Olaylar
1927 Ocağı’nda başlar… Avusturya’nın küçük bir kasabasında sol görüşlü işçilere
saldıran milliyetçiler, sekiz yaşında bir çocuğun ve bir savaş gazisinin
ölümüne neden olurlar. Üç katil yakalanıp yargılansa da, mahkeme, 14 Temmuz
günü beraat kararı verir. Katillerin, ellerini kollarını sallaya sallaya
dolaşmalarına karşı çıkan halk, 15 Temmuz günü Viyana’da olayı protesto eder.
“Büyük Almanya”nın yandaşı olan dönemin hükümeti orduya ait silahların polise
verilmesini emreder. Emniyet müdürü Dr. Schrober de bu kararı gözünü bile
kırpmadan uygular. Sonuç: 87 ölü, birçok yaralı…
Erich,
daha sonra Kanlı Cuma olarak anılacak
bu olaya annesiyle birlikte tanık olmuştur. Sahneye çıkar, salonu selamlar ve
kararlı bir ses tonuyla konuşur: “Sayın bayanlar, baylar, ne yazık ki Noel
şiirimi okuyamayacağım. Çünkü emniyet müdürü Dr. Schrober de dinleyenler
arasında. Kanlı Cuma gününde kent merkezindeydim. Ölü ve yaralı taşıyan
sedyeleri gördükten sonra Bay Schrober’in huzurunda şiir okuyamam”.
Erich
salonu tekrar selamlar ve sahneden ayrılır. Emniyet müdürü uğultuların
kapladığı salonu hışımla terk ettikten sonra Erich’in sesi yeniden duyulur:
“Şimdi şiirimi okuyabilirim”.
Erich
Fried bir Yahudi ailenin çocuğudur ve elbette, yaşadığı çağın sıkıntılarını
fazlasıyla çeker. Babası işkencede öldürülür. Hitler işgaline karşı bir direniş
örgütü kurar, hayatı ırkçılıkla mücadele ile ve şiir yazmakla geçer.
Ve
birgün Yahudi şair Erich Fried’i, “Dinle İsrail” adlı şiirinde İsrail zulmüne
karşı Filistin’e destek verirken görürüz:
Vahşice peşimize düştüklerinde o
zamanlar
Sizden biriydim
Siz başkalarının peşine düştüğünüzde
Nasıl sizden olayım ben?