28 Eylül 2011

Selin 2 aylık


Aslında 2 ay 1 haftalık, dağılan parçalarını toparlamaya çalışan annesi anca buradan yakalayabildi. Yukarıdaki fotoda henüz 1 aylık. 2 aydır doğum yaptıgım hastaneye kontrole götürüyorum, 15 dakika masajı yapılıyor pilates topunda zıplıyor acayip hoşuna gidiyor. Doktor odasından çıkan bebekler masaj ve egzersiz odasında sıraya giriyorlar, Çin usulü bebek rutin muayenesi. 2. ay, Selin 5,5 kg, 57 cm. Maşallah!



Ben bu sefer neden böyle oldum Deniz minicik bebekken blog tutmaya başlamış habire fotoğraf çekip notlar alırdım diyordum ki şimdi iki çocuk annesi olduğumu idrak ettim. Bebek kadar ilgi bekleyen yeni durumuna adapte olmaya çalışan tatlı Deniz' im var, başbaşa doya doya vakit geçirmeyi özlediğim Deniz 'im.. Ne kadar anne ya da baba ayrı ayrı sadece onunla vakit yaratmaya çalışsak da yeterli olmuyor sanki. O ezilmesin kırılmasın ya da fazla ilgiden bu sefer de şımarmasın derken benim ayarlarım şaştı.

Hastanedeyken işler yolundaydı. Deniz' in herşeyiyle 4 tam gün boyunca Ayan ilgilendi. Gerçekten çok şanslıyız burada böyle bir insana rastlamaktan. En kıymetlimizi ona emanet ettik ve de hiç pişman olmadık. Sabahları yarım gün gittiği kreşten gelince hergün odaya geldiler, akşam tam uykuya yatmadan önce -Ayan 'in aklı- bizi aradı, annecim seni çok seviyorum tatlı rüyalar gör olur mu dediği her akşam sulusepken ağladım.

Bebekle eve geldiğimiz ilk gün ilk dakikalar. Sofra hazır yemeğe oturacağız hep beraber. Annem henüz yok. Bebek uyanıp ağlamaya başlayınca ben emzirmeye hazırlanıyorum. Aniden Deniz babasına sarılıp ilk defa gördüğüm şekilde içli içli ağlamaya başladı "ama ben annemle yemek yiyecektim..". Napacağımızı şaşırdık ne desek olmayacak , hormonlar lohusalık iki tarafa birden yetmek istemek, hepsinin birleşimiyle ben de başladım ağlamaya.

Sonrasında toparladık bugünlerde Deniz çok daha iyi, yine de bebek ağlayıp da yanına gitmem gerektiğinde -eğer onunla birşeyler yapıyorsak- şunu çok söylüyor kolumdan tutup "bırak anne sen gitme babam baksın ya da "sen kucağına alma benim yanımda kal".. gibi. Okuldan geldiğinde onunla vakit geçireyim istiyor ki ben de çok istiyorum ama bir tarafta da her an ilgi bekleyen ve gündüz uykularını hiç sevmeyen kucak gülü bir minik var. Bir tarafta da ben, bir bebeğe koşturan bir Deniz'e.. İki çocuk annesi olmak böyle birşeymiş diyorum, benim için ilk zamanları böyle geçti en azından, sürekli ya büyüğe ya da küçüğe karşı bir suçluluk ve yetememezlik hissi. Ama ikisini yanyana görmek hele Deniz'in bebeği şefkatle sevişini, onunla konuşmasını izlemek tarif edilemez güzellikte.

Annem 1 ayı aşkın yanımdaydı, o gittikten sonra tam dağıldım zaten. Ah annecim sana ilk işe başladığım zamanlar beraber Paris tatili sözüm vardı, seni taa nerelere getirttim. O zamanlar deselerdi ki Çin' de yaşayacaksın, hatta doğum yapacaksın çok komik gelirdi heralde. Annem geri döndü ve benim nispeten rahat günlerim sona erdi. Her gün okulda sadece pilav yiyen Deniz' e pilav, makarna yapmayayım, faydalı ne pişirsem diye düşünmeye bir de yemek pişirmeye başladım. Bu arada dengem şaşmış olduğu için sütüm azaldı. Sütüm azalıyor eyvah nasıl beslerim bebeğimi diye daha da strese girişim..Hintli arkadaşımın bana verdiği Fenugreek nam-ı diğer çemen otuna, rezene çaylarıma, habire yaptıgım komposto ve bulgur pilavına yüklenişim.. Ve sütün en iyi moralle geldiğini anlamam. Hala dinlenebiliyor değilim. Selin kuzu evdeki hiçbir yatağı sevmiyor, göğsümde emzirirken şekerlesin, ya da omzumda mırıl mırıl uyusun keyfine diyecek yok. 3. ayı bekliyorum, Deniz'in koliğinin birden sona erip uykuları düzene girdiği. Ey 3. ay çabuk gel ve beni şaşırt lütfen.

Deniz yaklaşık bir aydır yeni okuluna başladı, çok seviyor çok eğleniyor. Zamanlama, yeni sömestrin başlaması evdeki kardeşle iyi denk geldi. En iyi arkadaşım dediği Hintli Kashni'yle aynı sınıfa düştüler, komik kızlar elimi tuttun tutmadın kavgası yapıyorlar bazen. Yakın arkadaşları Jada ve Tommy farklı sınıftalar, çıkışta buluşup çete oluşturuyorlar resmen. Çinli sınıf arkadaşlarından da çok sevdikleri var "anne Saya' yı, Nina'yı bize çağıralım" diyor sürekli. Çinli veliler Deniz' in Çince konuşabildiğini anlayınca çok şaşırıyorlar. Kreş İngilizce ağırlıklı. Bir Amerikalı, 2 Çinli öğretmenleri var ama çocukların hepsi Çinli, dilin okula arkadaşlara adapte olmasında büyük etkisi oldu. Yine Ayan' in bize kazandırdıklarından, Deniz'le öyle güzel iletişimi var ki çok güzel sohbet ediyorlar ben anlamıyorum çoğu zaman. Ayan bana Deniz 'in söylediklerini anlatıyor gülüyoruz sevimli sevimli Çince konuşmasına.



Bu arada benim binbir surat Selin' imin gelişi ve varlığıyla hissettiklerim gene 3,5 yıl öncesinden farksız. Minicik bir bebeğin sıcaklığı, boynunun mis kokusu, göğsümde kollarıyla sarılıp iç çekerek uyuması ve emzirirken çıkardığı mırıltıları çok özlemişim. Emzirmenin verdiği sonsuz tatmin, huzur ve güven duygusu. Zamanın çabuk geçtiğini en yakınımdaki zıpır abladan çok net görüyorum, minik bebeğin yorucu yönlerini görmezden gelmeli hele ki şimdi gülümsemeye başladığı zamanların tadını çıkarmalı. Diyorum inşallah fazla dibe batmadan "anne" olmayı becerebilirim.