akıp gidiyor zaman..


gitmek..
uzaklaşıp kaybolmaktır belkide ufuk çizgisinde..
önce bir nokta olmak..
sonra nokta bile olamamaktır belki de..

gitmek..
aşklaşılan gecelerde,
sevgilinin bacaklarının arasındaki sıcaklıktan vazgeçmek gibidir belki de,
öylece dokunmadan yanında sadece uyuyakalmak..

zaman..
gitmesi gereken tek şey..
gitmesini istemesen bile gidecektir umarsızca..

gitmek öyle birşeydir işte..
geriye sadece gidilmiş bir yoldur bize kalan.

hiç kimse "kal" demesin diye,
hiç "gidiyorum" dememişimdir kimseye..
belki de arkamdan sallanan elleri sevmediğimdendir..

sanki "kal" dense, kalacakmışım gibi gelirdi hep.
Kalmamak için "gidiyorum" dememişimdir hiç.
ve kimse "kal" demesin diye..

zaman.. akıp gidiyor..
sevgilinin teninde akıp giden parmak uçlarım gibi..

en son, bir kaç gün önce,
13 yıl kadar önceki bir nişan töreninin video çekiminde gördüm kendimi.
tanıyamadım..
aynaya baktım.. yine tanıyamadım..

sonra yine aynı heceler, kelimeler..
"akıp gidiyor zaman"..

her gün biraz daha yaşlanıyor,
hatta daha iyimser tabirle,
hergün biraz daha büyüyoruz..

ama büyümeyi seviyorum..
kaliteli bir şarap kıvamında, yıllandıkça oturduğum yeri seviyorum..

zaten zaman akıp gidiyor diye dert etmemek lazım.

bize daha,
aşklaşılacak,
yazılar yazacak,
gülecek, ağlayacak,
çığlık çığlık sevişecek,
özleyecek,
rest çekecek,
posta koyacak,
ve her yeni güne "merhaba" diyecek
çok vakit var.

"zaman akıp gidiyor.."
hemde, parmaklarımın ucundan süzüle süzüle..
hâlâ biraz da olsa kıyıda köşede kalmış,
umutlarımızı yeşertmeye..

ve ne olursa olsun,
açmak lazım pencereyi..

bırakalım, zaman akıp gitse de,
bize halen umut lazım..

aç pencereyi,
bırak..
güneş,
içeri girsin..