Uzun zamandır sinemaya gitmemiş biri olarak dün gittiğim filmi çok beğenip kendi çapımda araştırıp değerlendirip sizinle de paylaşmak dedim. Burak sürekli evdeki media serverla film indirip film izlettirdiği için (genelde eski klasikler) vizyondaki filmleri de nasıl olsa indiririz diye (aa ne ayıp di mi?) sinemaya gitmiyorduk. Hatta sanırım en son Alice Harikalar Diyarında'ya gitmiştik bunun da sebebi filmin sinemada 3D izlenebilmesiydi :) Dün Sedoş'la hadi gidelim dedik ee bari bugün gidelim hangi seans hangi salon derken kendimizi Caddebostan Kültür Merkezi'nin salonlarında bulduk. En arka sıradaki 2 kişilik ( Aşık koltukları) koltuklara da yayılıp kendimizi Leonardo'nun son filmine ve patlamış mısıra kaptırdık gittik.
Filmimiz Inception / Başlangıç (Birebir Türkçe'ye çevirmişler fakat filmde geçen anlamı "Fikir Ekimi" bilinçaltına bir fikir yerleştirmek)
Başrollerinde ne kadar yaşlansa da (1974 doğumlu bana göre yaşlı sayılır :) hala o teenage görüntüsünü kaybetmeyen ama buna rağmen de sadece yakışıklılığı ile değil genellikle macera filmlerinde başarılı oyunculuk performansı gösteren ( bir önceki filmi Shutter Island'da çok iyiydi) Leonardo DiCaprio vardı. Ayrıca diğer başrollerde son Samuray / Last Samurai 'dan tanıdığımız karizmatik japon amcamız Ken Watanabe, 500 Days of Summer filmindeki sempatikliğine bir de çeviklik katmış Joseph Gordon-Levitt, ödüllü fransız güzel oyuncu Marion Cotillard (Yine çok beğendiğim bir film A Good Year 'da Russell Crowe ile başrollerde) , filmin yönetmeni ve yazarı Christopher Nolan'ın daha önceki başarılı filmi The Dark Knight'tan tanıdığımız bence masum gibi görünüp içinde gizli bir psikopat taşıyan ve bu tür rollere de yakışan bir yüzü olan Cillian Murphy ve filmde oyunculuğunu beğendiğim çıtır çerez kızımız Ellen Page ( X-Men 'den hatırlarsınız) oynuyorlar.
Filmin konusu kısaca ;
"Dom Cobb çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş tabi eğer imkansız başlangıç ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır. Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb un görebildiği bir düşmandır."
Başlarda biraz kafamız karışsa da ilk yarı bitmeden konuyu anlamayı başardık (Aldığım duyumlar sebebi ile bu kadar çabuk anlamayı beklemiyordum). Gerçek dünyada birkaç saniyelik zaman diliminde, bilinçaltında ise birkaç dakikalık /günlük/ yıllık olaylar gelişmektedir ve gerçekle rüyanın iç içe geçtiği bu olaylar çok güzel kurgulanmıştır. Özellikle film posterinde gördüğümüz sahne , görsel efektleri gayet başarılı buldum. Hatta film çıkışı kafamda oluşan soru işaretlerinin cevabını merak ettiğimden oturup bunun kritiğini yapmalıyız diye düşündüm. Çünkü "bu da nereden çıktı , nasıl oldu? " dediğim sahneler vardı.
Genelde yaz aylarında çıtır çerez filmler vizyona girer. Böyle başarılı bir filmin ( şimdiden Oscar'a aday gösterilmiş) yazın sinemalarda oynaması da ilginç. Yazar/ Yönetmen C. Nolan'ın uyku konusuna takma sebebi de daha önce gerçirdiği bir rahatsızlıkmış .Belkide bu hastalıkta onun bilinçaltına bu filmin oluşumunu tetikleyecek bazı fikirler ekmiştir. Bazen sizin de rüyanızda görüp kafanızı kurcalayan ve yaratıcılığınızı çalıştıran fikirler olmadı mı? İnsan beynini ve inceliklerini, ayrıntılarını düşündükçe ona hayran kalmamak mümkün değil.
En derin uykularımızda birkaç saniyelik zamanlarda uzun uzun gördüğümüz kimi zaman özgürce gökyüzünde uçtuğumuz kimi zaman korkuyla kaçtığımız bazen de sevdiğimiz mutlu olduğumuz anılarımızdaki sahnelerde özlemini çektiklerimizle geçen rüyalar. Ve boşluktan aşağı düştüğümüzü görüp zıplayarak uyandığımız rüyalar. Rüyalarımda hep içimde biryerlerde gizlenmiş gerçeklerden bir pay olduğunu bildiğim için ve gördüklerimle asıl "ben"i anlamaya çalıştığım için bu filmde de rüyalar alemiyle ilgili beni etkileyen gerçekler oldu. Ama asıl önemli olan soru şu "Gerçek nedir? " "The Dream is Real" :) İzleyin ve görün ;) Bu heyecanlı macerayı kaçırmayın!