Saldım çayıra metodu harika bir yöntem aslında. Şöyle ki,
siz hiçbir şeyi hesaplayıp planlamıyorsunuz her şey kendiliğinden gelişiyor.
Gökyüzünde Güvercinler Uçurtman Olsun Yavrum, Dikensiz Yollarda Yürü Sana İnanıyorum, Gökkuşağı Uzak Değil,Uzak Değil Bulutlar, Kalbin Tarla Sevgin Başak, Dostun Olsun Umutlar. Aslan Oğlum,Güzel Kızım Oyuncaksız Mı Kaldın, Sana Şeker Alamadım Ama Onurumu Bıraktım.
19 Ekim 2012 Cuma
Saldım Çayıra Ekolü
Çocuk eğitimi, gelişimi, beslenmesi, uyuması gibi konularda
okuyup araştırmayı, ekoller peşinde koşmayı çoktan bıraktım, bizdeki ekolün şu
sıralar başlığı; Saldım Çayıra. Nasıl bir yöntem bu saldım çayıra derseniz
hemen bir özet geçeyim, keza geçenlerde blog yazmaya yeni başladığım zamanlara
gidip kızım bebekken uyguladığım uyutma, besleme, eğitme vs. yöntemlerini
içeren yazılarımı mizah niyetine okuyup bolca kahkaha attım. Onca şeyi yazıp
uygulayan ben miymişim dedim kendime inanamadım. İnanamadım evet çünkü çoğunu
hatırlayamıyorum bile. Her hamilelik ve doğumla beraber IQ’mda bir düşüş
olduğuna ve aynı zamanda hafızamda bazı şeylerin silindiğine inanıyorum
aslında. Anne olmanın bana bir hediyesi unutkanlığımın artmasıdır çok şükür ki
Alzheimer derecesinde değil şimdilik, onun için birkaç kez daha hamile kalıp
çocuk doğurmam gerekiyor sanırım.
7 Ekim 2012 Pazar
İki Gözüm İki Çeşme
Çok oldu efkarlanmayı bırakalı ya da bir türlü efkarlanamayalı demeliyim sanırım. Benim için bir efkarın içinde derin düşüncelere dalmak iç huzuruna vesiledir çünkü. Derin derin düşünüp dünden ve bugünden olan bir şeyler üzerine, içindeki zehri akıtmak gibidir. Gelecek üzerine düşünüp hayaller kurmayı bırakalı çok olduğundan ne zehri olur içimde ne de panzehiri. Belki de bu yüzdendir taş üstüne koyacağım taşların hesabını yapmayışım ve taş hesabıyla hiç uğraşmayışım.
1 Ekim 2012 Pazartesi
12+7
Oğlumun bir hayat felsefesi var. Bebek deyip geçmiyorum ve
olduğuna inanıyorum. Yalnız bu felsefeden zaman içinde vazgeçip değiştireceği
yönünde umudum var. Şöyle ki; hayat ya anneyi emerken ya da pozitif elektrik
aldıklarımın kucağında güzel. İşte bu felsefeden olacak, “koyduğum yerde 5
dakika durmuyor bu bebek” diyengillerdenim. Böyle bebeklere kucakçı da diyorlar
ama nedense o sıfat bana itici geliyor. Kucağı seven, insan sıcaklığının
düşkünü diyorum ben ona.
Kızımsa tam tersi hiç kucak düşkünü olmadı yani çok şükür olmadı,
yoksa nasıl geçerdi hamilelik düşünemiyorum bile. Yalnız son zamanlarda
kardeşini sürekli kucakta gördüğünden olacak, "anne beni kucağına av"
diyerek o da kucağıma gelmek istiyor. İyi güzel hoş da, bunu özellikle kardeşi
kucağımdayken yapıyor oluşu zor çünkü bir tarafımda kardeş, bir tarafımda o
olunca, hele bir de hanımefendinin belirlediği koordinatları tek tek gezerken
belim ağrımaya başlıyor. Hele ikisinin toplamda 19 kilo civarı olduğunu
düşünürsek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)