Popüler Sporlar
TÜM SPORLAR
Tümünü göster

Halkın Sevgilisi, Tour’un Sembolü, Benim Dedem: David van der Poel, Raymond Poulidor’u Anlattı

Eurosport Türkiye

Güncellendi 13/11/2023 - 12:52 GMT+3

Raymond Poulidor, Fransızların sempatik kaybedeni ve bir zamanların en popüler bisikletçisiydi. Torunu David van der Poel ile dedesinin kameraların uzağında geçen günlerini konuştuk.

David van der Poel (photo: Alexis Réau/L'Équipe)

Görsel kaynağı: From Official Website

Bu sabah, Poulidor’un yetimleri olduk. O olmadan yaşamayı öğrenmemiz gerekecek. Onun şivesi, kaybettiği yarışlar ve talihsizlikleri olmadan... […] Bay Poulidor’un değerli olmasının sebebi baldırları değil, temsil ettikleriydi. Bir adamın vücudu, bütün Fransa’yı temsil etmekten daha öte ne görev üstlenebilirdi? Artık güzel sembollerimizden geri kalanları sayarak avunacağız: Bask beresi, beaujolais, baget, camembert, eskisi gibi olmasa da Concorde… Fransa günden güne ufalıyor.
Libération, 3 Ekim 1977
Libération, Fransız halkını Poulidor’un yetimleri ilan ettiğinde Poulidor henüz hayatını kaybetmemişti. Yalnızca bisikleti bırakmıştı. Emekliliğinde, bisikletçi olmasa ufkunun çitleriyle sınırlı kalacağını söylediği köy evine döndü. Hep kırsal Fransa’yla özdeşleşen bir figür olmuştu. Uzaklarda olsa ve yaşlansa da halkın Poupou’ya olan ilgisi devam etti. Fakat yazılan yazılar, yapılan röportajların birçoğu mirasını inşa ettiği kariyerine odaklandı. 1977 ile hayatını kaybettiği 2019 arasında yaptıkları gölgede kaldı.
David van der Poel, emekli Poulidor ile en çok vakit geçirenlerden biriydi. Tesadüf ki, Alpecin-Deceuninck bisikletçisi büyük torun da son profesyonel yarışı olan Türkiye Turu’nda kendi emekliliğine hazırlanıyordu. Efes’teki start öncesi, Alpecin’in takım toplantısı biter bitmez anlaştığımız röportajı gerçekleştirmek adına takım servisinde buluştuk. Konu başlıklarımız arasında Poulidor’un popülerliği, diğer bisikletçilerle ilişkisi ve aile gelenekleri de vardı.
Genel olarak Poulidor’un emeklilik hayatından bahsederek başlayabilir miyiz?
Bütün yıl evinde durmazdı. Mesela Fransa Turu’nu hiç kaçırmadı. Üç hafta boyunca her gün yarış ekibinde olur, sayısız imza dağıtırdı. Etap sırasında arabada uyur, finişe varıldığında yeniden imza dağıtmaya başlar ve bir sürü insanla konuşurdu. Bütün bunlar yaşlı biri için yorucu olsa da gülümsemeyi hiç bırakmadı. Keyif alıyor gibi gözüküyordu. Bence Fransa Turu’nda böyle bir role sahip olmaktan memnundu.
Fransa’da gençler onu hâlâ tanıyor mu?
Evet. Fransa Turu’nda çalıştığı son senelerde bile gençler tarafından tanındığını görmek benim için sürprizdi. Kız-erkek birçok çocuk fotoğraf çekilmek, ondan imza almak istiyordu. Çok özel bir durum. Aradan iki, belki de üç nesil geçti fakat insanlara ilham vermeye devam ediyor.
Raymond Poulidor, Adrie, David & Mathieu Van der Poel.
Çocukken onunla ne kadar bisiklet sürme fırsatınız oluyordu?
Hiç. Bisikleti bıraktıktan sonra bir kez olsun bisiklete binmedi. Bu yüzden hiç birlikte bisiklet süremedik. Sanırım kariyeri boyunca yeterince bisiklet sürdüğünü düşünüyordu. Emekliliğinde hiç seleye oturmadı.
Tek sebebi sıkılmış olması mıydı?
Muhtemelen öyledir, emin değilim. Belki de motivasyonunu kaybetmiştir ya da zamanı yoktur. Çünkü yapması gereken başka işler de vardı.
Yarışlarını izlemeye gelir miydi?
Evet, her kış Belçika’ya gelir ve kros yarışlarımızı izlerdi. Kışın yaptığı ziyaretlerin, ailemizin bir geleneği olduğunu söyleyebilirim.
Bisikletçi olmanda nasıl bir rolü vardı?
Bisikletçi olmam, doğal gelişen bir süreçti. Çocukluğumda çeşitli sporlar yaptım ve bir noktada hangisine devam edeceğimi seçmem gerekiyordu. En çok bisikletten keyif aldığımdan bisiklete yöneldim.
Dedem ve babam benim için birer dede ve babaydı. Onları hiçbir zaman bisikletçi olarak görmedim. Fransa Turu’nu veya başka bir yarışı izlemeye gittiğimizde dedemin Fransızlar için ne kadar özel olduğunu fark ederdim. Sadece bir dede değil, aynı zamanda Fransız halkının kahramanlarından olduğunu anlardım.
Sarı mayoyu hiç giyememesine pişman olmadığını söylüyordu. Sence doğru muydu?
Bilmiyorum. Bir yandan mayoyu hiç giyememiş olması elbette üzücü. Öte yandan, kendisini bu kadar popüler yapan şeyin de tam olarak bu olduğunu her zaman söylerdi. İnsanlar onu bu yüzden severdi. Zayıf olmalarına rağmen favorilere kafa tutanları severiz. Hikâyesinin en hoş yanlarından biri de kendimizi onun yerine koyabiliyor olmamızdı. Eğer birkaç günlüğüne veya haftalığına mayoyu taşısa bu kadar ünlü olamazdı.
Emekliliğinde hiç bisiklet sürmese de bir yarışın organizatörüydü, Étoile de Bessèges.
Evet, organizasyon komitesinde görevliydi. Dediğim gibi bazı projelerde görev alıyordu ve yarışları takip etmeyi severdi. Sadece Fransa Turu’nu değil, diğer yarışları da. Bisiklet dünyasından hiç kopmadı.
Bisikleti bıraktıktan sonra bisikletçi arkadaşlarıyla, domestikleriyle veya rakipleriyle görüşür müydü?
Emin değilim. Tabii Bernard Hinault gibi her sene Fransa Turu’na gelenlerle yarış boyu birlikte olur, sohbet ederlerdi. Bisiklet dışında basit ve sakin bir hayatı vardı. Bütün gün evde olur, gazete okuyup bulmaca çözerdi. Ufak ve tipik bir Fransız kasabasında stresten uzak, emekliğin keyfini çıkarırdı, gayet sıradan bir insan gibi.
Bisiklet hikayeleri anlatan bir dede miydi?
Hayır, kariyeri hakkında asla konuşmazdı. Sorduğumuzda cevaplardı ama konuyu kendisi açmazdı. Detaylar aklındaydı, sadece kendisi hakkında konuşmayı sevmiyordu. Kendi zamanının geride kaldığını, yeni nesli konuşmamız gerektiğini söylerdi.
Poulidor ve Anquetil’in karşıt kutupları temsil ettiği söylenir. Sence o zamanlar insanlar bunu hissediyor muydu yoksa medyanın yarattığı bir anlatıdan mı söz ediyoruz?
Medya tarafından yaratıldığını söyleyemem ama medya tarafından büyütüldüğünü söyleyebilirim. Hemen her şey gibi. Elbette aralarında bir rekabet vardı, normal olan bu. Fakat düşman falan değillerdi. Ayrıca kariyerlerinin ihtişamı için birbirlerine ihtiyaç duyduklarının farkında olduklarını düşünüyorum. Medya bu gerçekliği aldı, üzerine çok fazla şey ekledi.
Fransa Turu neredeyse her sene Poulidor’u anıyor. Bu sene Puy de Dôme, gelecek sene Pla d’Adet. Fransız bisiklet tarihinin en çok anılan ismi olabilir mi?
Evet, belki. Halkın en sevdiği olduğuna eminim. Fransa Turu elbette bu sevgiyi kendi çıkarına dönüştürebilecek kadar zeki. Fakat yaptıkları anmaların samimi bir yanı olduğuna da inanıyorum. Dediğim gibi, emekli olduktan sonra 30 yıl boyunca Fransa Turu’nda çalıştı. Her gün onlarlaydı. Bu yüzden onu şimdi bile unutmuyoruz. Eğer yaşasaydı hâlâ popüler olurdu.
Bu popülerliğe günümüzde ulaşılabileceğine inanıyor musun?
Hayır, bence farklı şeylerden söz ediyoruz. Şu an sosyal medyayla elde edilen popülerlik bambaşka bir şey. Birlikteyken ve onun ardından yaşadığımız şeyler, bisikletin en popüler isimlerinden biri olduğunu kanıtlıyor. Dediğin gibi, küçük çocuklar bile ismini biliyor, imza istiyorlar. Özel birinden söz ediyoruz.
Kardeşimin başarıları insanların dedem hakkında daha çok konuşmasına, ikisini kıyaslamalarına yol açtı. Sürekli onun hakkında konuşuyorlar. Fransa’da ne kadar popüler, ne kadar büyük bir figür olduğunu görmek o kadar şaşırtıcı ki…
Dedenin popülerliğinin farkına vardığın bir an var mıydı?
Tek bir an değil, sürekli hissederdim. Fransa Turu’nda start kentlerinde birlikte otururduk. Bir saat boyunca durmaksızın gelenlere imza verirdi, herkes onunla fotoğraf çekilmek isterdi. 80 yaşındakiler, 10 yaşındakiler… Herkes.
Fransa’da her evde yaşlılar çocuklarına Poulidor’un hikayelerini anlatıyor olmalı.
Evet, ben de öyle düşünüyorum. Eşine rastlanmaz bir yetenekti, çok popülerdi ve popülerliğinin ardında bir hikayesi vardı. Normal kalabilmesi, içimizden biri olması, herkese dostça davranması ve seyircilere vakit ayırması onu özel kıldı. Eğer popülerliğinden bahsedeceksek unutmamamız gereken şeylerden biri de bu.
Sence Thibaut Pinot ile ortak bir noktaları var mı?
Evet, biraz benzer bir durum, bu doğru. O da bir kaybeden, çoğunlukla önlerde ama pek kazanamıyor. Kalbinden geçenleri yapıyor, düşündüğü neyse onu söylüyor ve duygularını saklamıyor. Bu yüzden onları çok seviyorlar.
“Ben, bir gün kimse tarafından tanınmayacağından korkan yaşlı bir adamım. Takıntılıyım. Sokakta beni tanımayacaklarından korkuyorum. Yaşlı ve değersiz hissettiğim gün, ölmüş olacağım.”
“Jacques ölmeden birkaç gün önce beni aradı. ‘Çok şanssız bir adamsın’ dedi. ‘Yine ikinci olacaksın.’”
L’ Équipe, 15 Nisan 2011
Röportaj: Emre Köseoğlu ve Ege Sanlav
Uygulamada 3M+ kullanıcı'a katılın
En son haberler, sonuçlar ve canlı spor yayınları ile güncel kalın
İndir
Bu yazıyı paylaş
Reklam
Reklam