gıyabında güzeldi..

denizle konuştum az önce gıyabında,
sustuklarımı anlattım,
anlattıklarımı sustum.

kumlara uzandım ay ışığında,
gıyabında seviştim,
seninle.

içki içtim, nefesim alkol koktu gıyabında,
sonra güldüm kendime.

verdiğim ferman ölüme dair değil,
daha içten,
daha yalansız,
olsun diye yaşadıklarım.

sahi,
aşk'ı cemal süreyya şiirlerinden ibaret sananlar
ne anlarki
aşkın gerçekliğinden.

dillerde, yazılarda sadece şiirlerden alıntı hayaller,
ve ucu bucağı bitmeyen temenniler.

keşke cemal sürayya kadar yürekli olabilseydi kadınıyla erkeğiyle herkes.

ve seni uğurlamak gönlümden
sonsuz yıldızlara,
güzeldi,
gıyabında.

yine de,

seni düşünürken,
alabildiğinde küfretmek bile,

güzeldi.


gıyabında.

ben aslında seninle..

03:34 de gelen o uzun e-postanın
sonuna,
"Hayat; mutluluga geç kalan bizi affetmeyecek...
Ben seni, ve bana yaşattıgın günleri unutmayacağım.
Senden de tek isteğim; Yıllar sonra hatırlarsan bu günleri ve beni...
Ben olmasam bile, hayat gülsün sana
Gülümse..."

ithafen..



şimdi oturmuş sabahın en körüne uzanan saatlerde..
ben aslında seninle..

mesela fotoğrafını çektiğim o denizin üstündeki güzelim ay yansımasını izlemek isterdim,
senin bana yazacaklarını düşündüğün saatlerde..

ben aslında seninle o iskelede bacaklarımı denize isterdim,
sustuklarını dinleye dinleye..

seninle uyanmak güne,
veya uyumak seninle geceye..

ben aslında seninle, uyurken o sırtıma yaslandığın teninle, göğüslerinle uyumak isterdim,
az sonra yalnız başıma sağa sola dönüp uyumaya çalışmak yerine..

evet aşk'a aşığım ben,
yazdığın gibi..
hiç de gocunmadım bundan,
sonra aşk'ı koydum senin yerine, ismine, gözlerine..
ben aslında seninle kana kana aşk'laşmak istedim belkide..
kimseye hesap vermeden ve özgürce..

ben aslında seninle,
sadece bir etin bir etin içinde olmasından ibaret olmayan sevişmeleri sevdim,
birde o gözlerindeki güzelim ışıltıyı..

bir bebek çığlığı yakışırdı belki bir dört duvara,
bir bebek yakışırdı belkide gece aramızda yatıp bize hayat katan,
bir bebek yakışırdı belkide kolarına alıp sımsıkı saracağın, öpüp koklayacağın,
hatta saçlarına rengarenk tokalar takacağın..
hatta sana benzeyen,
hatta senin gibi güzel,
hatta senin gibi, herşeye rağmen iyi kalmayı başarabilen..
ben aslında seninle,
o bebeğe sahip olmayı da istedim..

çiçekleri seninle koklayabilmeyi,
gözlerinin mavisindeki gökyüzüne beraber bakabilmeyi,
yine en az iki bira ile kafayı bulmanı,
yağmurda seninle yürüyebilmeyi,
sevdiğin müzikleri dinleyebilmeyi,
facebook'da paylaştığın videolara "like" vermeyi..
ben aslında seninle saçma sapan, hesapsız ve kitapsız,
gelişine yaşamak istedim..

günlerin getirdikleri nasılda götürüyor herşeyi un ufak edipte baksana,
oysa ki sevgilim,
ben aslında seninle un ufak olup yaşlanıp ölmeyi bile istedim..

bir gün yine döneceğim o şehre, bugün yarın belki başka bir gün,
yine o kaldırımlarda yürüyeceksin,
ben diğerinde..
oysaki ben çokça da aynı kaldırımlarda beraber yürüyebilmeyi çok istedim.

sonra küçük kıskançlıklarımda olmayacak artık,
sen belki bir restaurantın ikinci katında yerken yemeğini bir başkasıyla,
ben bir başka katında, bahçesinde belki ve bir başkasıyla..
oysaki ben aslında seninle kıskançlıklarımızı yaşamak isterdim..

hani sen uzun konuşamıyordun da artık benimle uzun uzun cümleler kurmaya başlamıştın ya,
ben aslında seninle uzun uzun susmayı da istedim.
sadece bakışarak konuşabilmeyi..
bakışarak sevişebilmeyi,
bakışarak sevebilmeyi..

yazıyı da burada kesiyorum sevgilim,
asla okuyamayacağını bilerek,
aslında ben seninle bol bol yazı yazmayı da istedim,
ömür boyu sürecek mektuplaşmalarda..

gözlerim uykuya yeniliyor,
ve kafam güzel sevgilim,
ben aslında seninle ayılmak isterdim..

ayrıca bil ki,

ben aslında seni hatırlarken hep gülümseyeceğim..

tatlı ruyalar,

ben,
aslında,
seninle..

isterim ki senden


isterim ki senden,
isterim ki..

inancıma aşık,
zindanıma ışık
olasın..

yürüyesin gönlümün
yollarına,

sarasın beni
sarasın..

uykusuz kalırmısın
kitaplarıma?

yazılmış ama söylenmemiş

ben dağda bir pusu kurdum,
ben yolu kazdım, mayın koydum,
işaret parmağım çekti tetiği ve,
ben aslında kendimi vurdum..

bağrıma saplanır bir ağrı sonra,
içim dolar öfkeyle,

seslenirim bazen öylesine anneme..
"anne ben doluyum"..
"anadolu'yum"..

peki ya sen,
yani üzerine kimsesizlik, yoksulluk giymiş sevgilim..
daha adını bilmediğim, teninde parmaklarımı gezdiremediğim sevgilim..
var ile yokluk arasına sıkışmış sevgilim..
gelirmisin benimle?

truva'da kılıç sallasam senin için ölümüne,
izlermisin beni en olmadık şekilde ben ölürken?
ölsem de öpermisin beni sevgilim?

sahi,
çay toplasak ya rize'de..
demi'ne aldanmak istedim çayın..
sen ellerinde demlenmişken..

urfa'da atsak ya balıklara sevgi kokan ellerimizle yemler,
balıklı göl'de..

ya da,
kaş'ta buluşsak sonra,
gecenin bir yarısı serin akdeniz suyunda
sevişsene benimle.

ürgüp'te çekelim kafaları kışın en soğugunda
ve şarabın en güzeliyle..

nemrut'ta doğuralım güneşi,
van'da yapalım mesela kahvaltımızı..

sana güzel sözcükler fısıldayan ağzıma kars'ta bal sürsen,
diyarbakır da bombalar patlasın biz yine sevişirken..

assos'ta platon'u anlamaya çalışalım mı?
sonra meis'de gelsin gitsin sakızlı rakılar,
kulağımızda rebetiko..

haydi, durma,
gel ankaranın buram buram bürokrasi kokan yollarında yürüyelim,
tunalı hilmi'den geçelim..

mardinin dar ve ucu bucağı çıkmayan sokaklarında kaybedelim birbirimizi,
buluşalım bir süryani kilisesi önünde mesela,
sarılayım sana bırak,
doya doya orada..

pamuk toplayalım çukurova'da,
beynimize geçsin güneş,
sarhoş olalım sonra yine şirince'de, şarabın en meyvelisiyle..

izmirin sokaklarında çok adım attımsa da,
hadi gel seninle de çıkalım bir sokaktan kordona,
çimlerde dizlerimi yastık yap güneş batarken..

gözleme yiyelim mesela fethiye'de,
ama peynirin tadı dilimize erzurum'dan kalsa ya..

istanbul'da batıralım bir günü,
plazalarından evlerine dağılan insanların
kalabalığına aldırmadan,
belki de eminönü'nde.

trabzon'da bir düğüne gidelim,
kayseri'de gülelim,
antep'te mideler bayram..
okşayıp saçlarını uyutsam sonra seni tunceli'de..

her kim olursak olalım bizi çağırsın mevlana,
gidelim konya'ya..
"seni seviyorum" desem sana bolu'da?

sonra yine batsın güneş giresun'da..
hiç uyumadan ve yine tüm gece sevişerek açalım
gözlerimizi kütahya'da..

ben şimdi,
anadoluda yazılmış,
ama hiç söylenmemiş bir şarkı olsam sevgilim..

sahi
söylermisin beni


hiç durmadan?..