Benim bir bisikletim var; kırmızı.
Her kışa, onun beni götüreceği yazları düşleyerek sıcak çalıyorum.
Ben, yaz çocuğuyum. Her mevsimi öpüp, yazla tutkulu öpüşen.
Mevsim geldi, bisiklete bineceğim; kırmızı.
Sepetine, içimden taşacak müzikleri mevsimlerimin duymasına yarayacak bir alet, sevdiğim dizeler ve mayhoşluğundan sarhoş eden, deli renkli meyveler koyup, sahile kanat çırpacağım.
Üzerimde uçuşan bir elbise ve her an yalın ayak kalabileceğim terliklerle, uçarı bir çocukluğa...
Değişmeyenin rengini kim bulacak.
Önümde uzanan şeftali bahçeleri, genzime dolan mangal kokusu, hiçbir şeyin örtemediği bir yeşillik.
Ağustos böceklerinin daveti var, eflâtuna boyalı bir gökyüzü altında, balkonlardan yükselen çatal bıçak sesleriyle, mayışık ama diri bir akşam. Mevsim yaz.
Yorucu bir kış geçirdik. Hikâyelere başladık; kimisini bitirdik, kimisini yarım bıraktık.
Bazı yağmurlarda hiç unutmayacağımız sözcükler döktük. İsmine ayrılık koyduk.
Bir daha hiçbir yağmurda öyle ıslanmadık.
Çamurlu ayakkabılarımızı bıraktığımız başka eşikler tanıdık.
Perdelerinden kış güneşi sızsın istedik kimi odaların. Yataklarını topladığımız birkaç dağınık anı daha edindik.
Gözlerimiz yaş dökmekten yoruldu bu kış, bu bahar.
Uzaklıklarla, yakın olan uzaklıklarla "yine yazı bekledik"*...
Şimdi mevsim yaz. Gökyüzü gitgide pembeleşiyor, birazdan kızıla çalacak ve gözlerini yumacak sonra da.
Dağların yıkandığı alkol mavisiyle lâcivert, tutkuyla sevişecekler.
Coşkunun adına yıldız koyacaklar.
Şimdi, bir yolda, bulutların arasına koyduğum bir şarkı dolduruyor ardına kadar açık kapıların arasını. İsmini soran birini hatırlıyorum. Çaresiz değil, içimi kısacık da olsa öpebildiği için gülümsüyorum. Aç perdelerini bu kez, mevsim yaz.
Nerede, hangi sahneleri ve replikleri anımsıyorsan, geceye düşürüyorsundur ama, güneşi unutma; seversin yine de, biliyorum..
Biz bu kış çok yorulduk, ama yine de bu yaz bisiklete binelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder