bir bilsen.. ben gidemedim..

oysaki,
ben gitmeyi çok sevdim en gidilesi havalarda..
bazen günışığı, bazen karanlık, bazen sırılsıklam yağmurlarda..

gidilmesi gereken odalarda kalmayı hiç ama hiç sevmedim..
o yüzdendi hep gidişim..

doğdum, büyüdüm, doydum..
aşık olum, şehvet doldum, sevdim ama..
sıkça da gittim..
arkama bir an bile dönüp bakmadan gittim..

çok ça seni seviyorum dedim hayatımda,
daha çoğunu da duydum..

"senin için ölürüm" bile demedim,
çünkü yalandı bu cümle ve ölmeyecektim..
zaten bunu bana diyenler ölmediler de..
yine de aşk'lar insana ne güzel sözler yazdırıyor değil mi,
ne güzel notalar yazdırıyor,
ne güzel yalanlar soyletiyor bazen..
oysaki aşk'lar bitiyor,
kalanlar sadece notalar, şarkılar oluyor..
bir de, sadece hatırlanası tarafından anılar..

bak yine de, mutluyum,
en azından mutluluk rolleriyle oscar'a aday oluyorum..

tenim deniz kokuyor şimdi,
ve yine su'yla sevişiyorum..

tanrı adaletli davranmıyor hiç,
ya da bizde bir sorun var hep..
çünkü vuran, hep acımasızca vuruyor..
ne dersin?
yoksa sorun bizde mi?

ben şanslı olmadım pek,
ve hiç kimseye,

"bir bilsen, senden gidemedim.."

demedim,

diyemedim.
keşke diyebilseydim..

bak yalnızım ve hatırladığım tek şey,

"hep gittim.."

bak..
yine,
gittim.


(bu güzel şarkıyı yazıp dillendirdiği için simge'ye, resim için bana teşekkür ederim)

siliniyor herşey

bir isim yazarsın kum'a,
bir dalga gelir ve silinir herşey.

ne yazdığın çok da önemli değildir,

silinmiş bir isim kalmıştır sonunda.

hayat'ta böyle birşey..

yaşarsın,
seversin,
sevilirsin,
sevişirsin,
gülersin,
ağlarsın,
üzülürsün,
büyürsün..

üzülmek,
ağlamak
sanırım boşuna..

hayat bir kuma yazılmış yazı gibidir,
bir gün göçersin ve biter herşey.

silinmiş bir yazısındır artık.

o yüzden,
olabildiğince gülmek gerek.

aynı sokağın çocukları..


ben bu sokağa düşeli ne kadar oldu veya nasıl düştüm,
onu bile unuttum..

ama şimdi dönüp baktığımda bu sokağa bende bir çok kez ses vermişim.
bazen günde bir kaç tane yazıyla, yorumla, duyguyla.

biz bir sokağın çocuklarıyız evet,

kimimiz sırça köşkünden,
kimimiz gecekondusundan,
kimimiz makarasına,
kimimiz duygusuyla,
kimimiz şiiriyle,
kimimiz yorumlarıyla,
kimimiz yemeklerinin güzel kokusuyla,
kimimiz modanın renkleri ve görselleriyle,

bazen yazılarla sevişiyoruz,
bazen yazılarla ağlıyor gülüyoruz.
bazen yazılarla efkarlanıyor,
bazen yazılarla rakı soframızdan parmak uçlarımıza düşenleri aktarıyoruz..

kimi yeşil gözlü,
kimi esmer,
kimi kısa boylu,
kimi bedensel engelli,
kimi şımarık,
kimi karnı aç,
kimi umutsuz,
kimi aşk'a aşık,
kimi öğretmen,
kimi hayata kırgın,
kimi dalga geçen,
kimi yalancı,
kimi samimi,
kimi kumral,
kimi çıplak,
kimi yalnız,
kimi evli,
kimi çocuklu,
kimi tatilde,
kimi işsiz,
kimi eşşek gibi çalışan,
kimi şehvetli..

ve biz aslında ne olursak, kim olursak olalım,

aynı sokağın çocuklarıyız.

ben bu sokağı çok seviyorum,
hiç bir zaman bu sokaktan isteyerek ayrılmayacağım.

bazen kızıyorum kendime, twitter falan filan derken çok ihmal etsemde komşularımı,

ben bu sokağı hep seviyorum,
hep seveceğim..

sizi yani,
sizi!

şu an bu heceyi okuyan gözlerinizi..

sizi!
seviyorum..

hoşgeldin..


aşk sadece yatakta olmaz ya,
yürekte yaşanır yürekte..

beraber ne güzel de koştuk, ağladık, eğlendik, üzüldük, kahrolduk, sevindik..

Turkcell Süper Lig'e hoşgeldin

Bucaspor!