29 Ekim 2010

Çin' de 29 Ekim sabahı



29 Ekim' i kutladık. Deniz ve" Atatüyk dede" si.



Cumhuriyet' imizin 87. yılı kutlu olsun.

27 Ekim 2010

Üstelik mi?



Deniz' den inciler.

Dışarıdan helikopter sesi gelir, Deniz hemen koşturur balkona. Heyecanla bizi de çağırır.

- gelin gelin pelikohter pelikohter!!

Anne baba yetişip göremez.

- tüh biz göremedik Deniz yaa

- ben gördüm üçtelik !!

-ne dedi ne dedi, üstelik mi dedi? - evet üstelik dedi - nasıl yani? - doğru yerinde mi kullandı peki? -bilmem

Ben bu yaşımda üstelik kelimesini ne kadar kullanırım diye düşündüm sonrasında. Hep bu kitaplardan, dur bakalım daha neler yumurtlayacak. Kitapları hikayeleri çok seviyor odasındaki bütün kitapları okusak gıkı çıkmayacak. Bazen o teklif ediyor 10 parmağını açıp bu kadarını oku hepçini hepçini diye. Hiç sıkılmadan okuyorum, hepsini olmasa da bir oturuşta 3-4 tane okunuyor ya da aynı kitap bazen defalarca, hele de ilk kez okunuyorsa. Eric Carle ' ın "Aç Tırtıl" ını ilk okuduğumda 6 kez ardarda okumamı istemişti. Şikayetim yok ikimiz de çok eğleniyoruz .

Bu sevgisini bilen annanne ve dedesi de Deniz'e yeni kitaplar ve Meraklı Minik göndermişler henüz yolda, anlattım dört gözle onları bekliyor şimdi. Ben de "Bir Dolap Kitap" tan oluşturduğum listeyle yeni siparişimi hazırladım. Guya kesinleşmiş haline her gün bir tane daha ekleme yaptığımdan liste kabarıklaştı şimdi de yol parası kitap parasını geçecek diye hayıflanıp hala netleştiremedim.



İncilere devam.

- Deniz boya yapmak ister misin?

- Evet kiii!

Bu hep dilinde birşey istediğimde, sorduğumda cevabı bu.

Kahve yapıyorum, bardağıma kahveyi o koydu, bir kaşıkla yetinmeyip doldurunca,

- çok koydun ama Deniz.. uyuyamam onu içersem?

- hı? çünküü ayakta içmen lacım annecim.

- peki.

Lego oynuyor, beni de çağırıyor yanına. Birşeyler yapmamı istiyor.

- çen ev yap anne ben de cürafa tamam mı?

Ben yaparken bir süre sonra elimden alıyor parçaları başkalarını veriyor.

- böyle yaparsan oynayamayız ama Deniz?

- ı-ıh oynayarız.

Markette. Arkadan geliyor, ilgisini çeken birşey gördü, bir bağırış,

- Hiii!! geri gel anne! geri gel geri gel!

Bu aralar sürekli aşağıdaki iki tanımlamayı kullanıyor,

- bak annee! yürürken karçıma ne çıktıı! bi kopek! *köpek o ile ama :)

- anne kopege bak oynuyor - yemek yiyor bi yandan da çok komik!

Bir sabah uyandı çabuk çabuk çişim diye. Çiş bitince rahatlamış bir halde,

- annecim...çok karpuz yemiçim ben.

Mutfakta tabureye çıkmış suyla oynuyor yerler ıslanmış,

- buralar neden ıslak Deniz?

- bilmiyorum

- sen su döktüğün için olabilir mi?

- ııh annee.. sen kurulamadığın için ıçlak.

Doktor malzemeleri favori oyuncaklarından, sürekli olay kurguluyor birileri hastalanıyor doktora gidiyor falan.

- anne çen doktor ol, ben de saçları ucamış küçük ablayım, haçta olayım.

- tamam.

sesleniyor kapı çalıp içeri girer gibi yapıp,

- Doktorcuuuum! ben haçtayım.

Büyüyünce ne olmak istediğine de karar vermiş, biz sormadık bile. Tamirci diyordu son zamanlarda şimdi de,

- Köprücü olucam ben.

- Hem de gerçek köprüler yapıcam.

Şaka yapıyormuş bir de,

- Annecim çabuuk çişim çişim,

- aah kaçırdım annee

- neyse.. bir dahaki sefere tut ama olur mu canım?

- hihi anne çok komikçin çana şaka yaptım bak tutuyorumm.

Son zamanlarda gene favorisi büyüteçle evde gezinip bakınıyor, elinde de Diego. Böcekler posterini incelerken,

- Arkadaçım...sence neyi eksik onun?

Komiksin Deniz. Çok tatlısın.

20 Ekim 2010

Guilin ve YangShuo

Çinliler bayramları ve dolayısıyla tatili seven bir millet. Hükümet ve halk seviyor, Çinli şirketlerin çoğu için geçerli değil bu. Bana bir taksicinin söylediğine göre hükümetin özel günlerdeki tatil gün sayısını azaltmasını istiyor şirketler. Buradaki yabancı şirketlerde çalışan expatlar dolu dolu tatil yapabiliyorken biz 1-2 gün daha tatil verse şu şirket diye dua ediyoruz da buna da şükür.

Önce normalde 4 günlük ama bize 1 gün tatil olan sonbahar hasat zamanını kutladıkları "Mid-Autumn Festival" nam-ı diğer "Mooncake Festival" i yaşadık. Bizim bayramlardaki gibi yakın aile çevresi ve arkadaşlarını ziyaret edip beraberce bu güne özel "moon cake" yiyor Çinliler, her yerde muffin benzeri moon cake' ler satılıyor. Doris buraya özel yerel elbisesi içinde ziyaretimize geldi koca bir paket mooncake ve meyva sepetiyle birlikte.  Damak tadları çok şekerli dolayısıyla bu kekler de öyle, ortalarında da yumurta var, Doris bize yanında getirdiği tadı ve rengi greyfurtu andıran ama greyfurtun 3 katı kadar büyüklükteki meyva "pomelo" ları soydu ve mooncake' in tadını bastırmak için beraberinde yemek üzere hazırladı.  Kekleri Doris'in yanında yedik ama sonrası elimizi süremedik ben pomeloyu tercih ederim çok güzel bir tadı var. Tatil 1 gün olunca biraz evde tembellik biraz da yağmurda gölde yürüyüşle geçti.

Sonrası 1 Ekim' de başlayan ve 10 gun tatille devam eden "National Day". Öncesinden çok ümitlenmiştim herkesten uzuuun tatil lafını duyunca. Son anda kesinleşen bizim tatilimiz ise 4 gündü.  Fotoğrafları aktaralı çok oldu ama hem internetin yavaşlığı hem de elim bir türlü klavyeye gitmeyince  anca kaydedebiliyorum.

Tatil planı son ana kalınca yolculuk saatleri Deniz'i uykusuz bırakıp çok yordu. Ve bunun sonucunda şimdiye dek beraber gittiğimiz bütün tatillerde uyumuyla bizi şaşırtan, gezmekten zev.k alan Deniz bu tatilde tam tersiydi. Hiç tanık olmadığımız çığlık çığ.lığa ağlamaları, inanılmaz bir keçi inadı ve evime gitmek istiyorum tutturmalarıyla geçen bir 3 gün oldu bize.

Guilin şehrinden başlayan Lijiang nehrindeki tekne turuyla 4 saat sonunda YangShuo' ya vardık. Li nehrini ve Yangshuo'yu çepeçevre saran karst kayalıklar ve tepeler gerçekten çok etkileyici. Başında gelmese miydik derken tatil sonunda iyi ki gelmişiz daha çok kalsaymışız dedik.



Milli tatil de olunca yerli ve yabancı yüzlerce turist var. Burası dünyayı gezen insanların uğrak yerlerinden, özellikle Amerikalı ve Hollandalı turistler çoğunluktaydı. Gezi başlangıcında sabahın köründe bindiğimiz minibüsteki çift komşu Yunanistan' dan çıktı onlar da biz de çok sevindik nedense. Olga ve Apostolos, 40 yaşlarında Çin'in kuzeyine birkaç aylığına Çince öğrenmeye gelmiş bir çift.





Li nehri turu sırasında gemide sunulan yılanlı içki.  Soramadık bile ne olduğunu anlamaya çalışıp şaşkın bakınırken, muhtemelen viski, içinde canlı bir yılanla içilmesi makbul olanından. Yan masalardan Hollandalı bir turist denedi.



Geminin üst tarafına Deniz'le çıkıp ne zaman manzara seyretmek istesek, etrafımız Deniz'le fotograf çektirmek isteyen ya da sadece onu çekmek isteyen yerli turistlerle çevrildi. Zaten keyifsiz Deniz ilgiyi istemeyip daha da huzursuz oldu. Biz istemedigini ağladıgını anlatmaya çalışsak da pek fayda etmedi çabalarımız aşağıya kaçmakta bulduk çareyi. Bu gemideki ısrarcı Çinli bir bayan öğleden sonra turunda da bizi yakalayıp aile fotoğrafımıza sızmak suretiyle Deniz'le fotograf çektirebildi, çok hoş bir anımız oldu böylece!?





Yangshuo varışında balıkçı ve karabatakları.



Pirinç tarlalarıyla çevrili "Little Li River" da denilen Yulong River.



Yulong nehrinde gelin ve damat.















Balık avlayan karabataklar.



YangShuo West Street.







Kahve molası.



Onca uykusuzluk ve yorgunluğuna rağmen "davulum o benim davulum" diye diye bavulunu taşımaktan vazgeçmeyen Deniz.

11 Ekim 2010

Ev hali



:: Doktor Deniz hanım hastalanan Diego'sunu hastaneye yatırmış ::

Kızımla başbaşayız. Gece gündüz dört gün baba Shanghai ' da. Yapamam burada gece yalnız kalamam korkarım sanırken başa gelen çekiliyor, Deniz uyuduktan ev sessizleştikten sonrası esas hissedilen. Birkaç garip hikaye duyduğumdan mütevellit azıcık tırsıyorum sonra saçmalama diyorum kendi kendime de konuşur oldum. Geçenlerde Ikea'dayız Ateş bari bana 1-2 çiçek al da onlarla konuşayım dedim sinirle karışık gülüştük neyse dalgasını geçebilmek de bir şey.

Deniz' im muzip bakışlı kızım benim en iyi arkadaşım oldu, anne - kız olmak o büyüdükçe güzelleşiyor. Bazen araba peşinde küçük oğlanlar gibi bazen de süslü bir kız çocuğu. Ruj ve oje' yi birleştirip "anne bana roje sürer miçin" diyor olmaz büyüyünce desem o da kabullense de sormaktan bıkmıyor aklına geldikçe. Herşeyi beraber yapıyoruz yemekleri bile, tuzunu baharatını mutlaka o koyuyor peşim sıra "önemli diil anne ben yapabilirim önemli diil " diye bir koşup gelişi var ki kaçamıyorum. Bugün büyük bir gururla sarımsak ezme işini tamamladı yanyanayız kikirdedi kolumdan öptü yavaşça "anne çeninle çok eğleniyoruz di mi?" dedi.

Günler daha hızlı geçmeye başladı. Deniz' le dışarı çıkıyoruz parka ya da birşeyler içmeye, alışverişe; sosyalleşiyoruz geçen cuma yaz sonrası ilk expat anne/çocuk buluşmasına katıldık. Ülkelerine dönenler nedeniyle sayı azdı. Deniz yaşadığımız yerleşim bölgesinin okulunun kreş bölümüne bağlı oyun grubuna gidiyor " baby class" diyorlar. Haftada 2 gün 1 er saat anne-çocuk beraber. Kreş kısmına henüz gidemiyor 3 yaş altı kabul edilmediği için. Bu oyun grubunda neyle karşılaşacağımı bilmiyordum Montessori sınıfı ve eğitmenleri çıktı karşıma şaşırdım ve sevindim, çok az da olsa nitelikli güzel vakit geçiyor. Öğretmen her sınıf başında ayrı bir oyuncağı sunuyor sonra her çocuk kendine bir kilim ve oyuncak seçip alıyor oyunu bitince oyuncağı sepetine toparlayıp yerine koyup yine diğer bir istediğini alıp getiriyor. Ahşap oyuncaklar materyaller pratik hayata yönelik ufak düzenekler, sonrası eller yıkanıp çocuklar beraber masada ılık su içiyorlar bardaklarını sandalyelerini toparlayıp ortalığa saliverilen irili ufaklı toplarla zıplayıp koşturmaya başlıyorlar. Sonrası müziği tanıdık Mandarin çocuk şarkıları söyleyip dans ediyorlar ve en son da merdivenler basamaklar tünellerle jimnastik. Deniz eğleniyor ve istekle katılıyor. Çocukların ilk hocaya koşup da kendilerini tanıttığı bölümde zıplayarak öğretmenine sarılıyor herkesi selamlayıp sordukça ismini yaşını söylüyor teşekkür ediyor. Çocuklar birbirini taklit ettiği için zorluk da çekmiyor Mandarin karşılık veriyor. Ben de öğreniyorum arada kaynayıp. Ah bir de şu tonlamalar olmasa.

Burada bazı günler hava hala bunaltıcı sıcak olabiliyor, bazen de sonbaharın ferahlatıcı rüzgarı esiyor. Yağmurlu günlerde eve tıkılınca Deniz başlıyor "anne kiipi yapalım kuubağa kelebek yapalım dinozor yapalım ayak izi yapalım" diye.  Tevekkeli başından beri eve yardıma gelen Ayan beni kreş öğretmeni sanmıyormuş. Sordu yok dedim alakasız mühendisim. Turkiye'den buraya ponponlar pullar boyalar ıvır zıvır taşıdım durdum, burda bulamayacağımdan değil neyi nasıl bulacağımı bilmediğim ve keşfedene dek geçen zamanı düşündüğümden. Benim hoşuma gidiyor da en çok Deniz eğleniyor.

- hiii annee kapımı çek bunları da hepçini hepçini !



An geliyor kavga da ediyoruz bağırışıp atışıyoruz o bana ben ona kızıyorum. Sonra durumun komikliğine gülüşüyoruz. Akşama doğru içindeki küçük huysuz cüce çıkabiliyor bazen. Gündüz uyumak istemiyor Deniz hadi uyuyalım deyince " ben uyumayı çevmiyorum anne oyun oynamayı çeviyorum çen de oyna" diyor, uyursan büyürsün ama annecim demeye kalkarsam büyümek istemediğini söylüyor. Uyku fikrinden o kadar uzak ki büyümekten bile vazgeçmiş. Ben de 2-3 yaş çocuğu ne kadar uyumalı, fiziksel psikolojik gelişimi nasıl etkilenir makalelerini okumaktan. Sabah erken 7.00 civarı kalkıyor akşam da 7.30 da yatakta. İstediği hikaye kitabını seçip bana veriyor pür dikkat dinlerken sütünü içiyor, arada ne kadar uykusuz olursa olsun müdahale ediyor masala. Bitince de Diego' ya sarılıp 1-2 dönüp zınk diye uyuyor.



Geçip giden, olan biten böyle ...