BUGÜN AĞVA'YA GİDİYORUZ..
buyurun!!!
Bir okul gezisi olduğunu düşündüm bir an.. Sevmekten hiç bıkmadığım bir şeydir seyahat.. Tebdil-i mekânda ferahlık olduğu için değil sadece, yeni şeyler öğrenme, yeni yerler görme, eski bilgilerle kıyaslama, eşime dostuma anlatıp tanıtma, bana anlatıldığı gibi olup olmadığının analizi!!
AĞVA da, bu saydıklarım nedeniyle önemli idi benim için.. Ve oğlum "hafta sonu Ağva'ya gidiyoruz itiraz yok" dediğinde nasıl şaşırarak ve de garipseyen bir ifade ile baktıysam yüzüne, (çünki bilir, seyahat.. hiç itiraz etmeyeceğim tek şeydir -kış hariç-) "o zaman saat tam 9 da kapıda ol" dedi ve neden itiraz istemediğini anlatmış oldu!! Ama bilmiyordu ki ben sadece sehayate gideceğim zaman o saatte (evdeki en az üç saati kurarak) uyanırım ve hazır olurum.. :)
ve bunlar da yola koyulduğumuzun resmidir..:))
Yemyeşil Karadeniz yöresine doğru yol alıyoruz.. Şile'yi geçtik.. Ağva'ya 60km. var.. Bazı filmlerde ya da dizilerde hatırlıyorum Ağva'yı.. Ama şimdi adını sorsanız bilemem.. yaşlılıktan değil.. valla!!.. özürlü oluşumdan! :) hani dizi seyretmiyorum diye şişinip sabah şekerlerinde bile yataktan kalkanları tanırım.. ama ben gerçekten TV özürlüsü bir insanım.. seyrederken sıkılıyorum ya da dalıp gidiyorum .. bakıyorum filim bitmiş!! Yani şimdi, görmeyi merak ettiğim yerler, unuttuğum o gördüklerime benziyor mu benzemiyor mu anlayabileceğimi hiç sanmıyorum.. :)
Otel... otel...sonra yine otel.. Rezervasyon yapılan oteli bulamayınca otele telefon açıldı.. resepsiyondaki aynen şöyle tarif etti: "okulun köşeyi dönünce karşına çıkan otelden sağa dön, soldaki ikince otelden yine sola dön sağdaki üçüncü otel "rüya oteli" ..
..dedi!..
Çamur deryası bir Göksu bulduk karşımızda..
Ve bunun üzerinde sefa(!) sürenleri..
Annemiz ve kızı, Hande ve İmge şu an teknedeler!!.. Diğer anne ve oğlu kendi dünyalarında meşguller.. Oğlum, balına düşen bir balarısının fotoğrafını çekmekle meşgul.. ben de onun!!
Her ikimiz de arıdan deli gibi korkmamıza rağmen :))
Bir de nehir (deniz) bisikletleri var.. aşıklar onu tercih ediyor anladığım kadarı ile.. Böyle bir çamurun üstünde ve bu koku ile nasıl yaşanır o aşk bilemedim.. hani bilirim ayrıca unutmadım aşkın gözünün kör olduğunu ama burun deliklerinin de tıkalı olduğunu hiç duymamıştım. !!
Kafama düşmese ve ben arı zannedip masadan fırlamasam, afiyetle yediklerimin tepemden sarktığını göremeyecektim..
Göksu Nehri çamurlu ama otelin içi bal dök yala misali!!
Çok nefis ve çeşidi bol bir açık büfesi ile..
ve değişik çok enteresan eşyaları ile
içerisi dışarıdan daha çok ilgimi çekti..
Gezelim mi?
Çok büyük yemek salonunun arka tarafında
bir istirahat köşesi var..
ve mini bir de kitaplığı.. "şu çılgın Türkler" en üstte!..
ve burada olmasına biraz hayret ettiğim sonra sahibini görünce bu hayretimden dolayı utandığım bir mini kitaplık köşesi.
Gemici düğümleri.. nasıl yapılır nerelerde kullanılır... tarifi var. ayrıca bir de gerçek bir gemi dümeni!
Su kabağından yapılmış avizeler..
Etamin işlerle süslü kenarı dantel örülmüş avize süsleri..
Lif kabakları...
kurutulmaya bırakılmış..
kabuklar iyice kuruyunca dökülür
ve içindeki lif banyo lifi olarak kullanılır..
Karadenizli olup da bunu bilmeyen pek yoktur..
Bana son derece itici gelen bir olaydır..
ayrıca çocukken yediğim dayakları hatırlatır!!
1900 yılı başlarında yapılmış antika bir dövme bakır mangal.. etrafında mangal ayağında konuşlanmış, yemeği sıcak tutan ama kalitesini bozmayan beş bakır tencere
Ve.. benim için en enteresan olanı..
Altında soğuk damga 1845 tarihini gördüğüm ..
el çevirmesi ile çalışan bir gramofon..
tekne gezisinden dönen güzeller..
acıkmışlar...
Dönme zamanı yaklaşınca etrafı, bahçeyi, doğayı daha detaylı görmek istedik.. Gökyüzünün çok az görünmesine sebep ağaçların artık yavaş yavaş "sararsam mı" diye düşünmeye başladığı yollardan geçtik..
kayıkların ve motoru çıkartılmış teknelerin
mezarlığını gördük..
ve bir de dört tekerlekli bir motor!!
gençler sıkıldılar!!
sarışınımın da uykusu geldi...
Ve AĞVA bitti!!.
Dönüş yolu farklı güzergâhtan...
deniz kenarından..
Karadeniz'in kıyılarını.. rengini..
ve hırçın halini seyrederek..
ve birden..
Karadeniz'i ne kadar özlediğimi farkederek!..
arabaya döndüğümde sarışın afetimi böyle buldum.. görüntüyü kaçırmamam gerekiyordu.. uzaktan önce uyuduğunu zannetmiştim yaklaşınca ne yaptığını sordum. "doğayı dinliyorum" dedi..!!
UMARIM BEN DE SİZLERE AKSETTİREBİLMİŞİMDİR DOĞANIN SESLERİNİ!
:))