25 Mart 2013 Pazartesi

Joker Cemaati'nden: Kemalettin Tuğcu


Sakat çocuk, camdan dışarıda oynayan çocukları seyrediyor. Onlara katılamıyor, orada olamıyor. Çanakkale sırtları düşman gemilerince bombalanırken de böyle seyretmek zorunda kalacaktır.

Okula gitmedi, hiç ders almadı. Babasının kütüphanesindeki kitaplardan kendisine kocaman bir dünya yarattı. On üç yaşında yazmaya başladı ve bu büyüleyici dünyadan, 300’den fazla roman çıktı. Çeviri yapabilecek ölçüde–yine kendi kendine- Fransızca öğrendi.

Doksan dört yaşında ölene dek, içinde o küçük çocuk saklı kaldı. 

Camdan, dışarıdakileri seyreden sakat çocuk.

22 Mart 2013 Cuma

Joker Cemaati'nden: Yıkanmak İstemeyen Çocuk


Kayzer, gezisi öncesinde, tebaasının temiz-pak olmasını istediğini gideceği yerlere önden haber salar. Zorla yıkanmak istemeyen çocuklar annelerine direnir. Anne kayzerin hışmından korkar, oysa çocuğun umurunda değildir. Çocuk kraldan korkmaz. Çocuk, kralı umursamaz. Çocuk oyunun kurallarını bilmez.

Çocuk, gördüklerine şaşıran varlıktır. Bulutlara şaşırır, arabalara şaşırır, önünden geçen kediye şaşırır. Etrafını inceler, tuhaf bulur, anlamaya çalışır, yadırgar, sever veya korkar. Şu hayatın aslında ne kadar şaşırtıcı olduğunun farkında olandır çocuk. İskambil kâğıtlarına dışarıdan bakan joker. Büyük oyuna alışmaya başladığında şaşırma yetisini de yitirir. Yıkanmak isteyen çocuk olur.

Kimileri büyüse de şaşırmaya, yadırgamaya, anlamaya çalışmaya devam eder. Nasıl ayakta duruyoruz? Neden uyuyoruz? Neden uçamıyoruz? Kuşlar, uçaklar nasıl uçuyor? Balıklar nasıl yüzüyor? Ay neden dünyaya düşmüyor? Ekmek nasıl pişiyor? Süt nasıl oluyor? Arılar balı nasıl yapıyor? Deniz neden mavi?
Çocuk dünyaya, kurallara, düzene adapte olmaya zorlanır. Hayatı bizim anladığımız gibi anlamaları gerektiği salık verilir.

Başka türlü olması mümkün mü? Kurallar değişebilir mi? Yeni kurallar konulabilir mi? Yeniden başlanabilir mi?

Çocuk sahilde kumdan kaleler yapıyor. Denize o kadar yakın oturuyor ki, deniz her defasında kalesini yıkıyor. O hep baştan başlıyor. Babası gülerek uyarıyor çocuğu, “deniz yine yıkacak kaleni, biraz daha uzakta yapsana”. Çocuk umursamıyor: “Ben kalemin yerini değiştirmeyeceğim, Tanrı denizini geri çeksin”.[1]

Çocuk farklı düşünür.



[1] Hasan Sabbah’a atfedilir.

10 Mart 2013 Pazar

Kelime Hırsızları

Zamanımızın sözlüğüne göre, artık hisseler kıssadan değil, borsadan alınıyor ve en iyileri, borsada en çok kazananlar; borsa da değer krizlerinin gerçekleştiği sahne.

Pazar artık birilerinin meyve ya da sebze sattığı o karmaşık yer değil. Şimdi Pazar, sonsuz olduğunu söyleyen, bizi gözetleyip cezalandıran, yüzü olmayan, korku salan bir efendi. Yorumcuları haber veriyor: Pazar tedirgin. Ve uyarıyorlar: Pazarı öfkelendirmemek lazım.

Uluslararası toplum büyük bankerlerin ve savaş şeflerinin adı. Onların yardım planları kendi boğdukları ülkelere kurşun geçirmez yelekler satıyor, barış görevlileriyse ölüleri barıştırıyor.

Birleşik Devletler'de Saldırı Bakanlığı'na Savunma Bakanlığı deniyor ve dünyaya yağdırılan füze yağmurlarına insani amaçlı bombardıman diyorlar.

Bir duvarda birinin herkese yazdığını okuyorum: "Sesim ağrıyor."

Eduardo Galeano, "Zamanın Ağızları"

Joker Cemaati'nden: Bekri Mustafa Hazret Olmuş!



Mustafa, IV. Murad devrinde yaşadı. Aslen hafız olduğu ve hali vakti yerinde bir aileye mensup bulunduğu söylenir. Genç yaşta içmeye başladı ve içkinin şiddetle yasaklandığı bir devirde sabah-akşam non-stop içerek Bekri lakabı ile taltif edildi. Daha yaşadığı devirde fıkraları dilden dile dolanır oldu.


Devrinin yasak delicisi oldu; asesbaşına kafa tuttu, bostancıbaşına kafa tuttu, sultana kafa tuttu ve hepsinin de sevgi ve muhabbetine mazhar oldu. Öyle ki, sonunda IV. Murad’ın nedimleri arasında yer aldı.

Birgün belediyenin tesadüfen bulduğu mezar taşında Bekri Mustafa Babaibaresinin görülmesi üzerine, bu ihtiram ifadesi kendisi için yeterli görülmemiş olacak ki, sonuna bir de “hazret” eklenip mezarı türbe yapıldı.

Abdulkadir Emeksiz, Bir İstanbul Kahramanı Bekri Mustafa adlı eserinde şöyle diyor: Bekri Mustafa’nın bu düzen içerisindeki yeri neresidir? Bekri Mustafa, ne düzene uyar ne de düzeni yıkar. O, bentleri yıkmadan kendi mecrasında akar.