Kendimi yeni yeni hamile hissetmeye başlıyorum gariptir, bir koşturmacadır gidiyor ve ben hala kendimi eskisi gibi zannediyorum hareketlerimi agırdan almadan. Buradaki Çinli hamileler çok şirin. Henüz 3-4 aylık hamile ve incecik vücutları, minicik göbeklerine rağmen yürüyüşlerinden arkadan da hamile oldukları anlaşılıyor. Öyle bir arkaya yaslana yaslana bazen de paytakça yürüyorlar ki ha diyorsun bu kız hamile.
Bu fotoda göbek 25 haftalık, yenilerden hiç resim yok. Şimdi göbek daha da önde sivrileşti sanki.
Deniz' e hamileyken neler yazdığımı göremedim eski bloguma buradan giremediğim için. İlkinde hafta hafta tüm detayları okur, hangi hafta bende ve bebekte ne değişiklikler olmuş inceler, Ateş' e de maille gönderirdim. Bu fazlasıyla rahat geçiyor. Hiç yazmadığımı farkettim. Son trimestere girdim 28 haftayi devirdim bile. Zamanin hizina akil sir ermiyor. Allahim doğum da boyle cabucak ve saglikla gerceklesir dilerim. İlk 3 ayım ilk hamileliğime göre baya zorlu geçti ilkinde hiç başıma gelmeyen kusmalar, bayılmalar. Her hamilelik farklı derken bir bildikleri varmış demek.
Son trimester, kendimi çok iyi hissediyorum, bazen minik kızım "Selin" im iyice dışa doğru yaslanıp biri beni ittiriyormuş gibi hissetsem de. Uykularımda hareketlerimde bir problem yok, sadece birkaç aydır devam eden burun kanamalarım bitmedi. Burada doktora bile sormadım ki bazı hamileliklerde normal oldugunu biliyorum. Ve tabii devam eden reflüm biraz sıkıntı veriyor.
24. haftada gittiğim son doktor kontrolunden sonra geçen hafta 27. haftada tekrar gittim, 6 kg almışım. Deniz' de olduğu gibi ilk aylar hızlı kilo alıp sonra da yavaşladım. Bebeğimi ultrasonda görürüm umutlarıyla gittim geçen hafta. Burada Türkiye'dekinden çok farklı her gidişte zırt pırt ultrasona sokup eline Dvd sini vermiyorlar bebeğin. En son 24. hafta pozu var elimde. Miniğin elleri kafasındaydı eyvah der gibi.
Doktor Jiang kibar bir adam, güleryüzlü ama fazla konuşmuyor, ben de sorularımı hazırlayıp gidiyorum. Max 20 dak yanında kalmışımdır, ultrasona da doktor değil başka bir bölümde sadece ultrasonlara bakan doktor giriyor eline sonuçları verip tekrar kadın dogum dr.una yolluyor seni. Dr. Jiang ikidir bir aletle bebeğin kalp atışlarını dinliyor, elleriyle göbeğimi ölçüp biçiyor ama ultrason yok. Sanırım bir sonraki ziyarette bakacak. Geçen hafta kan şekeri testi yaptılar, bu testin de yapılış şekli Tr. dekinden farklıydı. Neyse sonuç iyi gebelik şekeri yok. Herşeyin farklı olmasına alıştım sanırım ben de artık sorgulamıyorum.
Sabahları yürümeye başladım birkaç haftadır, yaklaşık bir saat. Deniz' i sonunda okul minibüsüyle göndermeye razı oldum ve de hem ona hem bana kısa da olsa sıcakta yollar ıstırap olmaktan çıktı. Saat 8.35 civarı kulaklıklarımı takıp U2, REM ve Manu Chao dinleyip gaza geliyorum bir saat. Ben hala eskilerdeyim yenilerden bihaber. Kendimi iyi hissetmemde bu yürüyüşlerin büyük payı var, neden daha önce başlamadığıma yanıyorum.
Ben bahçede yürürken bir sürü insan spor yapıyor bebek gezdiriyor, bana da gülümsüyorlar göbeğime bakıp eliyle çok iyi işareti yapanlar var. Hele her sabah aksatmadan Tai Chi yapan bir amca var, bayılıyorum bembeyaz kıyafetleri ve elinde kılıcıyla onu izlemesi çok zevkli. Hatta bir değil çok sayıda orta yaşlı ya da yaşlıca Çinli var Tai chi yapan ya da folklorik dans eden, dimdik hepsi de. Ve saçında bigudileriyle her sabah elleriyle dans eder gibi hareketler yaparak, geri geri yürüyüş yapan bir de teyze var çok şirin. Burada popüler sporlardan biri geri geri yürümek ve ellerini şaklatmak. Dediklerine göre belirli noktalara böyle basınç uygulayarak kasları vücudu rahatlatıyorlarmış. Ya da bir köşede durmuş sadece bacak, baldır, kol vs. yerlerine vuranlar var. Komik gözüküyor evet ama belli bir amaç için ve onları rahatlattığı kesin.
Sabah erken bebek gezdiren büyük anne ve dedeler de çoğunlukta. Burada doğumdan birkaç ay sonra büyük ebeveynler farklı şehirde de yaşasalar gelip bebekle aynı evde yaşamaya başlıyorlar, bebeğe bakmak onların görevi adeta. Bebekler, çocuklar burada çok kıymetli, gerçi her yerde öyle ama. "Bao bao" bebek demek , ve aynı zamanda "Hazine" anlamına geliyor. Bu sabah bahçede 3-4 aylık bebeğin altını değiştirip ona şarkı söyleyen bir dede vardı bayıldım. Anneler de var kendileri bakan ama azınlık.
Otobüslerde bana yer vermeye başladılar özellikle kadınlar, göbeğim önümde toplandı iyice kocaman ve kaskatı. Çarşıda markette kaç aylık oldugunu sorup sohbet etmeye çalışıyorlar, göbeğim önde sipsivri olduğu için erkek diyorlar ben de yok kız diyorum, ben Çince'mle tıkanana dek çat pat anlaşıyoruz. Burada bebeğin cinsiyeti söylenmiyor, ikinci çocuk parayla oldugu için ve kürtaj olasılıgına karşılık öenlem olarak cinsiyet ögrenmek yasak.
Selin'imiz çok hareketli. Deniz'in sesini iyice tanıyor olmalı artık. Deniz ona şarkılar söyleyip kendince oyunlar oynuyor. Oyuncak bebeğinin çıngırağını göbeğimin üstünde sallayıp bebeğin hareket etmesini bekliyor. Ben bazen şakacıktan hoplatıyorum nasıl hoşuna gidiyor gülmeye başlıyor anlatamam.
Arada Deniz 'le bebek sohbeti yapıyoruz. Doğduğunda ilk aylar çok küçük olacak henüz seninle oynayamayacak, sürekli ağlayıp geceleri bizi uyandıracak, çok kaka yapacak şeklinde. Üff pis kokacak anne deyip gülüyor burnunu kapatıp. Şimdiden iyice kafasına soktuk henüz çok minik olacağı, hareket edemeyip sadece yatacağını, ve onunla oynayamayacağını. Genelde gülüyor Deniz bunlara komik anlattığımız için, doğumdan sonra neler olacak çok meraktayım. Oyuncaklarımla oynayamaz zaten ki diyor, ona bebek oyuncağı verecekmiş. Henüz hamile kalmadan önce
- anne benim kız kardeşim olsa iyi olur. Her gün aynı geçiyor,
dediğini hatırlıyorum. Kız kardeşi olacağı için çok mutlu, heyecanlı. Ateş'le aklımıza gelmiyor değil burada cinsiyeti söylemiyorlar ultrason da çok nadir, ya erkekse bebek diye.
Bu akşam Türkiye' ye yola çıkıyoruz 2,5 hafta kadar. Yine yollar gözüktü bize.
18 Mayıs 2011
Chinese Herbal Medicine
Sıcak ve yağmurlar bir arada bastırdı. Nem ve tabii sivrisinekler. Pencere ve kapılardaki sinekliklere rağmen günde ortalama 8-10 tane avlıyoruz evin içinde. Geçen haftalarda Deniz' in yüzünde tam 14 ısırık olunca içim acıdı dayanamadım hastaneye götürdüm. Hem Deniz'in bu aylarda özellikle buradaki nemden dolayı baş gösteren alerjik gece öksürükleri hem de fena kaşınan sivri ısırıkları için. Deniz ' in alerjik gece öksürüğü için çare Zyrtec, biliyorum ama çaresiz kaldım neden Türkiye' den yanımda getirmediğime yandım. Çinli doktorlar bu ilacı bilmiyor burada böyle bir ilaç yok diyorlar ki aslında varmış sonraki hafta gittiğim başka bir klinikte bulduk, doğrusu yarı Avustralyalı yarı Çinli pediyatrist verdi.
Neyse asıl konu, Zyrtec' i bilmediklerini ve yerine birsürü ne olduğunu anlamadığım bilmediğim şurup hap vs vereceklerini bildiğim için dedim ki, kesinlikle antibiyotik ve ağır Western medicine vermeyin, Chinese herbal medicine istiyorum, ilaç olacaksa bari doğal olsun. Daha önceki nezle grip tecrübelerimizde bu Çin ilaçlarından, çaylarından içtik doğal bitkisel şeyler.
Ama ben kaşındım. Hastanedeki pediyatrist sivrisinek ısırıkları için de Chinese herbal medicine verdi. Çevirmen aracılığıyla bana da sordu, emin misin istiyor musun yapabilir misin diye. Kaynatacakmışım süzgeçten geçirip Deniz'i banyodan sonra bu suyla yıkayacakmışım, ne var ki neden olmasın tabii ki yaparım dedim çare olacaksa.
3 paket verdiler, nasıl da güzel mis gibi kokuyor. Bitkiler, çeşit çeşit çiçek kuruları. Tencereye boşaltacakken baktım içinde başka birşey daha var benden bir çığlık. Hazırlıksız yakalandım, evde Ayan var yanıma geldi bu cırcır böceği dedi, çok kullanılırmış doğal tedavilerde. Bilmiyordum öğrenmiş oldum. Kaynatıp Deniz' i banyo sonunda bu suyla yıkadım mı? Evet yaptım kabarık sivrisinek ısırıkları söndü kaşıntısı geçti. Ama ilk ve son defa sanırım büyük konuşmayayım. Marmaris' te bahçemizdeki cırcır böcekleri aklıma geldi.
17 Mayıs 2011
Çocukum ben
Geçen akşam söyleniyorum Deniz' e uyku öncesi. Zıvanadan çıkmışım yorgunum. Deniz sabah 6 da uyanmış gün içinde hiç uyku isteği ya da sızma emaresi göstermemiş akşam uyku saati 8' e geliyor. Ve de yeni huyu akşam hep beraber oturduğumuz sofradan ağzına bir kaşık çatal alıp koşarak dans etmeye turlar atmaya başlamak masaya bilumum bulduğu oyuncakları taşıyıp oturmak. Ne güzel oturup yiyordu şimdi noldu? Çocuk yetiştirirken hadi demeyin diyorlar mümkün mü acaba? Tabağından bir kaşık alıyor sandalyeden atlayıp "anne baba bi dakka durun bekleyin bak bişi var burada bişi göstercem" deyip vınnn koşmaya başlıyor. Öncesinde konuşmaya başladık biz kalkmıyoruz hep beraber sohbet edelim yemeğimizi yiyelim kalkmak yok tamam mı? "tamam anne" ama 2-3 kaşık sonra yine vınnn.
Sabah erken kalkacak şu kadar saat uyumalı hesapları yapan ben söyleniyorum odasında pijamalarını giyerken,
- Deniz annecim neden bu kadar çok oyalanıyorsun bak uyku saatin geçiyor sabah erken kalkacağız şöyle yapsan böyle yapsan bıdıbıdıdı..
Deniz ağlamaklı şöyle dedi,
- annecim ama çocukum ben ondan oyun oynuyorum.
Sakinleştim gülümsetti beni durdum sımsıkı sarılıp haklısın dedim. Doğru söze ne hacet.
Sonrasında düşününce yemeklerini az çok yiyor en azından bu kadar enerjiyi nasıl bulduğuna bakılırsa yeterli de geliyor. Ama Deniz çevremde gördüğüm diğer çocuklara benzemiyor beslenme konusunda. İyi mi yoksa aşırı seçicilikten mi karar veremedim. Nasıl desem fazla sağlıklı besleniyor. Parmak patates elma patates hiçbirini sevmez, bir kere tadına baktı kızarmış patatesin "ııh beyenmedim" deyip çıkarttı. Pizza sevmeyen çocuk var mıdır? Bizde var bir tane ağzına sürmez. Eve sokmuyoruz ama dışarda da görse sosis salam şarküteri sevmez. Bir yerde okumuştum küçük çocuklar sade tabakları sever fazla soslu birbirine karışmış sunumları yemek istemezler diye. Aynen öyle bizdeki. Yemeklerini ayrı tabaklarda karışmamış ister, soslu fazla salçalı yemekleri yemez. Kahvaltıda süt, yemekte sadece taze sıkılmış portakal suyu ya da ıhlamur içer. Etten hiç hazzetmezdi yeni yeni tavuk but ve köfte yemeye başladı. Onda da köfteleri beraber hazırlamamız büyük etken sanırım. Bir tabak onda bir tane bende, alıyor köfte harcından çarpıyor "paaat yapıcam önce" deyip sonra da yuvarlayıp bastırıp şekil veriyor. Komik çocuk.
Balık ve sebzeyi sever neyse ki, en çok taze bezelye, havuç, kabak, ıspanak, brokoli, fasulye. Meyvaya bayılır, aralarda bazen kuru üzüm ceviz yer. Yumurta favorilerinden 3 öğün haşlanmış yumurta peynirli omlet versen yiyecek. Kahvaltı sofrasındaki Nutellayı biz yeriz o yüzüne bakmaz, neyse ki ona sevdirdiğim fındık oranı bol Fiskobirlik fındık ezmesinden 1-2 kaşık alıyor. Mcdonalds gibilerinden hem Gdo' lu hem sağlıksız olduğu için uzak dururum ama zorunluluktan bir kere girdik biz yedik Deniz tabii ki dokunmadı. Tatlı sevmiyor sadece benim yaptığım kek ya da sütlacı yer. Çikolatalı puding bile yemez beyaz yap anne diye sütlaç ister. Yanında gofret, bisküvi yerim hiç istemez. Dışardaysak ona yemek bulmakta zorluk çekiyoruz hep makarnayla olmaz deyip. Bari azıcık pizza patates sevse iyi olurdu diyorum bazen. Bunları Deniz ilerde okursun inşallah yine böyle sağlıklı besleniyor olur musun bilmem büyüdüğünde, umarım devam eder iyi beslenme alışkanlıkların.
Ha bir de dondurmayı sever ama külahta olursa. Sütlü ya da çilekli olacak çikolatalı asla. Külahını hiç yemez içerde kalan dondurmayı ve külahı anne siler süpürür. Böyle de garipsin işte Deniz :)
8 Mayıs 2011
Anneler günü
Kızımın bana Anneler günü hediyesi. Ateş ve ben, ortada küçük Deniz ve en üstte karnımda top gibi duran minik kardeş. Biz dik saçlı bir aileyiz, dişlerimiz de unutulmamış.
Dün sabah uyandık Deniz yine kendi seçtiği kıyafetleri giydi mor çizgili bir tayt, üstüne pembe etek üstüne de mor bir tshirt. Hava sıcak terleyeceksin ya da üşüyeceksin gibi şeyleri söylemeyi bıraktım artık kendi giyiniyor mutlu. Kahvaltıda Deniz'e ilk defa pancakeler yaptım ilki şekil itibariyle berbat olsa da sonraki minik tatlı ekmekçikler nefis oldu, Deniz 3 taneyi mideye indirdi.
2 gün önce de o çok seviyor diye ilk defa elime oklavayı alıp hamur açtım, ona lavaş ekmeği bize de patatesli peynirli gözlemeler ortaya çıktı. Valla becerdim uzun sürse ve biraz şekilleri bozuk olsa da. Mahrumiyet, gurbette olmak insana hiç yapmam yapamam dediği şeyleri yaptırıyor.
Pankekleri Deniz' le birlikte yapınca eğlendik ama mutfak alt üst oldu. Elime eldivenleri geçirip temizliğe giriştim, Deniz odasına kapandı. Kapandı derken ciddi anlamda kapısını kapatıp anne gelme sen dedi. 5-10 dakika sonra beni çağırıyor annee sana bişi yaptım çabuk gel görmelisin diye, heyecanlı heyecanlı etrafımda dönerek. Yukarıdaki resmi yapmış bana. Daha önce de yapmıştı ama bebekçik yoktu. Deniz "bebekçik" diyor ona.
Anne olmak çok güzel, Allah isteyen herkese nasip etsin. Yakında minik kızım da aramıza katılacağı için anne olmanın daha farklı bir anlamı var sanki artık benim için. İki çocuk annesi olmak ayrı bir macera, ilkinde yaşadığım gibi belki zorlu çokça da heyecanlı bir dönemeç olacak bana, hepimize.
Annemin geçen sene gibi bu kez de yanında olamıyorum ona sarılmayı özledim en çok, en azından güzel sesini duyacağım. Anneler günü kutlu olsun..
Bu da cuma günü kreşten bana getirdiği hediye. "Annecim senin için yaptım baksana çok komik. Ayakları var ama onlar aslında benim ayaklarım değil biliyo musun" :)
6 Mayıs 2011
Sanya
Çin' de böyle de bir yer varmış hem de bizim şehre 1 saat uçuş uzaklıkta.
1 Mayıs İşçi bayramı nedeniyle 3 gün tatildi burada. Sanya Çin'in güney ucundaki Hainan adasında turistik bir şehir. Guangzhou' dan sağnak yağışla yola çıktık, Sanya bizi güneşle karşıladı, hava 32 derecelerde. Dalış için güzel bir yer olduğu söyleniyor ama hamile hamile aklımdan geçiremedim. Kumu bana Marmaris Kleopatra adasını hatırlattı. Denizi için aynı şey geçerli değil ne büyük yüzme hayallerim vardı ama. Dalgalı, berrak olmayan ve sığ bir denizi var. Normalde havuz muhteşem de olsa kıyısı köşesine uğramadan denize atlardık herkes havuz keyfi yaparken. Bu en çok havuzda vakit geçirilen tatil oldu bize heralde. Deniz çok eğlendi özellikle bol kumlu şirin çocuk plajı ve kumlu havuzunda, onunla beraber biz de.
Sanya' dan güzel sahili ve doğası dışında aklımda kalanlar; plajda ve havuz kenarında şemsiye ve uzun bornozlarla gezen Çinliler, her köşede özel fotoğraf çekimi yaptıran ve artistlere taş çıkartan pozlar veren Çinli kadınlar ve yeni evli çiftler, Çinli ya da HonKong' lu anneler ve eşleri Amerikalı, İtalyan, Alman babalardan oluşan aileler ve melez çocukları, çok sayıdaki Polonyalı, Rus ve Fransız turist ve kahvaltıdaki Çin' de bulamadığımız leziz ekmekler oldu. Bir de bikinili koca göbeğime gidip gelip şaşkınlıkla bakan 2 tane minik Çinli oğlan.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)