23 Nisan 1968 sabahi, ilk 23 Nisan Bayrami heyecani ile
ve zeybek kiyafetleri giymis olarak annemle birlikte okula kostuk. Ne kosmasi
uctuk adeta.! Haftalardir sinifi susluyoruz grafon kagitlariyla. Sinif ablasi
var, adini unuttum, herhalde 15-16 yaslarinda bir kiz, her isle o ilgileniyor.
Biz zaten 1.sinif ogrencileri ne makas tutmayi biliyoruz ne de boyumuz yetiyor
herhangi bir susu asmaya. Ben, uc adimda biten zeybek oyununu 2 haftada ancak
ogrenebildim. Mesele ogrenememek degil, heyecandan ve utanctan dizlerim
kitleniyor, adim atamiyorum.
Neyse, beklenen gun geldi, okuldayiz artik. Feyzullah
Ilkokulu bahcesinde siniflara ayrilan yerlerde siraya girdik. En minik bizler
en ondeyiz. Piril piril gunesli ama ayaz bir Nisan sabahi. Once Istiklal Marsi,
sonra andimiz okundu ve sonra gunun anlam ve onemiyle ilgili olarak, bir suru
zevat, muhtemelen once Kartal Kaymakami, sonra ilce ilk ogretim muduru, sonra
bizim okulun muduru sirasiyla uzun nutuklar attilar. Yorulduk, ogrenci
siralarindan ugultular yukselmeye basladi ve ogretmenler disiplini saglamaya
calistilar. Sonra birden okul muduru, kursuye birini davet etti.
Gri takim elbisesi, ve gosgsunde istiklal madalyasiyla Albay
Amca kursuye geldi.
Albay Halit Bey Amca! Amcamin komsusu. Muhtemelen 1895 -96 dogumlu,
yani o tarihlerde 70 kusur yasinda ve hala tahta jantli yaris bisikletiyle
Pendik pazarina gidip alis veris yapabilecek kadar dinc. Amcam da emekli albay
ama 20 yas daha genc. 1936 harpokulu mezunu tesadufen diger 3 sinif arkadasi Tarik Bey Amca, Hulusi Bey Amca ve Nazmi Bey Amca da
ayni mahalleden diger komsulari. Her gun muttasil en azindan bir yada ikisi
amcamin evinde toplanir saatlerce yatili okul, harbiye ve ilk boluk ve tabur
hatiralarini konusur, cocuklar gibi eglenirler ve ben de bu sohbetleri hic
bitmesin isterdim. Cocuk olmama ragmen bu uc kafadar ile Halit Bey amcayi
kafamda farkli yerlere koymus, ve bizimkilere sadece "amca" ama Halit
Bey amca'ya daima "Albay Amca" demisimdir. Fakat ne zaman, Halit Bey
Amca bahce kapisinda gorunse, bizimkilerin askerlik sohbetleri bicak gibi
kesilir, bahcedeki elma agaclarini saran kurtlarla yapilacak zirai mucadele vs
gibi beni hic hosnut etmeyen konular konusulmaya baslanirdi. Sirf bu nedenle,
Albay Amca hic gelsin istemezdim.
Ben kursude tanidik bir sima gorunce; "Aa Albay
Amca" diye sasirmisim. Goz goze geldik, mavi-gri gozleri her zamankinden
daha farkli parliyordu ve Albay Amca, o gun bize, hic duymadigimiz bir 23 Nisan
hikayesi anlatti.
Hikayesine 25 Nisan 1915 Anzak cikarmasiyla basladi.
Sirasiyla; Kirte, Zigindere ve Kerevizdere muharebelerini ve Conk Bayiri ve
Anafartalar Zaferlerini anlatti. Kursuyu coktan terketmisti. Kah, siperden
tavsan gibi sicriyor kah dusmana sungu ile saldiriyor; aslinda anlatmiyor,
savasi orada, hepimizin ve bizleri izleyen velilerin onunde yeniden yasiyordu. Butun
izleyenler gozyaslarina bogulmuslardi. Yorgun
ve sikkin ogrenciler canlanmis pur dikkat dinliyorduk. Su sozunu hic unutmam
"Dusmanla mesafemiz 7 metre. Iste, mudur bey karsimda. Anzak askeri bana
mudur bey kadar yakin. Ikimizin de gozu faltasi gibi acilmis, sungu ile
birbirimize saldiriyoruz ve mesafe 1 metre kadar kalmisti ki vurulup
yikildi."
Daha sonra isgal gunlerini, 19 Mayis'i, Ilk meclisi ve yapilan
savas hazirliklarini, Inonu, Sakarya ve Buyuk Taarruz ve General Trikopis'in
esir alinma hadisesini butun detaylariyla anlatti ve konusmasini Cumhuriyetin
Ilani ile sonlandirdi. Once bir sessizlik sonra da buyuk bir alkis koptu.
Konusmasini bitirdiginde resmi elbiseli bir subay
(muhtemelen bir yuzbasi), yasli gazinin yanina kadar gelip selam vererek birseyler
soyledi. Bu arada, okulun Drama Koprusu tarafina bakan bahce duvari disinda park
etmis olan iki ayri GMC den atlayan birer manga asker kamyonlardan agac
fidanlari indirmeye basladilar. Albay Amca, kursuden o gunun anisini yasatmak
icin ogrencilerle birlikte okulun corak olan bahcesini askerlerin de yardimiyla
agaclandiracagimizi ilan etti. Ve butun
ogrenciler, o gun, o agaclari Feyzullah Ilkokulu bahcesinin tren yoluna bakan
kismina ektik. Butun yapilan musamere hazirliklari, okunacak siirler,
oynanacak halk oyunlari ve bizim zeybek havasi, agac ekim isiyle o gun kaynadi ve bir sontaki haftaya ertelendi.
Daha sonra amcamdan hikayenin diger kismini dinledim. Meger,
okul muduru ayni okulda ogretmen olan yengem vasitasiyla Albay Amca'ya haber
gondererek 23 Nisan'la ilgili olarak bir konusma yapmasindan okul yonetiminin
cok memnun olacagini iletmis. Bunu kendine vazife sayan Albay Amca, bir
konusmanin cok yavan kalacagi, cocuklarda bir iz birakmak lazim geldigini
dusunerek agac dikmenin en uygun yol olduguna karar vermis.
O donemde Maltepe'den Haydarpasa'ya kara tren yarim saatte bir geciyor ve bir
saatte ancak varabiliyorsunuz. Kadikoye ise sadece 2 minibus ve 1 tane de belediye otobusu var, ne zaman
gelecegi mechul. Donemin ulasim zorluklarina ragmen, Albay Amca, Beykoz
Fidanligina gidip kendi parasiyla bircok fidan satin aliyor ama fidanlarin
nakli konusu kendi imkanlarini asiyor. Bu sefer akillarina 5. Zirhli Tugay komutanligina gidip yardim
istemek geliyor. Tugay komutani konuyla yakindan ilgileniyor ve iki GMC ve
ilave olarak da 1 manga da asker tahsis ediyor.
Iste, 25 Nisan Anzak cikarmasi ve Canakkale sehitleri anisina
ekilen o agaclar bugun artik bahcenin demiryoluna bakan kismini bir koru haline
getirmistir.
Vatani kurtaran ve uzerimizde haklari olan kahramanlarin aziz hatirasi onunde saygiyla egiliyorum..