25 Haziran 2019

yeniden; memnun oldum.


Aynı değil şimdi bildiğim yerler. Yürüyüp de geriye şöyle bir döndüğünde, ya da elini cebine atıp da oradan beraberinde ne getirdiğine baktığında, tanışık bir şeylerle karşılaşmak çok ev ya.., çok sıcacık ya... Kaybedersem korkusuyla tutuyorum ellerimde zamanları. Düşürürsem kaybolurum, kayboluruz gibi.. 

Değişmiyor gibi dursa da, seziyorum duruşumdaki açı farkını, ağzımdaki tadın başka bir tondan telvelenişini.. 
Sesim daha mı az çıkıyor, daha mı çok boş konuşuyorum, olur olmadık muhabbetlere mi dahil oluyorum, hafife mi alıyorum hiçbiri birbirinin tekrarı olmayan günleri, yoksa sonsuz bir ağırlığın içinde helmelenip, yapışıp sıvaşıp kalan bir mecalsizliğin esiri olup kendimi mi eritiyorum.

Değişiyor bildiğim yerler, yerleşikliğimin boynu bükülüyor, hiç bilmediğim bir yerinden giriliyor şarkılara.. O tanıdıklığı arıyor içimin tekinsizliği.

Kapılar açılıyor kapılar kapanıyor; "..ama şimdi iyi" diye her günü ortalama bir geri sayıma bağlıyorum. Başka yol ihtimalleri bu yokluğa göz dikmiş belki, bilmiyorum ki. 

Sesler, sessizlikler, gıcırtılı boşluklar, peşi sıra doygun noktalar, esintili kavrayışlar...
Kolaylaşır sandığım şeylerin kolaylaştıkça efsununu kaybetmesi..
Mücadeleci yanıydı belki de her şeyi, en çok da soluğumu tetikte tutan.

Bir yandan da korkular ve mesafe boyları var. Nerede duracağımı bilemeyip kontrolsüzce ve fazladan attığım kulaçlar. Ve batmamak için nefesimi tuttuğum derinlikler.

İçten içe değişmemesini dilediğim her şey değişiyor. 
Kayıp vere vere, kalpsizleşerek ve çoğunlukla tutamadan, tutunamadan uyuyup uyanır oluyorum. 
Hiçbiri birbirine benzemeyen günleri kocaman ve tek bir salıya dönüştürüyor iç bulantım. 
Her yer dar ve hiçbir yerin yeterince zaman dışı olmayışı yüzünden netleşmiyor görüntüler. 

Neyse ki yaz geldi. Şekerli ışıklar, ağaçların arasından, kayısıların üzerinden kayarak tül perdeleri aşıyor ve odalara doluyor. 
Tendeki terin tuzuna denizinki ekleniyor. Kısa ama kumlu, sıcak ve mayışık bir aralığın hayalini kurmaktan çekinmiyoruz.

Neyse ki, güzelliğine inandığımız şeylerin nefes aldığını biliyoruz. Tam da, o ezbere bildiğimiz nabızlarıyla. 

Neyse ki tanışıklığımızın şahidi o nabızlar, sokaklar, semtler, kokular, gün doğumları, sırlar, sarılışlar var.

Neyse ki hâlâ hatıralarımız ve hatırladıklarımız kadarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder