Alevilikle ilgili daha önce yazmıştım.
İnsanın yüreğine burkan şeyler vardır.
Kendini toplumun parçası olarak görürsün ve ne yazık ki gün gelir
İstanbul gibi önemli kente yapılacak köprüye Alevileri katletmiş bir padişahın adı verilmek istenir.
Osmanlı da o kadar padişah varken neden en gaddar olanın adını seçersin?
Gezi parkı döneminde hayatımın en önemlisi olarak gördüğüm insanları hayatımdan çıkardım.
Cahillikleri gözüme o kadar battı ki dayanamadım.
Küçükken annem kandil akşamı helva yapmıştı.
Helvaları tepsilere koydu ve komşulara dağıtmam için bana verdi.
Herkese götürdüm.
Komşularımızdan biri hocadır ama yaşlı değil.
Genç... o zamanlar 30larında. kuran kurslarında yetişmiş.
Kapısını çaldım.
Helvayı uzattım, ağız eğdi yapmacık bir gülümseme takındı ve bana bekle de tabağınızı vereyim dedi.
Kapı açık mutfağa doğru yöneldi ve helvayı gözlerimin önünde çöpe döktü.
Ağlayamadım, sesimi çıkaramadım.
Sadece sustum.
Neydim ben?
Cüzzamlı bir hasta?
Ailemde bulaşıcı bir şey mi vardı?
Yoksa Alevilik bulaşıcı mıydı?
Allah'ın emrini bu denli iyi bildiğini düşünen bir insan nasıl olur da Allah'ın yarattığı kulun kalbini kırar?
Alevi olmak zordur...
Ama zorluklara rağmen benim için Alevi bir ailede doğmak Allah'ın bana tanıdığı en büyük şanstır...
Şükürler olsun...