11 Aralık 2015 Cuma

ŞANLIURFA


Thy’nin 44liralık promosyonu ile Cumartesi sabah gidiş, Pazar akşam dönüş şeklinde kısa ama dolu doldu bir haftasonu gezisi yaptık. Şanlurfa gap havaalanına uçuşumuz 1 saat 25 dakika sürdü. Bu kez “married with children” modunda olmamız dolayısıyla gezi planlamasını kaliteli konaklama,kaliteli yemek üzerine kurmuştuk. Havaalanında gıcır gıcır 2013 model aracımız bizi bekliyordu.
Harran'da geleneksel Harran evleri
İlk durağımız Harran’a doğru yola çıktık. Harran urfanın 40 km güneyinde. Duble yollar ne güzel diye düşünürken bir anda Harran’ın girişinde tozu dumana katan bir toprak yola girdik. Harran’ın dağınık yollarında ilerlerken birkaç çocuk peşimize takıldı ve bize kumdan evlere giden yolu tarif etmeye çalıştı. Etrafta irili ufaklı bir çok Harran evi vardı. Sağda solda da bir çok “geleneksel Harran evi” tabelası. Anlaşılan bölge halkı evlerini turizme açmıştı. Zira tüm evlerin avlusunda hediyelik eşya tarzında satılan eşyalar var. Bu evlerden bir tanesine selam verip girdik.
Harran höyüğü diye adlandırılan bölgede günümüze çok az kısmı ulaşabilmiş bazı kalıntılar var. Bunlardan en önemlileri Ulu camiinin kalıntıları. Bu eser Anadolu’nun ilk camii lerindenmiş. Yer yer eski şehire ait surların kalıntılarını da görebiliyorsunuz.
Akşama doğru Urfa merkez’de gezilecek yerlere ulaştık. Halil-ül Rahman camii ve yanı başındaki efsanelere konu olmuş Balıklı göl bunlardan en önemlileriydi. Göldeki balıkların yeme atlamaları görmeye değer. Balıklı gölün arka tarafından urfa kalesine de çıkılabiliyor ama biz denemedik. Yine yakın çevrede Hz. Eyüp makamı adı verilen mağarayı ziyaret ettik. Hz. Eyüp bu mağarada çile çekmiş.
Ertesi sabah kahvaltını ardından rotamız Türkiye’nin en büyük barajı olan Atatürk barajı’nı görmekti. Bozova’da ki seyir terasına 40 dakikalık bir seyahat sonrasında ulaştık. Bu noktadan panoramik olarak izlenebilen baraj devasa büyüklükte ve gerçekten görülmeye değer. Biraz ilerledikten sonra baraja inen yol güvenlik nedeniyle ulaşıma kapanıyor. Güvenlik görevlilerine İstanbul’dan geldiğimizi söyleyerek rica etmemiz sonucu Atatürk barajının kıyısına kadar indik.
Bozova’dan Halfeti’ye giden yol, sadece 45 km civarında olmasına rağmen tamamında sürdürülen yol yapım çalışmaları  nedeniyle kabus gibi geçti. Gıcır gıcır kiralık arabamız gık bile demedi ama 3. vitesi nadiren gördüğümüz 1,5 saatlik yolculuk bittiğinde biz de bitmiştik. Şu anda büyük ihtimalle yol yapımı bitmiştir tabi.


Halfeti yeni ve eski halfeti olmak üzere ikiye ayrılmış. Eski halfetinin sular altında kalması kesinleşince şehir yeni halfeti’ye taşınmış. Görülmesi gereken yer eski Halfeti. Baraj gölü nedeniyle Halfeti’ye yaklaşırken bir sahil kasabasına yaklaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Burada yapılacak en güzel etkinlik tekne kiralayarak yarım saat mesafedeki sular altında kalan köye tekneyle ulaşmak. Biz de tekne sahibi bir amcayla 40 liraya anlaşarak bu etkinliği yaptık. Bangır bangır çalan müzik eşliğinde yol aldık ve kıyıda bulunan derme çatma bir kahvede zahter çaylarımızı içip sular altında kalan köyün camisinin minaresine bakarak sohbete daldık. Dönüş yolunda kaptan amcayla Halfeti’nin yakın tarihi hakkında bilgi aldık.
Halfeti'de zahter keyfi
Birecik Halfeti’den sonraki son durağımızdı. Fırat nehri kıyısındaki bu kasaba giyim kuşam olarak Urfa’nın diğer ilçelerinden farklıydı.Ufak bir turda Birecik kalesini ve Fırat nehrini gördük. Sezon olmaması nedeniyle çok istediğimiz halde Kelaynak kuşlarının gözlemlendiği alana gitmedik. Bunun yerine Birecik’in meşhur künefecilerinden birinde şahane bir künefe yedik.
Birecik üzerinden Şanlıurfa havaalanı 120 km sürüyor. Gece uçağımıza yetiştiğimizde yorgun ama mutluyduk.

Şanlıurfa rotamız