Bir müddet
sonra Ardahan yönüne döndük. Yol ayrımından Narman 1 saat uzaklıkta. Bölgeye
yaklaştıkça kayaların rengi kızıla döndü. Biraz daha gittikten sonra tabelayı
gördük. Peri bacaları hemen yolun kenarında ve etrafta kimsecikler yok. Yine
Türkiye’nin yeterince tanıtılmamış bir doğal güzelliği daha. Peri bacaları
denilince Türkiye’de herkesin aklına gelen Ürgüp ve Göreme. Ancak Narman’da da
az sayıda da olsa bu oluşumlardan var. Kızıl renkli bu peribacaları gün
batımına yakın güzel manzaralar oluşturuyor.
Oltu ilçesi
aynı isimle anılan taşın işlenmesi ile oluşturulmuş hediyelik eşyalarıyla ünlü.
En çok tesbih yapımında kullanılıyor. Oltu’da tesbihçilerin bulunduğu çarşıda
çeşit çeşit oltu taşından yapılma tesbihleri gördük.
Geceyi
öğretmenevinde geçirdikten sonra ertesi sabah erkenden yola koyularak kuzeye
doğru ilerledik. Bu bölgede yüzlerce yıl önce inşa edilmiş bir çok harabe
kilise olduğunu okumuştum. Bunlardan biri de Bana katedrali. Bu Gürcü katedrali
10.yüzyılda inşaa edilmiş ve bu yüzyılın başına kadar da sağlammış. Günüümüzde
sadece yan duvarları kalmış. Buraya ulaşmak için Oltu’dan Ardahan’a giderken
Penek köyü’ne giden yolu bulmak gerekiyor. Yolda katedrali gösteren herhangi
bir işaret yok.
|
Oltu kalesi |
|
Bana katedrali harabeleri |
Penek’den
ana yola çıktıktan sonra geri dönüp bu kez Artvin yönüne döndük.Bu bölgeye yeni
bir baraj yapılmış. Bu nedenle bazı köyler de boşaltılmış, yolun yeri
değişmiş.Uzun bir süre baraj gölü sağımızda olarak yol aldık. Bu tür gezilerde
yol üzerinde gördüğümüz en ufak tarihi yer tabelasını bile değerlendiriyorum.
Yine böyle bir tabela görünce hemen yoldan çıktık. Ana yolda yazan isimle
yukarıda kalenin dibinde bilgilendirme levhasında yazan isim birbirini tutmuyor.
6 kilometrelik sadece birinci viteste tırmanış ile varılan tali yolun sonunda
Esbeki kalesi ve manastır kompleksinin harabelerine ulaşılıyor. Buranın tarihi
hakkında pek fazla bilgi yok. Kalenin ayakta kalan kısmı bence görülmeye
değerdi ama olmasa bile sırf macera olsun diye bu kaleye çıkılır. Tabi
arabanızın lastiklerine güveniyorsanız.
|
Esbeki kalesine çıkarken manzara müthişti. |
|
Yol yer yer kötüleşiyor. |
|
Esbeki kalesi |
İşhan köyüne
yaklaşırken bu kez İşhan kilisesinin tabelasını gördük. Yine dik bir tırmanışla ulaştığımız bu kilise restorasyon
altında idi. Bu nedenle içine giremeyip dışarıdan izlemekle yetindik. 1000
yıllık olmasına rağmen görünüş olarak en sağlam olanı buydu.
|
İşhan kilisesi |
Bir sonraki
durağımız Tortum şelalesi oldu.Seyrine doyulmaz bir manzaraydı. Suyun akışı o
kadar kuvvetli ki konuşmalar bile zor duyuluyor, rüzgarından ıslanılıyordu.
Tortum şelalesi Erzurum’a gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir
yer.
|
Tortum şelalesi ve Tortum gölü |
Şelale’den
ayrılıp Erzurum’a doğru devam ettik. Tortum gölü bir müddet solumuzda
yolculuğumuza eşlik etti. Bir sonraki durağımız Öşvank kilisesi idi. Ama bu
kilise için yolda bir işaret olmadığından yolu kaçırdık. Neyseki çabuk
farkettik ve geri dönüp google haritalar yardımıyla yolu bulduk. Bu kilise
diğerleri gibi fazla tepede değil. Ama yine bir köyün içerisinde kalmış.
Kubbesi tamamen çökmüş ama diğer tüm yapılar ayakta. Kilisenin arkasına doğru
yürüyüp köyü dolaştık.
|
Öşvank kilisesi |
Geçerken bir
de Uzundere ilçesini görelim dedik. Bu ilçe geçen yıl cittaslow yani sakin
şehir seçilmiş.
Erzurum’a
yaklaşırken bir kale tabelası daha görüp girdik. Adı Engüzekkapı kalesi. Bu
kale yolun hemen kenarındaki dik bir yamacın tepesinde. Ancak yanına çıkmak
imkansızdı ve günümüze fazla bir bölümü ulaşamamıştı. Aşağıdan bakmakla
yetindik.
Ertesi sabah
geceyi geçirdiğimiz Erzurum Öğretmenevinin tam karşısında yer alan Atatürk Evi
ile gezimize başladık. 120 yıllık bina bir müddet valilik ve Alman konsolosluğu
olarak kullanılmış. Milli mücadele yıllarında Atatürk binanın bir odasında
kalmış.Erzurum’da milli mücadele yıllarını hatırlatan diğer bir yapı Erzurum
kongresi binası.
|
Erzurum Atatürk evi |
|
Erzurum Kongre binası |
Görülmesi
gereken Anadolu Selçuklu dönemine ait tarihi yapılar birbirine çok yakındı. Üç
Kümbetler, Çifte Minareli Medrese, Erzurum Kalesi, Ulu cami, Rüstempaşa
Kervansarayı merkezde gezilmesi gereken yerler. Üç kümbetlerde Sarı Saltuk ve
diğer iki anonim mezar var. Çifte minareli medrese güzel bir restorasyondan
geçmiş. Sivas’ta aynı tarzda gördüğümüz medresenin içi çay bahçesi, odalar ise
hediyelik eşya satıcısı olarak düzenlenmişti. Neyse ki burada öyle bir şey yok.
Belediye büyük bir projeye imza atmış. Tarihi yapıların çevresinde var olan
yapılaşmayı kamulaştırıp tüm tarihi eserleri görünür hale getirmeye
çalışıyorlardı. Önümüzdeki yıl buraları gezmek çok daha kolay ve keyifli hale
gelebilir. Kaleye giriş müze kart ile ücretsiz ancak içinde ilgimizi çeken tek
yer tarihi saat kulesinden Erzurum manzarasını izlemek oldu. Rüstem paşa kervansarayı
ise günümüzde Tahan olarak biliniyor ve oltu taşından hediyelik eşya
satanların mekanı olmuş. Cumhuriyet caddesinden devam edince biraz ilerde
Yakutiye Medresesi ve Lalapaşa cami bulunuyor. Yakutiye medresesine giriş müze
kartla ücretsiz. Burada çağdaş müzelerde görmeye alıştığım balmumu heykeller
yardımıyla canlandırmalar yapılmış. Eski zamanlarda medresenin kullanımı ve
insanların yaşantısı bu heykeller ile anlatılıyor.
|
Yakutiye'de geleneksel Erzurum köy evi yaşantısı tasvir |
|
Üç kümbetler |
|
Çifte minareli medrese |
|
Taşhan |
|
Cağ kebabının şişi 3,5 lira ile 6 lira arsında değişiyor. |
Nene hatun
Milli Parkı’nın içinde yer alan Aziziye tabyalarını gördük. Osmanlı Rus harbi
öncesinde inşa edilen tabyalar yola hakim bir tepede. Tabyaların arasında kısa
yürüyüş mesafeleri var. Bunlardan birinci tabyanın bir bölümü yıkılmış. İki ve
üçüncü tabyalar sağlam. Nene hatun mezarı da birinci tabyanın yanında.
|
Lala paşa cami Erzurum merkezde |
|
İçeri girerken eğilmek saygıdan |
|
Aziziye 3 tabyası |
|
Erzurum havalimanı
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder