Home
Archive for
2014
İki Kalp.
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Yeni Bir Yıl Yazısı.
Dönüp bakınca son 2 aydır tek satır
yazmadığımı fark ettim. Bunun birçok sebebi var, değişen yemek yeme ve uyku
düzenim, iş yoğunluğum gibi sebepler sıralayabilirim ancak asıl sebep sanırım
birşeyler yazmanın içimden gelmemiş olması. Paylaşacak şeyim olmadığından
değil, aksine hayatım daha önce yaşamadığım şekilde farklı bir faza geçti,
sanırım bu yeni fazı yaşarken kendimi fazlaca kaptırdım ve durup yaşanılanları
duygulara dökemedim.
Ove Adında Bir Adam.
“Birisine aşık olmak yeni bir eve taşınmak
gibidir. Önce, yeni olan her şeye aşık olursunuz, her sabah uyandığınızda,
birisinin kapıdan koşarak girip size korkunç bir yanlışlık yapıldığını aslında
bu kadar muhteşem bir yerde yaşamamanız gerektiğini söylemesinden korkarak, tüm
bunların size ait olması karşısında şaşkınlık duyarsınız. Yıllar geçince
duvarlar eskir, ahşap kaplamalar şuradan buradan parçalanmaya başlar ve siz
evinizi artık kusursuz güzelliği yüzünden değil, daha çok kusurları için
seversiniz. Köşe bucak her yerini bilirsiniz. Hangi döşeme tahtası üzerine
basınca hafifçe esner ya da hangi dolap kapağı gıcırdamadan açılır tam olarak
bilirsiniz. Bunları yaşadığınız yeri eviniz yapan küçük sırlardır.”
Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı.
Küçükken
sevdiğiniz bir şey sonsuza dek zihninizde kalır derler. Çanakkale benim
küçükken sevdiğim, çok sevdiğim bir şehirdi. Teyzemler bu deniz kenarındaki
güzel şehirde yaşadığından senede en az 3-4 kez tatillerde onları ziyarete
giderdik. Kuzenlerimizi görecek olmanın sevinciyle gidiş yolu geçmek bilmezdi.
Küçüklüğümüze dair yaşanan onca şey ne kadar bölük pörçük ve silik olarak
kaldıysa zihnimizde Çanakkale hatıraları da bir o kadar canlı ve net kazındılar
belleğimize.
Cupcake Zamanı! :)
Cupcake yapmak
her zaman gözümü korkutan bir şey olmuştur. Ya keki yumuşak olmazsa,
kabarmazsa, üstündeki frostingi lezzetli olmazsa gibi kaygılar sebebiyle
gerçekten güzel bir tarif bulup uygulayana kadar sizinle paylaşmadım. Cupcake’lerini
çok sevdiğim Yummy Cupcakes’in kursuna gittikten ve da tarifi evde uyguladıktan
sonra kendi yorumumu da katarak sizinle paylaşmaya hazırım :)
Elde Var Hüzün.
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
Gent.
Belçika’yı
görmeyi bir süredir istiyordum ancak aklımda Gent isimli bu şirin yeri görmek yoktu.
Turistik olarak daha çok bilinen yerler olan Brüj ya da Brüksel’i ziyaret
etmeye hevesleniyordum, ancak yeni işimin merkezinin Gent’de oluşu sebebi ile
yolum bu küçük şehre düştü. 4 günlük iş seyahati benim için umulmadık bir
Belçika gezisine dönüştü :)
Esmer Betty Tarifi :)
Selam millet! Bu aya karpuzlu
frozen’la başlamışken devamını da tatlı getirmenin iyi olacağını düşündüm :) Sizinle
çilek, krema ve tereyağın bir araya geldiği müthiş lezzetli ve bir o kadar da
pratik bir tarif paylaşacağım. Bu kadar çok tatlı pişirip nasıl zayıf kaldığımı
soruyorsunuz biliyorum :) İşin sırrı pişirip ailenize yedirmekte :p Annem, babam ve kardeşim de bu tatlıyı çok
sevdiler. Hazırsanız başlayalım ;)
Karpuzlu Frozen Tarifi :)
Herkese merhaba :) Yazın daha sık
post yapmayı çok istememe rağmen bu sene elimde olmayan sebeplerden ötürü arayı
biraz açtığımın farkındayım. Ağustos ayında bunu telafi edeceğim. Ramazan da bittiğine göre, aşırı sıcakları göz önünde bulundurarak müthiş lezzetli bir kokteyl
ile dönüş yapmayı uygun gördüm. Hem çok basit hem de keyifli olan bu içeceği
hazırlamak için ihtiyacımız olan şeylere gelelim.
Zeugma Müzesi.
Uzun
zamandır yazmak isteyip de fırsat bulamadığım bir diğer post da Zeugma Müzesi
gezimize aitti. Antep’in bu kadar güzel ve muhteşem lezzetlere sahip bir şehir
olmasının yanı sıra kültürel olarak da bize bu derece keyif vermesi şehri bizim
için unutulmaz kıldı. Gezdiğimiz yerlerin içini sanatla doldurunca o gezinin
tadı bir başka oluyor. Zeugma Müzesi’ni çok beğeneceğimi biliyordum ancak
müzeye adımımı attığım andan itibaren yaşadığım his büyülenmeydi.
Selimiye'de Bıraktım Kalbimi.
Selimiye
bambaşka bir yer benim için. Havası, suyu, insanlarının güzelliği için değil
sadece. Ne zaman hayatımda bir geçiş dönemi yaşasam bana kucak açan, cesaret
veren, iyi gelen bir yer olduğu için. Huzurunda kaybolup yeniden doğmama izin
verdiği için belki de. Bu sene de hayatımda umulmadık bir değişim olunca soluğu
burada aldım. Yine o sıcak, tanıdık havası ile karşıladı bizi. Usul usul
güzellikleri serdi bir bir önümüze.
Biraz Huzur, Biraz Hüzün.
Bu postun aslında bir ev dekor
postu olması gerekiyordu. Ama biraz huzur biraz da hüzün dolu satırlar geçiyor
içimden. Bazen insan beklemediği anda hayatı değişir, değişime karşı koymak
istese de koyamaz. Ben de hayatımdaki değişimi direnmeden kabullendiğim bir
süreçteyim. İnsan mutluyken sahip olduğu şeyi bırakamıyor ama bazen
bırakabilmek de gerekiyor. Yine, yeni bir sürece giriyor hayatım.
Antep'te Lezzet ve Tarih Dolu Bir Gün :)
Antep gezimizin üstünden çok zaman
geçmiş olmasına rağmen hatırası zihnimde çok taze. Sorsanız çok yakınlarda
gittim diyebilirim size. İlk kez gittiğiniz ve güzelliğinin tadı damağınızda
kalan bir diyar günlük hayatın alışıla gelmişliği içerisinde o kadar farklı
hissettiriyor ki ne kadar zaman geçse size yeni gibi geliyor.
İncirli Cevizli Yumuşacık Kurabiye :)
En sevdiğim ay Mayıs geldi, hoş
geldi :) Şimdi bu güzel ayı ona yakışacak bir tatlı ile karşılamak gerek ne
dersiniz? Bu ayın tatlısı incirli, cevizli kurabiye. Ne özelliği var derseniz,
içerisinde sadece yarım bardak un, şeker olarak da pudra şekeri var, yağ da hiç
yok. Canınız tatlı istediğinde suçluluk duymadan yiyebileceğiniz oldukça da
lezzetli bir kahve arkadaşı kendisi :)
Gizli Teras'ta Yeni Dekoratif Dokunuşlar...
Son zamanlarda ev dekor
mağazalarında giyim mağazalarından daha çok zaman harcar oldum. Evimde yaptığım
ufak değişiklikler seneler içinde göze alışılmış gelen dekorasyona çok hoş bir
hava kattı.
Salonda yer alan kahve masasının
üzerinde yurtdışından aldığımız müze kitapları duruyordu. Genelde kahve
masalarının üstüne yatay şeyler koymayı severiz :) Sanırım ben son 3 senedir bu
masanın üstüdeki her şeyin yatay durmasından biraz sıkılarak farklılık yaratmak
adına dikey duracak dekor eşyaları aldım. Dantel’den aldığımız kitap ağırlığı ve
English Home’dan aldığımız kafesler tam aradığımız şeyler oldu.
Fıstık Ezmeli & Parça Çikolatalı Enfes Kurabiye :)
Bu ayın tatlısı fıstık ezmeli,
parça çikolatalı kurabiye. Fıstık ezmesinin yurtdışında çok daha popüler olup
yurdumuzda hak ettiği üne sahip olmadığını düşünmüşümdür. Hepimiz bir nutella
deyince eririz ancak fıstık ezmesi çoğu insanın özellikle bayılmadığı bir tattır.
Bu sebepten size sadece fıstık ezmeli değil, bizim damak tadımıza daha çok
uyacağını düşündüğüm fıstık ezmeli parça çikolatalı bir lezzet sunmak istedim.
Enfes bir tat, insan yaparken bile parmaklarını yemek istiyor. Baştan
söyleyeyim, kurabiyeyi yaparken hamuru
yemek isteyen ev halkından korumak da yapılış görevleriniz arasında yer alıyor
:)
Bir Fincan Kahvenin Kaç yıl Hatırı Vardı? :)
Sevdiğim yazar ve blogger Neil Gaiman’ın da dediği gibi “Gece kadar
siyah, günah kadar tatlı”dır kahve :)
Her ne kadar kültürümüzde çay daha baskın olsa da, her zaman kahveyi
çaya tercih etmişimdir. Seçtiğim kapsülün aroması kadar içtiğim fincanla
birlikte sunumu da tadına tat katar sanki. Bu sebeptendir ki sabah kahvelerime
bir parça daha lezzet katabilmek için yeni bir çift fincan almayı düşünürken
Pip Studio’nun bu fincanları anında kalbimi çaldı. Gökyüzünün mavisini çalıp
üstüne bahar çiçeklerini giydirmişler sanki ve bu zarif tasarım çıkmış ortaya.
Benim için Ada Demek…
Ada demek, bembeyaz çiçeklerden örülmüş bir taç alıp yaşınızın 30 olmasına bakmadan tüm adayı onunla dolaşmak demek…
Davet.
Fatıma’nın Eli olarak da bilinen Hamsa sembolü, uzun zamandır
hayatımızda. Estetik görüntüsünün güzelliğinin yanı sıra bu sembolü bu kadar
çok sevmemin asıl sebebi İslam, Yahudi ve Pagan kültürlerinin hepsinde yer
alması. Hamsa’nın Müslümanlık'ta İslamiyet’in 5 şartını, Yahudi’lerde kutsal 5 kitabını, Paganizm’de ise bereketi sembolize ettiğine inanılmaktadır. Din kutsal bir olgu olmasına rağmen tarihte ve günümüzde insanların hep inanç sebebi ile ayrılığa düştüğünü, bırakın farklı dinleri aynı dine mensup kişilerin bile kendi içlerinde bölünüp çatıştıklarını görüyoruz. 2000’li yıllara
geldiğimiz bugünlerde ben artık dini olarak insanların bölünmediği bir dünya
hayal ediyorum. Ortak kültürler yeşertebildikleri, kitapları farklı da olsa aynı yaratıcıya inanmanın ve o yaratıcının parçası olmanın verdiği bilinç ile
herkesin Tanrısal sevgiyi duyduğu bir dünya.
Her şey bir tek ve ayni şeydir.
Paulo Coelho en sevdiğim
yazarlardan birisidir. Akıcı uslübu bir yana, kitaplarında herkesin
kendisinden, hayatın onu getirdiği anlama seviyesine göre bir şeyler bulması sebebi
ile kendisini bir ayrı sever ve saygı duyarım. Simyacı olsun Veronika Ölmek
İstiyor, Onbir Dakika, Brida, Portobello
Cadısı olsun seneler önce okumuş olduğum kitaplarını elime tekrar alınca daha
farklı şeyler hissettirir bana satırları. Uzun zamandır okumadığımı fark
ettiğim yazarın kitaplarından en etkilendiğim yerleri bu haftasonu bir kez daha okudum ve bu
sefer bambaşka şeyler buldum bu satırlarda. Bir Pazar günü klasiği haline
gelmekte olan alıntı paylaşma köşemizde bu hafta Brezilyalı yazar var :)
Dilerim siz de bu alıntılardan benim kadar etkilenir, içinden kendinize alacak
şeyler bulursunuz… Haftasonu Topkapı Sarayı’nın bahçesinde çektiğim kareler
eşliğinde gelsin o halde satırlar ;)
Seni Korumak İçin
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.
Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından
hafif bilmedim acını.
Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum
uzaklık, yüzün her bulutlandığında. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep.
Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim,
gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine. Gökkuşağının altından geçen
çocukların şımarıklığıydı, kâküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti.
Olaylar, Durumlar ve Biz.
Crash filmini daha önce izlememiştim.
Geçtiğimiz Cuma akşamı yorgun bir şekilde koltukta uzanırken bu filmi izlemeye
karar verdik. Farklı kesitlerden birçok insanın yollarının kesiştiği, hayatın içinden olaylarda birbirlerine “çarptıkları” filmde iyilik ve kötülük
kavramları son derece incelikli olarak irdeleniyordu.
Ece Kent Paris.
Ece kent Paris. Özlemi kalbimi
yakan bir sevgili gibi düşüyor aklıma. Gideli henüz 1 sene olmuş olmasına
rağmen baharı da bu güzel şehirde karşılamak istiyorum. Sokaklarında dolaşırken
öylesine mutluydum ki, bir daha gidersem o mutluluğu bıraktığım sokaklarda
bulacağımı biliyorum.
Paris öyle bir şehir ki, güneş bile
bir başka doğuyor sanki bu kentin üzerine. Binaların arasından süzülüşü
kaldırım taşlarındaki ışık oyunları ayrı bir güzel geliyor gözümüze.
Sakin Bir Pazar Günü.
Uzun zamandır kendime bir gün
ayırıp terasta kitaplarımla haşır neşir olmak istiyordum. Nihayet yarı güneşli
yarı yağmurlu bu Pazar günü evden çıkmadan tüm günü elimde kahvem ve İngiliz
Edebiyatı kitaplarımla geçirebildim. Herkesin zaman zaman dönüp okumak
istediği, ilk okuduğunda kendisini en çok etkileyen altını çizdiği yerleri bir
kez daha belleğinde canlandırıp yine ilk okuyuşundaki kadar hayran kaldığı
kitaplar vardır. Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway’i ile Emily Bronte’un Uğultulu
Tepeler’i de benim vazgeçilmez klasiklerimden ikisidir. Şimdi pamuk pamuk
bulutlar gökyüzünde salınırken okuduğum satılarlardan alıntıları sizinle
paylaşmak istiyorum.
Tarihi Yarımada'da Bir Haftasonu...
Bazen insan ulaşabileceği kadar
yakın duran güzelliklerin farkında olmadan yaşıyor. Farklı bir şehirde ziyaret
etse unutamayıp defalarca gitmek isteyeceği yerler yaşadığı şehirde iken
farkında bile olmayabiliyor. İşte ben de Sultanahmet’e her gidişimde bu şekilde
hissediyorum. Aslında hepimizin günlük hayatın stresi ve yoğunluğu içinde bir
nefes alıp, farklı bir diyara gözlerimizi açabileceğimiz bir yer olmasına
karşın gözümüzde sadece turistlerin gideceği bir yer Sultanahmet. Son
zamanlarda Muhteşem Yüzyıl’ın saraya olan ilgiyi arttırdığı kesin, ancak saray
dışında da o kadar farklı ve keşfedilmeyi bekleyen otantik mekanlar var ki, her
gidişimde tanıdık sokaklarına bir kez daha aşık olup kendimi bulduğum, yine her
seferinde gözüme bambaşka gelen sokaklarında bir o kadar da ilk defa ziyaret
eden bir yabancı gibi yürüdüğüm bir yer burası.
Çılgın Hüzünlü.
çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı
anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
her sabah
denize çıkar, bir elma yerdi
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın
ellerine
bakma artık
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü
büyük
kentleri düşünse de rahatlasa
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü
çünkü
bakışları yazda geçmiş bir geceyi andırıyor
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü
şimdi
dolaşıp duruyor aramızda
kıpkırmızı bir duyğu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü
kıpkırmızı bir duyğu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü
biraz dağ
yollarını öğrenmesi gerek sanırım
kahırçeker mekkâri katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü
kahırçeker mekkâri katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü
kar dindi
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık
gerçekten dindi
ellerine bakabilirsin artık
TURGUT UYAR
Sevgililer Günü Tatlısı: Çilekli Milföy! :)
Bu
ayın tarifinin sevgililer gününe özel olmasını istedim. Bir sevdiğiniz var ise, ona
sevginizi ve de bolca emeğinizi katarak (elimizi hamura bulayacağız kızlar!) yapacağınız
hafif ama bir o kadar da lezzetli bir tarif paylaşacağım. Mille Feuille
(milföy) Fransızcada 1000 yaprak anlamına geliyor. Her bir milföy hamuru kat
kat yapraklardan oluşuyor ve bu hamurları yeteri kadar üst üste koyup açtığınızda
1000 adet yaprak elde ediyorsunuz. Biz bugün 1000 olmasa da birçok kalp
yaprağından oluşan bir tatlı yapacağız. Sevgilinize tek bir kalp veriyor gibi
gözükseniz de aslında birçok kalp armağan etmiş olacaksınız :) Hazırsanız
başlayalım!
Giz'li Teras Instagram'da! :)
Herkese merhaba! :) Size bu
kurabiyeler tadında bir haberim var! Giz’li Teras’ın artık Instagram’da da
hesabı var. Bir süredir sık paylaşımlar yapamıyorum, anlık paylaşımlarla sizlere
daha çok ulaşmak için beni Instagram’da @gizliteras kullanıcı adı ile takip
edebilirsiniz ;) Biliyorum arayı açtım, yepyeni bir post yakında sizlerle
olacak…
Cafe Greco Tadında Tiramisu Tarifi! :)
Giz’li Teras’ta tatlı tariflerinin
büyük ilgi görmesi beni çok mutlu ediyor :) Bunun sebebi tarifleri belli bir
yerden almayıp belki onlarca tarif okuduktan sonra kendimce yorumlayıp içine bir
şeyler ekleyip çıkararak tarifi kendime has hale dönüştürmem. Deneyip
beğenenler benim tarifimi beğenmiş oluyor bu da apayrı bir keyif oluyor. Bundan
sonra her aya bir tatlı tarifi geliyor olacak. Bu ayın tatlısına gelince, o hafif
kreması insanın ağzında dağılan bir İtalyan! Veeee karşınızda Roma’da lezzeti
dillere destan Cafe Greco’dakine benzer bir lezzetle Giz’in Tiramisu’su! :)
Yeni Satırlar, Bitmesin Kitaplar!
Normalde kitap tanıtımlarında
okuduğum kitaplara dair fikirlerimi satırlara dökerim. Bu sefer okumaya
niyetlendiğim kitapları, yeni yılda ne okusam diye düşünenler için hoş bir
paylaşım olur düşüncesi ile yazmak istedim, ancak kitapları eşim okumuş olduğundan
bu posttaki tanıtımları o yaptı. Dehan'ın kaleminden kitap önerileri sizlerle!
;)
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)
Blog Hakkında
Giz'li Teras, insanların günlük hayatın yoğunluğu, yorgunluğu, stresi altında birkaç dakikalık da olsa uğrayabilecekleri, şehrin trafiğinden, kalabalığından, gürültüsünden sterilize edilmiş, yükseklerde bulutların arasında bulunan sessiz, huzurlu ama bir o kadarda canlı bir bir mercra olarak yayın yapmaktadır.