"...Sonra durup düşündüm. Çünkü bu benim yapmam gerekendi: düşünmek. Uzun uzun, korkmadan, kaçmadan düşündüm. Ve bilincimin karanlık dehlizlerine bıraktım kendimi. Aklıma gelenlerin baş döndürücü hızında savruldum. Bu acının kimin acısı olduğunu anlamaya çalıştım. Bu dilime damağıma yapışan, beni aç susuz bırakan, kusturan acı, kimin acısı? Asla benim olamayanın mı? Sahip olup da kaybettiğimin mi? Yoksa sadece benim mi? Ömrümde kaç kez başkasının acısını çektiğimi düşündüm. Ömrümde kaç kez kendi acımı çektiğimi düşündüm. Düşünmenin aslında ne kadar acı verdiğini düşündüm. Tıpkı, bir yaz akşamüstü, şaşırtıcı derecede beyaz görünen o taburelerin üstünde, bana söylenen o şarkıdaki gibi:
Sözlerim bir ok saplanır kalbime
Örtün üstünü örtün
Dokunmasın derdime..."
Kabına Sığmayan Delilik, sy 22
3 yorum:
Herkes kendi acısını çeker! Senin hiç sevmediğin "her koyun kendi bacağından asılır" gibi :)
Valla o konuda haklısın yavrum. Sadece acı hiçbir zaman sadece sana ait olmuyor demek lazım...
Ne tuhaf... Ben bu yazıyı bugün tekrar okudum. Ve kim yorum yazmış diye baktım. Kendimi gördüm :) Bu yazıyı daha önce hiç okumamışım gibi. İnsan acıyı hangi formatta olursa olsun yok etmeyi seçiyor :)
Yorum Gönder