Yeniçerilerin arasında, haremlerde, sarayda, esirlerin dünyasında, meyhanelerde, İstanbul’un kenar mahallelerinde gezdirdi bizi. Günlük hayatın ayrıntılarında kaybolduk; gelenekler, giyim kuşam, sofra adetleri, kabadayı raconu, kibar takımı, köçekler, tarih, yıllar, yıllar, derken, bize çok ama çok benzeyen insanlarla karşılaştık. Bize çok benzeyen insanlar… Çünkü onun için esas olan insandır. Tarih, insanın hikâyesidir.
Çoğu zaman yalnız başınaydı, içine kapalıydı, kendi dünyasında yaşadı. Eşcinsel olduğunu söyleyenler vardır, belki de doğrudur. Öyleyse bile bu gerçek kimliğinin önüne hiç geçmedi.
Pek çok kitap, sayısız makale kaleme aldı. Tek başına öldüğünde, şaheseri İstanbul Ansiklopedisi’nin “g” harfinde kalmıştı.