arındım..

01:14..
izmir'de bir sahil kasabası..

şimşek çaktı önce,
gürledi gök..

sonra yağdı işte..
halen öyle güzel yağıyor ki..

hemen pılımı pırtımı toplayıp bahçeye çıktım..
sırılsıklam oldum..
alabildiğince ıslandım..
gökyüzüne baktım..
güldüm,
kapkaranlıktı gökyüzü
ama o su damlaları,
öyle güzeldiler ki..

güç verir,
belkide bir insanın kendisiyle en başbaşa kalıp,
yine kendisiyle yüzleşeceği,
en güzel anlardan biridir bu..

zevk verir,
belki birçok sevişme bile veremez bu tadı..
dudaklarına çarpan yağmur damlaları,
sevgilinin sertleşmiş göğüsuçlarıdır bazen..

yağmur..
öyle güzeldi ki..

temizlendim,
arındım,
içimdeki pislikten..

ama çok geçmez..
gün çabuk gelir,
nasıl olsa,

yine kirlenirim..

istiyorum..

http://whi.s3.prod.lg1x8.simplecdn.net/images/3985785/DSC00162_large.jpg?1285011309
şimdi çıkıp boş sokaklarda öylece yürümek istiyorum..
yolun nereye ve kime çıktığına bile bakmadan..
ışığına veya karanlığına aldanmadan..

şimdi içmeye devam etmek istiyorum,
ağzımın buram buram içki kokmasına aldırmadan..

şimdi delice, nefessiz ve yine soluksuz sevişmek istiyorum,
parmak uçlarımla dokunduğum her hücreyi yakmak,
geceden başlayıp sabahın doğmasına aldırmadan..

şimdi kendimi denize atıp yüzmek istiyorum,
ürperten karanlığına ve derinlerdeki gece serinliğine aldırmadan..

şimdi bir omuza dayanmak,
bir omuzda ağlamak istiyorum,
kim olduğuna bile bakmadan..

düştüğümde kalkmak istiyorum,
yağmur yağsın sonra,
ıslana ıslana yürümek istiyorum..
doya doya..
kana kana..

aşk desen,
tamam tamam kalsın..
istemiyorum..

galiba bu sıralar "sevilmek" değil,
"sevmek" de değil hatta,
sevişmek bolca, aşksız, duygusuz,
belki hayvanca..

birazda,
"umursanmak" istiyorum..
hatta kimseyi umursamadan
ve umarsızca..

tanrım..

çok
şey
mi

istiyorum?

alışkanlık ve yalnızlık..

bu yol, bir yazlık beldenin yazın karşıdan karşıya geçmesi güç derecede,
kalabalık,
yoğun yollarından biri.

şimdi sanki,
birazda hatta,
yok yok daha fazla,
şu yol gibiyim..

yalnız..

şu anda serin bir havada, bahçede, esen rüzgarda müzik dinleyip,
ve ara sıra şöyle bir uzanıp gökyüzüne bakıyorum,
yıldızlara..

şimdi sanki,
birazda hatta,
yok yok daha fazla,
şu yıldız gibiyim..

yalnız..

plaj desen tam benlik, yani herkes çekilmiş şehrine,
ortalık sadece huzur arayana kalmış,
bana yani..

şimdi sanki o plaj, o deniz gibiyim de aslında,

yalnız..

bayramın son günüydü belkide,
kırıldı sandığım ayağım kırılmamış..
halen fazlasıyla bilekten şişkin, incinmiş..
ki bilirim incinmişlik duygusunu,
bende yaşadım çokça insanlara karşı bunu..

üzerine basılmayacak durumda..
yürüyemiyorum kaç gündür,
bu nedenle oy'umu da kullanamadım..

ama geçiyor..
geçecek elbet, diğer tüm ağrılar, sancılar ve acılar gibi,
o da geçecek bir haftaya..

önce ailem, annem, ablam, teyzem, geleyim bakalım öyle olmaz dediler..
"hayır gelmeyin, istemiyorum kimseyi" dedim..
ya da beni izmir'e götürmek istediler,
onu da istemedim..

şimdi boyle de olsam,
kendi başıma mücadele etmesem,
mücadelenin, savaşmanın ne anlamı kalacak?

tamam işte taksiyle de olsa hergün doktor kontrolüne gidiyorum,
küçük sahil beldesinin, küçük sağlık ocağına..

bugün, üç günden sonra sızlaya sızlaya da olsa yürümeye başladım..

ama çok güzeldi..
yürümenin bile değeri var'dı çünkü,
ve bunu anlamak için illa bir yerimizi incitmemiz gerekiyordu.

hayat ta boyle değilmidir zaten..
alışkanlıklarımıza o kadar alışırız ki,
ancak yokluklarında anlarız onlara nasıl da alıştığımızı..

şimdi yaşadığım anların tadını "sekerek" te olsa çıkarıyorum..
mücadele ediyorum,
"savaşıyorum" kendimce..

bir kaç güne kadar yine umarsız adımlarla yürüyeceğim,
yine alışacağım yürümeye..

bir de yalnızlığa..

zira,

şu sıralar fazlasıyla,
üstünden araç geçmez bir yol,
oylece oracıkta uzakta parlayan bir yıldız,
herkesin elini eteğini çektiği bir deniz,
bir plaj gibi olan yalnızlığım..

iki yüzlü kalabalıklar yerine şu sıralar tercih ettiğim,
yalnızlığım..

alıştım sana da..

sarsana beni kollarına..

esir savaşçı..

iki cümle kuramaz oldum..
yazamıyorum..
yetileri elinden alınmış bir esir gibiyim,
şu sıralar yaptığım tek şey savaşmak..

kendimi yeniden bulmak için..

evet bir gladiator gibiyim şu sıralar..
"esir bir savaşçı.." nihayetinde..

bilincimle, inançlarımla ve sıkça insanlarla savaşıyorum..

ne şans var bende,
şöyle adam gibi, hileye hurdaya kaçmayan,
ağız tadıyla savaşacak birini bile bulamıyorum..

dün truva'da nasıl savaşıyorsam,
bugün bu arenada yine öyle yürekli savaşıyorum..

olsun,
sırayla geliyorlarsa da..

pes etmiyorum,
savaşıyorum...

sadece esir olmak'tan iyidir belkide,

çünkü en azından,
halen

savaşabiliyorum..

mart-nisan da tanışmak yok artık..

belki de şu fotoğrafı çektiğim alan bile daha 20 gün öncesine kadar insanlarla doluydu..

şimdi yine insanın içine huzur veren bir yalnızlık duygusu verecek kadar sakin ve sessizleşti sahil..

ben bu durumdan çok keyif alıyorum..
bir plaj, bir deniz için en sevdiğim zaman nisan-mayıs-eylül-ekim oluyor genelde..
arası ise gürültü , huzursuzlukve ganj nehrini aratmayan deniziçi kalabalıklar..

yine eylül'e girdik..

aklımda geçen sene var..

ondan öncesi,
ondan öncesi..
ve daha öncesi...

son yıllarda hayatımdaki kadınları nedense mart-nisan aylarında tanıyorum..
mayıs-haziran-temmuz-ağustos ve hatta eylül'ün bir kısmı güzel geçiyor ama eylül sonunda yine yalnızlığımla fölrt ediyorum..

bir garip dönence..

tabi bu durum "ciddi düzey"de yaşadığım ilişkileri kapsıyor..

bu dönenceden sıkıldığımı itiraf ettim bugün kendime.

bunun için bazı önlemler almam şart oldu,
buna göre,

-sevgili olunabilecek potansiyele sahip insanlarla mart ve nisan ayında tanışmayacağım..

-ola ki tanıştım, bir yanlışlık yapıp ikinci bir görüşmeye ısrar edip, bira ile kandırsa da kanmayacağım.

-hadi ikinci görüşme tuzağına düştüm, işi ilerletip sonra hiç bir şekilde aramayacağım..

-"sesin çok güzel, diksyonun çok güzel, seni istiyorum, aradığım erkeksin" gibi yapay cümlelere kanmayacağım,

-mart-nisan ayında tanıştığım kadınlara "ah işte bu hayatımın kadını" demeyeceğim..

falan filan..

bundan sonra aşk'a daha çok açık olacağım en azında 2 ay'ı kendime yasaklamakla..

kalan 10 ay eminim çok güzel geçecek..

çok...

neyse,
sürem başladı...