Dün itibariyle Türkiye'ye gitmeme tam üç ay kaldı. Aslında eskisi kadar gün saymıyorum çünkü burası benim evim. Çin'i ve Çinliler'i öylesine benimsemişim ki, artık sanki içlerinden biriymiş gibi karışıyorum aralarına. Şu an için gün sayma sebebim daha farklı. Hani hatırlarsanız kızkardeşime bir pasta yapmış ve bebeği gelene kadar oradaki minik kediyle oyalanmasını söylemiştim. Artık kediciklerle oynama zamanı sonra erdi; şimdi kızkardeşim kendi bebeğini bekliyor ve iki ay sonra kısmetse oğlunu kucağına alacak.
Yeri gelmişken buradaki bebekler ve anneleri hakkında bir kaç satır yazmak isterim. Çin'de çocuk yapmak yasalar gereği sadece "1" evlat ile sınırlandırılmış olduğundan, kadınları olabildiğince geç çocuk sahibi olmayı tercih ediyorlar. Ama benim anlayamadığım, bu kadar beklenen hamilelik, neden hakettiği heyecan ve coşkuyu alamıyor. Elbette kendi içlerinde çok mutlu olduklarına şüphe yok ama ne demek istediğimi şimdi anlayacaksınız.
Çin'de kadınlar hamile kaldıkları andan itibaren kendilerine bakmayı bıçak gibi kesiyorlar. Daha karınları belli belirsiz çıkmışken, üzerlerine bosbol hamile kıyafetleri geçiriyorlar ve saçlarını bile taramaktan uzak görünüyorlar. Karnı belirgince çıkmış olanlar ise ördekleri kıskandırırcasına paytak yürüyüp, her adımlarında bir elleriyle bellerini tutarak "ıh"lıyorlar. Sanmayın onları eleştiriyorum, sadece garibime giden gözlemlerimi belirtmek istedim. Bunlar şehirde yaşayan modern Çinliler. Bizim de kırsal kesimimizde hamilelik geçiştirilen, önemsenmeyen bir süreç ama, buradaki kızların nasıl süslü püslü nasıl kokoş olduklarını gördüğüm için, "hamile kalınca ne değişiyor ki acaba?" sorusuna yanıt bulamıyorum. Tabii doğal olarak herhangi bir Çinli dosta da "neden hamileyken pek bakımsızsınız?" denmiyor haliyle. Sadece evimin önünden akşamüstü saatlerinde ıhlayıp puflayarak, üzerinde pembe çiçekli pijama takımıyla geçen hamileler hakkındaki iç seslerim bunlar... (Ek: usulca fotoğrafı çekilmeye çalışılmış ama bulanık çıkmış pembe-pijamalı-hamile-Çinli)
Konuyu nereden nereye getirdim, farkındayım. Özetle, hem sayıp hem saymadığım Türkiye'ye kavuşma günlerim bir de dostlarım için geçerli. Benim için çok değerli olanlardan bir tanesi de Rus dostum Luda. Tarif ona ait, oradayken iki haftada bir yapardı bizim için ama, salatasının Rus değil, Fransız olduğunu iddia ederek. Anlattığına göre bir gün bir Fransız, yokluk içinde, elinde kalan son iki üç sebzeyle ne yapacağını bilememiş. Elinde olan malzemeleri haşlayıp bir araya getirmeye karar vermiş ve hepsini mayonezle karıştırmış. Salatası o kadar hoşuna gitmiş ki sonradan bir dükkan açıp salatasını orada satmaya başlamış ve bu sayede zengin olmuş.
Ben hikayeyi orjinal Rus arkadaşımdan dinledim, kendisi inkar ediyor bu salatanın "Rus" olduğunu, ben değil :) Bu arada bu salatanın adı bazı yerlerde Amerikan olarak geçse de bu sadece biz Türkler'in uydurması :))
Salata normalde aşağıdaki malzemelerle yapılıyor ama ben çok sevdiğim için haşlanmış mısır da ekliyorum. Sizler mısırsız da deneyebilirsiniz.
Malzemeler
3 küçük ya da 2 iri havuç
4 iri patates
1 küçük konserve bezelye veya 1 su bardağı haşlanmış taze bezelye
2 katı haşlanmış yumurta
8-10 kornişon turşu ya da yeteri miktarda salatalık turşusu
1 su bardağı dolusu ev yapımı mayonez (tercihen ev yapımı olmalı ama hazır da kullanabilirsiniz)
İsteğe bağlı 2 çay bardağı haşlanmış mısır tanesi
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Yapılışı:
Havuçları kesmeden, patateslerle birlikte bir tencereye koyalım, üzerini geçecek kadar su ile orta ateşte kaynamaya bırakalım. Arada bir kürdan ile pişip pişmediklerini kontrol edip piştikten sonra sudan alıp soğumaya bırakalım. Eğer patatesler havuçlardan önce pişerse sudan önce alabilirsiniz. İyice soğuyan havuçların ve patateslerin kabuklarını soyalım. (Havucun kabuğunun soyulduğunu ben de bilmiyordum, göreceksiniz basitçe sıyrılacaklar) Küçük küpler halinde doğrayalım. İçine haşlanmış bezelyeleri, sarılarıyla beraber küçük küçük doğranmış yumurtaları, yine küçük küçük doğranmış turşuyu ekleyelim. Arzuya bağlı olarak mısırı da ekleyelim.
Mayonezi kendiniz yapmak isterseniz bu linkten faydalanabilirsiniz. Yalnız ben yaparken hardal koymuyorum.
Salatamıza mayonez tuz ve karabiberi de ekledikten sonra güzelce karıştırıp afiyetle yiyebiliriz. Mayonezini daha bol sevenler daha çok miktarda ekleyebilirler.
Afiyet Olsun!
Yeri gelmişken buradaki bebekler ve anneleri hakkında bir kaç satır yazmak isterim. Çin'de çocuk yapmak yasalar gereği sadece "1" evlat ile sınırlandırılmış olduğundan, kadınları olabildiğince geç çocuk sahibi olmayı tercih ediyorlar. Ama benim anlayamadığım, bu kadar beklenen hamilelik, neden hakettiği heyecan ve coşkuyu alamıyor. Elbette kendi içlerinde çok mutlu olduklarına şüphe yok ama ne demek istediğimi şimdi anlayacaksınız.
Çin'de kadınlar hamile kaldıkları andan itibaren kendilerine bakmayı bıçak gibi kesiyorlar. Daha karınları belli belirsiz çıkmışken, üzerlerine bosbol hamile kıyafetleri geçiriyorlar ve saçlarını bile taramaktan uzak görünüyorlar. Karnı belirgince çıkmış olanlar ise ördekleri kıskandırırcasına paytak yürüyüp, her adımlarında bir elleriyle bellerini tutarak "ıh"lıyorlar. Sanmayın onları eleştiriyorum, sadece garibime giden gözlemlerimi belirtmek istedim. Bunlar şehirde yaşayan modern Çinliler. Bizim de kırsal kesimimizde hamilelik geçiştirilen, önemsenmeyen bir süreç ama, buradaki kızların nasıl süslü püslü nasıl kokoş olduklarını gördüğüm için, "hamile kalınca ne değişiyor ki acaba?" sorusuna yanıt bulamıyorum. Tabii doğal olarak herhangi bir Çinli dosta da "neden hamileyken pek bakımsızsınız?" denmiyor haliyle. Sadece evimin önünden akşamüstü saatlerinde ıhlayıp puflayarak, üzerinde pembe çiçekli pijama takımıyla geçen hamileler hakkındaki iç seslerim bunlar... (Ek: usulca fotoğrafı çekilmeye çalışılmış ama bulanık çıkmış pembe-pijamalı-hamile-Çinli)
Konuyu nereden nereye getirdim, farkındayım. Özetle, hem sayıp hem saymadığım Türkiye'ye kavuşma günlerim bir de dostlarım için geçerli. Benim için çok değerli olanlardan bir tanesi de Rus dostum Luda. Tarif ona ait, oradayken iki haftada bir yapardı bizim için ama, salatasının Rus değil, Fransız olduğunu iddia ederek. Anlattığına göre bir gün bir Fransız, yokluk içinde, elinde kalan son iki üç sebzeyle ne yapacağını bilememiş. Elinde olan malzemeleri haşlayıp bir araya getirmeye karar vermiş ve hepsini mayonezle karıştırmış. Salatası o kadar hoşuna gitmiş ki sonradan bir dükkan açıp salatasını orada satmaya başlamış ve bu sayede zengin olmuş.
Ben hikayeyi orjinal Rus arkadaşımdan dinledim, kendisi inkar ediyor bu salatanın "Rus" olduğunu, ben değil :) Bu arada bu salatanın adı bazı yerlerde Amerikan olarak geçse de bu sadece biz Türkler'in uydurması :))
Salata normalde aşağıdaki malzemelerle yapılıyor ama ben çok sevdiğim için haşlanmış mısır da ekliyorum. Sizler mısırsız da deneyebilirsiniz.
Malzemeler
3 küçük ya da 2 iri havuç
4 iri patates
1 küçük konserve bezelye veya 1 su bardağı haşlanmış taze bezelye
2 katı haşlanmış yumurta
8-10 kornişon turşu ya da yeteri miktarda salatalık turşusu
1 su bardağı dolusu ev yapımı mayonez (tercihen ev yapımı olmalı ama hazır da kullanabilirsiniz)
İsteğe bağlı 2 çay bardağı haşlanmış mısır tanesi
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Yapılışı:
Havuçları kesmeden, patateslerle birlikte bir tencereye koyalım, üzerini geçecek kadar su ile orta ateşte kaynamaya bırakalım. Arada bir kürdan ile pişip pişmediklerini kontrol edip piştikten sonra sudan alıp soğumaya bırakalım. Eğer patatesler havuçlardan önce pişerse sudan önce alabilirsiniz. İyice soğuyan havuçların ve patateslerin kabuklarını soyalım. (Havucun kabuğunun soyulduğunu ben de bilmiyordum, göreceksiniz basitçe sıyrılacaklar) Küçük küpler halinde doğrayalım. İçine haşlanmış bezelyeleri, sarılarıyla beraber küçük küçük doğranmış yumurtaları, yine küçük küçük doğranmış turşuyu ekleyelim. Arzuya bağlı olarak mısırı da ekleyelim.
Mayonezi kendiniz yapmak isterseniz bu linkten faydalanabilirsiniz. Yalnız ben yaparken hardal koymuyorum.
Salatamıza mayonez tuz ve karabiberi de ekledikten sonra güzelce karıştırıp afiyetle yiyebiliriz. Mayonezini daha bol sevenler daha çok miktarda ekleyebilirler.
Afiyet Olsun!