörüdür. Eşcinsel olan George, on altı yıllık sevgilisi Jim(Matthew Goode)'in ölümüyle oldukça sarsıntılı günler geçirmeye başlar. Kendini yalnız hisseden George, fiziksel ve ruhsal olarak çok acı çekmektedir. Nitekim bu duruma daha fazla dayanamaz ve Jim'in ölümünden sekiz ay sonra intihar etmeye karar verir. Geride kalanlara her türlü kolaylığı sağlayacak şekilde kusursuz bir planla hayatına son verecek olan George'un hesaba katmadığı şeyler olur. Kendisine aşık olan ve eski sevgilisi olan Charley(Julianne Moore) ise Jim'den sonra George'un en büyük destekçisidir. 

Filmin hemen her konuda dümenin başında olan ismi Tom Ford'un da bir eşcinsel olması, konusu itibarı ile filmi farklı kılan bir ayrıntı olmuş. Buna karşılık Ford'un filme yansıması iyi işlenmiş bir eşcinsel teması olarak değil de mükemmel adapte edilmiş bir görsel şölenle olmuş. Yakışıklı erkekler, güzel kadınlar, harika kıyafetler hatta ve hatta çok şık gözlük çerçeveleri... A Single Man'i izlerken bu görsellik beni içine aldı ve filmden sonra Tom Ford'un dünyanın sayılı modacılarından biri olduğunu öğrenmemle durumu anlamış oldum. Oyunculuklar kesinlikle mükemmel. Colin Firth birkaç sene önceden bu rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Oscarı'na aday olarak The King's Speech ile aldığı heykelciğe göz kırpmış aslında. Julianne Moore ise yine harika görünüyordu ekranda. Keşke biraz daha görebilseydik dedirtse bile göründüğü kadarıyla bile beni heyecanlandırmayı başardı. 

- biraz spoiler - 

Aslında spoiler vermekten hoşlanmıyorum ama bahsetmek istediğim birkaç sahne var ve belki benim gibi filmden sonra birkaç defa açıp seyredersiniz. George'un intihar etmek için elinde silahla ıkındığı bir sahne var ki Firth'ün oyunculuğuna hayran olmamak elde değil. Bunun yanı sıra George ve Charley'in yere uzanıp sigara içerken girdikleri diyalog tadına doyulmaz cinstendi.

A Single Man'i özel yapan ayrıntılardan bir tanesi de flashbacklerinin başarısı diye düşünüyorum. George'un anılarıyla geriye dönüş yapılan sahneler dikkat çekiciydi. Bu sahnelerde yapılmış olan renklendirme yine bir Tom Ford etkisi diye tahmin ediyorum.  

- spoiler son - 

A Single Man'i izlemenizi şiddetle öneriyorum. Aslında anlayabildiğim en önemli ayrıntı bir modacının filme nasıl etki ettiği oldu bu filmde. Tom Ford sinema kariyerine devam eder mi bilmiyorum ama kesinlikle devam etmeli. Eğer ilk deneyiminde bu kadar başarılı olduysa sonrası o ve izleyiciler için çok daha parlak olabilir. Kendisini yeni projelerle görmeyi diliyorum.